ADALETİN BU MU DÜNYA?

ABD ile Çin ve destekçileri arasında küresel liderin kim olacağına ilişkin bir egemenlik savaşı yaşanmaktadır. Bugün Kafkasya’da yaşananların özü, özeti budur.. Koronavirüs eşliğinde küresel güçler arasında yaşanan bu mücadelenin sonu nereye varır? Şu aşamada kimse bir şey söyleyemiyor. 

Ateşkes anlaşmasına rağmen, Ermenilerin Azerbaycan’ın Gence ve Terter’e düzenledikleri füze saldırıları nedeniyle masum insanların ve bebelerin katledilmesine sessiz kalabilen bir insanlık tablosu, gelecekte insanlığın asla hatırlamak istemeyeceği anılar olacaktır.

Bölge ülkeleri olarak, aramızdaki sorunları erteleyerek, bir dayanışma sergilemek durumundayız. 

Bütün bu yaşadıklarımızı ve yaşayacak olduklarımızın, “Nerede İnsanlık?” isyanımızı yenilememize neden olacak insanlıkdışı gelişmeler olmamasını diliyoruz.

Azerbaycan’ın öz toprağını işgal eden ve 30 yıl işgal altında tutan kim? 

Ermenistan..

Peki 12 Temmuz’da Tovuz’a ve 27 Eylül’de Terter’e saldıran kim?

Ermenistan..

Azerbaycan ordusuyla başa çıkamayacağını görüp silahlarını bırakıp savaş alanlarında bırakıp kaçan kim?

Ermenistan..

Rusya’nın araya girmesiyle ateşkes imzalayan kim?

Ermenistan..

Peki ateşkes anlaşmasına rağmen Gence’ye ve Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerine füze saldırıları düzenleyen kim?

Ermenistan..

Bu gelişmeler göz önüne alındığında Birleşmiş Milletler Güvenlik teşkilatının araya girerek ateşkes koşullarını çiğneyen Ermenistan’ı cezalandırması gerekmez mi? 

Bugün Azerbaycan’da uluslararası hukuk göz göre göre çiğneniyor. 

Bugün Azerbaycan’da insanlık vicdanının asla kabul edemeyeceği bir katliam yaşanıyor. 

Bugün Azerbaycan’da Ermenilerin attıkları füzelerle masum insanlar, bebekler öldürülüyor. Bugün Gence’de Terter’de, 1995’lerde Avrupa’nın orta yerinde Bosna’da, Srebrenitza’da pazaryerlerinin bombalanmasına, masum insanların katledilmesine benzer insanlıkdışı bir kıyım yaşıyorlar. 

Ne acıdır ki insanlık, aynen Bosna’da, Srebrenitza’da olduğu gibi yalnızca seyrediyor.. İnsan hakları ve demokrasi havarisi geçinenler çok başka hesapların peşindeler.. 

AZERBAYCAN SALDIRILARA MİSLİYLE KARŞILIK VERECEK GÜÇTEDİR

Ermenistan, ateşkes anlaşmasına rağmen, sivil hedeflere füze yağdırmaya devam ediyor. Azerbaycan ordusu elbette bu saldırılara misliyle karşılık verecek güçtedir. Fakat, Paşinyan’ın bu saldırılarla neyi hedeflediğini görüyor ve bağrına taş basarak, kurulmak istenen tuzağa düşmüyor. ABD yörüngesine giren Soros görevlisi Paşinyan, sürdürdüğü insanlıkdışı saldırılarla Azerbaycan’ı tahrik ederek karşılık vermeye zorluyor. Azerbaycan bu tuzağa düşer de karşılık verirse, hem ABD’den, hem Fransa’dan hem de Rusya’dan yardım isteme hakkı doğacak. 

Azerbaycan bu acemice hazırlanmış tuzağa elbette düşmez, ama Kafkasya’da küresel çapta yaşanmakta olan mücadeleden etkilenmeye devam ediyor. 

DOĞU İLE BATIYI BİRBİRİNE BAĞLAYAN EN ÖNEMLİ GEÇİT: KAFKASYA

Artık biliniyor ki, ABD ile Çin ve destekçileri arasında yaşanmakta olan savaşın yeni odak noktası, Yeni İpekyolu’nu Batı’ya bağlayan en önemli geçit olan Kafkasya’dır.

 Dün olduğu gibi, bugün de Kafkasya tarihin akışını etkileyen bir coğrafyadır. Kavimler Göç, tarihi İpekyolu, Kırım Savaşı ve bugün Yeni İpekyolu.. Tarihin her döneminde,  bölgesel ve küresel güçlerin çatışmalarına neden olmuş bir coğrafyadır Kafkasya.. 

Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu günümüzde de küresel güçlerin, üstünlük sağlamak amacıyla kontrol altına almak istedikleri bir coğrafyadır Kafkasya. 

