Yettti! Yettiii!! Kadın kadın diye bağırmaktan bıktık usandık. Öldürülen anadan, bacıdan, yardan, eşten, öğretmenden doktordan, nazlı nazlı büyüttüğümüz yegâne tomurcuklarımızı toprağa vermekten bıktık. Görünen o ki siz dinlemekten izlemekten yorulmadınız… Haydi tutuşalım el ele Avrupa birliğine girelim. Emine’leri Ayşe’leri, Fatma’ları, Münevver’leri bir bir eze eze koşa koşa güle oynaya Avrupa birliğine girelim.

Gün ağarmıştı tam da bu satırları yazarken. İçimde ataerkil toplum dayatmasına bir daha nefret kusarak emin bir şekilde vuruyordum tuşlara! Toplum dayatmasından mı dem vurayım siyasete mi yükleneyim on yaşındaki sabi sübyanın “ANNE LÜTFEN ÖLME” demesine mi yanayım hangi uçundan tutsam elimde kalıyor. A parti, B parti, yasa tasarısını geçtim hepsi aynı bilmem neyin soyu. İktidarı da dinliyorum Muhalefeti de, dinlerken kanım donuyor bir defa daha nalet ediyorum. İdam idam diye asla bağırmayın! Boşuna klavye şirnekliği yapmayın. Okuyup araştırmadan, dinlemeden boşa sallamayın. Bir kere o idam asla gelmeyecek mevzu çok başka bilen biliyor!  Olan ortada kalanlara oluyor ne oluyorsa “ATEŞ BAL GİBİ DE DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKIYOR” Her kelamımda dile getiriyorum bir daha konduruyorum satırlarıma; kadınları anlatmaya ne kelamım ne satırlarım nede lügatim yeter. Kadın şiirdir, şairi belli olmayan. Kadın çiçektir, koklamaya bile kıyılamayan. Kadın meltemdir ılık ılık eser. Lal gibi suskun, üstün beceri isteyen, birden kırılıverecekmiş gibi uzayıp giden birçok sözcük silsilesi “KADIN’’. Ah kadın diyorum; saçından ve örtüsünden, iktidar, makyajından, duruluğundan, duruşundan medeniyet kokan,  boynunda cinsiyet künyesi, alnında namus fünyesi, âşık olunası… Kadın olmak, hem de bu ülkede kadın olmak hayatın en zor zanaatlarından biri kanımca. Geçen ki köşe sayımda da belirttiğim üzere kadına lafta itinayla "bayan" denilen, "hanımefendi" denilen ama hiçbir zaman hanımın maalesef efendi olamadığı erkek egemen toplum odaklı zihniyette her defasında susturulup ezilendi benim kadınım. Kadın olmak neresinden tutarsan tut, bu zihniyet de başlı başına bir toplumsal utançtır.

Kadınları anlatmaya kelamım yetmez dedim ama Atam, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk en güzel kelamı kondurmuş: “Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.”

Konu, kadın olmak olunca ne zor değil mi? Kadının değer bulduğuna inandığım İslam dininde, bu inancın hâkim olduğu ülkemde dahi hala ummadığı anda tacize uğrar, şiddete uğrar, hor görülür, canından olur. Haklarını bilmeyen, bilse de koruyamayan, sığınmak istese de sığınamayan. Namusunu korumak için uğraşan. Sindirilmeye çalışılan, kendi ayaklarının üzerinde durmak isteyen, öz güveni arayan, anne, kardeş, eş, evlat daha nicesi… Zor üstadım zor kadını anlatmak. Mevzu bahis kadın olmak ise, bir nebze daha meraklı yaklaştığım bu konuda belki biraz daha sivri dilli bir üslupla duygu ve düşüncelerime kısa bir şekilde ses vereceğim. Çünkü biliyorum ki uzadıkça bitmez bu konu, ucu yok bucağı yok. Emek, emek, emek diye saçını süpürge ederken kadın, değer bilmez ellerde, ezildi de ezildi. Her geçen gün sayısı git gide artan ve de durdurulmak bilmeyen tecavüzler ve kadın cinayetlerine kurban gittiler. Hâlbuki başını koymasının daha çok yakışacağı ak gerdan, kırmızı yanaklara tokat izi, namussuzluğun resmi çizildi. Boğazına bıçak sallanıp şah damarından kesildi. Bu yolda ne Emine’ler ne Ayşe’ler ne Fatma’lar can verdi de sessiz sedasız gömülüp gitti. Ardından da cinayet zanlıları bir bir salınıverdi. Çoğunluk çıkaramadılar seslerini. Dünyaya yanlış cinsiyette geldiklerini düşünerek, kader dedi bazıları. Oysa kötü kaderleri Rab’dan değil, kadını değersiz gören ahlak yoksunu insanlardandı. Hep düşündü: Erkek olsa yolda yürürken, kötü bakışları üstünde hissetmeyecekti, akşamın bir yarısı dershaneden, işinden gezmesinden evine giderken karşı cinsten ağır sinkaflı cümleleri duymak zorunda kalmayacaktı. Öyle sapıkça bakışları vardı ki o ruh sapkınlarının bazı kadınlar yürüdüğü her adımda dua ede ede nasıl hayatta kalırım, evime giderim diye ecel terleri döküyordu.

Yaramız derin, vahim. Üreten kadın, alnının terini döken kadın ana, bacı, namus her şeyimiz, var olma sebebimiz, sonuna kadar alnının teriyle emekçidir. Okuduğum ve not aldığım bu hususla ilgili o kadar güzel hadis-i şerifler vardır ki "Erkek çocuk nimet, kız çocuk ise hasenedir; yüce Allah nimetin hesabını sorar, haseneye ise mükâfat verir." Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür. Esasında daha da derine inecek olursam; erkek Kadın ayrımını daha en başında biz yapıyoruz. Neyse meşrebime sığmıyor nicesini yazmaya.

Ez cümlelerini kondurmaya inanın gücüm yok ruhum bom boş ama bildiğim şu var ki; yasa tasarısı şusu busu bilmem caydırıcılık sıfır. Böyle devam ettiği sürece, en son EMİNE BULUT cinayetinde olduğu gibi cinayet zanlısının son mesajı seni öldürür gider paşa paşa yatarım. Haklı adam daha bu insan yoksunu adam gibi ulu orta yerde adının kadın olduğu ama hiç de o sıfata koyulmayan bacılarımı binlerce pislik öldürür paşa paşa yatar!