Plana göre, ABD önderliğinde gerçekleştirilecek Musul operasyonu ile IŞİD/DEAŞ’tan geri alınacak “emanet”, yani Musul, Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne bağlanacak. Irak merkezi yönetiminin olası itirazlarını geçersiz kılmak için de, Barzani  en kısa zamanda bağımsızlık referandumuna gidecek ve bağımsızlığını ilan edecektir. Hatırlanacağı gibi, Irak’ın en büyük petrol bölgelerinden biri olan Kerkük de, IŞİD’DEAŞ’ın Musul’u tek kurşun atmadan teslim alması sırasında doğan kaostan yararlanan Barzani tarafından ele geçirilmişti. Kuzey Irak yönetiminin bağımsız bir devlet olarak tanınmasıyla da, Irak petrol rezervlerinin tümü, Barzanistan üzerinden “kontrol altına” alınmış olacaktır. 

Hades’in Kraliçesi’nin uzmanlık alanına girmek gibi bir niyetimiz yok, 2016 yılı konusundaki öngörülerini ilgiyle ve heyecanla okuyacağız.  Biz, Irak’ın petrol rezervlerini “kontrol altına almayı” hedefleyen Musul merkezli olarak kurgulanmış “büyük oyun”undan söz etmek istiyoruz. Mayıs ayından bu yana ertelenmekte olan “altın vuruş” niteliğindeki Musul operasyonuyla Irak petrollerinin mülkiyeti Kuzey Irak Kürt yönetimine geçecek ve bu el değiştirmenin Türkiye’ye çok yönlü yansımaları olacaktır.  

Peki, IŞİD/DEAŞ eliyle, tek kurşun atılmadan Irak merkezi yönetiminden koparılan, ülkenin ikinci en büyük kenti Musul’da neler olacak? 

Hades’in Kraliçesi ne der bilemeyiz, ama bu sorunun arkasında bazı ürkütücü gerçekler var. Bölgesel ve küresel barışı tehlikeye atabilecek bir dizi paylaşım kavgası yaşanma olasılığı oldukça yüksek. Çünkü, geçtiğimiz Mayıs ayından bu yana ertelenen Musul’u IŞİD’DEAŞ’tan geri alma operasyonu heran gerçekleşebilir. Barzani’nin bağımsızlık referandumu hazırlıkları bunun en önemli işaretidir. 

Plana göre, ABD önderliğinde gerçekleştirilecek Musul operasyonu ile IŞİD/DEAŞ’tan geri alınacak “emanet”, yani Musul, Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne bağlanacak. Irak merkezi yönetiminin olası itirazlarını geçersiz kılmak için de, Barzani  en kısa zamanda bağımsızlık referandumuna gidecek ve bağımsızlığını ilan edecektir. Hatırlanacağı gibi, Irak’ın en büyük petrol bölgelerinden biri olan Kerkük de, IŞİD’DEAŞ’ın Musul’u tek kurşun atmadan teslim alması sırasında doğan kaostan yararlanan Barzani tarafından ele geçirilmişti. Kuzey Irak yönetiminin bağımsız bir devlet olarak tanınmasıyla da, Irak petrol rezervlerinin tümü, Barzanistan üzerinden “kontrol altına” alınmış olacaktır. 

YA III. DÜNYA SAVAŞI YA DA YENİ YALTA KONFERANSI 

Atlantik ötesi haramilerinin planı böyle. 

Peki, gerçekleşme olasılığı var mı? 

Hem var, hem yok. Sonucu, bölgesel ve küresel güçlerin Ortadoğu petrollerini ve Osmanlı mirasını paylaşma konusundaki pazarlıklar belirleyecek. 

Irak’ın petrol rezervlerinin Musul üzerinden “kontrol altına” alınmasıyla,  Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) en önemli hedeflerinden biri hayata geçirilmiş olacak. İş burada bitmiyor;  Barzanistan üzerinden “kontrol altına” alınacak bu servetin Akdeniz’e akıtılarak dünya pazarlarına ulaştırılması zorunluluğu var. 2011’den bu yana Suriye’de, ABD ile Esad’a destek veren Rusya/İran cephesi arasında sürmekte olan “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e bağlanmasını engelleme  kavgası,  ya bütün dünya ülkelerini içine çekecek III. Dünya Savaşı’nın kapısını aralayacak ya da yeni bir Yalta Konferansı’yla Ortadoğu yeniden parsellenecek..

