Beyaz Saray’da, Trump’ın gözetiminde düzenlenen bir törende, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile Kosova Başbakanı Hoti’nin, imzaladıkları anlaşmanın içeriğini ABD başkanından öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlık uluslararası bir skandaldır. 

Televizyonlardan canlı yayınlanan o anlaşma imza töreninde, tarafların kandırıldığına, içeriğinden haberli olmadıkları bir anlaşma imzaladıklarına bütün dünya tanık olmuştur. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in ülkesine dönüşte yaptığı açıklamada Trump’ı yalanlamıştır. Dünyanın gözü önünde yaşanan bir diplomatik skandala konu olan o anlaşma geçersizdir.

Beyaz Saray’da, Trump’ın gözetiminde düzenlenen bir törende, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ile Kosova Başbakanı Hoti’nin, imzaladıkları anlaşmanın içeriğini ABD başkanından öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlık uluslararası bir skandaldır. ABD’li ünlü yayın organı Fox News’un, Trump’ın Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiği şamatasına bakmayın siz, bu haber, Beyaz Saray’da, dünyanın gözleri önünde yaşanan diplomatik skandalı örtbas etme çabasıdır. 

Televizyonlardan canlı yayınlanan o anlaşma imza töreninde, tarafların kandırıldığına, içeriğinden haberli olmadıkları bir anlaşma imzaladıklarına bütün dünya tanık olmuştur. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in ülkesine dönüşte yaptığı açıklamada Trump’ı yalanlamıştır. Dünyanın gözü önünde yaşanan bir diplomatik skandala konu olan o anlaşma geçersizdir. 

SKANDAL TÖREN UMULANIN TERSİ SONUÇ VERDİ

Damat Kushner’in organize ettiği Sırbistan ile Kosova temsilcilerinin katılımıyla Oval Ofis’te düzenlenen imza töreni, bundan böyle ABD’nin başarısı olarak değil, “uluslararası bir diplomatik skandal”, bir korsanlık olarak anılacaktır. Bir gösterisi sergilemek amacıyla düzenlenen o tören, umulanın tam tersi bir sonuç vermiştir. 

Nitekim Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuvic ülkesine döner dönmez, İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma konusunda yaptığı açıklamada, “ Sırbistan henüz o sayfayı açmadı” dedi. Bu açıklama Trump’ın, damadı Kushner’in ve Neo-conların yönlerdirmesiyle Oval Ofis’te düzenlediği tiyatro gösterisiyle kaybeden taraf, Kosova ya da Sırbistan değil, doğrudan ABD olmuştur. 

Washington’da, Oval Ofis’te pervasızca düzenlenen bu tiyatro sahnesi, ABD derin devleti Pentagon ile Beyaz Saray arasındaki güç gösterisinin su yüzüne vurmasına neden olmuştur. Dikkatinizi çekmiştir; Trump’ın bu derece önem verdiği bu anlaşma töreninde ABD Dışişleri Bakanı Pompeo yoktu. 

Beyaz Saray’ı, İsrail’i “Büyük İsrail” hedeflerine ulaştıracak adımların atıldığı bir alana dönüştüren böylesine önemli bir törende Dışişleri Bakanı’nın bulunmaması anlamlı değil midir? Pompeo yoktu, ama Trump, İsrail lobisi baronları ve Başkan Yardımcısı Mike Pence oradaydı. 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri arefesinde attığı bu adımla Trump, İsrail lobisine “Seçimlerde siz de beni destekleyin” mesajı vermiş oluyordu. 

ADIM ADIM “BÜYÜK İSRAİL

Daha önce İsrail’in başkentini Kudüs’e taşıyan yasayı imzalayan Trump, Golan Tepeleri’ni, babasının malıymış gibi, İsrail’e peşkeş çekmişti. İsrail lobileri, küresel finans baronları ve İsrail’e hizmet ettikleri oranda sevap kazanacaklarına inanan Neo-conlarla birlikte hareket eden Trump, seçildiği takdirde ne yönde bir dış politika izleyeceğinin sinyallerini vermektedir. Hedef Ortadoğu’da “Kürdistan” görünümlü bir “Büyük İsrail oluşturmaktır. 

“Büyük İsrail”i hayata geçirecek ilk adım 1991’de I. Körfez Savaşı ile atılmış oldu. Irak 36. Paralel buyunca bölündüğünde, “Türkmeneli konjonktürel bir haktır” diyerek Türkmeneli’ni gündeme getirmemiş olmanın sancılarını yaşamaktayız. “Türkmeneli’ni gündeme getirmeliyiz” dediğimizde, bizi eleştirenler, bugün Irak ve Suriye’deki askeri arlığımızla ne yapmak istediğimizi nasıl açıklıyorlar acaba? Tarihin, milletlerin sırtlarına yüklediği bazı sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukları dikkate almadığınızda, üzerinde bulunduğunuz coğrafyada yaşama hakkınız tartışmaya açılır. 

