10 SORUDA ERMENİ MESELESİ…


1-Ermeniler bizi ne ile suçluyorlar?
-Vatan topraklarını ellerinden aldığımızı iddia ediyorlar. Bu iddia asılsızdır. Türkler geldiklerinde Anadolu’da bir Ermeni devleti yoktu. Bizans İmparatorluğu vardı. Zâten bu iddialarını da Türkler Anadolu’ya geldikten hemen sonra değil de 1960’lı yılların ortalarında ileri sürdüler.
2-‘Soykırım’ iddialarının aslı nedir?
-Aslı yoktur. Milletlerarası kuruluşlar tarafından ‘soykırım’ kavramının târifi yapılmıştır. 1915 olayları bu târifin kapsamı dışında kalmaktadır.
3-‘Ermeni problemi’ denilen mesele nereden çıktı?
-Ermeniler, tâbi oldukları Osmanlı Devleti’ne ihânet edip, savaş hâlinde bulunduğumuz Ruslarla işbirliği yaptılar. Bu hareketin cezâsı her ülkede mutlaka idamdır. Osmanlı bu cezâyı uygulamadı, Ermenileri savaş alanının dışındaki bölgelere nakledip orada yerleşmelerini sağladı.
Nakil sırasında, yeterli ilaç ve gıda maddesi bulunmadığından yolda ölen Ermeniler oldu. Bunda, bırakınız ‘kasıt’ unsurunu ‘tedbir noksanlığı’ olarak bile düşünülebilecek ve ‘suç’ olarak isnat edilebilecek bir durum yoktur.
4-Osmanlı topraklarındaki Ermeni nüfusu ne idi, nakil sırasında kaç Ermeni öldü?
-Gerek Osmanlı Devleti’nde yaşayan, gerekse nakil sırasında ölen Ermenilerle ilgili olarak kayıtlara intikal eden rakamlar çelişkilidir. Osmanlı târihi ve Ermeni iddiaları alanında yaptığı çalışmalarla tanınan, 1930-2006 yılları arasında yaşamış ABD’li târihçi Stanford J. Shaw’a göre 1.229.007, 1926-2014 yılları arasında yaşayan Amerikalı târihçi William H. Lynch’e göre; 1.326.246, İngiliz salnâmelerine göre 1.056.018, Fransızlara göre 1.450.018, Patrik Nerses Varjabedyan’a göre 1.150.000 kişidir.
Nerede, katledildiği iddia edilen 1.500.000 Ermeni?
Nakil sırasında ölen Ermenilerin sayısı da çelişkilidir: Halil Berktay’a göre: 300.000, Taner Akçam’a göre 800.000, Ermenilere göre 1.500.000, Orhan Pamuk’a göre 1,5-2 milyon, İngiliz Yabancı İşler Dâiresi yetkilisi Arnold J. Toynbee’ye göre 600.000, Yusuf Halaçoğlu’na göre 8.500 kişidir.  
Ermeniler, Türkleri katletme operasyonlarında kullanılmak üzere Everek’teki evinde bomba yaparken çıkan yangında ölen Kivork’u da Türklerin öldürdüğünü belirten zabıtlar düzenlemişlerdi. Olayı bilen Ermeni Karabet ve yangını gören fırıncı çırağı Yusuf Bakırbilek ihbarda bulununca olay yeniden inceleniyor ve gerçek ortaya çıkıyor.
Ermeniler, yalan uydurmakta çok başarılılar. Ne var ki başarıları yatsı olmadan buhar gibi uçuyor.   
5- Ölen Ermenilerle ilgili rakamların en azı 8.500…  Az bir rakam mı bu? Ölen insanlardan söz ediyoruz…
-Haklısınız. Elbette büyük bir rakamdır. Fakat aynı sebeplerle savaş alanı dışında Ermeniler tarafından öldürülen ve gıda-ilaç yetersizliğinden ölen Türklerin sayısı 200.000 civarındadır.  
6-Ermeniler, mâsum ve mağdur olduklarını iddia ediyorlar…
-Bu iddiaları, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Anadolu, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcüstan’ı gezip dikkatle inceleyen Amerikalı General Harbord, tanzim etmiş olduğu raporda cevaplandırıyor: ‘Erzurum’da, Hasankale’de Türk evlerinin, içindeki insanlarla birlikte yakıldığını gördüm.’
‘Harbord Raporu’ olarak anılan belgeye dayanarak İngiltere’nin tanınmış devlet adamı Lord Curzon, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada şunları söylüyor: ‘Ermeniler, 7-8 yaşında pek mâsum ve temiz bir kız çocuğu değildir. Zira Ermeniler, özellikle son hareketlerindeki vahşetle, ne ölçüde kan dökücü, vahşi bir millet olduklarını, bizzat kendileri ispat etmişlerdir.’
Ermenilerin geçici iskân için götürüldükleri yer, çöl değil, ziraate uygun yerleşim bölgeleridir.
Rus askerî târih yazarı Boris Mihayloviç, kitaplarında Ermeni cemiyetlerinin Rus ordusuna yardım ettiklerini ve Türklerin buna karşı tedbir almak haklarını kullanmanın çok tabiî olduğunu belirtiyor.
Milas doğumlu olup 1916’da ABD’ye göç eden Yahudi Albert Amateau, yeminli notere verdiği ifâdede, soykırım iddialarının tamamen yalan ve iftira olduğunu söylemiştir.  