Özetle, önümüzdeki günler, bölge ülkeleri için mutluluk müjdelemiyor..

Küresel liderliğini ve doların saygınlığını Ortadoğu enerji kaynaklarını kontrol altına alarak sürdürme kararlılığında olan ABD’nin hedefi bellidir; Ortadoğu enerji kaynaklarını kontrol altına almak, İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu oluşturmak, İsrail’i Ortadoğu’nun en güvenli enerji terminali yapmak, Akdeniz’i bir Batı Gölü”ne dönüştürmek, Doğu Akdeniz doğalgazını Avrupa’ya pompalayarak AB ülkelerini Rus gazına bağımlı olmaktan kurtarmak ve Türkiye ile Rusya’yı enerji dağıtımı konusunda safdışı bırakmak.. Bu karşılık Rusya da, Suriye’deki üslerini ve askeri kazanımlarını korumak, kendisini enerji dağıtımı konusunda saf dışı bırakmayı hedefleyen “Kürt Koridoru”nu ve ABD’nin bölgeyle ilgili planlarını engellemek çabasındadır..

 Türkiye- Rusya arasında giderek derinleşmekte olan uçak krizini de, Türkiye ile İsrail arasındaki yumuşamayı da bu “Büyük Oyun”un ayrıntıları olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü, Rus doğalgazını Anadolu üzerinden Avrupa’ya ulaştıracak olan Türk Akımı projesi, uçak krizi sonrasında artık tarih olmuştur. Doğu Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtaracak İsrail doğalgazı, bir dizi anlaşmayla yumuşatılacak olan Türkiye üzerinden Doğu Avrupa ülkelerine ulaştırılacaktır. İsrail doğalgazı da, yazılarımızda hep söz ettiğimiz gibi, Kıbrıs’ın güneyindeki 12 Afrodit Parseli’nden çıkarılacak ya da çıkarılmakta olan doğalgazdır. Bu arada, deniz altıdan döşediğimiz 120 km boruyla KKTC’ye ulaştırdığımız suyun, ikinci etapta, aynı teknolojiyle İsrail’e uzatılabileceği de konuşulmaktadır.

IŞİD/DEAŞ MUSLU’U TEK KURŞUN ATMADAN NASIL TESLİM ALMIŞTI?

Bilindiği gibi Musul, Nuri el Maliki’nin başbakanlığı döneminde, bir grup IŞİD/DEAŞ militanı tarafından tek kurşun atılmadan teslim alınmış, Musul Merkez bankası yağmalanmıştı. Irak ordusunun koruduğu iki milyonluk Musul’un bir grup IŞİD/DEAŞ militanı tarafından nasıl ele geçirildiği uzun süre tartışma konusu olmuştu. “Koca bir ülke nasıl tek kurşun atmadan ABD’ye  teslim olduysa, aynı şekilde, Musul da IŞİD’DEAŞ’e teslim olmuştur” dediğimizde, Irak’ın “Paralel Yapısı” Kesnizani Tarikatı’ndan haberdar olmayanlar, bu saptamamızı pek inandırıcı bulmamıştı. 

Şimdi anlaşılıyor ki Nuri el Maliki, İran ve Rusya’nın desteğine güvenerek, Musul ve Kerkük petrollerinin merkezi yönetime ait olduğu konusunda ısrar ettikçe, Irak’ın petrol varlığını bir plan çerçevesinde kontrol altına almak üzere okyanus ötesinden gelerek ülkeyi işgal eden ABD’nin tekerine çomak sokmuş oluyordu. 

Maliki’nin Musul konusunda Barzani ile sürtüşmesi, IŞİD/DEAŞ’ın Musul’u işgal etmesine ve Musul merkez bankası’nı yağmalamasına neden oldu. Bu kargaşadan yararlanan Barzani de, Kerkük’ü işgal ederek, burasının Kürt toprağı olduğunu, yakında bağımsızlık kararını açıklayacaklarını duyurdu. Bu gelişmeler Maliki’nin koltuğunu kaybetmesine, yerine aynı partiden, adı bugüne kadar pek duyulmamış, ABD sempatizanı Haydar el-İbadi’nin başbakan olmasına yol açtı. 

