RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Türkiye’nin animasyon dünyasına bomba gibi düşen “Kral Şakir” in yaratıcısı “Varol Yaşaroğlu” ile bir araya geldik. Kral Şakir Korsanlar Diyarında ile Türkiye’de 1 Milyon izleyiciyi geçen, çocukları aileleriyle birlikte ortam bir paylaşım alanı yaratan bu film , ülkemizde ilk defa bu kadar büyük bir yankı uyandırdı. Evet, Animasyonda ülkemizin çok zayıf olduğunu inkar etmemeliyiz. Disney başta olmak üzere yurtdışındaki büyük pazarın dışında kalmıştık . Ama şimdi Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere dünyanın birçok yerinde bilinen ve 8 lehçeye çevrilmiş bizim de bir animasyon karakterimiz var; Kral Şakir... Türkiye’ye bu gururu kazandıran Varol Yaşaroğlu bize Kral Şakir’in hikayesini anlatıyor.

Son zamanlarda vizyonda gişeleri sallayan ‘Kral Şakir Korsanlar Diyarında’ animasyon filmi ile adınızı duyuyorum. Bu kadar büyük ilgi bekliyor muydunuz?

Açıkçası bekliyordum. Tersi olsaydı, vizyonda hüsran yaratsaydı şaşırırdım. Cartoon Network’un yayınıyla Kral Şakir 2016 yılında başladı. Biz o tarihten itibaren tamamıyla, Türk Çizgi Film Kahramanı yaratmak için yola çıktık. Sinema filmi bu çabaların bir sonucu ve sonucunun da iyi olması sürpriz olmadı. Dizi yayınlamaya başladıktan sonra, şu ana kadar geçen sürede en çok izlenen çocuk programı oldu. İzlenebilen çocuk kanalları arasında hem kanal birinci oldu hem de Kral Şakir kanalın birincisi oldu. Ardından kitapları çıktı. Kitabın en büyük özelliği, şu ana kadar yabancı yazarların kitapları Türkiye’de 6-11 yaş arası en çok satan kitaplardı. Şu anda ‘Kral Şakir’ bu piyasada da büyük bir rekor kırdı. Artık yabancılar yanımıza bile yaklaşamıyor. Şu anda kitap milyonlarca satılıyor ve öğretmenlerin, ebeveynlerin söylediğine göre hiç kitap okumayan bir çocuğun bile kitap okuduğunu görmeye başlamışlar. 

Bu başarı sizi çok mutlu ediyor olmalı.

Bunun manevi mutluluğu her şeye değer. Bir çocuk bizim kitaplarımız sayesinde kitap okuma tutkusunu kazanabiliyorsa, bundan daha mutluluk verici bir şey olamaz. 

Kral Şakir’in gelişim süresi nasıl geçti?

Sonrasında Avm etkinlikleri yapıldı, tiyatrosu oldu, şehir şehir dolaşıp turneler düzenlendi. Yaz turnesinde, büyük şarkıcıların çıktığı Açık Hava Tiyatro’larını tam kapasite doluyordu. Animasyon sektörünün en önemli besleyici kaynağı: Lisans sektörü. Üzerinde Kral Şakir karakterlerinin basılı olduğu Kral Şakir çantaları, ayakkabıları, oyuncakları piyasayı doldurmaya başladı… Böyle böyle üzerinde ‘Kral Şakir tişörtleriyle, ayakkabılarıyla, oyuncakları ile dolaşan çocuklar, Kral Şakir’in reklamını yapmaya başladı. İmza günleri genel olarak 7 saat sürüyor. O 7 saat sonunda bir kitabın imzalanmasını çocuklar ve ebeveynleri gözlerindeki parıltıyla karşılıyorlar. Gerçekten bu Türkiye’de görülmüş bir şey değil. Sorunun başına dönecek olursak, bu verilere baktığımızda, bu oluşmuş kitlenin sinemaya gitmesini bekliyordum. 

