25 Mart’ta Irak ordusunun başlattığı, ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin de destek verdiği Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarma yani “Fetih Operasyonu” gizemli bir şekilde durdu.

Musul’un geleceğine ilişkin yazılarımızda, IŞİD/DEAŞ’ın tek kurşun atmadan ele geçirdiği Musul’da bir emanetçi olduğunu, zamanı geldiğinde, yani ABD’nin uygun gördüğü bir tarihte, kenti Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bırakacağını belirtmiştik. Bu görüşlerimizi korumaktayız.

Musul ve Halep, BOP’un en önemli hedeflerinden olan ABD-İsrail Koridoru’nun iki odak noktasıdır. Bu iki tarihi kent kontrol altına alınmadan “Kürt Koridoru”nun, yani ABD-İsrail Koridoru”nun Akdeniz’e ulaştırılması mümkün değildir.

Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarma operasyonu (Fetih Operasyonu) durdurulmuş değildir. Cenevre’deki gelişmeler nedeniyle Halep’in “kurtarılması” öncelik kazandığından, Azez- Cerablus hattı hareketlilik kazanmıştır. Türkiye’nin “kırmızı çizgim” dediği Azez-Cerablus hattının (Mare Hattı) tamamlanmasından sonra, Musul’un “kurtarılması” operasyonu kaldığı yerden devam edecektir.

Azez-Cerablus hattını birleştirme operasyonlarının Türkiye’ye çok olumsuz yansımaları olacaktır.

25 Mart’ta Irak ordusunun başlattığı, ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin de destek verdiği Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarma yani “Fetih Operasyonu” gizemli bir şeklide durdu. Konuyla ilgili tek gelişme, Irak sınırları içindeki Başika kampımızdaki bir askerimizin UŞİD/DEAŞ tarafından şehit edilmesi oldu. “Fetih Operasyonu” gizemini koruyor.

Bugüne kadar, Musul’un geleceğine ilişkin yazılarımızda, ABD’nin IŞİD/DEAŞ’ı, Ortadoğu coğrafyasında gerçekleştirdiği insanlık vicdanıyla pek bağdaşmayan operasyonlarda taşeron olarak bir örgüt, bir koçbaşı olarak kullandığını savunmuştuk. IŞİD/DEAŞ’ın tek kurşun atmadan ele geçirdiği Musul’da bir emanetçi olduğunu, zamanı geldiğinde, yani ABD’nin uygun gördüğü bir tarihte Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bırakacağını belirtmiştik. Bu görüşlerimizi korumaktayız.

25 Mart’ta Irak ordusunun başlattığı, Haşdi Vatani (Sünni güçler) ile ABD ve koalisyon ortaklarının destek verdikleri “Fetih Operasyonu” neden durduruldu? Operasyonun devam etmesi için ne bekleniyor? ABD, Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarıp Bağdat yönetimine teslim etmek için mi çalışıyor, yoksa çok başka bir amacı mı var?

Biz bugüne kadar, Musul’un geleceğine ilişkin yazılarımızda hep, ABD’nin Musul’u Bağdat yönetiminden koparıp Irak Kürt Bölgesi Yönetimine bağlamak istediğini savunmuştuk. Hatırlanacağı gibi, IŞİD/DEAŞ’ın Musul’u “fethi” sırasında Barzani, kargaşadan yararlanarak, Kerkük’ü kendi bölgesine bağlayıvermişti. ABD’nin planına göre Musul da, bir süre IŞİD/DEAŞ’ın emanetinde kaldıktan sonra, yapılacak bir operasyonla “kurtarılacak” ve Barzani bölgesine bölgesine bağlanacaktı. Bu operasyon tamamlanır tamamlanmaz Barzani de bağımsızlığını ilan edecekti. Böylece dünyanın en zengin petrol kaynakları olan Kerkük ve Musul, Barzani yönetimi üzerinden küresel sistemin kontrolüne geçmiş olacaktı.

25 Mart’ta Fetih Operasyonu” başladı, ama Musul henüz kurtarılamadı. IŞİD/DEAŞ’ın Irak ordusunu ve ABD önderliğindeki koalisyon güçlerini geri püskürtmesi mümkün olmadığına göre, Musul’da neler oluyor? Irak ordusu ve ABD neden durmak zorunda kaldı?

Mahmur Cephesi Peşmerge Komutanı Zıryar Vesani’nin açıklamasına göre, operasyon “hava muhalefeti” nedeniyle durdurulmuş! Bu, hiç de inandırıcı bir gerekçe değil..

2014 Haziran’ından bu yana IŞİD/DEAŞ’ın elinde olan Musul’u kurtarma çabası içinde olan Bağdat yönetimi, ısrarla, Musul yakınlarında bulunan Başika (Gedu) üssündeki askerlerimizi geri çekmemizi istiyor. ABD de, Bağdat yönetiminin bu konudaki duyarlılığına saygı göstermemiz gerektiğini söylüyor.