7-Deniliyor ki; yalnızca Ermeniler bulundukları yerden başka yerlere göç etmek mecburiyetinde bırakıldılar…
-Bu da yalan. Ruslara yardım ettikleri belirlenen bölge halkından Kürtler de başka yerlere yerleştirildi. Bu husus, ‘Urfa’da Ermeni Yetimhânesi’ isimli kitabın yazarı Amerikalı Mary Caroline Holmes tarafından belirlenmiştir.
Diğer taraftan, Rus istilası sırasında Ermeni cinâyetlerinden kurtulmak için; Erzurum ve Erzincan’dan, Diyarbakır üzerinden Halep ve Adana yolu ile Konya ve Sivas’a sığınan Türkler vardır. Bunlar da Araştırmacı Yazar İsmet Bozdağ’ın, ‘Hodri Meydan’ isimli kitabından alınan bilgilerdir. İsmet Bozdağ; ‘Trabzon, Van, Bitlis, Erzurum vilayetlerinin Ruslar tarafından istilası sırasında oralarda yaşayan Türklerden 500.000 kadarının Ermeniler tarafından katledildiğini, 100.000 kadarının da hicret sırasında; soğuktan, açlıktan ve bakımsızlıktan öldüğünü’ belirtiyor. Bunların sorumlusu da Ermenilerdir.
Bölge işgal hâlindeydi. Devlet otoritesi yoktu. Her türlü etnik ve dinî gruptan eşkıyalar, soygun yapıyor, adam öldürüyordu. Çerkezler Kürtlerle, Kürtler Ermenilerle, Ermeniler Türklerle kıran kırana bir çatışma içerisinde oldular. Bu çatışmalarda Osmanlı Devleti’nin hiçbir dahli yoktu. Olayları önleyecek gücü de yoktu. Tamamı halk hareketiydi.
8-Gerçekte neler oldu?
-Ermenilerin modern silahlarla düzenledikleri saldırılar karşısında Türk köylüler kendilerini taş, sopa ve kazma sapı ile savunmaya çalıştılar. Eli silah tutabilen kadın-erkek herkes savaş meydanında bulunduğundan köylerde ihtiyarlarla, savaşa katılamayan kadınlar ve çocuk yaştaki Türklerden başka kimse yoktu. Toplu mezarlarda, 80 yaşındaki ihtiyarlarla, ana karnı deşilerek çıkartılmış ceninler vardı.  
9-‘Mavi Kitap’ meselesi nedir?
-Bu kitap, Birinci Dünya Savaşı içerisinde çıkarılmış, savaş propagandası maksatlı bir yayındır. Ermeni militanlar, 2000 yılında ikinci baskısını yaptılar.
İngilizler tarafından hazırlanmış mavi kitaplar da vardır. Bu kitaplardaki bilgi ve belgeler, elçilik ve konsolosluk raporları gibi resmî belgelerden oluşur. İngilizler bu belgeleri incelemeye açmıyorlar.  Ermeniler tarafından hazırlanan Mavi Kitap, resmî belgelere dayanmıyor. Çünkü 1914’te bütün yabancı diplomatlar Türkiye’yi terk etmişlerdi. Dolayısıyla 1915 olayları, misyonerler, gazeteciler ve Ermeni komitacılar gibi resmî sıfatı olmayan Türk aleyhtarı kimselerden alınan bilgilere göre düzenlenmiştir. Kitabın içinde 150 belge vardır. 70’i Ermeni iddialarını benimseyen Amerikalı misyonerler, 50’si Ermeni militanlar, Taşnak komitecileri tarafından kaleme almıştır. Amerikalı târihçi Prof. Justin Mc Carthy eserinde, bu kitaptaki belgelerin tamamen sahte ve düzmece olduğunu belirtiyor.
Ermeniler ve onlara destek veren yandaş devletler, iddialarında haklı olduklarına inansalar, Türkiye’nin karşılıklı olarak arşivleri açma teklifine destek verirlerdi.
10-Netice?
-Rusya, ‘Türk Boğazları’ olarak anılan İstanbul ve Çanakkale boğazlarından sıcak denizlere açılamayınca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan Akdeniz’e inebilmek için, bağımsız devlet kurma imkânı sağlayacağı vaadiyle, Ermenileri kandırdı ve kendi ideallerine hizmet eder hâle getirdi. Kandırma işlemine 1800’lü yılların ilk yarısında başlamıştı. Anadolu’nun istilasını kolaylaştırmak için kullandığı oltanın ucuna, ‘Büyük Ermenistan’ vaadini yem olarak taktı. Dünyanın dört bir bucağındaki Ermeniler, oltaya takıldılar ve yüzyıllardan beri rahat-huzur içinde yaşadıkları bölgelerden, ‘Ermenistan’ adı ile anılan topraklara geldiler. Ruslar böylece önce Ermenilerin, sonra da Türklerin rahatlarını ve güvenli düzenlerini bozdu. Açık ve kesindir: Ermeniler, Rusya’nın siyasî çıkarlarına âlet olmakla gülünç ve iğrenç hesaplar uğruna kendi kendilerini perişan ettiler.
Asılsız iddialarında ısrar ederlerse, perişanlıkları devam edecek. Bölgede çıbanbaşı olarak kalacaklar. Ne kendileri huzur bulacaklar, ne komşularında huzur bırakacaklar.