Kral Şakir’i film yapmaya ne zaman karar verdiniz?

Geçen sene birinci film ‘Kral Şakir Oyun Zamanı’ filmini yaptık. O film tamamında 400bine yakın izlendi. Bu bir sene de o kadar sıkı çalışmışız ki ilk 3 günde 500 bini, bir haftada bir milyonu geçmişti. Bu rakamlar şu ana kadar Türkiye’de izlenmiş animasyon filmlerinin –yerli ve yabancı- en iyi açılış rakamı oldu ve Türkiye rekoru kırdı.

Kral Şakir nasıl doğdu?

Cartoon Network kanalı ilk defa Türkiye’de bir yerli çizgi film yayınlama kararı aldı ve bunu bütün animasyon yapımcılarına bildirdiler. Karakter tasarımlarını yaptım ve ekip olarak toplanıp, beyin fırtınaları yaparak Kral Şakir’in temellerini oluşturduk. Türkiye’de, karakter tasarımı denilen olay çok es geçiliyor, ama dünyada en önemli şeylerden biri. Dünyaya açılmak istiyorsanız, karakter tasarımını çok iyi bilmeniz gerekiyor. Oluşturulmuş ‘Kral Şakir’in karakter tasarımlarının dünya çapında olduğunu hatta dünyadaki birçok örneklerinden üstün tarafı olduğunu iddia ediyorum; çünkü stilize, oldukça sevimli ve bir çocuğun kolaylıkla çizebileceği ve aklında kalabileceği bir karakter. Senaryo konusu da çok önemli. Hem dizideki senaryolar hem kitaba uyarlanmış halleri ve hem de film senaryosu çocuklara karşı özenle yazıldı. Kral Şakir’in en çok tutma nedenlerinden biri, tamamıyla Türk ailesini ve kültürünü yansıtıyor olmasıdır. Bu ‘Kral Şakir’in en büyük gücü oldu. Bence Türkiye’de bu ilk defa yaşanıyor. İlk defa anne, baba, çocuk bir şeyi birlikte eğlenerek izliyorlar. Bence en büyük başarımız bu oldu. Biz Cartoon Network’e bunu sunduğumuzda bizi seçti. Türkiye’de bizim gibi bu kadar karikatürize tiplerin yapıldığı ve içinde mizahın olduğu başka bir animasyon dizisine şahit olmadım.

Kitapları ve dizisi tuttuğu için sinema filminde de başarı bekliyor muydunuz?

Başından beri bu işin markalaşması için çalışmalar yapıyorduk. Kesinlikle her mecrada bulunması gerektiğini hesapladık, ama dünyada çok tutmuş karakterlerin sineması başarılı olacak diye bir kaide yok. Dizisi çok başarılı olmasına rağmen sinemada başarılı elde edemeyen yapımlar da var, ama bizim inancımız sonsuzdu. 

Filmde ‘Kral Şakir’in Korsanlar Diyarı’na düşme macerası nasıl başlıyor?

Kral Şakir’in en önemli karakterlerinden birisi, Mirket; bir bilim adamı. Dünyaya yaklaşmakta olan bir canavar var. Tarih öncesinden kalma bir yaratık. Şehre doğru yaklaşıyor. Laboratuvarda bu canavarı durdurmanın yolunu Bermuda Şeytan Üçgeni’ne gidip, oradaki altın topu ele geçirmek olduğunu gösteren bir veri görülüyor. O yüzden Bermuda Şeytan Üçgeni’ne gidiyorlar, orada korsanlarla karşılaşıyorlar. Gerçekten soluksuz izleyebilecekleri bir giriş, gelişme ve sonuç ilişkisi var. Bir de üzerine çok gülebilecekleri sahneler ve güzel mesajlar var. Filmin marka değeri olarak çok tutacağına inanıyorduk, ama filme gidip ‘Kral Şakir’i çok seviyoruz, ama film olmamış’ da diyebilirlerdi. Sosyal medyadan bununla ilgili çok mesaj alıyorum, çocuklar annelerine Kral Şakir’e iki kez, üç kez gitmek için ağlıyor. 

