Eğitim, Kültür, Sanat Yazarı, İletişim Uzmanı Dr. GÖKTAN AY ile bu mühim meseleyi konuştuk...

Oğuz Çetinoğlu: Özel ihtiyaç sâhibi çocukların, aynı zamanda özel bir eğitime ihtiyaçları olduğu biliniyor. Sizinle bu meseleyi konuşmak istiyorum. Önce genel bir değerlendirme lütfeder misiniz?

Dr. Göktan Ay: Çocuklar geleceğimizin yetişkinleri olarak ülkenin ve toplumun en değerli varlıklarıdır. Ülkenin gelişmesi ve çocuklara sağladığı hayat kalitesi, eğitim imkânlarının genişliği ve çocuk haklarının uygulanmasına bağlıdır. Dolayısıyla onlara yönelik yapılan her türlü destek, yardım, teşvik ve yönlendirme; geleceğimizin teminat altına alınmasını, ülke ve toplum olarak refah ve hayat kalitesinin gelişmişliğini sağlayacaktır. Kanunlarda; sağlık, eğitim, sanat, beslenme, barınma, istihdam, topluma uyum, korunma, ulaşım ve sosyal güvenlik ile benzeri konularda, çocuklar için önemli bir yeri olan ve kısaca ‘özel ihtiyaç sâhibi’ olarak anılan ‘özel eğitime ve terapiye ihtiyaç duyan çocuklara’ yer verilmesi, sosyal devlet olmanın bir gereği olarak belirtilmektedir. Biz, burada târif gereği ‘özürlü veya engelli’ kelimeleri yerine ‘özel eğitime ihtiyaç duyan’ çocuklarımızdan söz ediyoruz. Onlar sâdece bizden farklı öğrenme ve hayat şartlarına ihtiyaç duyuyorlar. Farklı ihtiyaçlar kimseyi normal, veya anormal yapmıyor.

Çetinoğlu: ‘Özel ihtiyaç sâhibi çocuklar’ hangi haklara sahipler?

Dr. Ay: Ülkemizde, özel ihtiyaç sâhibi çocuklar, diğer çocuklarla ‘eşit haklara sâhiptirler.’ Mevzuatda; her açıdan eğitimi yâni rehabilitasyon (iyileştirme) ve eğitime ilişkin çeşitli hükümler bulunmaktadır. Beynelmilel ilke olarak Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na üye ülkelerde olduğu gibi, I ̇nsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de açıkça ifâde edilmektedir. Toplumuzda engelli, özürlü olarak nitelendirilen öğrencilerin; öğrenme, beceri kazanma, yaşama, eğitim haklarının, diğer çocuklar gibi olması gereklidir. Özel eğitim; ‘özel eğitime muhtaç çocukların eğitimleri için özel olarak yetiştirilmiş personel ve geliştirilmiş eğitim programları ile bu çocukların özür ve özelliklerine uygun ortamda gerçekleştirilen eğitim’ olarak târif edilmektedir. (http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/8417/190581.pdf?sequence=1) Özel Eğitim ve rehberlik hizmetleri ile ilgili her türlü hukûkî mevzuat şu sitede vardır: http://orgm.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=608 Bütün bunlara rağmen özel eğitime ihtiyaç duyan çocuk veya yetişkinlere verilecek ve hatta belirleme ve değerlendirmeden sonra hemen başlaması gereken hizmetlerin çok nitelikli ve çocuğun ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzeyde olması gerekir. Ancak, üniversitelerde bile böyle bir çalışmanın yeni başlaması üzüntü verici. Ahmet Gülümseyen’in Yeniakit Gazetesinin 01.07.2018 tarihli nüshasındaki yazısı ilgi çekicidir: ‘….Engelli sporcularımızı, kültürlü sporcular kapsamında yetişmeleri için Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)’ün belirlediği kontenjan / puanla üniversitemizin ilgili bölümüne aldık diyelim! Bu bölümlerin fizikî yapısı, erişilebilir olma özelliği taşıyor olsun. Peki, ‘dersi’ kim verecek? Eğer engelli öğrenci / sporcu üniversitede eğitim alacak ise, öğrenciye dersi okutacak öğretim görevlisinin / üyesinin de, konusunun uzmanı olması gerekiyor….’

Çetinoğlu: Sistem nasıl çalışıyor?