Musul’un IŞİD/DEAŞ’a geçmesi ve Barzani’nin bu kargaşadan yararlanarak Kerkük’ü almasıyla, dünya rezervlerinin önemli bir bölümünü oluşturan Irak petrollerini yağmalamak üzere okyanus ötesinden gelerek Irak’ı işgal edenler, hedefledikleri yolda çok önemli bir adım atmış oldular: Musul ve Kerkük petrolleri artık merkezi yönetimin değil, Barzani’nin (dolayısıyla ABD’nin) denetimindeydi. 

BARZANİ BAĞIMSIZLIK İLAN ETTİĞİNDE, İLK TANIYAN HANGİ ÜLKE  OLACAK?

Barzani Kerkük’ü alarak, “Bağımsızlığımızı ilan etmemiz yakındır” dediğinde, İsrail, Kuzey Irak Kürt devletini ilk tanıyacak ülkenin kendileri olacağını duyurmuştu. Türkiye’nin, Barzani ile yaptığı elli yıllık petrol anlaşmasıyla aldığı petrolün ilk müşterisi de İsrail olmuştu. 

Irak Başbakanı İbadi, “Türk askeri Musul’dan çekilmezse BM Güvenlik Konseyi’ne gideriz” derken Obama’nın “Türkiye Irak’ın hassasiyetlerine saygı göstermeli, askerlerini çekmeli” demesinin nedeni, şimdi daha net anlaşılmıyor mu?. 

YENİ YIL FALI: TÜRKİYE, ORTADOĞU’DAKİ YAĞMAYI VE KATLİAMI DURDURABİLECEK MİDİR?

Her yeni yıl arefesinde, “yeni yıl falı” bakmak adettendir. 2016’da Ortadoğu’da yaşanacak gelişmeler Musul-Halep-Lazkiye hattını izleyecektir. Bu hatta yaşanacak çatışmaların kıvılcımları kaçınılmaz olarak Türkiye’ye de sıçrayacak ve de sıçratılmak istenecektir. 

Yakın bir gelecekte Musul, ABD ve Batılı koalisyon tarafından düzenlenecek bir operasyonla IŞİD/DEAŞ’ın elinden “kurtarılacak” ve “emanet” geri alınacaktır. Bölgeyi çokiyi tanımış olmasından dolayı, büyük bir olasılıkla, bu operasyona Türk Silahlı Kuvvetleri de davet edilecektir. 

ABD yanlısı İbadi, Musul’un Barzani yönetimi sınırları içinde kalmasına itiraz etse de sözünü dinletebilme şansı yüksek değildir, çünkü Irak güvenlik güçleri Musul’u IŞİD/DEAŞ’tan henüz geri alamamıştır. Musul’un Barzanistan’a katılmasının hemen ardından, Mesut Barzani’nin bağımsızlık kararı gündeme gelecek ve ülkemizin güneyinde nur topu gibi yeni bir komşumuz daha olacaktır. 

Rus uçağının düşürülmesi sonrasında iki ülke arasında oluşan krizin giderek yoğunlaşması sonucunda Türkiye, Batı kampıyla olan ilişkilerine ağırlık vermeye başladı. Mavi Marmara krizi sonrasında İsrail’le dondurulan ilişkilerde hızlı bir düzelme gözleniyor. Bu karşın Türkiye’nin Rusya, İran ve Irak’la olan ilişkileri giderek gerilmekte ki, bu, hayra yorulacak bir gelişme değildir. 

Türkiye’nin, rasyonel bir diplomasi izlerken, Ortadoğu coğrafyasında tarihi ve kültürel bağlarının kazandırdığı stratejik derinliğini koruması gerektiğini de asla unutmaması gerekir. Asla unutmamız gereken bir başka gerçek daha var: bugün Ortadoğu coğrafyasında, Osmanlı İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden silinmesine neden olan Balkan faciasının bir devamı olarak, Türkmenlere, Türk varlığına yönelik bilinçli, organize bir soykırım yaşanmaktadır. Dış politikamızı bu gerçeklere bağlı olarak kurgulamamız gerekir.

YARIN: “MUM GİBİ YANAN KERKÜK”