İçimde adını koyamadığım bir duyguyla fırlatıyorum elimdeki kitabı. Ne müthiş bir mücadele ve acı eşlik ediyor final duygusuna, eşine aşık bir adamın yaşadığı 13 yıl boyunca sevdiği kadına olan saygısına, sevgisine, ilgisine hayranlıkla...

Aslında herşey geçtiğimiz Haziran ayında can dost Hami Canver' in konser için İstanbul'a gelecek misin diye telefon etmesi ile başladı. Sevgili Talat Er korosunun bir solisti arkadaşınin eşinin uzun süren hastalık döneminin ardından vefatıyla yazdığı kitaptan bahsetmiş ve yazar ile tanıştırmak istediğini, benim de bu kitabı mutlaka okumamı istediğini belirtmiş ; ertesi gün İstanbul' da görüşmek dileğiyle telefonu kapatmıştik.

Sıcak bir Haziran günü Engin ağbi, Güner, Duygu hep birlikte yola çıkmış konser vaktine saatler kala Türkan Saylan kültür merkezine ulaşmıştik. Herkes konser provasinda olduğu için kafeye geçmiş, benim vazgeçilmez kahve molalarimdayken Hami gelmiş hal hatır faslından sonra seni Aslan Bey ile tanıştırmak istiyorum deyince kafeden çıkmış bir kaç adım sonrasında Aslan Bey ile karşılaşmış, kısa bir tanıştırılma anından sonra Aslan Bey imzaladığı kitabını hediye etmiş, kitabı yaziş nedenini anlatmış o sırada kardeşi Mehmet Özşahin de gelmiş ayak üstü muhabbete başlamıştık. Hami ve Mehmet Bey benim İstanbul Lion'larindan  arkadaşlarım. Hami' yi farklı kılan yan ise dostluk üzerine kitap yazdıracak kadar sağlam bir insan olması. Yüreği güzel insanlar eksilmesin hayatlarımizda.

Aslan Bey'in de eski bir Lion olduğunu öğreniyorum o gece eşine yazdığı kitabıyla konseri izlerken. Konserin solo bölümünde Hami' nin sahnesinin ardından Aslan Bey de sahnedeki yerini alıyor. Nazik, mesafeli, hüzünlü ve kibar biri diye düşünüyorum.

Gece 06.00 da döndüğüm konser sabahından saat 09.00 da Bursa terminalinde canım Özlem ile buluşup Mordoğan'a gidiyoruz tatile.

Benim gibi bir saniye boş durmamak üzerine beyninde yazılımı olan bir kadın ne kadar tatilde kitap okuyabilirse o kadar okuyorum.

Yani......?

Her gece geç saatlerde girdiğimiz evde duş alıp yatağa uzandığımda elime aldığım kitabı narkoz verilmiş hasta gibi bir,iki, üç denilecek kadar zaman diliminde gözlerimin kapanıp sabah balıkçı teknelerinin motor sesiyle uyanana kadar zamanda hatim ettiğimi düşünmüyorsunuz değil mi? 

Velhasıl kitap benimle şahane bir tatil yapıp yine  Bursa' ya dönüyor. Hep çantamda, nereye gitsem okurum diye. Ama okumak gelmiyor içimden, kimbilir kaçınılmaz sonu bölmenin hüznünü uzak tutmak belli ki istediğim.

Son 10 gündür tüm yoğunluğuma rağmen okuyacağım diyorum. Yine kitapla dolaşıyoruz dere, tepe.

Aslan Özşahin eşinin vefatından sonra kitaplaştırdıgi yaşanmışlıklarini, eşinin kansere karşı verdiği 13 yıllık mücadelede yanından ayırmadan bir bebeğe bakar gibi ilgisini, sevgisini, sabrını, fedakarlığıni farkında olmadan aktardığı kitabında hastalıkla ilgili, hastane süreçlerini, tıbbi bilgileri öyle bir paylaşmış ki, benim gibi Aspirinden başka ilaç Vicks den başka krem bilmeyen kadın için Tıp Fakültesi 1. Sınıf ders niteliğinde. Ben hastalıktan ve bu tıbbi bilgilerden bahsetmek istemiyorum. İçinde " Tıp eğitimi almadım" diyenler hayiflananlar alsın okusunlar bu kitabı.

Beni kitapta mest eden, gittikçe yozlaşan, kadını değersizlestiren günümüz Türkiye'sinde bir erkeğin ADAM olmanın inceliklerini farketmeden kitaba satır satır işleyişi oldu.  Öyle ki sevgili eşinin ( Yeşim hanımın) hastalığı süresince Yeşim hanımı kimselere emanet edemeden ozverinin Nirvana'sında hiç kimse benim gibi özenle bakamiyor duygusuyla 13 yıl gibi bir zaman diliminde tuvalet temizliğinden tutunda, son dönemlerde tutamadığı ilaçlarını havanda dövüp yemeklerine karıştırmasina, geceleri yatakta dönmesi için yardım etmesine, hastalıkla mücadelede ettiği dönemde bir de Demans' la ayrıca savaşmak zorunda kalmasına, bir çocuğa eğitim verir gibi Nobel ödüllü bir kadına hayatı sil baştan öğretme çabasına kadar insan üstü gayretlerini  okuduğum kitapta " Vay ve" dedirtecek kadar ADAM' liga şahit oluyorum.

Kitabın adı " Önce Saatler Bozuldu"

Ben kitabı okudukça önce toplum ve erkekler bozulmuş diye düşünmeden edemedim.

Okumayı ne kadar seversiniz bilmem ama bence çok sevin. Bu satırları okuyan sevgili okurum ;

Eğer okuyan bir kadınsa bu kitabı al oku derim ,

Hayatınıza erkek diye girenlerin ne kadar Adam olduğunu görmek için..

Okuyan bir erkekse dişilik görmek istediğiniz kadınlara ne kadar ADAM' lik ediyorsunuz görmek için.

Erkek olarak yaratılmak bir ilahi takdir olsa da ADAM olmak herkese nasip olmuyor dedirtti bu kitap bana.

Sevgili Aslan Özşahin son sözüm ise size. Biliyorum ki bu kitabın geliriyle Nobel ödüllü bir fizikçi olan eşiniz adına bir laboratuvar kurmak istiyorsunuz. Okuyanlar kitabınızda neler bulur, nelerden etkilenir bilmiyorum. Ama bana sorarsanız ikinci kitabınız Adam Olmak üzerine olsun.

Çünkü bu kulvarda sizden başka yazabilecek kimseyi tanımadım şimdiye dek.

Kimbilir... Laboratuvar şartlarına gerek kalmadan Adam yetişir yazdıklarınizla bu ülkede.

 Yoksa gerçekten özel üretimlere ihtiyacı var bu ülkede kadınların...