Ne zaman bir yapımcıyla röportaj yapsam, sohbet etsem şunu söylüyorlardı "Dijital platformlar, televizyonu öldürecek. Artık değişen düzenle birlikte televizyon öldü.” Hatta televizyonun ömrüne 5 yıl biçen bile oldu. Televizyon gelenekleşmiş bir yapı, dijital taze bir kan. Herkes böyle düşünürken, yine bir klişe oldu ve televizyon hayatta başardı. 

Disney Plus; Türkiye’ye açılmaya karar verdiğinde hepimiz çok sevindik. Netflix için güçlü bir rakip, izleyici için yeni bir heyecan. Daha girer girmez Türkiye’nin en popüler, en celebirity isimlerini kendi platformlarına bağladılar. Belirli bir süre için Disney ve Fox TV hariç hiçbir yerde oynayamayacaklardı. Bu sektörde büyük bir yankı uyandırdı. Dizi ve film yapmak isteyen yapımcılar oyuncu bulamadı. Bir de Disney bu oyuncuları reklam yüzü yaptı. Her şey bir rüya gibiydi. Biz izlerken bu rüyanın hiç bitmeyeceğini düşündük, ama rüyanın kabusa dönüşmesin çok kısa sürdü. 

Kısa bir süre önce Disney Plus’ın tüm dünyada 2024 sonuna kadar proje almayacağını, Atatürk dizisi dışında yeni bir içerik üretmeyeceklerini öğrendik. Yapılan marka anlaşmaları kardeş kanal Fox Tv’ye aktarıldı. Bu kadar yatırımlar yapılmış, dev kadrolarla projeler üretilmiş bir kanal için çok üzücü bir gelişme, ama en üzücü olay, Disney’in çektiği projeleri kütüphanesinden kaldırması oldu.  

Oyuncuların büyük emeklerle çektiği, milyonlarca üyenin abone olduğu, gişeye çekilmesi beklenen ama Disney’e satılan birçok proje için hazin bir son oldu. Peki neden Disney masadan çekilme, ara verme kararı aldı?  

Biliyorsunuz ki, Netflix, pandemi itibariyle hayatımızın vazgeçilmez bir kanalı oldu. Sinemaya gidemediğimiz, yeni dizi ve filmler keşfedemediğimiz zamanlarda bize yeni bir pencere açtı. O günlerde bir kumandayla yüzlerce farklı tür şeyler izlemek mucize gibiydi. Bize yeni bir ufuk açtı. Blu Tv de yerli üretimleriyle ikinci bir kanal oldu. Disney Türkiye pazarına girmek istediğinde, güçlü bir başlangıç yapmak istedi. Türkiye’nin en çok izlenen, en fenomen isimleriyle anlaştı. Basın, pr çalışması, reklamları, projelerin lansmanı... Gerçekten her şey rüya gibiydi ama bir şey unutuldu. Seyirci en ihtiyacı olduğu anda bu tüketimi Netflix’den sağlamıştı. Üstelik Netflix şu an çok daha fazla proje üretip, çok daha fazla içerik alıyordu. 

Mistik, büyülü projelerin peşinden koşarken içerikte yapılan hatalar, senaryolardaki dinginlik, izleyici tarafından ilgi toplamadı. Ben de Disney’e ilk üye olanlardanım. En sevdiğim dizisi; Dünyayla Benim Aramda olmuştu. Çünkü bizden, çünkü gerçek, kadın erkek ilişkilerini anlatıyor. Olası şeylerin peşinden koşuyor. 

Her şeyden önemlisi televizyonda gerçeğini herkes çok çabuk unuttu. Van’da bezelye ayıklarken dizi izleyen Ayşe Teyzeler görünmez oldu. Onlar internet, dijital, Disney bilmezler. 10 bölüm boyunca aynı şeyi anlatıp, bıraktıklarında kaldıkları yerden devam edecekleri Türk klişelerini severler. Nitekim, dijital televizyonu öldürecek, Z kuşağı galip gelecek diye düşünülürken, televizyon dijitale ağır bir yara açtı. Aslında güçlü bir farkındalıktan bahsediyorum. Bazen köklerimizin ne kadar güçlü olduğunu unutuyoruz. Ne kadar kuşak geçerse geçsin, bazı değişimler ve önyargılar için çok erken konuşulduğunu fark ettik. Şimdi, 2025 yılında Disney tekrar masaya oturacak mı, onu göreceğiz.