Kazakistan’ı 30 yıl gibi kısa bir zaman diliminde bir dünya markası yapabilmiş olan Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı, “Türk Dünyası’nın Aksakalı”, küresel aktör Nursultan Nazarbayev’in engin deneyimlerinden imbiklediği ve gelecek kuşaklara armağan ettiği hazine değerindeki öğütleri..

M. KEMAL SALLI

Nursultan Nazarbayev, 1991’de, Kurucu Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığında, Sovyetler Birliği döneminde uygulanan asimilasyon politikaları nedeniyle, ülkesindeki Kazak nüfusu yüzde 40’lara gerilemişti. Bu tablo, özgür bir Kazakistan için yolla çıkan Nursultan Nazarbayev’i yıldırmadı.

Nursultan Nazarbayev yönetiminde Kazakistan’ın, bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülke olarak, 30 yıl gibi kısa bir zaman diliminde, ekonomi ve siyaset alanlarında gerçekleştirdiği başarılarla bir dünya markası olabilmesi elbette alkışlanacak bir başarı örneğidir. Bu efsanevi başarının mimarı da, Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’dir.


Nazarbayev’i yalnızca Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı olarak tanımlamak yetersiz olacaktır. Çünkü Nazarbayev, Sovyetler döneminden başlayan çalışmalarıyla kazandığı bilgi ve beceri birikimlerinden yararlanarak, tarihi gerçeklerin ve küresel konjonktürün sağladığı fırsatları çokiyi değerlendirerek ülkesini bir dünya markası yapabilen bir lider olmasının yanı sıra, uluslararası arenada izlediği insancıl politikalarla, küresel çapta sözü dinlenen, görüş ve düşünceleri, çözüm önerileri dikkate alınan bir küresel aktör olmayı da başarabilmiştir.

Uluslararası ilişkilerde, W. Churchill’in, “Büyük Britanya’nın ebedi dostlukları ya da düşmanlıkları yoktur; yalnızca çıkarları vardır” şeklinde formüle ettiği esaslar geçerlidir. Fakat Türkler, çıkarlarını gözönünde bulundurmakla birlikte, vefalı ve adil olaya da özen gösterirler. Türkler tarih boyunca uğradıkları felaketlere ve ihanetlere rağmen, tarih sahnesinde varlıklarını binlerce yıl boyunca sürdürebilmişlerse, bu, vefayı ve adaleti herşeyin üstünde tutan milli karakterleri sayesindedir. 

Nursultan Nazarbayev’in hem resmi hem de kişisel ilişkilerinde “Ulu bozkır” kültüründen kaynaklanan Türk’ün bu hasletlerini korumuş ve kullanmış olması çok önemlidir. Bu hasletlere gösterdiği özen ve saygı, onun küresel çapta gördüğü saygının en temel kaynaklarından biridir.

Örnek vermek gerekirse, Nazarbayev, cumhurbaşkanlığı döneminde, resmi protokolleri bir yana bırakarak, ülkesini ziyaret eden pekçok devlet adamını evinde misafir etmiş ve Türk’ün asil hasletlerinden biri olan konukseverliği sergilemişti. Göreve başladığı ilk yıllarda ülkesin ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Albert Gora ve Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’i de evinde misafir etmişti.

Devlet adamları arasındaki dostane ilişkilerin uluslararası ilişkilere de çok olumlu yansımaları olduğu bir gerçektir. Nazarbayev’in çeşitli ülke liderleriyle geliştirdiği dostane ilişkiler, onun küresel çapta tanınmasına, saygınlığının artmasına ve giderek uluslararası sorunların çözümünde arabulucu olarak rol oynamasını sağlamıştır. Nazarbayev’in kamuoyuna yansımayan pekçok önemli arabuluculuk girişimleri tarihin akışını da etkilemiştir. Bu konudaki en önemli örneklerden biri de, bir uçak krizi nedeniyle kopma noktasına gelen Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşmesini sağlayan arabuluculuğudur. 

Türkiye, Nazarbayev’i bu girişimi sayesinde Rusya ile ilişkilerini normalleştirmiş, oluşturulan Astana Süreci ortaklarının dayanışmasıyla güney sınırları boyunca oluşturulmak istenen terör kuşağının önünü kesebilmiş, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarını gerçekleştirebilmiş, S-400 hava savunma sistemi alabilmişti. Nazarbayev’in, ayrıntıları kamuoyuna tam yansımayan bu uluslararası arabuluculukları sayesinde tarihin akışını ne yönde nasıl etkilediğini elbette tarih not etmektedir ve birgün yazacaktır.

TÜRK-KAZAK KARDEŞLİĞİNİN TEMELİNDE ÖRNEK BİR DAYANIŞMA TABLOSU VARDIR

Nursultan Nazarbayev ükesini dünya ligine taşırken, kardeş ülkelerle, özellkle de Türk Dünyası’nın en batı ucundaki Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye pekçok alanda işbirliği yapmaya özen göstermişti. Çünkü Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin karşılıklı vefa hikayeleriyle dolu bir arka planı vardı.

Kazak kardeşlerimizin Türkiye’de yaşayan kardeşlerine duydukları sıcak sevginin temelinde,  vatanlarını terk etmek zorunda kalan bu insanların, hürriyete kavuşmak için, Kazak soyunu devam ettirebilmek için Himalaya Dağlarını aşmak zorunda kalışlarının yürek yakan hikayesi vardır.

