Nefsin isteklerini yerine getirmek aklın gereği. 

     Nefsin isteklerini kayıt kuyut altına almak ise,

     Kalbin olmazsa olmazı. 

     Nefsin isteklerinin yapılması maddî oluşum icabı. 

     Nefsin isteklerini kayıt kuyut altına almak ise,

     Maneviyatın, mânânın, inancın lâzımı.

     Nefsin istekleri soyut. İsteklerin yerine gelmesi ise,

     Somut bir durum arzeder.

     Akıl nefse binecek. Kalbiyle ona hükmedecektir. 

     Aklıyla hareket ettirerek, kalbiyle nefsini dizginlemesini bilecektir.

     Nefis binek olmalı. İnsan ona binmeli. 

     O insanı binek yapmamalı. Nefis, o insana binmemeli.

     Suyu binek yapan gemi gibi olmalı. 

     Suya binen gemi nasıl ki rüzgârı arkasına alır. 

     Su yüzünde, su üstünde istediği yere uçarcasına gider.

     Fakat aksi olur da su gemiye binerse, 

     Yani su geminin içine, su geminin ambarına girerse, 

     İşte o zaman su, gemiyi batırır, helâk eder.

     İşte gemi hükmünde olan insan da, 

     Su hükmünde olan nefse binmeli.

     O, nefsin emrinde değil, nefis onun emrinde olmalı.

     Yoksa başı boş bir enerji gibi, 

     Yapım yerine yıkımlara sebep olur.

     Nefis hem vücudun devamını, hayatta kalmasını sağlayan faaliyetlerin; 

     Müşevviki, muharriki ve harekete geçiricisidir.

     Hem de büyük insan hükmünde olan dünyanın;

     Mâmur ve bayındır olmasını sağlar. 

     Dünyanın rahat ve kolay yaşanır bir hâl almasını temin eder.

     Velhâsıl nefis, etkinliklerin yapımında;

     Baş rolü oynayan bir lokomotif vazîfesi görür.

     Fakat nefis; bu faaliyet, etkinlik, yapım ve bakımları yaptırırken; 

     Onu dizginleyen, ona sınır çizen onu frenleyen bir faktör vardır ki, 

     O da ahlâktır.

     İşte nefis, ahlâkın çizdiği çerçeve içinde kaldığı sürece;

     İnsan için çok faydalı, sıhhatli bir verim kaynağıdır.

     Fakat ahlâkî sınırdan çıktığı, çizmeyi aştığı, 

     Kendi başına buyruk olduğu takdirde tahripkârdır. 

     Yıkıcı, bozucu ve bozguncudur.

     Hem iç dünyası olan insanı huzursuz eder. 

     Hem de dış âlemi olan dünyayı yaşanmaz kılar.

     Demek nefsin yöneticisi akıl, rehberi kalb olmalı.

     Çerçevesini ahlâk tâyin edip, çizmeli.

     Bu durumda, insanın iç âlemi olan kalbi, 

     Manevî bir haz içinde mest olur. 

     Dış âlemi olan dünyası da hoş, güzel ve 

     Yaşanır bir çehreye bürünerek insana gülümser.

                         Öyleyse akıl ve kalb elele,

                         Rehberlik etmeli nefse.