11 Ocak günü Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın, ateşkes anlaşmasının devamını konuşmak üzere Rusya Devlet Başkanı Putin’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede neler konuşacakları merak ediliyordu.

Putin’in taraflara sunduğu anlaşma planı, bölge ülkeleri açısıdan bir “kazan-kazan” planıydı. Azerbaycan Nahcivan ile Ermenistan toprağı üzerinden bir karayoluyla bir bağlantı kuracaktı. Bu bağlantı, Azerbaycan’ın İran’a olan bağımlılığını kaldıracaktı. Azerbaycan Türkiye ile Asya ve Avrupa arasında çok önemli bir lojistik merkez olacaktı.

Bu arada İran da dünyaya açılabilecek ve Azerbaycan da İran’a yatırım yapabilecekti.

Ermenistan içine düştüğü ekonomik ve lojistik ablukayı kırabilmek için Türkiye ile olan ilişkilerini normalleştirme imkanı bulabilecekti.

Peki, Putin’in herkesin kazançlı çıkacağını söylediği bu anlaşmadan Rusya’nın kazancı ne olacaktı?

27 Eylül’de Ermenistan’ın Karabağ’daki stratejik yerleşim birimlerine saldırması üzerine atağa geçen Azerbaycan ordusu, 44. günün sonunda işgal altındaki 7 reyonun 5’ini kurtarmış, tarihi Şuşa kalesine Azerbaycan bayrağını asmıştı. Azerbaycan Türkleri 28 yıldır Ermeni işgali altında tutulan topraklarını söke söke geri almıştı.

Bu zafer yalnız Azerbaycan’da değil, bütün Türk Dünyası’nda büyük bir sevinç yaşanmasına neden olmuştu.

1992’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’ın varlığını koruyabilecek bir silahlı kuvvetleri yoktu. 28 yıl sonra Azerbaycan, bütün dünyanın takdirle izlediği operasyonlar yapabilen disiplinli bir ordu oluşturmuştu. Kardeş Azerbaycan’ın bu başarılarından elbette gurur duyuyorduk.

Azerbaycan’ın Karabağ’daki topraklarını kurtarmak için önünde hiçbir engel kalmamıştı. Rusya’nın araya girmesiyle, 9/10 Kasım’da gece yarısı, video konferans bağlantısıyla, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 9 maddelik bir ateşkes anlaşması imzalandı.

Kardeş Azerbaycan Türkiye ile örnek bir kardeşlik dayanışması sergilemişti, ama anlaşmada Türkiye’den söz edilmiyordu. Anlaşmanın altında, Karabağ’ın garantör ülkeleri MİNSK Grubu üyeleri olan Fransa ve ABD’nin de imzaları olmadığı gibi, ateşkes anlaşmasının asıl muhatabı olman Ermenistan Başbakanı Paşinyan da ortalarda görünmüyordu. Bu belirsizlikler, “Nasıl ateşkes anlaşması bu?” sorgulamasına eden olmuştu. BM Güvenlik Konseyi yayınladığı raporlarda,”Karabağ Azerbaycan toprağıdır; derhal terkedilmelidir” demesine rağmen, Ermenistan işgalini sürdürüyor, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) MİNSK Grubu’nun temsilcileri olan ülkeler de bu karaları duymazdan geliyordu.

Fransa ve Rusya Karabağ’ın maden yataklarına el koymuşlardı, Rusya Kelbecer’deki altın madenini sahiplenmişti. Ermeniler Karabağ’ı tam olarak ne zaman terk edecekler, madenler ne zaman Azerbaycan’a geri verilecek, Rus askerleri devir teslim sürecinde nerede, nasıl görev yapacaktı?

Ateşkes anlaşmasının 9. Maddesinde sözü edilen ve Türkiye ile Azerbaycan’ı karayoluyla birbirine bağlayacak olan koridorun güzergahı nasıl olacaktı? Ayrıntılar ateşkes anlaşmasının ardından yapılacak asıl kalıcı anlaşmayla belirlenecekti.

MOSKOVA’DA NELER KONUŞULDU?

9/10 Kasım’da imzalanan ateşkes anlaşmasını, 28 yıldır Ermenistan işgali altında olan topraklarını kurtarmış olmasından dolayı, “Zafer” olarak değerlendirmiştik, ama anlaşma metnindeki belirsizlikler tedirginlikler uyandırmıştı. O nedenle, 11 Ocak günü Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın, ateşkes anlaşmasının devamını konuşmak üzere Rusya Devlet Başkanı Putin’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirvede neler konuşacakları merak ediliyordu.