Dr. Ay: Ülkemizde çocuğun şartları belirlendikten sonra özel eğitim işini okullarda bulunan özel eğitim alt sınıfları, normal sınıfa kaynaştırma uygulamaları, ayrıca devlete ve özel sektör girişimcilerinin kurduğu özel eğitim okulları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri yürütmektedir. ÖERM (Özel Eğitim ve Rehabitlasiyon Merkezleri ); Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan birer eğitim-terapi merkezleridir. Destek eğitim merkezleri olarak genel amaçları mevzuatta şu şekilde belirlenmiştir. Özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin; A-Bakanlıkça belirlenmiş destek eğitim programları ile özel yöntem, personel ve araç-gereç kullanarak ilgileri, ihtiyaçları, yetenek ve yeterlilikleri doğrultusunda üst öğrenime, iş ve meslek alanlarına ve hayata hazırlanmalarını, B-Toplum içindeki rollerini gerçekleştiren, başkaları ile iyi ilişkiler kurabilen, iş birliği içinde çalışabilen ve çevresine uyum sağlayabilen üretici bir vatandaş olarak yetişmelerini, C-Dil-konuşma gelişim güçlüğü ile zihnî, fizikî, hissetme-anlama, sosyal, hissî ve davranış bozuklukları olan, özel eğitim gerektiren bireylerin engellilik hâlinin ortadan kaldırılmasını veya tesirlerinin en az seviyeye indirilerek yeteneklerinin en üst seviyeye çıkarılması ve topluma uyumlarının sağlanması, temel öz bakım becerilerinin ve bağımsız hayat becerilerinin geliştirilmesini sağlamak için eğitim çalışmaları yapmaktır.’ (http://mevzuat.meb.gov.tr/html/27807_0.html)

Çetinoğlu: Ülkemizde özel eğitime muhtaç çocuk sayısı belli mi?

Dr. Ay: Toplumda okul çağında var olan özel eğitime ihtiyaç duyan çocuk sayısının 690.000, şu anda özel eğitim desteğinden yararlanan çocuk sayısının ise 160.000 civarında olduğu bilinmektedir. (https://www.rehabilitasyon.com/haber/Ozel_Egitim_Kuruml-2_CZWtCG_98) Bu duruma göre sosyal güvenliği olmayan çocuklara da bu hakkın tanınmasıyla birlikte eğitim ve terapi alan çocuk sayısının artması normal ve sevindiricidir. Evlerde saklı tutulan bu çocuklara, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin de katkısıyla kurumlara getirilmekte ve bu çocuklara eğitim-terapi hizmeti sunulmaktadır. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin Türkiye’deki sayısı 2500 civarındadır. Ve 350 bin civarında kişi eğitim-terapi aldığı belirtilmektedir. (http://www.hurriyet.com.tr/egitim/ozel-egitim-ve-rehabilitasyon-merkezi-sayisi-2-bin-178-40603781) Son yıllarda bu çocukların yaptıklarının görünür olmasıyla eğitim, sanat, spor alanlarında ciddî ilerlemeler ve hayat kalitesinde artışlar görülmektedir.

Çetinoğlu: Şişli’deki Atlas Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni ziyâret ettiğinizi söylemiştiniz. Gördüklerinizi, edindiğiniz bilgileri anlatır mısınız?

Dr. Ay: Bir merkez olarak Şişli’deki kurumu gezdim, öğrencileri ve verilen eğimi tâkip ettim. Yetkililerle görüştüm. Koordinatör Özgür Atlas Bey’e sorularım oldu. 10 yıldır eğitim-terapi hizmetlerini yürüten kurumda 150 öğrenci bire bir eğitim-terapi seansı alıyor ve alanında uzman ve çoğu uzun süredir merkezde çalışan özel eğitim sınıf öğretmeni, psikolojik danışmanlar, okul öncesi ve çocuk gelişim öğretmenleri ile çalışmalarını yürütüyor.

Çetinoğlu: Nasıl ve hangi şartlarda eğitim veriliyor?

