İSTANBUL

Bu hafta röportaj konuğum Esra Algan. Esra Hanım; hayat yolculuğumda yollarımızın tesadüfen kesişmediği, sosyal sorumluluk bilincini şiar edinmiş, tırnaklarıyla kazıyarak mücadele etmiş başarılı bir yazar, anne , şair, iş insanı… Ona koyabileceğim iyi nitelikli vasıfları son derece şahsına yakıştıracağım değerli bir kadın kardeşimdir. Kadınlar ve çocuklar ile ilgili yaptığı çalışmalar görmezden gelinmeyecek kadar kıymetli ve takdir edilesidir. Sizlerin de bu değerli ismi yakından tanımanızı isterim. İyilik ve güzellik yolculuğumuzdaki heybemize değerli bir insan daha ekleyelim.

Sevgili Esra Algan ile röportajımız sizlerle.

İz Bırakan Kalemler Yayınevi ve sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kimdir Esra Algan? 

İz Bırakan Kalemler Yayınevi, bir şekilde mağduriyete uğramış yazarlar tarafından ticari mantıkla çalışan yayınevlerine tepki olarak kurulmuş bir yayınevidir. Amacımız edebi değer taşıyan eserleri en kaliteli şekilde edebiyat dünyasına kazandırmaktır. 

İz Bırakan Kalemler Yazar Topluluğu, yaklaşık bir buçuk yıl önce benim gibi yayınevi mağduru olan yazarları bir araya getirerek oluşturduğum bir topluluktur. Topluluğun amacı tüm sosyal platformlarda birlikteliğin gücünden faydalanıp reklam ve tanıtımlar yaparak yazarlarımızın adını duyurmak ve kitaplarını tanıtmak, sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol almaktı. 

Bir süre sonra yayınevleri tarafından ilgi görmeye başladık ve onların yakınlaşma çabalarına şahit olduk. Bu durum bizde yayınevi kurmanın tohumlarını attı. Bu tohumlar zamanla büyük bir proje haline geldi ve Esra Algan Yayıncılık ve Menajerlik Ltd Şirketini kurdum. Bünyemizde yayınevi, kitap kafe, seslendirme ve yapım stüdyosu, work shop, reklam, medya ve menajerlik olmak üzere edebiyat ve sanata hizmet veren 8 ana dalda, Kadıköy’deki 3 katlı 300 m2’lik iş yerimizde faaliyet göstermeye başladık. 

Yazarların dilinden anlayan ve onların haklarını koruyan bir yayınevi olarak biz de edebiyat dünyasında böylece yerimizi almış olduk.

Esra ALGAN Hatay/Dörtyol’da doğdu. Lise öğrenimini burada tamamladıktan sonra OMÜ Sınıf Öğretmenliğini bitirerek öğretmenlik hayatına başladı. Bu süreçte Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünü de bitirdi ancak tercihini edebiyata yönelerek yaptı. Basıma hazır ve hazırlanmakta olan 9, basılmış 3 eseri vardır. Edebiyat derneğinde bir yıl yöneticilik, yayınevlerinde yayın koordinatörlüğü, ulusal dergide yayın yönetmenliği yaptı. Birçok sosyal sorumluluk projesinde aktif rol aldı. Şiir ve öyküleri birçok dergi ve antolojide yer aldı.

Diğer yayınevlerinden farkı nedir? 

EDEBİYATIN TÜM ALANLARINDA YAZARLARA HİZMET VEREBİLMEK

Güven ve kalite bizim en büyük kriterimizdir. Yazarı ancak yazarlardan oluşan ve onların yaşadığı zorlukları bilen bir yayınevi anlar. Kitabı büyük bir titizlik ve özenle hazırlayarak en kaliteli şekilde basıma veriyoruz. Kitap basıldıktan sonra da her daim arkasında duruyoruz. Yazarlarımıza imza günü ve söyleşiler için uygun platformlar hazırlıyoruz. 

En büyük farkımız ise edebiyatın tüm alanlarında yazarlara hizmet verebilmek. Bu hizmetlerin başlıcaları; yayınevi hizmetleri, edebi etkinlikler, yapım, sesli kitap, seslendirme, reklam, sosyal medya desteği, menajerlik ve edebiyat atölyeleri.  