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

KİM DEMİŞ NE DEMİŞ?


Bir hüccetle 40 âlimi ikna ettim,  

40 hüccetle  bir câhili ikna edemedim.

İmam-ı Âza Ebu Hanîfe


(‘hüccet’ kelimesinin yerine ‘bilgi’ veya ‘delil / ispat edici belge’ kelimeleri kullanılabilir. )

OKUNASI KİTAPLAR


MEŞHURLARDAN PORTRELER / Akşam Gazetesi’nde ‘Portreci’ İmzâsıyla Yayımlanan Yazılar: Yayına Hazırlayan: Necati Tonga. (Biyografi) 12 X 19,5 santim ölçülerinde, 142 sayfa.
BUGÜN GÜZEL ŞEYLER OLACAK: Funda Özsoy E. (Türk Edebiyatı / Roman) 12 X 19 santim ölçülerinde, 170 sayfa.
DENEMEDEN BİLEMEZSİN: Orçun Üçer. (Türk Edebiyatı / Deneme) 12 X 19 santim ölçülerinde,  298 sayfa.
MISIR ÇÖLLERİNDE: Nurettin Artam / Hazırlayan ve Notlandıran: Serkan Erdal. (Hayat-ı Hakîkiye Tefrikaları) 12 X 19 santim ölçülerinde, 142 sayfa.
ÇİLLİ ÇİRPİ 6 / Bir Yıldız Gibi Parlamak Nasıl Mümkün? Yazan: Kudret Ayşe Yılmaz, Resimleyen: Zeynep Kalkan. (8 yaş üzeri çocuklar için masal) 15 X 21,5 santim ölçülerinde, 87 sayfa.
AÇLIK: Knut Hamsun / Türkçesi: Peyâmi Safâ. (Dünya Klâsikleri) Sert kapaklı cilt içerisinde 14 X 22 santim ölçülerinde 160 sayfa.
BEŞER DAKİKALIK HİKÂYELER: Kenan Hulûsi Koray. (Türk Klâsikleri) Sert kapaklı cilt içerisinde 14 X 22 Santim ölçülerinde 164 sayfa.
KÖK EKİN: Süleyman Çobanoğlu: (Türk Edebiyatı / Deneme) 12 X 19,5 santim ölçülerinde 198 sayfa.
MİLLÎ MECMÛA Sayı: 30 / Ocak – Şubat 2023. Dosya Konusu: Peyâmi Safâ. 16 X 24 santim ölçülerinde 174 sayfa.
SÖĞÜT: Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 19 / Ocak Şubat 2023. Dosya Konusu: Ârif Nihat Asya, Tema: Kaygıdan Kavgaya; İdieoloji ve Edebiyat. 16 X 24 santim ölçülerinde 232 sayfa.


ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. 

