Hayatımızın her köşesinde bizimle olacak bir müzik türü varsa bu şüphesiz türküdür. Damar dediğimiz o şarkıları kim duyduğunda hatırlamaz? Kim müziğin temelinin türkü olmadığını savunabilir? İşte temelimizin güçlü temsilcilerinden Eda Doğanay ve İbrahim Dizlek hem aşklarıyla hem de aşkla söylediği türkülerle bize bir kere daha pas tutan değerlerimizin varlığını hatırlatıyor. Gerçekten bu ikilinin yaptığı her işin içinde aşk var, çünkü onlar işine de aşk katıyor. Müzik sayesinde aşkı bulmuş, şimdi ise bu aşkın meyvesini almaya hazırlanan çiftimiz hayatlarının içindeki müziği anlatıyor.

Merhaba Eda Hanım, halk müzikleriyle, türkülerle tanıdık sizi. İçinizdeki müziğin tellerine dokunan ilk isim babanız mı oldu? Onun sesiyle büyürken müzik sizi etkiledi mi?

E D: Kesinlikle babam oldu. Zaten ben gözümü açtım, bestekarlıği, yorumculuğu onda öğrendim.  Aynı zamanda yıllarını sanata vermiş bir usta. Dolayısıyla evimiz benim için bir konservatuardı.

Babanız sizi müziğe yönlendirdi mi, şevklendirdi mi?

E D: Evet, hep anlatıyorum bunu, anlatmaktan da gurur duyuyorum; beste yaparken yanımda, onun yaptığı besteyi dillendirince, kulağımın sağlam olduğunu, bu konuda eğitim almam gerektiğini söyledi. Ben de o gün bugündür sanatla ilgili ne olursa olsun kendimi geliştirmenin yolunu aradım.

Pop, Rock, Jazz, ama her ne tür müzik olursa olsun insanı içinde bir yerde tutan türküden kimse vazgeçemez. Türkülerin bu kadar sevilmesini sağlayan şey nedir?

E D: Bize ait olan Kültürümüzün ; Bir parcasi oldugu icin

Türkünün sizi içine çeken büyüsü bu mu oldu?

Evet

Türk Halk Müziği sanatçısı olmak için sesinizin diğer tarz söyleyen sanatçılardan daha farklı bir tona mı ihtiyacı var?

E D:  farkli kendine has bir renk ve karakter olmasi avantajdir   

Sizin ses renginiz nasıl?

Dinleyicilerin yorumuyla yumusak ve dinlendirici .

Müziğin her türünü sever misiniz?

E D: Severim, dinlerim. Beni ,harmanladığını düşünürüm, Örnegin ilk önce Türk Sanat Müziği eğitimi alarak başladım. Türk Halk Müziği söyleyen rahmetli babam, bana gerekli eğitimi verdi, ama ben Türk Sanat Müziği eğitimi alarak, sonra da Türk Halk Müziği eğitimi alarak kendimi geliştirmeye çalıştım

En çok sevdiğiniz söylediğiniz türler mi?

E D: Evet söyledigim tarzdan mutluyum , ama farkli türleri denemeyi de seviyorum .

Türk Halk Müziği’nin günümüzdeki yerini nasıl değerlendirirsiniz?

E D:  Nereye gidersek gidelim ,nasil yasarsak yasayalim icimizde özümüzü tasimaya devam edecegiz ,yani THM  her zaman bas kösede olacak .

Bir tek Türk Halk Müziği şarkıları mı seslendiriyorsunuz?

E D: Arabesk, Türk Sanat Müziği, her tarzda okumaya çalışıyorum.

Söz yazarlığı, bestekarlık da mevcut mu ?

E D: Zaman zaman denemelerim oluyor, ama hem rahmetli babamın bestekar olması, hem eşimin bestekar olması beni bu konuda tembelliğe itiyor. Burada itiraf ediyorum ( gülerek ) Ben  tüketici kismindayim

Kendinize idol olarak seçtiğiniz bazı Halk Müziği sanatçıları var mı? 