9/10 Kasım’da yapılan ateşkes anlaşmasından memnun olmayan fanatik Ermenilerin bir çılgınlık hazırlığında olduklarını haber alan Putin, Ermenistan’ın sonu belirsiz bir maceraya girişmelerini önlemek amacıyla, Aliyev ve Paşinyan’ı Moskova’da biraraya getirdi. Ateşkes anlaşmasının devamı niteliğindeki zirvede Putin taraflara “Çok taraflı ekonomik entegrasyon planı”nı sundu.

Putin’in taraflara sunduğu anlaşma planı, bölge ülkeleri açısıdan bir “kazan-kazan” planıydı. Azerbaycan Nahcivan ile Ermenistan toprağı üzerinden bir karayoluyla bir bağlantı kuracaktı. Bu bağlantı, Azerbaycan’ın İran’a olan bağımlılığını kaldıracaktı. Azerbaycan Türkiye ile Asya ve Avrupa arasında çok önemli bir lojistik merkez olacaktı.

Bu arada İran da dünyaya açılabilecek ve Azerbaycan da İran’a yatırım yapabilecekti.

Ermenistan içine düştüğü ekonomik ve lojistik ablukayı kırabilmek için Türkiye ile olan ilişkilerini normalleştirme imkanı bulabilecekti.

Peki, Putin’in herkesin kazançlı çıkacağını söylediği bu anlaşmadan Rusya’nın kazancı ne olacaktı?

Anlaşmanın en can alıcı yönü burasıydı.. Rusya, Azerbaycan ile Nacivan arasındaki Zengezur Koridoru’nu kontrolü altında bulunduracaktı.

Türkiye’yi Nahcivan ve Azerbaycan üzerinden Türkistan coğrafyasına bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nun arka planında Kırım Savaşı’dan günümüze uzanan koca bir tarih vardı. Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu ile Osmanlı’yı besleyen ana kaynağı arasında Ermenistan hançeri sokulmuştu. Azerbaycan kendi toprağı olan Nahcı van’a İran üzerinden ulaşabiliyordu. İşte, Azerbaycan-Rusya ve Ermenistan arasında yapılan anlaşmalara göre Türkiye ile Azerbaycan’ı karayoluyla birbirine bağlayacak olan bu hasret köprüsü, bazılarımızın “Turan Yolu” dedikleri bu geçit Rusya’nın kontrolünde olacaktı.

Rusya, ilerde, Yeni İpekyolu için buradan bir alternatif güzergah açıldığında, bu önemli geçitte söz sahibi olmayı planlıyordu.

Moskova zirvesi de Karabağ dosyasının henüz kapanmadığını gösteriyordu. Çünkü Karabağ konusu yerel bir sorun değildi. Karabağ sorununun arka planında, küresel aktörler arasında dünya barışını dinamitleyecek çok boyutlu bir mücadele yaşanmaktaydı.  

KARABAĞ’IN GARANTÖR ÜLKELERİNDEN ABD VE FRANSA NE BEKLİYOR?

Putin, “Varılan tüm anlaşmalar Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) MİNSK Grubu’nun belirlediği ilkeler doğrultusunda alınmıştır” diyordu, ama AGİT eşbaşkanları Karabağ konusunda herhangi bir açıklama yapmıyordu. AGİT garantörlerinden Fransa, Karabağ’ı bağımsız bir devlet olarak tanıyarak kenara çekilmişti. ABD, Ermenistan’ın 12 Temmuz’da, Azerbaycan çok stratejik bir yerleşim birimi olan Tovuz’a saldırmasından bu yana yaşananları sessizce izlemeyi tercih ediyordu.

Karabağ konusunda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında arabulucu olarak öne çıkan, gece yarısı Ermenistan Paşinyan’ın ortalıkta görünmemesine rağmen Azerbaycan ile ateşkes anlaşması imzalayan, “Karabağ’ın nihai statüsünün ilerde AGİT tarafından belirleneceğini söyleyen Putin, bu konuda attığı her adımda, “Kafkasya’nın patronu benim” mesajı vermeye çalışıyor.

4 saat süren Moskova zirvesi sonrası yaptığı açıklamada Putin, “Karabağ’ın yaşanabilir bir yer haline gelmesi için, bölgede altyapı çalışmalarına başlanacağını, bunun için de Azerbaycan ve Ermenistan başbakan yardımcıları düzeyinde bir çalışma grubu oluşturulacağını” söylüyordu.

Putin, görüşmeler sonucunda Karabağ anlaşmasının maddelerine uyulduğunu, tarafların ciddi bir ihlal ya da olayın olmadığı konusunda mutabık kaldığını açıkladı.

