KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI VE ZAFERİNİN 50. YILDÖNÜMÜ VESİLESİYLE KIBRIS GAZİSİ EMEKLİ YARBAY ATİLLA ÇİLİNGİR İLE KONUŞTUK...
Oğuz Çetinoğlu: 20 Temmuz 2024 târihinde; Türkiye’nin mâvi vatanı Akdeniz’deki kalesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun başlangıcı olan Kıbrıs Barış Harekâtı ve Zaferimizin 50. Yıldönümüdür. Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan ve önemli görevler üstlenen bir Türk subayı olarak duygu ve düşünceleriniz anlatır mısınız?
Atilla Çilingir: 1960’ta kurulan Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından yok sayılarak, adada yaşayan Türklerin topyekûn ortadan kaldırılmalarını amaçlayan, 15 Temmuz 1974 deki Yunan Cuntası destekli darbe sonrasında Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin ilân edilmesiyle adanın Yunanistan’a bağlanacağı anlaşılmış; bunu kabul etmeyen Türkiye Cumhuriyeti; garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs’a müdâhale ederek adadaki soydaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamıştı…
Çetinoğlu: Geçen 50 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çilingir: Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkması ile başlayan süreç, aradan geçen yarım asır içinde yaşananlar ne acıdır ki, hep buradaki soydaşlarımızın aleyhine gelişmiş, anavatan Türkiye’nin dışında burada kurulu KKTC’yi tanıyan hiçbir ülkenin olmayışı, milletlerarası camianın Rum kesimini adanın hukukî sâhibiymiş gibi tanıması, 50’li yıllardan beri devam eden Rum ambargolarının adada yaşayan Türklere nefes dahi aldırmaması; bugüne kadar çözüm adına yapılan müzâkerelerin önüne geçmiş, en nihâyetinde Rum tarafı da Türk tarafı da adada ortak yaşayabilmenin şartlarını oluşturamamıştır.
Çetinoğlu: Bu olumsuz durumun müsebbibi olarak kimi görüyorsunuz?
Çilingir: Bu olumsuzlukta en büyük pay sâhibi tabii ki Rum tarafı olmuştur. Çünkü çözüm adına yapılan her müzâkerede Türk tarafının vermiş olduğu her tâviz Rumlarca yetersiz bulunmuş, Türkiye’nin garantörlüğü kalkmadığı, Türk askeri adayı terk etmediği sürece Rumlar hiçbir çözüme evet demeyeceklerini açıklamışlardır.
Çetinoğlu: Neden her defasında Türkiye’nin garantörlüğünü, Türk askerinin adadaki varlığını dile getirmişlerdir?
Çilingir: Adanın tek garantörü Türkiye değildir. Diğer garantör ülkeler İngiltere ve Yunanistan’dır. Adadaki İngiliz üslerine, Yunanistan’ın Rum kesiminde konuşlu 20.000 civarında askeri vardır.
Çetinoğlu: Ayrıca Ada’da konuşlandırılmış Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın da askeri vardır…
Çilingir: Evet vardır. Onlara da söylenecek sözümüz vardır: Onlar; Ada’da yaşanan her problemde Rum tarafının yanında yer almışlar, adada yaşayan Türk tarafının haklarını görmezden gelmişlerdir! Onlar, Ada’nın ve Ada’da eşit haklara sâhip olan Ada insanlarının garantörü olduklarını unutmuşlardır.
Çetinoğlu: Pekiyi, yıllardan beri süregelen Kıbrıs anlaşmazlığı daha ne kadar sürecek? Adada kurulu bu son Türk devleti, daha ne kadar yok sayılmaya devam edecektir?
Çilingir: Kıbrıs’ta Türkiye ve Türk tarafının attığı her olumlu adımı statükocukla suçlayan Rum tarafının her defasında müzâkere masasından kaçtığı, müzâkereler sürecine arabuluculuk/gözcülük eden BM ve onun beşli çetesi tarafından görülmeli, Kıbrıs Türklerinin hakkının gözetilmesi sağlanmalıdır.