E D: Rahmetli babamdan sonra Neşet Ertaş aşığıyım. Neşet babanın samimiyeti beni çok etkiler.

Eşinizin sözlerini yazdığı, sizin söylediğiniz “Son Durumum” şarkısı sevenlerinizle buluştu. Bu şarkı bir single olarak kalacak mı yoksa bir albüm mü olacak?

E D: Şu anda bir single, çok takdir gördü. Yerine bir albüm çalışması yapıldığında illa albümün içerisinde arşiv olarak yer alacaktır.

İbrahim Bey, her şey çocukluğunuzda yazdığınız şiirlerle başladı. Sizi hep severek dinledik, okuduk. Yazdığınız yüzlerce şarkı sözü, besteler ünlü sanatçıların dilinden döküldü. Çok küçük yaşlarda elinize kalem aldıran o duygunun adı neydi?

İ D: Valla onu tarif etmek çok zor. İçimden hep yazmak geliyordu ben de satırları döktüm. Aslında bizim toplumumuzda herkeste biraz şairlik var. Bazıları bunu geliştirerek ön plana çıkartıyor, bazıları içinde saklıyor, ama ben dilim döndüğünce, aklim yettiğince yazmaya çalıştım, sagolsun toplumumuz yazdıklarımızı okuduklarımızı beğendiler taktir ettiler.

Kahramanmaraş pazarcik doğumlusunuz. Orada size destek veren bir isim var mıydı?

İ D: destek verenler cesaretlendirenler hep oldu. Mesela geçmiş yıllarda, Ankara da rahmetli büyük ozan Muhzuni şerife okudum bir kaç şiirimi doğru yoldasın bol kitap oku yazmaya devam et demişti buda bana yetti işareti ve emri almıştım.

Sonrasında polis oldunuz. Narkotik Uzmanlığına kaşar yükseldiniz ve eminim birçok dramatik hayatla tanıştınız. 2007 yılında ünlü sanatçılarla hazırladığınız klip “ Zeynep” sosyal medyada çok ilgi çekmişti. Bu klip gördüğünüz hayatların anısına yapılmış bir farkındalık çalışması mıydı?

İ D: Kesinlikle öyle. O birimde çalıştığımda toplumun, gençlerimizin nasıl bir belanın içine düştüğünü gördüm. Zaman içerisinde hem tecrübe sahibi hem bilgi sahibi oluyorsunuz buradan yola çıkarak gördüklerimi yaşadıklarımı yazmaya çalıştım, çünkü çok önemli bir konu. Madde bağımlılığı şu anda ülkemizde çok büyük bir sorun. Biz 2007 yılında madde bağımlılığı ile ilgili el ele isimli bir proje yaptık bunu birçok sanatçı dostumuzla kiplendirdik, Bu tür çalışmaları yine yapacağız.

Sonrasında bir daha göremedik, izleyemedik.

İ D: Şu anda bir proje hazırlıyoruz sevgili eşimle. Devam edecek bu projeler  “Sen Önemlisin” isimli madde bağımlılığıyla ilgili bir proje olacak. Bunu tüm ülke genellinde yapıp büyük bir farkindalik yaratacağız

İlerleyen konularda toplumun başka konuları üzerinde de projeler yapmayı düşünüyor musunuz?

İ D: Eşim özellikle toplumun farklı yaralarıyla ilgili çalışmalar yapmayı düşünüyor. Yine “ Sen Önemlisin” projesinin içerisinde kadına şiddet, çocuğa taciz olaylarıyla ilgili bir farkındalığımız olacak.

Biraz projenin içeriğini anlatabilir misiniz?

İ D : Bu proje hem sosyal medya aracılığıyla bütün platformlarda olacak hem de hazırlamış olduğumuz bir projeyle Kültür Merkezlerinde okullarda tiyatro seminer panel ile farkındalık yaratmak, bilgilendirmek istiyoruz özellikle bu proje sanat ve bilimin birleştiği bir proje olacak.