Kral Şakir’i diğer animasyon karakterlerinden ayıran şey nedir?

En önemli özelliği; mizahın çok kuvvetli olması. Bizim yaptığımız mizah, hem çocuğu hem de ebeveyni aynı evrende birleştiriyor. Çocuklara ilişkin içeriklerde hep çocuklara değin espriler yapmaya çalışılıyor. Sanki çocuklar ayrı bir dünya da, onlar anlamaz diye düşünülüyor. Çok yanlış. Çocuklar oldukça zeki. Her yeni doğan nesil, bir önceki nesilden zeki olarak doğuyor. O yüzden onlara yapılan esprileri yetişkinler bile anlayamayabilir. Biz içimizdeki çocuk ruhunu kaybetmediğimiz için onların ne demek istediğini anlıyoruz. Biz hala o çizgi romanları okuyoruz, o oyunları oynuyoruz ve çocuklarla aynı filmleri izliyoruz. Çocuklarla yakın olduğumuz için onlarla iletişim kurmakta hiç zorluk çekmedik. 

Kral Şakir bizim kendi kültürümüzden çıktı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da da izleniliyor. Ayrıca 8 lehçeye çevrilmiş durumda. Kral Şakir için daha ileri planlarınız var mı?

Bu bir başlangıç. Cartoon Network kanalının dünyada, lokal bir içeriği 8 ayrı lehçeye çevirdikleri daha önce görülmemiş. Oldukça büyük bir yatırım yaptılar. Bizim buradaki Fil Necati’miz orada da çok sevilmiş. Zaten kültürlerimiz birbirine yakın olduğu için anlaşılması daha kolay. Ben dünyaya kesinlikle açılmasını istiyorum, çünkü biz şu anda Türk çizgi film markası yarattık, ama bu markanın ülkemiz için çok güzel kazanımları oldu ve bunun yurtdışında olması da çok olası. Birincisi bu marka, ekonomiyi tetikliyor; şu anda Kral Şakir ile ilgili yayın dünyasından tutun, tekstil sektörüne kadar birçok sektörde ekonomik değerler oluşmaya başladı. Artık oyuncakları da çıktı. Oyuncak üreticisi diyor ki ‘Ben bunu dünyaya satacağım’. Bu bize döviz getirecek demektir. Ve dünyada animasyon sektörü olsun, oyun sektörü olsun tüm bunlar devletlerin en önem verdiği şey. Neredeyse ekonominin temel taşı olabilecek sektörlerin başında geliyor tüm bu yeni ekonomi sektörleri. Biraz olsun bizim ülkemiz buna önem verirse ülkemiz adına çok önemli adımlar atılabilir. Önem diyorum, çünkü bu konuda destekler son derece yetersiz. Animasyon sektörünün kesinlikle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz kendi çabamızla yıllarca Kral Şakir markasını yarattık. Yurtdışındakiler öyle değil, 200 milyon dolara ‘coco’ filmi yapılabiliyor, bizim ülkemizde 200 milyon dolarlık bir animasyon sektörü hacmi bile yok. Yeni ekonomi düzeninden faydalanmak istiyorsak bir an önce bu desteklerin kat be kat arttırılması lazım.

Kitaptaki ve filmdeki karakterlerin bir hikayesi var mı?