Başure’deki (Irak’ın kuzeyi Başure Kürdistanı olarak anılıyor) askeri varlığımızdan rahatsız olan Irak Başbakanı İbadi, Türkiye’nin Musul’un IŞİD’DEAŞ’tan kurtarma operasyonuna katkı sağlayamayacağını, Ankara’nın çok başka hesaplar peşinde olduğunu savunuyor. Irak Başbakanı İbadi’ye göre Ankara, Saddam sonrasında oluşan Irak siyasi yapılanmasından memnun olmayan gruplarla işbirliği yaparak, ülkede bir nüfuz alanı oluşturmak istemektedir. Başika’daki askeri üssümüz de bu planla bağlantılıymış.

Bilindiği gibi, Saddam sonrasında Irak’ta, silahlar gölgesinde yapılan “özgür seçimler” ve yasal düzenlemeler sonrasında, Şiilerin egemen olduğu, Kürtlere özel haklar tanıyan bir yönetim şekli oluşturulmuştu. Baas Partisi ile Saddam’ın asker ve sivil bürokrasisinin ağırlıklı olduğu Sünniler bu yeni yönetim kurgulamasından memnun değiller. IŞİD/DEAŞ’ın kurgulanmasına, genişlemesine, Musul’u ve Yumurtalık-Kerkük hattını ele geçirmesine destek vermeleri de bu memnuniyetsizlikle bağlantılı.. IŞİD/DEAŞ’ın Irak ve Suriye’deki “başarılarında” Baas bürokrasisinin ve askeri kadrolarının yardımları önemli rol oynamıştı. Perde gerisindeki asıl aktörün, bizdeki “paralel yapı” benzeri Kesnizani Tarikatı olduğunu da, yeri gelmişken not edelim.

Başbakan İbadi Hükümeti bu gelişmelerden son derece rahatsız. Iraklı Sünnilerin lider isimlerinden eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin “Terör örgütleriyle işbirliği yapmak” suçlamasıyla idama mahkum edilmesi de, IŞİD/DEAŞ’ın Musul’u tek kurşun atmadan ele geçirmesiyle bağlantılı karanlık sayfalardan biridir.

IRAK BAŞBAKANI İBADİ TÜRKİYE’Yİ NEYLE SUÇLUYOR?

Türkiye’nin Başika kampındaki askerlerini derhal geri çekmesini isteyen Başbakan İbadi, Haşimi’ye destek veren Türkiye’nin bu davranışını IŞİD/DEAŞ’a verilmiş bir destek olarak değerlendiriyor. İbadi bununla da yetinmiyor, Türkiye’yi IŞİD/DEAŞ’ın yağmaladığı Musul petrollerini pazarlamakla da suçluyor. Fakat aynı İbadi, yağmaladığı petrolü sudan ucuz pazarlayan, petrol fiyatlarının 30 dolarlar düzeyine gerilemesine neden olan IŞİD/DEAŞ’ın bu operasyonlarına sessiz kalarak destek veren ABD’yi tek kelimeyle olsun eleştirmiyor.

Sormak gerekir, “Sayın İbadi, ülkeni hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle işgal eden, milyonlarca insanının hayatını kaybetmesine neden olan ABD’nin, Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan geri alıp size armağan edeceğini mi sanıyorsunuz; böyle bir beklentiniz mi var?” ABD’nin Ortadoğu’ya demokrasi getirmek için değil, bölgenin enerji kaynaklarını “kontrol altına almak için” geldiğini görmenin zamanı gelmedi mi?

İBADİ VE ABD NE YAPMAK İSTİYORLAR?

25 Mart’ta büyük bir heyecanla başlatılan operasyon neden durduruldu?

Irak’ta, Musul’u kurtarma operasyonu bahanesiyle kimler ne yapmak istiyor?

İbadi’nin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nden ve bu projenin can damarı olan “Kürt Koridoru”ndan habersiz olduğu düşünülemez.

ABD, Türkiye’nin kuzey Irak’taki varlığından rahatsız. Fakat bu rahatsızlığı şimdilik yüksek sesle dile getirmiyor. Çünkü, Türkiye’nin Beşara’daki varlığını, İran’ın Irak içindeki giderek yükselen etkisini nötralize edebileceğine inanıyor. Fakat, Türk askerinin Başika’dan derhal çekilmesini isteyen İbadi’nin çağrısına saygı göstermemizi de ısrarla vurguluyor. ABD’nin kaygısı, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Barzani ile 50 yıllık bir petrol anlaşması imzalayan Türkiye’nin, Musul’un kurtarılması sonrasında kilit ülke konumuna yükselme olasılığı.