Narkotik Uzmanıyken de şiir yazmaya devam ettiniz mi?

İ D : Evet, zaten ondan önce başlamıştım. Ben kalemi elimden hiç bırakmadım.

Şiirlerinizi sosyal medya platformlarında, albümleride dinliyoruz, fakat kitap haline dönüşmüş şiirlerden sadece bir kitabınız var. Yazdığınız şiirleri kitapta toplamak yerine videolarda bir araya getirmeyi tercih etmenizin özel bir nedeni var mı?

İ D : Acı bir durum, ama maalesef kitap ile insanlara ulaştırmak zor çünkü kitap satışı çok az

Kitap olması daha kalıcı bir hale dönüştürüyor ama?

İ D: Doğru söylüyorsunuz. O zaman biz bugün bir karar alalım. Son Şiirlerimizi video haline getirelim.

Bekliyoruz o zaman (gülerek )

Bir tek şiir ve şarkı sözü mü yazıyorsunuz?

İ D : hayir film senaryosuda yaziyorum, bir tiyatro oynu yazacagimay.

İlerleyen zamanlarda hayatınıza iz bırakan yaşamlardan veya kendi kurgunuzdan yazacağınız bir hikâyeden roman çıkartma planınız var mı?

İ D : Kesinlikle var. Hatta eşim bu konuda bana tembel diyor, çünkü evde yazdığım bir film senaryosu var, onu kitap haline getireceğiz. Daha önce tiyatro oyunları da yazdım, tiyatro’da da oynadım.

Şiirlerinizde yansıtmak istediğiniz, okuyanlara, dinleyenlere aktarmak istediğiniz bir ana tema var mı?

İ D : Özellikle bir duyguyu vurgulamak gibi bir derdim yok , çünkü hayatın içi dolu dolu zaten. Haksızlıklar var, hukuksuzluklar var, özlemler var, çaresizlikler var... Anlatılması gereken bir sürü duygu var. Tek bir konu olamaz.

Hangi şairlerin kitabı başucunuzdan kalkmaz?

İ D Ahmet arif Tevfik Fikret pir sultan abdal Karacaoğlan mahzuni şerif Abdürrahim Karakoç kadar uzanan çok büyük şairlerin kitabı hep yanımdadır. Hepsi çok büyük şairler. Halk dili dediğimiz şeyle yazılan şiirleri daha çok seviyorum ben.

Eda Hanım ve İbrahim Bey, bu mutlu birlikteliğin evliliğe dönüşmesini sağlayan, sizi buluşturan müzik mi oldu?

İ D : Evet, müziktir. Biz beraber çalışmaya başladıktan sonra başladı. İlk zamanlar aramızda hiçbir şey yoktu. O güzel bir solist ben de söz yazarıydım. Sonradan baktık aramızda bir çekim var. O elektriğin bizi içine çekmesine izin verdik.

E D: Ortak noktamız, bizi buluşturan şeyin adı sanattır. Dostluk sonradan aşkla buluşmuştur.

Birlikte bir düet yapıyorsunuz. Bir sözü, bir müziği paylaşmak size neler hissettiriyor?

E D : Çok ayrıcalıklı bir duygu. Birbirimizi tamamlıyoruz, bu çok güzel bir duygu. İbrahim o sözleri yazarken o duyguyu derinden hissettiğim için paylaştığımız duygu bambaşka. Her aşamasında yanındayım; bir eserin oluşumundaki duyguyu, zamanı, sevdayı ya da ne anlatmak istiyorsa o duygunun her anına şahit olduğum için bütün oluşuma hakimim. Sanki ben de o sözlerin içindeymişim, ben de emek vermişim gibi. Birlikte sahne almamızın bunda etkisi çok büyük, çünkü birbirimize kattıklarımız çok fazla.

İ D: Ben yazarken Eda her aşamasında yanımda olduğu için onu kolaylıkla okuyor ve sahnede duyguyu vermek istediğimiz şekilde yansıtıyor. Bence hissetmek, canlı canlı yaşamak gibisi yok.