Bu sımsıcak sevginin temelinde, tarih sahnesinde kalabilme mücadelesi veren Kazaklara, Anadolu’daki kardeşlerinin gözyaşlarıyla kucak açmalarına duyulan şükran duyguları vardır. Aralarında binlerce kilometre olan kardeş halkların “Dilde birlik, fikirde birlik, işde birlik” vecizesi çerçevesinde sergiledikleri kardeş dayanışması tablosu vardır.

​​​​​​​

Bu dayanışmanın temelinde, Kurtuluş Savaşı verdiğimiz yıllarda, bizleri yüreklendirmek amacıyla, binlerce kilometre ötelerden “Uzaktaki Kardeşime” diye seslenen Mağcan Cumabayev atamızın yürek sesi vardır.

Ve bu dayanışmanın temelinde, bir uçak krizi nedeniyle kopma noktasına gelen Türkiye Rusya ilişkilerini normalleştirebilmek amacıyla gece yarıları Ankara-Taşkent arasında hava köprüsü kuran, Astana Süreci başlatarak bölge ülkelerinin işbirliği yapmalarını sağlayan, Türkiye’nin Fırat Kalkanı, Zeytin Dal ve Barış Pınarı operasyonları yapabilmesinin S-400 hava savunma sistemi alabilmesinin önünü açan Nursultan Nazarbayev’in unutulmaz ve unutulmaması gereken arabuluculuk girişimleri vardır. 

Türk-Kazak kardeşliği, 1991’de de örnek bir davranış sergilemiş ve Kazakistan bağımsızlığını ilan etmesinden iki saat sonra Türkiye tarafından tanınmıştı.

​​​​​​​

“TÜRK DÜNYASI’NIN AKSAKALI”NDAN ALTIN ÖĞÜTLER

Biz bugünkü yazımızda Kazakistan’ı 30 yıl gibi kısa bir zaman diliminde bir dünya markası yapabilmiş olan Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı, “Türk Dünyası’nın Aksakalı”, küresel aktör Nursultan Nazarbayev’in engin deneyimlerinden imbiklediği ve gelecek kuşaklara armağan ettiği hazine değerindeki öğütlerini satırbaşlarıyla hatırlatacağız..

İşte “Türk Dünyası’nın aksakalı”, Elbası Nursultan Abişoğlu önderimizden yolumuzu aydınlatacak öğütler:

  1. VATANIM DİREĞİMDİR

Kendi ailesine faydalı birey olmak ve kendi vatanının kaderine karşı sorumluluk duymak, ülkemizdeki her siyasetçinin, her Kazakistan vatandaşının borcudur, ar ve namusudur.

  1. ÜLKE, İNSAN VE TOPRAK

Topraktan daha değerli bir zenginlik yoktur. Toprak varsa vatan vardır. Ülke varsa insan vardır.

  1. BAĞIMSIZLIĞIN İLK BEŞİĞİ

Evliya mekanı, bereket dolu ruhani kent, mübarek toprak:Almatı!Yükseklere tırmanma, dünyayı gezme, geç kalmadan ilerleme, bize verdiğin terbiye, sunduğun örnek ve bıraktığın tarihi emenettir!

  1. SİYASET SALTANATI

Ülkemi gelişmiş ülkelerin safına katarak, onların sayesinde yükselmekten bşka bir hedefim yok.

  1. ANA DİLİMİZİN DİREĞİ

Kazak halkı var oldukça Kazak dili yaşar. Büyür. Gelişir. Milletimizin yüce dili ebedidir.

  1. DİN VE GELENEK

Din, maneviyatsızlık ile doyumsuzluğun önüne önüne dikilen en sağlam kalelerden biridir.

  1. UZAKLARDAN GELSE SOYDAŞLAR

Biz, zor zamanlarda darı gibi dağılan kardeşlerimizi atayurda toplayan dünyadaki üç ülkeden biriyiz.

  1. SANATIN SINIRI GENİŞTİR

Eğer bizler devlet olarak var olmak ve ülkemizi uzun soluklu bir geleceğe taşımak istiyorsak, o zaman halkın maneviyatının başlangıcını ve temelini anlamamız şarttır.

  1. GÜÇLENEREK GELEN GENÇ NESİL

Ülke olarak, ecdadımızın vatan ve millet sevgisini benimseyen, bağımasız devlete yüksünmeden hizmet edecek, engin düşünce dünyası olan, girişimci, yürekli, yetenekli ve sağlıklı vatandaşlara ihtiyacımız var.

  1. ŞANI BÜYÜK BAŞKENT

Astana (Nur-Sultan), halkımızın yüzyıllar boyu beklediği Kazakistan gerçeği… Bağımsızlığın tarihi sembolü ve güçlü direğine dönüştü.

  1. AİLE, VATANIN DİREĞİDİR

Ailede insanın sahip olduğu özellikler, gelişerek olgunlaşır. Vatan sevgisi, insanın yakınlarına, akrabalarına duyduğu sevgiyle başlar.

  1. YAŞLILAR HAZİNEMİZDİR.

Yaşlılar, halkımızın uzağı görmelerini sağlayan ışığı, toplumumuzun değerli hazinesidir.

  1. MURADI BİR OLANIN KEVVETİ BİRDİR

Biz, uzun bir sefere niyetlenip gemimizi tevekkül denizine indiren bir milletiz. Hayali bir ümidi değil, kahramanlığı ve halkın arzusunu bağımsızlık direğine bayrak gibi bağlayan bir milletiz.

NE MUTLU BİZE

Ne mutlu bir aileyiz ki, Nursultan Nazarbayev gibi dünya çapında saygınlık kazanmış, gelecek kuşaklara yol feneri olacak altın öğütle verebilen bir aksakalımız var.