Rusya Devlet Başkanı, ''Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan tarafından varılan üçlü ateşkes anlaşması istikrarlı bir şekilde uygulanmaya devam ediyor. Dağlık Karabağ'daki durum sakin, 48 bin mülteci şimdiden bölgeye döndü'' dedi.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Dağlık Karabağ'da geçen sene yaşanan çatışmaların durdurulduğundan memnun olduğunu ve bölgedeki durumun kademeli şekilde normalleştiğini belirtti.

Dağlık Karabağ'da ekonomik bağlantıların inşa edilmesi ve altyapı ile ilgili projelerin geliştirilmesine yönelik ortak bir bildiri imzalandığına dikkati çeken Putin, ''Bu bildirinin temelinde, meselenin uzun vadeli çözülmesi arzusunun yatması son derecede önemlidir'' dedi.

Rusya ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin çeşitli yönlerde geliştiğine dikkati çeken Putin, ''Güney Kafkasya'daki durumun çözümüne ilişkin çalışmaların ikili ilişkiler için yararlı olacağını umuyorum'' değerlendirmesini yaptı.

Üç ülkenin başbakan yardımcılarının yakın zamanda bir ''Karabağ gelişim planı'' sunacağını belirten Putin, Karabağ'ın gelişimine dair bir ortak bildiri imzalandığını duyurdu.

Bildiride, ''Çalışma grubu, 1 Mart 2021 tarihinden önce, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden gerçekleştirilen uluslararası taşımacılığın, aynı şekilde Azerbaycan ve Ermenistan topraklarından geçmesini gerektiren ve iki ülke tarafından yapılan taşımacılığın yürütülmesi, güvenliği için gerekli olan yeni ulaştırma altyapısının restorasyonu ve inşasını içeren faaliyetlerin bir listesini ve programını taraflara, en üst düzeyde onaylanması için sunacaktır'' deniyordu.

Toplantı sonrası Paşinyan, “Karabağ’ın statüsünün belirsizliği koruduğunu” savunurken, Aliyev, “9/10 tarihli ateşkes anlaşması çalışıyor; Karabağ anlaşmazlığı artık geride kalmıştır” diyordu.

Karabağ sorununun Moskova’da noktalanmayacağı biliniyordu. Çünkü Karabağ sorunu artık yerel değil, küresel bir sorunun en önemli parçalarından birine dönüşmüştür. Önceki yazılarımızda da vurguladığımız gibi, Karabağ, ABD ve taraftarları ile Çin ve destekçileri arasında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesinin en kritik coğrafyasında yer almaktadır.

Çin’in, 65 ülkeyi birbirine bağlayan Yeni İpekyolu’nun İpek Demiryolu hattının Kafkasya’daki en önemli geçidinde yer almaktadır. Pekin’den kalkacak ve n geç 10 gün içinde Londra’ya ulaşacak olan tren için Azerbaycan-Türkiye geçidi hayati önemdedir. Türkiye ile Azerbaycan’ın, burada sergiledikleri dayanışma oranında saygınlıkları artacaktır.

Rusya’nın Karabağ konusuyla bu kadar yakından ilgilenmesinin nedeni Yeni İpekyolu’dur. Rusya, 44 günlük savaşta, ABD yörüngesine giren Paşinyan’ı yalnız bırakarak, hem ABD’ye hem de Çin’e, “Kafkasya benden sorulur” mesaj vermiştir. Moskova’da Aliyev ile Paşinyan’ı aynı masaya oturtarak, elini güçlendirme çabasındadır.

Putin’in Astana Süreci ortakları olan Türkiye ile İran’a verdiği mesajları da gözardı edemeyiz. Suriye ve Libya’da çıkar çatışması yaşayan Rusya, Astana ortaklarına, “Kafkasya’da ben de varım, unutmayın” diyor. Suriye’deki varlığının kalıcı olmasından kaygılanan Rusya, İran’a, “Nahcıvan Koridoru üzerinden Yeni İpekyolu’na yeni bir güzergah açarım, Türk TIR ve kamyonlarından aldığın paralardan mahrum olursun” mesajı göndermekte.

Kafkasya’daki bu sürtüşmeden kimin karlı çıktığını söylemeye gerek var mı?

ABD İLE FRANSA YANLIŞ ATA OYNADILAR

ABD ve Fransa Ermenistan’a destek vererek Kafkasya geçidini tutacaklarını sanıyorlardı, ama Azerbaycan ordusunun 44 günlük savaşta sergilediği başarılar yaptıkları yatırımın yanlış olduğunu ortaya koyuverdi.