Bir Türk ailesini temsil ediyoruz. Bizim dizi filmdeki senaryolar kitaba uyarlanıyor. Aslında kitaplarda da aynı maceralar, hikayeleştirilerek işleniyor. Sinema filmleri için ise yeni senaryolar yazılıyor. Birinci filmde, Kral Şakir dünyada tüm çocukların çok iyi bildiği mobil oyun etaplarını geçip, bir youtuber olmaya çalışıyordu. O mobil oyunlar çok evrensel oyunlar. Tüm dünya çocuklarının oynadığı oyunlar. İkinci filmin konusu ise korsanlar diyarı. Yine bir evrensel konu var, ama düşündüğünüzde ortada yine bir Türk ailesi var. Zaten Japon’lar da Amerikalılar da  bunu yapıyor. Siz bir Japon ya da Amerikan animasyonunda evrensel bir konu izliyorsunuz, ama alttan alta bir Japon ya da Amerikan kültürünü öğreniyorsunuz. Biz eğer kültürümüzün yurtdışına taşınmasını istiyorsak, bu kadar evrensel olan bir aracı kaçırmamalıyız. 

Kral Şakir’in yedinci kitabını ne zaman yayınlayacaksınız?

7. Kitabımız “Mor bir fil gördüm sanki” 250.000 adet rekor ilk basımı ile çıktı; şu anda tüm kitabevlerinde. Tüyap’ta  yaptığımız 7. Kitabın imza gününde yine izdiham yaşandı. İmza gününde o anda 7. Kitabı okuyup bitiren birçok çocuk bana  ‘bir dahaki kitap ne zaman çıkacak?’ diye sordu. Daha okuma yazma bilmeyen çocuklar televizyondan izleyip, annesine kitaplarımızı okutturuyor. Biz de onlar için en kısa zamanda ilk okuma kitapları çıkaracağız. Bence bu kitaplarımız da aileleri çok mutlu edecek.

Kral Şakir’in üçüncü filmi olacak mı?

Biz bu başarıyı yakaladığımızda, bize BKM yetkilileri ‘Hemen üçüncü filmi yazmaya başlayın’ dediler. Öyle bir zamanda girdik ki, sinema sektörünün oldukça kötü bir dönemi idi. İnsanlar sinemaya gitmemeye başlamıştı, ama biz girdikten sonra bütün salonlar bayram etmeye başladı (gülerek). 350 salon ile girmeyi düşünüyorduk, ama 1200 salon kapılarını açtı. Büyük ihtimalle seneye sömestr tatilinde bir filmimiz daha olmalı diye düşünüyoruz. 

Animasyona olan sevginiz çocukluktan gelen bir şey mi?

Ben 5-6 yaşlarında pembe panteri izliyordum. Onu izlerken hep hayal kuruyordum ‘Bizim de bir animasyon filmimiz olsun’ diye. Hatta ‘Bu çizgi filmler ne kadar güzel, büyükler neden izlemiyor bunları’ diye düşünürdüm, ileride kendime ‘Hem çocukların hem büyüklerin izleyebileceği bir animasyon filmi yapma’ sözü vermiştim. Ben hiç odağımı kaybetmedim. Var oluş nedenim bu. Benim bütün günüm, yazmak, çizmek, çizgi roman okumak ve çizgi filmler izlemekle geçtiğinde inanılmaz bir yaşama sevinci ile doluyorum. 

Kendi karikatürünüzü çizseniz bu hangi karakter olurdu?

Sevdiğim bir karakter olarak; Gaston diyebilirim. Benim çizgilerini çok beğendiğim bir karikatüristin karakteri. O karakteri aşırı derecede severim, ama çocukluk kahramanım Pembe Panter’di. Pembe Panter’in birçok olay karşısında seri kanlı duruşu benim hayatımda örnek olmuştur. Şu andaki çocukların kahramanı ise ‘Kral Şakir’ oldu. 

Kral Şakir kadar zeki bir karakter yaratırken kendinizden de özellikler eklediniz mi?

