22 Temmuz 2007 seçimleriyle alakalı olarak çok geniş ve sağlıklı bir tahlil yapılması gerekiyor. Filhakîka, seçimin ertesi gününden itibaren herkes kendi açısından bir tahlil yapmıştır, yapmaya devam etmektedirler. Muhâlifi-muvafıkı, herkesin ittifak ettikleri husus, AKP’nin kesin ve mutlâk bir muvaffakıyet elde ettiğidir. Serbest, demokratik seçimlerin yapılabildiği 1950’li yıllardan beridir, ilk def’a iktidarda olan bir parti, Demokrat Parti 1954 yılı seçimlerinde reylerini artırarak yeniden iktidara gelmişti. Ondan sonra hiçbir parti, reylerini artırarak yeniden iktidar olamamıştı. 22 Temmuz 2007 seçiminde AKP 4,5 yıldan fazla iktidarda olmasına rağmen reylerini yaklaşık 14 puan artırarak yeniden iktidara gelmiştir. Yalnız tahlilcilerin dikkate almadıkları bir husus vardır ki, bu husus da dikkate alınırsa muvaffakıyetin sanıldığından çok daha büyük olduğu meydana çıkar. 1950’li yıllarda seçimlerde ekseriyet sistemi tatbîk edilmekteydi, aynı seçim sistemi, 2007 seçiminde uygulansaydı, MHP Parlamento’ya giremezdi, CHP ekseriyet te’min edebildiği illerden ancak 28 milletvekili çıkarabilir, belki 10–15 bağımsız da parlamento’ya girebilirdi. Geriye kalan 510 civarında milletvekilini AKP çıkarırdı ki, bu da herkesi şoke eden bir durum olurdu. AKP Tunceli hariç, Türkiye’nin bütün illerinden milletvekili çıkarabilen tek partidir, 15 ilde % 60 ilâ % 70 arası rey alan, Bingöl’de % 71,53, Erzurum’da % 68,7, Adıyaman’da % 65,8, Kayseri % 65,60, Konya, % 64,83, Malatya % 66,69, Kütahya % 62,37, Yozgat % 62,89 rey alan tek partidir. Türkiye’nin 22 ilinde % 51-%6 0 arasında bunların ekserisi % 59, virgül ile rey alan tek parti yine AKP’dir. Rakamların diliyle daha başka türlü tahliller de yapılabilir. Tüm bu tahlillerin neticesi gösterir ki, 2007 seçiminde AKP’nin elde ettiği bu parlak netice, Türk Demokrasi tarihinde eşi menendi görülmemiş bir zaferdir. Memleketimiz 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan bu seçim için “Seçim Sath-ı Mâiline” 22 Nisan 2007 tarihinde gece yarısına doğru TSK İnternet sitesine intikâl ettirilen bir “Bildirge” ile girdi. Gazetecilerin daha sonraları “e Bildirge” adını koydukları “Bildirge” bu seçimi, Türk Demokrasi Tarihinde diğer seçimlerden ayıran önemli bir faktördür. Bilindiği gibi, Mer’î Anayasa’ya göre milletvekilliği genel seçimleri 5 yılda bir yapılmaktadır. Dolayısıyla seçim, Kasım 2007’de yapılacaktı. Nisan ayı içinde, aslında çok daha önce başlatılan Cumhurbaşkanlığı seçimine müteveccih engelleme hareketleri nihâi noktaya taşınmış, normal şartlarda ve Anayasa’ya göre çok kolay bir Cumhurbaşkanı seçilebilecekken bilinen sebepler dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nı seçmek imkânsız hâle gelince 22 Temmuz 2007’de biraz erkene alınmış bir seçim zurûret haline gelmiştir. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasî partiler bu kadar erken bir seçime asla hazır değillerdi. AKP hariç, bütün siyasî partilerin gafil avlandıkları söylenebilir. TBMM’sinde, Yüksek Seçim Kurulu’nun da görüşü alınarak ittifakla alınan 22 Temmuz 2007 seçim kararına rağmen siyasî partilerimiz uzun bir müddet hareketsiz, suskun kaldılar. Buna mukabil, hiç konuşmamaları, siyasî bir faaliyette bulunmamaları gerekenler, her vesileyi fırsat sayarak “Siyasî mahiyette” konuşmalar yaptılar. Anayasa’ya göre bir daha o makama aday bile gösterilmeyecek olan