Azerbaycan da, biz de, böylesine değerli bir coğrafyada yaşıyor olmanın sancılarını yaşamaktayız.

Çin ve destekçileri, “Bunca risk aldık, bunca yatırım yaptık, kıtaları birbirlerine bağlayan ağlar kurduk; Yeni İpekyolu hayata geçirerek küresel ekonominin kaptanı biz olacağız” diyorlar. Derin ABD de, Doğu Akdeniz’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de, şimdi de Kafkasya’da, kendisi için bir beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nun önünü kesebilmek amacıyla, bu küresel projeye çeşitli şekillerde dahil olan ya da destek veren ülkelere operasyon üstüne operasyon çekiyor. 

ABD ile Çin ve destekçileri arasında küresel liderin kim olacağına ilişkin bir egemenlik savaşı yaşanmaktadır. Bugüb Kafkasya’da yaşananların özü, özeti budur.. Koronavirüs eşliğinde küresel güçler arasında yaşanan bu mücadelenin sonu nereye varır? Şu aşamada kimse bir şey söyleyemiyor. 

Ateşkes anlaşmasına rağmen, Ermenilerin Azerbaycan’ın Gence ve Terter’e düzenledikleri füze saldırıları nedeniyle masum insanların ve bebelerin katledilmesine sessiz kalabilen bir insanlık tablosu, gelecekte insanlığın asla hatırlamak istemeyeceği anılar olacaktır.

Türkiye’ye yönelik baskılara bir bakar mısınız? 

Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldıran, Girit’te bölgenin en büyük deniz üssünü kurarak Yunanistan’ı yörüngesine oturtan ABD’nin Dışişleri Bakanı Pompeo, Doğu Akdeniz’de yapmakta olduğumuz sismik araştırma ve sondaj çalışmalarından rahatsız olmuş olacak ki, “Baskı ve tehditle Doğu Akdeniz’deki gerginlik çözülmez. Türkiye’yi kurgulanmış provokasyona son vermeye ve Yunanistan ile güven artırıcı görüşmeler başlatmaya çağırıyoruz” diyor. 

ABD gibi bir küresel gücün Dışişleri Bakanı olan Pompeo, haritalara küs olmalı; baksanıza, Akdeniz’e en uzun kıyısı olan bir ülkeyi Doğu Akdeniz’de yaptığı sondaj çalışmalarına son vermeye ve Yunanistan ile masaya oturmaya davet ediyor. 

Yalnızca Pompeo değil, İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde de, Ankara’da, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Türkiye’yi Suriye’den çekilmeye davet ediyoruz” diyor. Peki Sayın Ann, 2010’da Arap Baharı rüzgarlarıyla kaosa, iç savaşa sürüklediği Suriye’de milyonlarca masum insanın hayatını kaybetmesine, ülkesini terk ederek komşu ülkeler sığınmalarına,, binlerce Ajlan bebenin Akdeniz’in azgın sularında boğulup gitmelerine neden olanlara söyleyecek bir sözününüz yok mu? 

Sayın Ann, Türkiye’nin Suriye’de neden bulunduğuna ilişkin bir bilginiz var mı? Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını, sınır ötesinden Türkiye’ye füzeler gönderen terör yuvalarını dağıtmak için girdiğini ve “Yerleşim yerlerine halkın içine karışmış teröristler nasıl ayıklanır?” konusunda dünyaya ders olacak operasyon örnekleri sergilediğini biliyor musunuz? 

RUSYA’NIN HEDEFİ NEDİR?

Birkaç soruda, Kafkasya’da dengelerin yeniden kurulduğu bir dönemde, “Türkiye bizim stratejik ortağımız demedik; Türkiye bizim partnerimiz” diyen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a: 

Sayın Lavrov, Kafkasya’da Türkiye ile Azerbaycan’ın dayanışmasını hedef alan Ermenistan görünümlü saldırının, bir yönüyle Rusya’yı da kapsadığını söylememize gerek var mıdır? 

Kırım Savaşı’ndan (1853-56) bu yana, Rusya’nın Kafkaslardan Basra Körfezi’ne uzanmasını önlemeye yönelik politikada bir değişiklik olmadığını hatırlatmaya gerek var mı? 

Hala yaşadığına ve yaşatıldığına inanmak istediğimiz Astana Süreci’ni dinamitlemenin, tarihe gömmenin, Astana Süreci ortaklarının yararına bir sonuç üreteceğine inanıyor musunuz?. 

Kafkasya’da yeni bir dünya düzeni kurmaya yönelik küresel çapta bir mücadele yaşanmaktadır. Bölge ülkeleri olarak, aramızdaki sorunları erteleyerek, bir dayanışma sergilemek durumundayız. 

Bütün bu yaşadıklarımızı ve yaşayacak olduklarımızın, “Nerede İnsanlık?” isyanımızı yenilememize neden olacak insanlıkdışı gelişmeler olmamasını diliyoruz.