Dr. Ay: Merkezlerden hizmet alabilmek için, önce herhangi bir devlet hastanesinden ‘özürlü sağlık kurulu raporu alınması’ ve ilçelerde bulunan rehberlik araştırma merkezinden (RAM) alınan ‘eğitim raporuyla’ merkezlere başvurulması yeterli. Çocuk; hem okula gitmekte hem de destek eğitimini özel kurumlardan almakta. Eğitim saatleri günlük okul gibi değil; RAM’ların belirlediği özür grubuna göre 8 adet birebir ve 4 adet grup seansından oluşmakta. Yani, özel eğitime ihtiyaç duyan biri, eğitim ve terapi seansı olarak aylık en fazla 12 saat hizmet almakta. Ancak, bu yeterli görülmüyor, ilmî ve fiilî uygulamalar için, bu çocukların haftada en az 20 saat eğitim almaları gerekli görülmekte. O yüzden de aileler daha fazla eğitim-terapi almak isterlerse, kurumların hukûkî çerçevede belirlediği terapi saatlerinin ücretlerini ödeyerek fazladan eğitimterapi alabiliyorlar. Ancak, merkezlerden; iktisâdî olarak genellikle düşük gelirli aileler eğitim aldığı için, fazladan eğitim -terapi alan öğrenci sayısı yok denecek kadar azdır…

Çetinoğlu: Devletin desteği hangi ölçüde?

Ay: Merkezler; devletten sâdece eğitim saatleri için verdiği eğitim ücretlerini, almakta, onun dışında; öğretmen, servis, kira, vergi ve malzeme paraları alınan bu ücretlerden karşılamaktadır. İmzası geçerli öğretmen çalıştırılması mecburiyetinden ve öğretmen maaşı piyasası yüksek olduğundan dolayı, bu merkezlerin harcamaları çok yüksektir. Şirketlerden alınan vergilerden muaf değillerdir ve ciddî vergiler de çıkmaktadır. Kısaca pahalı bir iştir.

Çetinoğlu: Bu merkezleri kurmak için bu işi sevmek, sabırlı olmak, eğitici olmak gerekiyordur…

Dr. Ay: Bu merkezlerde eğitim vermek için sabırlı olmak ve kendinizi sürekli yenilemeniz gerekiyor. Meslekî diplomanızın olması yetmiyor. Geniş bir yürek, sağlam bir irâde ve çelik bir çalışma azminiz de olması gerekiyor. Çünkü bu çocukların agresif tutumlarından nasibinizi alabilir, özel bakım ihtiyaçlarını karşılayamayanlarla çalışılacağından bakım hizmeti verdiğinizi unutursanız iğrenebilir, öfkenize yenik düşebilir ve büyük sıkıntılar da yaşayabilirsiniz. Siz sâdece bir saat o çocuğu görüyorsunuz, ama bir de onlarla 24 saat yaşayan ailelerinin hallerinden anlamanız, duygudaşlık göstermeniz gerekecektir. Aile neden ilgilenmiyor deyip işin içinden çıktığınızda, çok problemlerle karşılaşabilirsiniz, dolayısıyla ailelerin de sıkıntılı olduğunu görmek gerekiyor.

Çetinoğlu: Devlet desteğinin yetişmediği konularda, merkez olarak çözüm üretilebiliyor mu?

Dr. Ay: Çocuklarla çalışılırken genellikle çocuklara verilen plan doğrultusunda davranılıyor ama merkezler onların ihtiyaçlarına uygun çözümler de geliştirmek mecburiyetinde kalıyor. Aile ziyâretleri yapılıyor. Yol parasını bile veremeyen ailelere servis gönderiliyor. Gelen yardımlar onlara aktarılıyor. Çok zor şartlarda yaşayan kişiler ve aileler var. Çocuklarının bakım paralarıyla geçinen aileler olduğu görülüyor. Dolayısıyla verilen eğitimin bu çocuklar için yeterli olduğu söylenemez. Okul saatleri içinde, bu çocuklarla daha çok meşgul olunması ve eğitim sürecine dâhil edilmesi gerekmektedir. Genel olarak çocuğun eğitimi için yıllık 96 saat ÖERM’e geldiği, neredeyse 9 ay okula, günde 6 saat giden bir çocuk, yılda okulda 1000 saati aşan şekilde eğitim görüyor. Bir araştırma yapılsa görülür ki; bu çocuklar ne öğrendilerse Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nden (ÖERM’lerden) öğrenmektedir. Okullarda uzun saatler bulunmasına rağmen, çeşitli şekilde oralarda etkili ve verimli şekilde eğitim haklarını kullanamamaktadır. Bunun pek çok sebebi olabilir. Son on yılda ÖERM; bu çocukların ve ailelerinin hayatlarına birçok katkı sunan kurumlardır. Çünkü mevzuat gereği 8 saate hem RAM’ların isteklerini sıkıştırmak mecbûriyetindedirler, hem de bu çocukların gerçekten ihtiyaç duydukları; eğimle ve şahıslarla alâkalı farklılıklara uygun olarak özelleştirilmiş programları hayata geçirmek mecburiyetindedirler.