Peki, yayınladığınız kitaplar içinde en çok hangi türler tercih ediliyor? 

Roman tarzındaki eserler şiir kitaplarına göre daha çok rağbet görüyor. Polisiye, postmodern ve romantik türler en çok ilgi görenleri arasında. Maalesef ki ülkemizde şiir kitaplarının değeri pek bilinmiyor. 

Özellikle yeni yazarlar için yayınevleri kâbus gibidir bunu yaptığım röportajlarda bizzat görüyorum. Sizce bu serzenişlerin sebebi nedir? 

Yazarlara dürüst yaklaşılmıyor. Vaatler ve icraatlar birbirini tutmuyor. Biz öncelikle yazarlara kitap basım süreçlerini ve bu piyasanın şartlarını, nelerin mümkün, nelerin mümkün olmayacağını açık bir şekilde anlatıyoruz. Kendini eksik hissettiği alanlarda eğitimler veriyoruz. Edebi değer taşımayan dosyaları ticari kaygımız olmadığı için basmıyoruz. Yayınevleri hayal avcılığı yapıyor, sonu maalesef hüsranla bitiyor. 

Büyük yayınevleri yeni yazarlara hiç fırsat tanımıyor. Dosyalarını bile okuyup değerlendirmiyor. Küçük yayınevleri de yeni yazarları sömürü unsuru olarak görüyor. Bu da çoğu yazarı edebiyat dünyasına küstürüyor. 

Yayınevi kurmak güzel bir fikir. En çok desteği kimden aldınız? 

Tabii ki yazar topluluğumdan. Onlar bana her daim kayıtsız şartsız inandı ve güvendi. Maddi-manevi her zaman onları yanımda hissettim ve bu bana sınırsız güç verdi. Bu projede de yine birliktelikten güç alarak yoluma onlarla devam ediyorum. Büyük bir takım ruhuyla ve inanılmaz bir hazla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şuna inanıyorum ki, bu gibi çalışmalar ancak aynı düşünceye sahip insanların yarattığı sinerji ile büyük işler ortaya çıkarabilir.

İleriye dönük kariyer hedefi planlarınız nelerdir? 

Kariyer planlamamdaki en büyük hayalimi hayata geçirdim. Bundan sonrasında edebiyata ve sanata her alanda hizmet vermek ve sosyal sorumluluk projeleriyle kadınlar ve çocuklarımız başta olmak üzere engelliler ve üniversite gençlerimizin elinden tutarak toplumun kanayan yaralarına bir nebze olsun derman olmak.  

 Kitabını İz Bırakan Kalemler Yayınevi'nden çıkmasını isteyenler neler yapmalıdır? 

Öncelikle yazdıkları kitabı baştan sona okumalarını isterim. Evet, bu çok saçma olacak ancak yazdığı dosyayı okumadan getiriyor çoğu yazar. Bu da bizim açımızdan çok üzücü. Sonrasında yetkinliğine güvendiği kişiler tarafından değerlendirilmesini isteyebilirler. 

Sosyal medya hesaplarımızdan (İnstagram: izbırakankalemler) ve web sitemiz (www.esraalgan.com) üzerinden bizimle iletişime geçebilirler. Gönderilen dosyalar yayın kurulumuzdan geçiyor ve sadece edebi değeri olan dosyalar basılıyor.

Azimli, istikrarlı, mücadeleci bir hanımefendi görüyorum karşımda. Sizi bu yolculuğa özendiren, sürükleyen neydi?

