MÜLTECİLER VE VATANDAŞLIK

VATANDAŞLIK KOLAY KAZANILANACAK BİR HAK DEĞİLDİR

MÜLTECİLER VE SOSYOLOJİ

MÜLTECİ KONUSUNDA BİLİM NE DİYOR?

MİLYONLARCA YENİ VATANDAŞ ÜLKEMİZİN İKLİMİNİ DEĞİŞTİRİR

MÜLTECİ SORUNUNUN GETİRDİKLERİ


Mülteciler konusu, mültecilerin vatandaş yapılması duygularla hareket edilerek çözülecek bir konu değildir; çeşitli dallarda ayrıntılı bilimsel çalışmalar gerektiren çok önemli bir konudur.

Mülteci sorunun küresel çapta ürettiği sorunların çeşitliliği, “Mülteci sorunu yeni nesil bir savaş aracı mı?” sorusunu akla getiriyor.

Günlerdir mülteciler konusunu, daha doğrusu mültecilerin vatandaş yapılmaları konusunu tartışıyoruz.

Herkes o günkü ruhsal durumuna göre konuya bir başka açıdan bakarak bir şey söylemeye çalışıyor.

Mülteciler konusu, mültecilerin vatandaş yapılması duygularla hareket edilerek çözülecek bir konu değildir; çeşitli dallarda ayrıntılı bilimsel çalışmalar gerektiren çok önemli bir konudur.

Mülteci sorunun küresel çapta ürettiği sorunların çeşitliliği, “Mülteci sorunu yeni nesil bir savaş aracı mı?” sorusunu akla getiriyor.

MÜLTECİ SORUNU MU, YENİ NESİL BİR SAVAŞ ARGÜMANI MI?

Sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli mülteciler konusunu ele aldığımızda, öncelikle görmemiz, bilmemiz gereken şey, böylesine devasa boyutta bir sorunun, Türkiye’ye karşı bir yeni nesil savaş silahı olarak kullanılıp kullanılmadığı konusudur. Çözümü her geçen gün zorlaşan problem mülteci sorunu mudur, yeni nesil bir savaş argümanı mıdır? AB yasalarından kaynaklanan serbest dolaşım hakkından yararlanarak İngiltere’ye akan 680 bin Polonyalı işçinin yarattığı ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeniyle İngilizlerin Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde oy kullanmaları bize bir uyarı mesajı olmalıdır. İngiltere’yi AB’den koparan sorun, Türkiye’nin başını ağrıtacak çok önemli sorunlar üretebilir.

Deutsche Bank Başekonomisti David Folkerts-Landau, referandum öncesinde "Brexit" riskine dikkati çekerek, "İngiltere'nin birlik içerisinde yer almamasının sonuçları Avrupa için yıkıcı olur. İngiltere'nin üyesi olmadığı bir birlik, ikinci sınıf kategoriye düşer. İngiltere içerisinde olmadan AB küresel kapitalizmin merkezi olduğu iddiasını öne süremez" diye konuşmasına rağmen, İngilizler AB’den ayrılma yönünde oy kullanmışlardı. İngiltere’de toplam üç milyon göçmen var. Bunlar sınırdan savaştan kaçarak panik havasında geçmiş değiller; seçilerek içeri alınmışlar..

Bilim adamlarımızın, biran önce alan çalışmaları yaparak, milyonlarca mültecinin yalnızca vatandaş yapılmaları konusunu değil, milyonlarca mültecinin ülkemizde uzun süre misafir edilmesinin getireceği sosyal ve ekonomik sorunları anlatan raporlar hazırlamaları, karar vericilere yardımcı olmaları gerekir.

Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana, sığınmacı akınına paralel olarak artan terör olayları nedeniyle bu konuda sağlıklı bilimsel araştırmalar yapılabildiğini sanmıyoruz.

Ülkemize sığınanlar arasında servetini getirenler de var; çok değerli bilim adamları da var, ama mülteci sorunu dediğimizde, güneydoğu illerimizin demografik iklimini değiştirebilecek bir gerçek var. Soruna yalnız Suriyeli sığınmacıların vatandaş yapılması penceresinden değil, değişik kültüre sahip olan milyonlarca kişinin uzun süre ülkemizde kalmasının oluşturacağı ekonomik ve sosyal sorunlar penceresinden bakmamız gerekir.

GÜNEY SINIRIMIZIN İKİ YANINDA DA DEMOGRAFİK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLUŞTURULUYOR

Ortadoğu’nun siyasi haritasını Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeniden çizmek üzere yola çıkanların I.Körfez Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirdikleri operasyonlar sonucunda, ülkemizin 1200 kilometrelik güney sınırının heriki tarafında da demografik iklim değişiklikleri yaşanmakta, yeni kuşaklar oluşmaktadır.

Küresel sistemin Irak’ın kuzeyinden başlattıkları “Kürt Koridoru” görünümlü ABD/İsrail Koridoru’nun Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e uzatılması operasyonları nedeniyle, bütün Ortadoğu coğrafyası bölgesel ve küresel güçlerin çatıştığı bir savaş alanına dönüştü. Estirilen “Arap Baharı” rüzgarlarıyla ülkeler kaosa, iç savaşa sürüklenerek parçalandılar. Irak üç parça, Libya iki parça, Suriye’nin kaç parçaya bölüneceği henüz netleşmedi, ama bütünlüğünü koruması mümkün değil.

Ortadoğu’nun bu paramparça olmuş bu görüntüsü, bölgesel barışın da, küresel barışın da tehdit altında olduğunun göstergesidir. Ortadoğu’da bölgesel ve küresel güçler arasında giderek tırmanmakta olan bir savaş yaşanmaktadır, ama bu savaşın nerelere uzanacağı konusunda tahmin yürütmek güçtür. O nedenle, mülteci konusuna yalnızca mülteci sorunu olarak bakamayız..

Ortadoğu’nun siyasi haritasının belli amaçlar doğrultusunda yeniden şekillendirildiği bir süreçte, 1200 kilometrelik güney sınırımızın heriki tarafında oluşmakta olan yeni demografik iklim kuşakları oluşmaktadır. Bu iklim kuşakları, ilerde, Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü tehdit eden sorunlar üretebilir.

Güney illerimizdeki yerleşim birimlerinin pek çoğunda sığınmacı nüfusu yerleşik insan sayısını geçmiştir. Bu harita can sıkıcı bir haritadır. Sığınmacılara kendi dillerinde eğitim verilmesinin dayatıldığı da dikkate alındığında, harita daha karanlık bir tabloya dönüşmektedir.

MÜLTECİ SORUNUN YÜKÜNÜ PAYLAŞMAK ZORUNDALAR

Mülteci sorununu, ülkelerini iç savaşa sürükleyip parçalayan ve zenginliklerini yağmalayan çağdaş haramilerle paylaşmak zorundayız. Milyonlarca masum insanın, ülkelerinin petrolünü, doğalgazını yağmalayanlar tarafından katledildiği, göçe zorlandığı, Akdeniz’in azgın dalgalarında boğulduğu insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini yaşamaktayız.

Bu yağmalama süreci, kaçınılma olarak, bir dizi ekonomik, sosyal ve siyasi sorun üretecektir. Bu sorunları Türkiye tek başına yüklenmek zorunda değildir. Milyonlarca mültecinin oluşturacağı sorunlar, Şansölye Merkel’in lutfedeceği eurolarla çözülecek bir sorun da değildir. İngiltere’nin AB’den ayrılmasına neden olan mülteci sorununun Türkiye açısından ne gibi sorunlar üretebileceği, çok yönlü bilimsel çalışmalarla araştırılmalıdır.