Mutlaka vardır. Aslında ben hepsinin bileşeniyim. Dışarıdan bakıldığında çok sakin bir kişilik gibi gözüküyorum, ama içim çocuk ruhludur, meraklıdır ve coşkuludur. Meraklı yanım Kral Şakir’dir, gamsız olduğum zamanlar ‘Fil Necati’dir. Hayattaki en büyük beklentimiz, başımıza en kötü şeyler geldiğinde bile pozitif bakış açısıyla bakmaktır. Canan karakterinin kitap okumasını kendime benzetiyorum. Ben de çok kitap okurum. Hatta korsanlar diyarı filmimizde çok güzel bir şey yaptık; Kral Şakir filmin kahramanı ama korsanlar diyarında iki kahraman var; bunlardan biri de Canan. Düşünmeden maceraya atılan Kral Şakir, ancak sağduyusu ve bilgi birikim kuvvetli kız kardeşi Canan ile dünyayı kurtarabiliyor. Filme giden anne babalar ‘Anlatmak istediğiniz bir mesaj var mı?’ diye bize soruyorlar. ‘Canan’ın filmdeki rolü çok güçlü bir mesaj. Umarım bu kız-erkek eşitliği ve birlikteliği üzerine olan güçlü mesajı alıyorlardır. Hatta biz filmde ezber bozduk; korsanların kaptanı hep sakallı, tek gözü kapalı erkek figürlerdir. Bu karakter biz de kadın. Bu da cinsiyet ayrımcılığına karşı bir ezberbozmadır.

Sizin hayatınız da yarattığınız animasyon karakterleri kadar eğlenceli midir?

Benim iç dünyan çok eğlencelidir.

Dıştan karamsar mısınızdır?

Dıştan bakanlar daha sakin görürler. İçimde fokur fokur kaynayan, alev almış bir yaşama sevinci var. Ben işini oyuna çevirebilen nadir, şanslı insanlardan biriyim. Hep amacım buydu; hayat yolculuğumdan keyif alayım. Sadece sonuçtan değil, yolculuktan keyif alabilmek en önemlisi.

Bu güzel sohbet için teşekkür ederim. Sizin bir söyleminiz var ‘kendi yarattığınız hayal dünyasında her şeyi değiştirmek mümkün’ hayallerin mutlaka bir gün gerçekleşeceğini düşünen tarafta mısınız?

Bu cümle benim cümlem değil; bir kitapta okumuştum ve çok beğenmiştim. Ve  zamandan beri hayatımda mottom olarak kullandığım bir cümle. Hayalleriniz büyük olsun; çünkü hayallerde her şeyi değiştirmeniz mümkün. Ama gerçek hayatta bütün hayaller gerçekleşemez. Bu çok Pollyanacılık olur, çünkü çok değişik koşullarda yaşayan insanlar var. Doğuda doğmuş bir çocukla, batıda doğmuş bir çocuğun aynı şartlar altında olduklarını düşünmüyorum. Ben de çok zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmadım. Gültepe’de büyümüş bir çocuktum.  Babam da gemilerde çalışan bir işçiydi. Dört kardeşi gemiden kazandığı parayla büyüttü. Varlıklı bir aileden gelmiyorum, ama hayallerin gerçekleşmesinde bize öğretilen hep şu oldu ‘bir şeyi başarırsan mutlu olursun, doktor ol mutlu ol, mühendis ol mutlu ol’ sonucunda bir şeye koşullandırıldı. Ben bunun son derece yanlış olduğunu düşünüyorum, çünkü bir şeye kavuşmakla mutlu olunacak bir kaide yok hayatta. Sizin hayaliniz büyük olsun, onu gerçekleştirmek için yolculuktan zevk alın. O yolculuğu keyifli bir şekilde gerçekleştirirseniz hayattaki en büyük başarınız ve mutluluğunuz o olur. Çağımızın yaşadığı en büyük mutsuzluk “umut” üzerine kurulu. Umut ettiklerimize ulaşma hırsı bizi mutsuz ediyor. İstediğimiz noktaya ulaşamama endişesine odaklanmaktan vazgeçmeliyiz. Sadece ve sadece kendimize odaklanmalıyız.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.