Çetinoğlu: Çocukların sanat / kültür eğitimi de yapılıyor mu? Yetenekler tespit edildiğinde ne yapılıyor?

Dr. Ay: Merkezler, bu çocuklara sâdece eğitim vermiyor; çocukların günlük hayatlarını yeniden üreteceklerini ve kendilerini gösterebilecekleri alanları keşfetmeleri de sağlanıyor. Çünkü sâdece devletin verdiği bir çocuğa tahsis edilmiş 8 saat eğitim yeterli görülmüyor. Çocuklara üniversite kazandırılıyor; tek başına çalışabilen birçok çocuğa iş bulunuyor, yönlendiriliyor ve benzeri hizmetler veriliyor. Eğitim sonucu; birçok çocuk tekrar rapor almaktan kurtuluyor. Çünkü her yıl çocuğun raporu RAM tarafından güncellenmektedir. Eğer, eğitim-terapi işe yaramışsa çocuğa rapor tekrar düzenlenmemektedir. Ki, bu kaliteyi ve uygulamayı artırmaktadır. Merkezler; spor, sanat ve atölyeleri açarak bu çocuklara daha geniş çalışma alanları açılıyor.Ancak, bu çocukları yönlendirebilecek mekânlar çok az veya bu alanda çalışan yetişmiş öğretmen / uzman yeterli sayıda değil. Hedef; kültür, sanat, spor ve müzik yoluyla çocukların sosyalleşmesi ve imkânlar yaratıp bu çocukların kendi bağımsız hayat kalitelerinin artmasıdır. Şişli’deki merkezde, alt katta aletli spor salonu açılmış ve çocuklardan / ailelerinden çok ilgi görmüş. 30 kişilik kalabalık bir ekiple tiyatro grubu kurulmuş ve 2 kere değişik salonlarda sahneye çıkılmış. ‘Şimdi kendi müzik grubumuzu da kurmak ve müzik âletiyle ilgilenen gruplaroluşturmak istiyoruz. Bunları hep kendi imkânlarımızla yaptık dolayısıyla bize bu konuda yardım ve destek verebilecek kişi ve kurumlara ihtiyacımız var.’ Deniliyor. (0 554 371 7915 / www.yeditepeatlas.com Şişli’de yaklaşık 11 merkez var, İstanbul genelinde 500’e yakın… Büyük ihtimalle hepsi de benzer problemlerle karşılaşıyorlardır. Ancak çok farklı faktörlerden dolayı, ülkemizde bu kurumların çocuğa ve ailesine yönelik olarak verdikleri hizmetlerdeki seviyeyi, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmakta güçlük çektikleri de gözlenmektedir. Hep birlikte güçlükleri aşmak için çalışmalıyız.

Çetinoğlu: Bu merkezlerin şimdiki ve gelecekteki hedefleri nedir?

