SOĞUK SAVAŞ SONRASINDA, KÜRESELLEŞME OLGUSU ADI ALTINDA DÜNYA ARENASINDA EGEMEN OLAN ÇOK ULUSLU MALİ GÜÇ DAĞITTIĞI ULUFELERLE KENDİ KURALLARINI VE DEĞER YARGILARINI KABUL ETTİRMEKTE GÜÇLÜK ÇEKMEDİ.  

Başka bir yönetim olsaydı kesinlikle ayakta kalamazdı; ülkesinin ekonomisi her yıl dışardan gelecek 500 milyar dolarlık taze para desteğine gereksinim duyarken, Orta Doğu serüvenine -dolaylı maliyetle- 1 trilyon dolar harcamayı göze alan, binlerce askerinin ölmesine neden olan bir hükümet, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında bir güzel "silkelendikten" sonra tarihin karanlık sayfalarına postalanıverirdi.  

İnanılmaz gibi görünüyor, ama böyle bir şey olmadı...  

Başkan Bush, kamuoyu desteğini önemli ölçüde yitirmiş olmasına rağmen "iktidarını" sürdürüyor.  

Üçüncü Dünya Savaşı olarak kabul edilen Soğuk Savaş sonrasında, küreselleşme olgusu adı altında dünya arenasına egemen olan çok kimlikli, çok şapkalı bir mali güç, dağıttığı ve paylaştığı "ulufelerle", kendi kurallarını ve değer yargılarını kabul ettirmekte pek güçlük çekmedi. Doğu'dan Batı'ya, pek çok ülkede gerçekleştirdiği rengarenk "devrimlerle" (!) kendisine sempati duyacak, destek verecek hükümetler dizayn etti.  

Şimdi tüm dünya devrimsel ve askeri operasyonların sürdürülüp sürdürülemeyeceği konusunu tartışıyor. Bilimadamları ve politikacılar iki gruba ayrılmış durumda.  

Son zamanlarda, Amerikan ekonomisi taşıma suyla döndürülürken, Başkan Bush'un Irak operasyonuna inanılmayacak kadar paralar harcadığını, yeni bir serüvene cesaret edemeyeceğini söyleyenlerin sesi daha gür çıkıyor. Çıkıyor, ama gerektiğince inandırıcı olamıyor; çünkü aydınlatılması gereken bazı karanlık sorulara herkesin kolayca kabul edebileceği yanıtlar bulunamıyor.  

"Irak fiyaskosunun akıl almaz maliyeti, aklı başında birinin yeni serüvenlere atılmasının çok zor olduğunu ortaya koyuyor" deniyor, ama Başkan Bush'un Suriye ve İran'da bir serüveni göze alamayacağını kesinlikle söyleyebilen var mı?  

Bush yönetimi, 11 Eylül'ü bahane ederek, önalma doktrini bağlamında demokrasi havariliğine soyunarak Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) etiketi altında başlattığı imparatorluk düşlerini Afganistan'ın ve Irak'ın işgaliyle hayata geçirdi. Sonunun nereye varacağı pek kestirilemeyen bu serüven, ünlü ekonomistlerin yaptıkları dolaylı hesaplama yöntemlerine göre, ABD'ye 1 trilyon (bir başka hesaplamaya göre de 1.9 trilyon) dolara maloluyor.  

Irak serüveninin bu başdöndürücü maliyeti, ABD parasının değerini Çin'in ve Japonya'nın iradesi altına sokmuş durumda. Bu durum, Amerikalı ekonomistleri ürkütürken İran yönetimini cesaretlendirmiş görünüyor.  

BOP kapsamında başlatılan Irak operasyonunun ABD ekonomisine getirdiği mali yük, Bush yönetiminin siyasi kararlarını etkileyecek boyutta mı?  

NOBEL ÖDÜLLÜ EKONOMİSTLER NE DİYORLAR?  

Osman Hoca (Ulagay), geçen haftaki yazısında (16.01.2006 Milliyet), Nobel ödüllü iki ekonomistin (Joseph Stiglitz ile Harvard Üniversitesi'nden Linda Billes) ortaklaşa hazırladıkları rapordaki çarpıcı rakamları büyük harflerle önümüze koymasa haberimiz olmayacaktı. (Bk: Josephstiglitz.com.)  

İki değerli ekonomist (Stiglitz ve Billes), ABD'nin Irak operasyonu dolayısıyla yaptığı doğrudan harcamaların yanı sıra, "savaş nedeniyle ortaya çıkabilecek olan dolaylı maliyetlerin daha ayrıntılı olarak hesaba katıldığı 'ılımlı senaryo'da ise, toplam maliyetin 1.9 trilyon dolara yaklaştığını" hesaplamışlar.  

Hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle Irak'ın işgal edilmesine baştan beri karşı olan Ulagay Hocam, Bush yönetimini giderek daha da gözden düşüreceğine, yeni serüvenleri göze almasına engel olacağına inanmak istediği rakamları aktarırken pek keyifli; "İlginç rapor, Bush'un Irak fiyaskosunun akıl almaz maliyetini gözler önüne seriyor" diyor.  

Ve Ulagay Hocam Nobel ödüllü raporun insanlığı yeni felaketlerden koruyabileceği inancıyla noktalıyor:  

"... ABD'nin içine girdiği büyük çıkmazın boyutları daha iyi anlaşılıyor. Irak serüvenine trilyon dolar harcayan ABD'nin yeni serüvenlere girişme gücünün sınırlı olduğu ortada. İran'daki yönetimin bu durumdan cesaret aldığını düşünmek de pek zor değil."  

Cumhurbaşkanı Ahmedi Necad, ABD'yi mali yönden destekleyen Çin ve Japonya'nın İran petrolüne olan bağımlılığından cesaret almış olabilir. Fakat, başta İran olmak üzere, hepimizin yanıtını bulmak zorunda olduğumuz soru şu değil mi?  

"BOP etiketi altında Orta Doğu'ya çöreklenen güç ne kadar ABD'li? ABD ordusunu Orta Doğu'ya getiren güç, ABD halkının refahını ne kadar dert ediniyor?"  

Fazla ayrıntıya girmeden, "Katrina felaketi?" desek, söylemek istediklerimizi özetle anlatmış olur muyuz?  

 

KÜPE: Hayatını KOSOVA'nın bağımsızlığı uğruna harcayan büyük lider İbrahim RUGOVA Allah'ın rahmetine kavuştu.  

Gözü yaşlı KOSOVA'nın acısını yürekten paylaşıyor, RUGOVA'ya Allah'tan rahmet diliyoruz.