Bedenen ve ruhen yaşanmayan, yürekte hissedilmeyen hiçbir yazı, yazana ait değildir diye düşünüyorum...

Engelli bireyler için engellilikle ilgili köşe yazıları yazan engelsiz insanlarda kısmen anlatabilir ama yaşamak bambaşkadır.

Çünkü; yazdıkları yazılar onlara ait olmaz. Onlar engelliliği bedenlerinde, ruhlarında yaşamamış, yüreklerinde hissetmemiş ve bazı insanların çevresinde engelli biri yada arkadaşı dahi hiç olmamıştır.

Engelli olmanın, engelli çocuğa sahip olmanın duygusunu anlayabilmek imkansızdır.

Bazı engelsiz insanlar engelli insanlarla empati kurarlar. Bir an kendini engelli insanın yerine koyarlar ama bir yere kadar ve bir anlıktır. Sonra gerçek engelsiz kimliklerine dönerler. Buna ben de dahilim geçici olarak engelli bir birey olarak yaşamama rağmen.

Ailemiz, çevremiz ve tüm engelsiz insanlar anlattıklarımızdan engelimizi yüzeysel olarak bilirler ve görsel olarak görürler. Asla bedenlerinde, ruhlarında, yüreklerinde hissedemezler.

Medya ve basına konu olan ve engeller ile ilgili yaşadıkları sorunları anlatırken bile "Engelliler Günü" diye başlamak yerine özürlüler diyebiliyorlar.

Benim şahsi fikrim;

Özürlü demek doğru değildir. Türk dil kurumuna göre özürlü demek kusurlu ve defolu demektir.

Hiç kimse defolu veya kusurlu olarak görülmemelidir.

ÖNCE BEYİNLERİMİZDEKİ ENGELLERİ KALDIRMAK DİLEĞİYLE...