2003’te, Irak’ın işgali sırasında da Musul ve Kerkük’ün tapu ve nüfus kayıtlarının bilinçli saldırılarla yok edilmesi de, bölgedeki demografik yapının “Büyük İsrail” hedefine hizmet edecek yönde atılan adımlardı. Bugün Irak’ın kuzeyinde, yarın neye dönüştürüleceği bilinmeyen (!) özerk bir yapı var.  

2011’de kaosa, iç savaşa sürüklenen Suriye’de de demografik yapı, belli amaçlara yönelik olarak operasyonlarla değiştirilmek istendi. “Ne yaparsak yapalım, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusu yüzde 20’nin üstüne çıkmıyor; burada bir Kürt devleti kurulamaz” diyen General Votel susturuldu. O güne kadar IİŞD/DEAŞ ve PKK üniforması altında görev yapan Black Water devşirmelerine YPG üniforması giydirildi, eğitildi, donatıldı, ordulaştırıldı ve dünya kamuoyuna “özgürlük savaşçıları” olarak tanıtıldı. 

İran’ın Haşti Şabi militanlarıyla oluşturduğu Şii Kuşağı bir tehdit olarak gösterilerek, oluşturulan terör ordusunun masrafları Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği’ne ödetildi. Yetmedi, Irak ve Suriye’de bazı petrol kuyularında petrol çıkarma hakkı tanındı. 

“DÜNYA  BİZDEN SORULUR”

Türkiye’nin bu oyunu Mısır’la elele vererek bozma girişimi, seçimle gelen Müslüman Kardeşler Lideri Mursi’nin General Sissi’nin askeri darbesiyle önlendi. ABD BaşkanıTrump, Suudi Kralı Selman ve Mısır Devlet Başkanı darbeci Sissi’nin Riyad’da, sihirli kürenin çevresinde toplanarak verdikleri, “Dünyanın geleceğine biz karar veririz” pozu, bir anlamda, Mısır ile işbirliği yapması engellenen Türkiye’ye de verilmiş bir mesajdı. 

“Büyük İsrail”i hayata geçirme yönünde atılan en önemli adımlardan biri de Birleşik Arap Emirliği’nin (BAE) İsrail ile işbirliği anlaşması imzalamasıydı. İslam dünyası İsrail’le işbirliği yapmaya çağrılıyordu. Beyaz Saray’da izlediğimiz Sırbistan ile Kosova’nın İsrail’deki büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıyacaklarına ilişkin anlaşma tiyatrosu da “Büyük İsrail”e giden yola döşenen taşlardan biriydi. Trump, imzaların atılması sonrasında yaptığı konuşmada, bunun diğer İslam ülkelerine de örnek olacağının altını çiziyordu. 

“KOSOVA BÜYÜKELÇİLİĞİ’NİN KUDÜS’E TAŞINMASI KARARINI KINIYORUZ”

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in ülkesine dönüşte, “Büyükelçiliğimizi Kudüs’e taşıma konusu gündemimizde değil” açıklaması yapmasına rağmen, Kosova Başbakanı Avdullah Hoti’nin bu konuda herhangi bir şey söylememesi üzücü bir durumdu. Haberin yayınlanması sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayan Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi, “Erdoğan ile iletişimdeyim. Kosova ile İsrail’in birbirlerini karşılıklı tanımaları, Türkiye ile stratejik ve kardeşçe ortaklığımızı hiçbir konuda zedelemeyecektir” demişti. 

Kosova Cumhurbaşkanı Taci’nin bu açıklamasına rağmen, Türk milletinin duygularına tercüman olan Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonu, kendisine bağlı 73 kuruluşla birlikte yayınladıkları bildiride şöyle deniyordu:

“Uluslararasu hukukun açık bir ihlalini teşkil edecek olan Kosova Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması kararını kınıyor ve bu karardan vazgeçilmesini diliyoruz.

Bağımsızlık sürecinde dost ve kardeş Kosova'yı ilk tanıyan ülkeler arasında yer alan Türkiye, bu ülkenin uluslararası alanda tanınmasına yönelik çabalara da öteden beri büyük destek vermiştir. Fakat bu sürecin uluslararası hukuk hilafına ve bilhassa toprakları işgal altında bulunan Filistin halkının acılarının göz ardı edilerek sürdürülmesi kabul edilemez.

Filistin meselesinin ancak 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık içinde bir Filistin Devleti’nin vücut bulmasıyla çözülebileceği çeşitli BM kararlarıyla defalarca vurgulanmıştır. Hal böyle iken, herhangi bir ülkenin İsrail nezdindeki Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması uluslararası hukukun açık bir ihlalini teşkil edecektir. Tüm ülkeleri bu konuda kabul edilmiş BM kararlarına riayet etmeye, Kudüs'ün tarihi ve hukuki statüsüne saygı göstermeye ve İsrail-Filistin ihtilafının çözümünü daha da güçleştirecek adımlardan kaçınmaya davet ediyoruz”

Kosovalı kardeşlerimizin Ortadoğu’da Türkiye’yi kuşatmayı, İsrail’i bölgenin enerji terminali yapmaya yönelik bu gibi tuzaklara karşı daha duyarlı olacaklarını umuyoruz.Kardeşlik dediğin bu gibi günlerde belli olur.