YERE BASAN HAYALLERİM OLDU HEP VE HER HAYALİMİ GERÇEĞE TAŞIDIM 

Küçük yaşlarda hayat bana mücadele etmeyi öğretti. En çıkmazda olduğum ve hayatın dibi burası herhâlde dediğim zamanlarda bile yılmadım. Oturup dinlendim ve her defasında daha güçlü bir şekilde ayağa kalktım. 17 yaşımda bir karate maçında hırslarımı kontrol etmeyi öğrendim saatlerce ağladıktan sonra. O günden sonra kimseyi kendime rakip olarak görmedim. Bir insanın en büyük rakibi kendisidir ve her zaman kendini geçmeye çalışmalıdır. Yıllarca kendimi geçmeye çalıştım. Kendime hep bir artı eklemekti tüm uğraşlarım. Hiçbir zaman küçük düşünmedim ve bu bana çok şey kazandırdı. Yere basan hayallerim oldu hep ve her hayalimi gerçeğe taşıdım. Günümüz Türkiye’sinde bir kadın olarak fazlaca cesur olduğumu söyleyebilirim. Yaptıklarım ve yapacaklarımın kadınlarımıza örnek olmasını temenni ediyorum. Yapamam, başaramam bahanelerine sığınmamalıdır hiç kimse. İstediğimiz sürece başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. Başarmanın önündeki tek engelimiz zihnimizin bize oynadığı oyunlardır. Bunun yanı sıra dışarıya da biraz kulaklarımızı tıkamamız lazım. Çevremizdeki insanlar da yapacağımız işlerde ellerinden geldiği kadar cesaretimizi kırmaya çalışacaklardır. İnanmak ve kendine güvenmek en büyük anahtardır. 

“Türkiye’de yayıncılık” hakkında genel olarak düşüncelerinizi almak istiyorum. Türkiye’de yayıncılık nereye gidiyor? 

Türkiye’de yayıncılık ticari kaygıyı ön planda tuttuğu sürece daha çok yazar, daha çok eser kaybederiz. Ülkemizde 2000’in üzerinde yayınevi olmasına rağmen edebi kaygı taşıyan yayınevi sayısı 50’yi geçmiyor. Hal böyleyken ticari kaygı taşıyan yayınevlerinin yazarları kazanç kapısı olarak görmesi dolayısıyla edebi değeri olmayan dosyaları basması, kitap kirliliğini her geçen gün artıyor. Bunun yanı sıra yazarın “Parasını verir bastırırım,” mantığı da buna yol açmış oluyor. Birinin buna DUR demesi lazım ancak bu kişi kim ve nasıl diyecek konusunu tartışırsak, bununla alakalı ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. 

Düşünün ki bir kitap basılıp dağıtıma çıkarıldıktan sonra eğer şikâyet alırsa o kitabın sakıncalı olduğu kanısına varılıp toplatılıyor. Yazar dosyasını okumadan getiriyor, yayınevi dosyayı okumadan basıyor. Bu durum ülkemiz için felaket! Nereye gidiyoruz konusu gerçekten bizim için çok büyük bir kaygı. Freni patlamış bir el arabasında yokuş aşağı yuvarlanıyoruz. 

Biz edebi kaygı taşıyan ve yazarların her daim arkasında duran bir yayınevi olarak elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince bu gidişata “DUR!” demeye çalışıyoruz. 

Yeni kitaplar basılıyor, yeni yazarlar kitap çıkarıyor. Nicelikte bir artış olduğu açık ancak sizce yayıncılık nitelik olarak da artıyor mu yoksa yerinde mi sayıyor? 

Bu soruya olumlu yanıt vermeyi çok isterdim lakin maalesef nicelik arttıkça nitelik düşüyor. Günümüz yazarlarının birçoğu popüler kültüre oynuyor. Beklenileni yazmak ve “Çok satar mı?” kaygısı taşımak bizi edebiyattan uzaklaştırıp ticarete yaklaştırıyor. Kazanmak isteyen ticaret yapsın! Ticari kaygıyla kitap bastırmak isteyen yazarlar bize gelmesin. Burada tabii ki yazar da kazanacak ancak birincil öncelik edebi değer taşıyan eserin okuyucularıyla buluşturulması olmalı. Bir yayınevi ne kadar kazanıyorsa yazar da o kadar kazanmalı. Basım aşamasında kazanan bir yayınevi sonrasında kitap satışı için bir çaba harcamayacaktır. Kitabı basarken olmamalı ticari kaygı, kitabı satarken olmalı. Nitelikli bir eseri bastıktan sonraki gaye bunu okurlarıyla buluşturmaksa amaç, istenilmese de kazanılır zaten. Satışları fazla olan bir yazar hem kazanır hem de tanınır. Gönül isterdi ki bir yazar olarak kitaptan elde edilen gelir, yaşamımızı idame ettirsin ve yazarlık bir yaşam tarzı olsun. Olsun ki daha nitelikli eserler kazanalım. 