ABD’nin bir diğer kaygısı da, Musul’un Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlanması ve Barzani’nin bağımsızlık ilan etmesi sonrasında Musul’un statüsüne ilişkin olarak meydana gelecek hukuksal sorunlar. Bilindiği gibi Türkiye, 1926’da Musul’dan, Irak’ın bağımsız olması koşuluyla vazgeçmişti. Türkiye konuyu gündeme getirebilir ve hukuksal bir tartışma başlatabilir. “Ooo, köprünün altından çok sular aktı” diyen uluslararası hukukun inceliklerinden habersiz uzmanlarımız çıkabilir. Fakat, Musul’un Irak’tan koparılarak Başure Kürdistan’a (Irak’ın kuzey bölgesi böyle anılıyor) bağlanması konusu, çok yönlü incelenmesi gereken çok özel bir konudur. Yeri gelmişken tarihi bir gerçeği yeniden hatırlatalım. Biz Musul’u Lozan’da değil, uluslararası hukuku bilen uzmanımız olmamasından dolayı, bir yıl önce (1924) İstanbul’da toplanan Haliç Konferansı’nda kaybetmiştik. Ayrıntılarını, 31.12.2015 tarihli “Musul’u Nasıl Kaybettik?” başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.

Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarmak amacıyla büyük bir heyecanla başlatılan “Fetih Operasyonu”nun neden durdurulduğunu sorgularken, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri izlemek gerekir. ABD’nin Musul’u “kurtarıp” Barzani ülkesine bağlamadan önce, “Kürt Koridoru” olarak dillendirilen ABD-İsrail Koridoru’nu Akdeniz’e bağlaması gerekiyor. Koridorun Suriye parseline ilişkin sorunlar hala çözülebilmiş değil. Şimdi dikkatler yeniden Suriye kantonlarına odaklandı. BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e bağlanması için 90 kilometrelik Cerablus-Azez hattının (Mare Hattı) tamamlanması gerekiyor. Türkiye’nin “kırmızı çizgim” dediği bu bölge de IŞİD/DEAŞ’ın kontrolünde. ABD’nin IŞİD’DEAŞ eliyle kontrol altına aldığı bölgelerde yaşananları bu kez de Azez-Cerablus hattında izleyeceğiz. IŞİD/DEAŞ’dan “kurtarılacak” bölge PYD’nin kontrolüne geçecek. Anadolu Ajansı’nın ve Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin haberlerine göre, Suriye’nin kuzey sınırında IŞİD/DEAŞ’ın emanetinde olan Azez-Cerablus hattı, PYD ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’nin Menbic’ten başlayarak gerçekleştirecekleri bir askeri operasyonla geri alınacak. PYD Halep’in Azez ilçesindeki muhalifleri yoğun top ateşine tutarken, ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri de Fırat üzerindeki Tişrin Barajı ile çevresini, Halep’in Ebu Kalkal beldesini ve Cerablus-Menbic hattındaki IŞİD/DEAŞ yerleşim yerlerini bombalıyor.

Azez-Cerablus hattı tamamlandığında, Türkiye’nin “kırmızı çizgim” itirazının da geçerliliği kalmayacaktır. Ve Türkiye güneyden, 1200 kilometrelik sınırı boyunca kuşatılmış olacaktır. Türkiye’nin “kırmızı çizgi” ilan ettiği Azez-Cerablus hattının birleştirilmesine olası itirazlarını önlemek amacıyla, yakın tarihimizde yaşadıklarımızı yeniden yaşayabiliriz; Şeyh Sait isyanları daha da artabilir.

Azez-Cerablus hattının tamamlanmasına ilişkin operasyonlarda PYD’nin Fırat’ın doğusundaki Sırrin’deki IŞİD/DEAŞ depolarından tanklara karşı kullanılan füzeleri ele geçirmiş olduğuna ilişkin haber çok önemli bir ayrıntıdır. Bu füzelerin sınırın Türkiye tarafına taşınması, dikkate alınması gereken bir olasılıktır.

Musul ve Halep, BOP’un en önemli hedeflerinden olan ABD-İsrail Koridoru’nun iki odak noktasıdır. Bu iki tarihi kent kontrol altına alınmadan “Kürt Koridoru”nun, yani ABD-İsrail Koridoru”nun Akdeniz’e ulaştırılması mümkün değildir. Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan kurtarma operasyonu (Fetih Operasyonu) durdurulmuş değildir. Cenevre’deki gelişmeler nedeniyle Halep’in “kurtarılması” öncelik kazandığından, Azez- cerablus hattı hareketlilik kazanmıştır. Türkiye’nin “kırmızı çizgim” dediği Azez-Cerablus hattının (Mare Hattı) tamamlanmasından sonra, Musul’un “kurtarılması” operasyonu kaldığı yerden devam edecektir.

Azez-Cerablus hattını birleştirme operasyonlarının Türkiye’ye çok olumsuz yansımaları olacaktır.

Musul Dosyası” yazı dizimizde dile getirdiğimiz Musul’un geleceğine ilişkin öngörülerimiz adım adım hayata geçirilmektedir. Ülkemizin güneydoğusunda yakın tarihimizde yaşadığımız acıların tekrarını, Şeyh Sait isyanlarının yankılanmalarını yaşamaktayız.

Dış ilişkilerde dostlukların sınırını çıkarlar belirler” gerçeği bir kez daha haklı çıkmaktadır.