Şu gerçeğin altını kalın çizgilerle bir defa daha çizmek gerekirse; Kıbrıs adasının tapusu Rum tarafına verilse dahi, bu gözü doymaz ikili bu defa da Türkiye’den başka tavizler koparmanın peşine düşeceklerdir.
Çetinoğlu: Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın hedefi sizce nedir?
Çlingir: Her milletlerarası toplantıda, özellikle de Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’nin önünü kesen Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi ikilisinin değişmeyen hedefi; Türkiye’nin dünyâdan izolasyonu, gelişmesinin engellenmesi, sinsi emellerinin hedefine ulaşmasından başka bir şey olmamıştır. Târih boyunca bu amaçlarına hizmet eden her Türlü Bizans oyunu bu ikili tarafından mubah sayılmıştır.
Çetinoğlu: Çözümü nerede görüyorsunuz?
Çilingir: Kıbrıs konusunun çözümü için geçen süreç yarım asrı aşmıştır. Bir bu kadar daha beklenmeyeceğine, Türkiye’nin konuyla ilgili muhataplarının bakış açılarının ne olduğu bilindiğine göre yapılacak tek bir şey kalmıştır.
Çetinoğlu: Nedir?
Çilingir:1983 yılından beri adada yaşayan her türlü kurumu ile devlet olma vasfını çoktan hak eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınması/tanıtılmasıdır.
19 Eylül 2023 Târihinde Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın BM de yapmış olduğu konuşmada KKTC’nin tanınması yönünde yapmış olduğu çağrı bu yolda atılacak adım için çok önemlidir. Ancak şurası da çok önemlidir ki, yapılan bu haklı çağrıya bugüne kadar Rum tarafının yanında yer alan hiçbir ülkeden olumlu bir adım gelmeyecektir. O halde bu yolda yapılacak en önemli şey, Türkiye’nin her alanda işbirliği yaptığı ülkelere çağrıda bulunması, özellikle de son dönemde adanın kuzeyinde varlıkları giderek çoğalan ülkelerin KKTC’yi tanımaları yönünde adım atmalarına destek olmasıdır.
Şu anda KKTC’de 50 binden fazla Rus vatandaşı yaşamakta, bölgedeki üniversitelerde pek çok yabancı öğrenci öğrenim görmektedir. Bu insanların konsolosluk hizmetlerini sağlamak maksadıyla adanın kuzeyinde verilecek diplomatik hizmetler, gelecek yıllarda tanınmaya giden adımlar olarak geriye dönebilir.
Yine Ercan Hava Limanının bu insanların ülkelerine gidiş-dönüşleri için kullanılması gelecek yıllarda bu havaalanının milletlerarası ulaşıma açılmasına vesile olabilir.
Bu arada Gazimağosa derin limanının sadece Türkiye’ye ile değil adada varlık göstermeye başlayan diğer ülkelerle de ticaret için kullanılması gelecek yıllarda bu limana milletlerarası liman statüsü sağlayabilir.
İşte yukarıda sıralamış olduğum bu gelişmeler KKTC’nin tanınması yolunda atılacak adımlar olacaktır. Tabii ki, bu gelişmelerde en önemli rol Türkiye’ye düşmektedir. Özellikle Sayın Erdoğan’ın BM de yapmış olduğu konuşmasında belirttiği KKTC’nin tanınması için Rusya devlet başkanı Putin’e ve özellikle de iki millet tek devlet tanımlaması ile bildiğimiz kardeş ülke Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev’e doğrudan yapacağı çağrı ile KKTC’nin tanınmasını istemesi, 2024 yılının en önemli gelişmesi olacaktır.
Çetinoğlu: Ümitli misiniz?
Çilingir: İnanınız bu çağrı, Yunan-Rum ikilisini de dize getirecek, özellikle BM ve beşli çetesinin de KKTC’yi tanıması yönünde adım atmasına sebep olacaktır. Şurası da unutulmamalıdır ki, 1983 yılında KKTC’nin kuruluşunu tanıyan ülkeleri ambargo ile tehdit eden ABD bu defa bunu yapmayacaktır. Çünkü adanın çevresinde tespit edilen zengin enerji yataklarından o da pay almak istemekte buna giden yolun başında Türkiye’nin de olduğunu bilmektedir.