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

TÜRKÇEM EYVAH…


Kültür, bir milleti, diğer milletlerden ayıran özelliklerin toplamıdır. Bu toplam içerisinde en önemli iki unsurdan biri din ise, diğeri dildir. Türk milleti târihte; vatanını, bayrağını ve hatta dînini değiştirmiş, dilini asla değiştirmemiştir. Dilini ve kültürünü kaybeden milletler önce esâret altına alınmışlar sonra da târih sahnesinden silinmişlerdir.  
 Dilimizin bozulması, kültürümüzün erimesine, kültürümüzün erimesi de millî kimliğimizin yok olmasına sebebiyet verir. ‘Millî kimlik de neymiş?’ diyenlere sözümüz yok. Onlar, ‘Milletim nev-i beşer, vatanım ruy-i zemin’ görüşünü benimsemişlerdir. Türk ve Müslüman olmakla, herhangi bir batılı ülkenin vatandaşı-Hıristiyan olmak arasındaki farkı idrak edemeyenler, tercihte hatâ ettiklerini, Türk topraklarına, Müslüman gibi gömülmeyi isteme noktasına geldiklerinde anlayabiliyorlar.
Bağımsızlığımızı korumak, vatanımızda ay-yıldızlı bayrağımız altında haysiyetimizle yaşamak istiyorsak, Türkçemizi doğru konuşmalı, doğru yazmalıyız.
Gazete ve dergilerimiz dil konuları ile çok az ilgileniyorlar.
Akademisyenlerimiz yabancı dil imtihanına tâbi tutuluyor da Türkçeyi ne ölçüde bildiklerine bakılmıyor. Ses bilgisi eksikliği; kelimelerin yanlış söylenmesine, sözlük bilgisi eksikliği; kelimelerin yanlış kullanılmasına, cümle bilgisi eksikliği; yazıda ve konuşmada anlaşılmaz veya yanlış anlaşılan cümlelerin kurulmasına yol açıyor.
Batı özentisi; Türkçe olmayan, fakat herhangi bir batı dilinde de bulunmayan kelimelerin oluşmasına sebebiyet veriyor. Onlara, kelime de denilemez. Çünkü kelime; mânâsı olan ses veya ses birliğidir. ‘kelime’ diye uydurulanlara; ‘harf grubu’ demek gerekir.
Bu tür harf gruplarına birkaç örnek:  chımarıc, dürümland, efendy, eskidji, Fatoch, mavish, papuçland, yeshil…
Türkçe karşılığı bulunmasına rağmen; computer, fiktif, market, plaza, restorasyon, rotasyon, towers, varyant…gibi kelimeler neredeyse dilimize yerleşmiş durumda.
Dilimiz, kasıtlı veya gafil dilciler tarafından yanlış türetilmiş kelimelerin istilası altında: akılsal,
bağıl, başat, belgit, değin, imge, karşıt,  koşul, neden, nedensel, örneğin, öykü, özgür, sorunsal, tüm, tümce, ulusal, ya da, yadsımak, yanıt, yapıt, yaşam, yaşantı, zorunlu… ve diğerleri…
Devletin kontrolü altındaki kuruluşlarda da dil yanlışları yapılıyor. Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı’na bağlı müşterek bahis oyunun adı: ‘İddaa’ olarak kullanılıyor. Türkçede böyle bir kelime yok. Herhangi bir yabancı dilde varsa bile, burası Türkiye. Burada güzel Türkçemizde kullanılabilecek binlerce uygun kelime varken neden yabancı kelime kullanılıyor? Veya neden Türkçedeki bir kelime yanlış yazılıyor?  Kelimenin doğrusu ‘iddia’dır. Neden doğrusu kullanılmıyor? Bu işte kasıt yoksa câhillik vardır. Devletimizi yönetenlere ikisi de yakışmıyor.
Bugün, ‘önemsiz’ denilebilecek bir yanlışlığa göz yumulursa, yarınlardaki yanlışların boyutunun ne olacağı bilinmez.
‘Küçük’ denilen meseleleri halledemeyenler, büyük meselelerin altından kalkamazlar.
İngilizlerin en önemli yazarlarından biri olan William Shakespeare, 1616 yılında öldü. Her İngiliz genci, 400 yıl önce yazılmış Shakespeare eserlerini rahatça okur ve anlar. Bizde ise çok değil, 50 sene önce yazılmış romanlar, herkes tarafından anlaşılabilsin diye günümüz Türkçesine çevriliyor.
 ‘Dr’ unvanlı bir öğretim üyesi, bir dergide yayınlanan yazısında: ‘Kendisine ithaf edilen suçun ne olduğunu bilmiyordu.’ Diyor. Aynı yazıda; ‘geri iade etti.’ Şeklinde yazıyor. Bir başka cümlede ise;  ‘müziği seviyor, bilakis Türk müziğini zevkle dinliyordu…’ ifâdelerini kullanıyor.
Bir firmanın, ‘en büyük’ olduğunu iddia eden bir gazetede yayınlanan reklâmında şöyle bir cümle göze batıyor: ‘Dikkat: Kış yaklaştığı dolayısıyla önleminizi alınız. Az sarfiyatlı elektrik sobalarımız ay sonuna kadar ucuzluk yapılacaktır. Hesabını bilenlere bu fırsatı kaçırmamaları için tavsiye ederiz.’  
Reklam metnini kaleme alan üretici veya görevlisi, Türkçe bilmiyor olabilir. Reklamı yayınlayan gazete sorumlusu da mı Türkçe bilmiyor?
Eyvah!