Cumhurbaşkanı, günlerce önceden Medya’da ilân edilerek Harp Akademileri Komutanlığı’nda hiç de münasip olmadığı hâlde, kendi yerine seçilecek halefinin nasıl bir kalıba uygun olması gerektiği hususunda çok yadırganan bir konuşma ile işaret fişeğini yakmış oldu. Siyasîlerin suskun oldukları bu günlerde bir de Sayın Genel Kurmay Başkanı alışık olunmadığı kadar sert bir konuşma yaptı. O da kendine göre seçilecek Cumhurbaşkanı için ortaya bir kalıp koydu, “Sözde ve Özde” kelimeleriyle özetlenebilecek tamamen siyasî mahiyette bir konuşma yaptı. Daha sonra bilindiği gibi, 27 Nisan 2007 gece yarısına doğru TSK’lerinin internet sitesine kimin veya kimlerin kaleme aldığı tam olarak kestirilemeyen imzasız, şu veya bu sebeple, TSK’nin kabullenmek zorunda kaldığı “e Bildirge” konuldu. “e Bildirge”nin metnine bakıldığında, te’lif zaafı, insicamsızlık, fikrî perişanlık, tutarsızlık ilk elde göze çarpan nakisalardır. Her hangi bir Ortaöğretim kurumunda, kompozisyon ödevinde öğrenci böyle bir metin hazırlasa öğretmeni elbette o öğrenciye sıfırı basar. Askerî Liselerden i’tibâren çok iyi bir eğitim alan TSK mensuplarının böylesine zaaflar taşıyan bir metni ortaya koymaları mümkün değildir. Muhtelif rivayetler vardır, elbette bir gün bu metnin kim ve kimler tarafından kaleme alındığı, askerimizin bu metne niçin sahip çıkmak mecburiyetinde bırakıldığı gün ışığına çıkacaktır-çıkarılacaktır. Korku filmlerine taş çıkartacak dehşet senaryolarının yazıldığı, milletimizi korkutmak, sindirmek, siyâsî vasatı iyice gererek siyâsî kanaatleri değiştirme teşebbüsleri öylesine bir noktaya ulaştırıldı ki, elitist, mütegallibe, cephanelikleri mevcut bütün silahları muharebe meydanına sürdü. Cumhuriyet, Atatürk, lâiklik insafsızca istismar edildi. Türk demokrasisi, hâkim te’minatında serbest ve dürüst seçimleri dünyanın en eski demokrasilerine bile parmak ısırtacak kadar dürüstlük ve güzellikler içinde yapmayı başarmıştır. Türkiye’de şu veya bu şekildeki demokratik noksanlıklar içte ve dışta hep tespit edile gelmiştir, fakat, 1950 seçimlerinden itibâren seçim neticelerine dâhilde ve hariçte hiçbir itiraz gelmemiştir. Yine Türkiye’miz, 1960, 1971, 1980 ve 1997 askerî müdahalelerine rağmen, Kışla’yı Mektepleri ve Ma’betleri siyasetin dışında ve üstün tutmayı başarmıştır. 22 Temmuz 2007 seçim kararı alınır alınmaz, Diyânet İşleri Başkanımız Teşkilatına bir tâmim neşrederek, “siyâset üstü kalınması, siyasete bulaşmak şöyle dursun, yanlış anlamalara bile aslâ fırsat verilmemesini emretmiştir. Aynı hassasiyet ve dikkatin Cihet-i Askeriye tarafından gösterilmesini beklemek en tabiî hakkımızdır. Ancak, Orduda, ta’yin ve nakillerin, askerî kampların programlarının seçim tarihine göre ayarlanması, Kuvvacıların tertip ettikleri mitinglere kimi askerî personelin aileleriyle birlikte katıldıklarına dâir haberlerin kuvvetli bir şekilde takip edilmemesi bu hassasiyet ve dikkatin bu cihetten gösterilmediğini işaret ediyor. Seçim Sath-ı Mâiline girildiği andan, 21 Temmuz 2007 saat 18’e kadar partiler, gazeteler, Akademisyenler, konuşması gerekenler, hiç siyasete bulaşmaması, konuşmaması gerekenler de dâhil hemen hemen herkes konuştu. Hiç konuşmayan, konuşması istenmeyen, fikri sorulmayan Büyük Türk Milleti, hiç ama hiç şaşmayan endazesiyle ölçtü, biçti, kararını verdi. Bir kez konuştu ama pîr konuştu. Ve herkese unutamayacakları bir ders verdi.