Türkiye’de kitap yayınlatmak zor mudur? Bir kitabı yayınlama süreci nasıl işler? Ne kadar zaman alır? 

EDEBİYAT DÜNYASINA “MERHABA” İLE “ELVEDA” NIN ARASI UZUN OLMUYOR

Türkiye’de kitap yayınlatmaktan kolay iş yoktur. Sosyal medya hesaplarımızda dahi çerezler sayesinde bu konuyla ilgili bir iki arama yaptıysak karşımıza bir dolu, “Ücretsiz kitap basıyoruz.” reklamları geliyor. Bu reklamlar beni gülümsetmekle birlikte üzüyor. Sebebine gelirsek, yazarlara vaat edilen ücretsiz basımın; ajans bedeli, tasarım, mizanpaj, dağıtım adı altında ücretli basan yayınevlerinden pahalıya denk gelmesi. Üstelik bazı yayınevleri küçük bir ön ödeme ile kitabı basıp belli sürede belli adet satışı şart koşuyor. Üzücü olan kısım, yayın dünyasına yeni katılmış bir yazarın üç beş tane çevresi tarafından alındıktan sonra normalin çok üzerinde fiyat biçilmiş kitabının geriye kalanını kendisinin almak zorunda olması. Ama ücretsiz basıldı kitabı! Nitekim edebiyat dünyasına “Merhaba” ile “Elveda” nın arası uzun olmuyor. Yazar doğmadan ölüyor. 

Bunun yanı sıra gerçekten ücretsiz basan yayınevleri de var. Onlarda sistem şu şekilde ilerliyor, gelen dosya şablon mizanpajda düzenlenip rastgele kapak çalışması ile kalitesiz baskıda sipariş geldikçe dijital baskı olarak çıkarılıp satışa sunuluyor. Kitap basıldı mı? Evet basıldı. Yazar mutlu mu? Hiç değil! Çünkü basılan kitap bir şeye benzemiyor. Bu defa 2. basım için yayınevi arayışları başlıyor. 

Kitabın yayınlama aşamaları, yayın kurulunun onayı, eserin editöre yönlendirilmesi, son okumanın yapılması, mizanpaj, kapak tasarımı, ısbn ve bandrol alımı, basım süreçlerinden oluşmaktadır. 

Kitabın yayınlanma süresi, eserin sayfa sayısına göre yapılan editöryal çalışmayla doğru orantılıdır. Bu zaman dilimi 1 hafta ile 5 hafta arasında değişiyor. Editöryal anlamda hazır olan bir kitabın basımı maksimum 10 gün sürüyor. 

Malumunuz doların artışı ve pandemik salgın sonrası her şeye olduğu gibi kâğıt fiyatlarına da zam geldi. Bu zamdan yayınevleri nasıl etkilendi? 

Basım maliyetleri yükseldiği için buna bağlı olarak kitapların birim fiyatları da arttı. Geçim derdine düşen ve gelecek kaygısı taşıyan okurların kitap alma oranları da doğal olarak düştü. 

Hem basım maliyeti hem de kitap satışlarının düşmesi piyasayı olumsuz etkiledi. Ancak bu bir süreçtir ve bu işi layıkıyla yapan yayınevlerinin ayakta kalacağına inanıyorum. 

Ülkemizde hangi tür kitaplar daha çok alaka çekiyor? 

Ülkemizde popüler kültür yayınları çok revaçta. Bunların başında kişisel gelişim kitapları yer alıyor. Ancak belli bir yetkinliğe ve donanıma sahip olmayan kişiler tarafından kaleme alınan ve IQ seviyesi düşük insanların faydalanabileceği bu kitaplar kâğıt israfından başka bir şey değildir. 

"İz Bırakan Kadınlar" isimli bir sosyal sorumluk projeniz var ne güzel. Biraz bahsedebilir misiniz çalışmalarınızdan?  