Bu gelişme sonrasında dünyânın pek çok ülkesinden KKTC’yi tanıma açıklamaları peş, peşe gelecektir.
Çünkü Kıbrıs’ın kuzeyi turizm fırsatlarıyla, narenciye çeşitliliği ile üniversitelerinde okuyan on binlerce yabancı öğrencisiyle, yerleşime fırsat tanıyan doğası ve doğal güzellikleriyle, adanın çevresinde tespit edilen zengin doğal gaz ve petrolüyle ama daha da önemlisi bulunduğu konum itibariyle jeostratejik özelliği ile çok önemli nitelikler taşımaktadır.
Bu niteliklerde pay sâhibi olabilmek için önce KKTC tanınmalı, sonrasında da her alanda yapılacak işbirliği ile bu birliktelik en üst seviyeye taşınmalıdır.
İnancım odur ki, böylesi bir gelişmenin yaşanması için de çok beklenmeyecektir.
Çetinoğlu: Gelecekle alâkalı olarak; tahakkukunu mümkün gördüğünüz tavsiyeniz var mı?
Çilingir: KKTC'nin tanınması yolunda atılacak ilk adımın 2025 yılında yapılacak toplantıda KKTC'ye Türk Devletleri Teşkilatına tam üyelik vasfının kazandırılmasının olacağını, ayrıca kapalı Maraş bölgesindeki faaliyetlerin daha da ileriye götürülmesinin Rum tarafının direncini etkileyecek adımlardan birisi olduğunu düşünüyorum.
Bu röportaj vesile ile 17 Temmuz 2024 Çarşamba günü KKTC deki 12 kurum ve kuruluş yapmış oldukları ortak açıklama ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Teşkilâtında yapmış olduğu tanınma çağrısı çerçevesinde KKTC Meclisi ile TBMM ne çağrıda bulunarak KKTC'nin tanınması yönünde destek talep ettiklerini okuyucularımızın bilgilerine sunarım.
Çetinoğlu: Teşekkür ederim.
ATİLLA ÇİLİNGİR: 1967 yılında Teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada bütün hızıyla devam ediyor, Yunanistan'ın da desteğini alan Rumlar; adada yaşayan Kıbns Türklerine her türlü mezâlimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türklerini adadan göçe zorluyorlardı... O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, Ada’da buluan 'Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında' görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs'ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevine başarıyla devam etti, 'Gazi' unvanı ile onurlandırılarak Türkiye'ye döndü. 1974-1975 ve 1985-1987 yıllarında Kıbns'ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen tâkip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbns Türk Kültür Demeği’nin İstanbul Şubesi yönetim Kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte 'millî dâvâmız' olarak bilinen Kıbns konusuna sâhip çıkarak, Kıbrıs Türklerinin kazanılmış târihî ve hukûkî haklarını savunmak maksadıyla değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbns konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. Sivil iş hayatına Türkiye Sigorta Sektöründe başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, dühyânın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş bünyesinde hizmete devam etti. Pek çok üniversitenin Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingirin: Sigorta sektöründe 26 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; Sigortalı Hayatın Gerçekleri (2012) isimli bir kitabı bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne kadar kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında K.K.T.C. Lefkoşa Şehit Aileleri ve Mâlûl Gazileri Demeğine ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2013'de Van'da yaşanan büyük depremden sonra Van'ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda CGM'nin de katkılarıyla; içinde 20 adet bilgisayarı bulunan, adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de, Mapuder-A.D.D. Samsun Şubesi Başkanlığı’nın İşbirliği ve CGM'nin de katkılarıyla; adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphânenin açılışını yapmıştır. Atilla Çilingir’in 8 adedi Kıbrıs konulu olmak üzere 15 kitabı yayınlanmıştır. |