Dr. Ay: Bana kurumu gezdiren, Özel Yeditepe Atlas Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, Uzmanı Psikolojik Danışmanı Özgür Atlas’a bu soruyu sordum, şöyle dedi: “Bu çocukların; kendilerini gösterebilecekleri, toplumda ‘biz de varız’ diyebilecekleri, ben de senin kadar normalim ve üretebilirim diyerek aktif ve bağımsız insanlar olduklarını gösterebilecekleri alanlara ihtiyaç var. Bunu karşılamanın yüz yolu olduğunu görüyor ve biliyoruz ama imkânlarımız oranında davranarak ‘deniz yıldızı’ dokunuşları yapabiliyoruz. Bizim bir öğrencimizin dediği gibi; ‘Bana yardım etme ben dilenci değilim. Bana kendimi ifâde edebileceğim bir alan aç, bul veya göster. Gerisini ben yaparım.’ Bu yüzden biz de onlara sadece masa başı çalışmalarının veremediği şeyleri vermek istiyoruz. Sanat, spor, çeşitli atölyeler ve fırsatlar. Müzik sınıfı açmak istiyoruz, spor salonlarına ve çeşitli kurslara göndermek istiyoruz. Öncelikle kendi açacağımız müzik sınıfına çeşitli müzik âletleri; öncelikle piyano, çeşitli davullar, gitar, keman, bağlama sonra da diğer örnek müzik âletlerinden olmasını istemekteyiz. Ayrıca en alt katımızda bu çocukların kendi sanat ve el işlerini rahatlıkla yapabileceği tâmir-sanat işliği kurmak düşüncemiz var. Bunun için de atölye yapmamıza destek verebilecek tâmir, sanat malzemeleri alabileceğimiz yerlere ihtiyacımız var. Bunlar kendi çapımızda bugüne kadar yaptık ama daha geniş kapsamlı yapmak istiyoruz. Ailelerin internetin bilgi kirliliğinden uzaklaşması ve daha sağlıklı ve ilmî, delile dayalı uygulamalarla ilgili videolar, haberler, bilgiler bulabileceği bir youtube ve sosyal medya kanalları oluşturduk. Bunların da tâkip ve abone olunarak sitedeki yorum ve önerilerle büyütülmesi ve geniş kitlelere bilgilendirici doğru bir kaynak olmasını arzu ediyoruz. Ayrıca; özel eğitim ve otizmli çocuklara sosyal farkındalık kazandırmak, ilmî ve uygulamalı alanları anlatmak için açtığımız YouTube kanalına aşağıdaki linki tıklayarak abone olabilir görüş ve öneriler sunabilirsiniz.. https://www.youtube.com/channel/UCHmNvlJpdCzJDOIm34ZLMRw Not: Bu arada Özel Eğitim Yönetmeliği 7 Temmuz 2018 tarih, 3471 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Çetinoğlu: Teşekkür ederim.

Dr. GÖKTAN AY

4 Mart 1957 târihinde Artvin’in Ardanuç ilçesinde doğdu. İlk, orta, lise tahsilini babasının öğretmen olarak bulunduğu Tokat’ta tamamladı. 1974'de Kültür Bakanlığı Halk Dansları Eğitim Merkezi'nde göreve başladı. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Müzik Bölümüne devam etti. 1975 yılında İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurulması ile Temel Bilimler Bölümü’nün imtihanını kazanarak İstanbul'a geldi. Konservatuarın ilk öğrenci ve mezunlarından oldu. Bilim imtihanından sonra ‘asistan’ olarak göreve başladı. 1982 yılında Konservatuarın YÖK yasası ile İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) bağlanması ile okutman, 1985 yılında sanatkâr öğretim elemanı, 1987 yılında Yrd. Doç. unvanlarını, devam etmekte olduğu yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayarak 1988 yılında ‘Doktor’ unvanını aldı. Konservatuarda Türk Halk Oyunları (THO) Bölüm Başkan Yardımcılığı, Ana Sanat Dalı Başkanlığı, Çalgı Eğitim Bölümü Başkan Yardımcılığı, Konservatuar Yönetim Kurulu Üyeliği, Konservatuar Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Musikisi Vakfı, Folklor Kurumu, İTÜ Türk Mûsîkîsi Devlet Konservatuarı Mezunları Derneği, Unesco Cid (Uluslararası Dans Konseyi) Danışma Kurulu Üyeliği, Başbakanlık Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü (GSGM) Türk Halk Müziği Danışma Kurulu, Başbakanlık GSGM THO Federasyonu Gözlemciliği, İTÜ TMDK Mezunları Derneği üyesidir. Radyo ve televizyonlarda programlar yapmakta, 1980 yılından bu yana, dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlanmaktadır. Son 4 yıldır internethaber.com da eğitim/kültür/sanat üzerine güncel yazılar yazmaktadır. Folklora Giriş, Folklor (Halkbilim), Sempozyum kitapları (10 adet) yayımlandı. 23 yıldır, her Mayıs ayı boyunca, ‘İstanbul Türk Müziği Günleri’ adlı özgün ve tek Türk Müziği Festivali’ Genel Sanat Yönetmenliği’ni, ‘Millî ve Milletlerarası Sempozyumların’ editörlüğünü yapmaktadır.