AMACIMIZ TOPLUMDA KADININ ÖNEMİNİ VURGULAMAK, YAPILAN HAKSIZLIKLARA DİKKAT ÇEKMEK VE BU KONUYA KAYITSIZ KALMADIĞIMIZI GÖSTERMEKTİR

İz Bırakan Kadınlar; yazar topluluğumdaki Levent Sarısu önderliğinde başlatılmış, sosyal sorumluluk projesi kapsamında derlenen bir kitaptır. Amacımız toplumda kadının önemini vurgulamak, yapılan haksızlıklara dikkat çekmek ve bu konuya kayıtsız kalmadığımızı göstermektir. Gücümüzün kaleme yettiği bu dünyada sesimizi şiirle duyurmak istedik. Toplumda kadının hak etmediği yere vurgu yaparak; kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve kadının toplumdaki önemi konularında aralarında tanınmış yazarların da bulunduğu 44 şairin şiirleri derlendi. Geliri kadın sivil toplumlarına bağışlanacak olan bu proje kitapla edebiyat dünyasında sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Yenilenmiş ve geliştirilmiş 2. baskısını yakın zamanda okurlarıyla buluşturmayı planlıyoruz.  

Yayınevi sıkıntıları nelerdir günümüzde? Ne gibi çözüm önerileri sunulabilir?  

Niteliksiz dosyaların oldukça fazla olması, bunların okunup değerlendirilmesi bize fazlaca iş yükü oluyor. Bunun dışında matbaa basım maliyetlerinin de fazla olması bizi ve yazarları olumsuz etkiliyor. Dağıtımcıların yayınevlerinden yüksek oranlarda indirimle kitap alması da pastadaki büyük payı onların tabağına koyuyor. Böylelikle dağıtımcılar, yayınevlerinden daha çok kazanmış oluyor. 

Türkiye’de kitap okuma oranı hakkında ne düşünüyorsunuz? Gençler kitap okuyorlar mı? Kitap okuma oranı nasıl artırılabilir? 

Okuma oranının ülkemizde düşük olduğu kanıtlanmış bir gerçek. Hatta daha ilginci ülkemizde okurdan çok yazarın olduğu duyumları. Umarım bu gerçek bir veri değildir. Ancak günümüz popüler kültürüne göz attığımızda içi doldurulmamış, sığ eserler bize bu söylentiyi doğrular niteliktedir. 

Kaliteli eser sayısının artırılması, fuarlar, okuryazar buluşmaları, okumayı özendirici projeler ve ebeveynlerin çocuklarına örnek teşkil etmesi okuma oranının artmasına katkı sağlayacak etkinliklerdir. 

Yazar olmak isteyen gençler ne yapmalı? Onlara tavsiyeleriniz nelerdir? 

YAZMANIN EN BÜYÜK SIRRI OKUMAKTIR

Yazmanın en büyük sırrı okumaktır. Bir oran verecek olursak, bir kitap yazmak için en az 100 kitap okunmalıdır. Yazmayı alışkanlık haline getirmeli ve günde en az bir sayfa yazı yazmalıdır. Yazdıklarında özgün olmaya önem vermeli, taklitten sakınmalıdır. Yetkin olduğuna inandığı kişilerin eleştirisine kulak vermelidir.

Okurlarımıza ve sizi sevenlere son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir Esra Hanım? Sizinle nerelerden iletişim kurabilirler? 

Edebiyat ve sanatın tüm alanlarında zamanla hakimiyeti artırarak bu camiaya katkı sunmaya devam edeceğiz. Bizim çatımız çok geniş. Gerçek edebiyatçı ve sanatçılara her daim çatımızın altında yerimiz var. Her türlü sosyal sorumluluk projesine açığız. Yeter ki bir yerlerde birilerinin yüzü gülsün ve bir fayda sağlansın. Tüm yazarlara (ister kitabını bizden bastırsın ister başka yayınevinden,) kapımız sonuna kadar açık. Kitap kafemizde imza günü, söyleşi ve şiir dinletisi yapmak isteyenlerin bizi araması yeterli. Gerçek edebiyat ve sanatın olduğu her yerde İz Bırakan Kalemler tüm imkânları ile var olacak.

Sosyal medya hesaplarım:

İnstagram: @esra_algan

Facebook: Esra Algan

Twetter: @izbirakankalem

Web site: www.esraalgan.com