İkiniz sanatçısınız, mesleğinizin zorlu yanlarını ve güzel taraflarını biliyorsunuz. Bu sizin için bir şans mı?

E D : Hem avantaj hem dezavantaj. Özellikle sanat duygu işi ve duyguların bir anda çok uç noktalara geldiği olduğu için l birbirimizi bu noktada yoruyoruz da açıkçası. Bakmayın tembellik yapıyorum dediğine, her dakika sanatla iç içe. Sizin yaşadığınız duyguyu empati kurarak kendi sözlerine, şiirlerine dökmesiyle sosyolog gibi oluyor. Ben çok şanslıyım, kendi mesleğimden, beni anlayabilen, aynı dili konuştuğumuz bir hayat arkadaşım var.

İ D : Ama aldığı şarkılarda ödeme yapmıyor. Şikayetçiyim ben (gülerek)

E D : Ve öncelik hep benim. Yüzlerce sanatçı eserini okumuştur. Ama evde bir söz yazılıyorsa önce ben değerlendiririm.

Bu konuda kıskanç mısınızdır?

E D : Kıskanç değilim, ama o kadar güzel yazıyor ki hepsini ben okumak istiyorum (gülerek) Bu konuda egoist olduğumu itiraf edebilirim.

Müzik ve şiir; ses ve söz sizin için en büyük aşk mı yoksa sizi aşka götüren en büyük araç mı?

İ D : Benim için en büyük araç, çünkü siz hissettiklerinizi, yaşadıklarınızı bir resme dökebiliyorsanız işte o zaman hayattan zevk alıyorsunuz. Sanat aşkı evliliğimizin imzası.

E D : Biz evlendiğimizde sosyal platformlarda bizim evliliğimizle ilgili yorum yapanlar oldu. Biz daha evvel sahnelerimizi birlikte yapıyoruz ve sonradan evlendiğimizi duyanların yorumu çok güzeldi. Özellikle bir tanesi çok anlamlıydı “şimdi bunların çocukları şiir ve türkü kokar” yazmış. Bu beni çok etkiledi.

Çocuklarınızın da türkü kokmasını istersiniz

E D: Biz daha yeni evliyiz. Yaradan da izin verirse bir çocuk bekliyoruz. Tabi ki onun da sanatlailgilenmesini gönlümüz ister.

İ D : Neyi başarılı ve güzel yapabilecekse onla ilgilensin. Sanatla mutlu olacaksa onunla mutlu olsun.

E D: Biz baskı yapmayız, ama sanatla uğraşırsa mutlu olur zaten.

İ D : Röportajımız vesilesiyle söylemek isterim, bütün  çocuklarımız ve gençlerimiz hobi olarak bile olsa spor ve sanatın içinde olsun.

İkinizde sahnelerin muhteşem ikilisi diye alıyorsunuz. Sahne çalışmalarınız, programlarınız nasıl geçiyor ?

E D : Çok dolu geçiyor. Ülke ülke, il il geziyoruz. Sürekli o yöreleri tanıma fırsatımız oluyor. Gittiğimiz yerlerde de bizim güzel işler başardığımızı anlatan ifadelerle karşılaşıyoruz. O kadar güzel misafir ediyorlar ki bizi, evlatları gibi görenlere var.

Sanatla ve halka bu kadar iç içe olmuş birey ve ebeveyn adayları olarak bir sanatçı topluma nasıl örnek olur sizce?

İ D : Doğru yaşayarak, erdemli yaşayarak. Söyledikleri ile yaptıkları bir olmalı ,takip edildiğini örnek alındığını bilmeli ona göre davranmalı bence

E D: Bence çok güzel anlattı. Bunu da hayatın içinde yapmacık olarak, kamu spotu videosu şeklinde gezerek yapmak değil, inanarak, yol gösterici kimliğiyle, barışçıl ve kültürün devamını sağlayacak hareketlerle sürdürebilmeli.