Menbiç mutabakatı konusunda ilk açıklamanın yapıldığı gün ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, “ABD ile Türkiye Menbiç bölgesine istikrar ve özyönetim getirecek bir anlaşmaya vardı. Biz bunun, Menbiç halkı dahil, tüm tarafların kabul edeceği bir çerçeve olduğuna inanıyoruz” diyordu. 

Sözcü Nauert, “Menbiç halkı dahil tüm taraflar” derken kimlerden söz ediyordu? Her fırsatta Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyoruz ve ABD ile birlikte istikrar ve özyönetim getirmekten söz ettiğimiz Menbiç bir Suriye toprağı. Yarın Esat, Suriye krizinin başından beri destek aldığı Rusya ve İran’a yaslanarak, “Burası benim torağım, lütfen terkedin” dediğinde Türkiye’nin ve ABD’nin yanıtı ne olacaktır?

Menbiç konusunda Türkiye’nin, ABD’den önce, Astana Süreci ortakları olan Suriye, Rusya ve İran’la anlaşma yapması gerekmiyor mu?

İlişkilerimizin normalleşmesinden sonra, hava sahasını açarak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını gerçekleştirmemize imkan sağlayan Rusya, en azından, “Ne oluyor, kimden yanasın?” demeyecek midir? Bu konuda oluşacak bir güvensizlik Astana Süreci’ni dinamitlemeyecek midir? 

Çok duyarlı bir denge politikası izlememiz gereken bir süreçte, Rusya ve İran ile olan ilişkilerimizde güven bunalımı yaşanmayacak mıdır? 

1991’de I. Körfez Savaşı’yla birlikte uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefliyordu. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rice bunu defalarca yineledi. Sonradan kapsamı genişletilen BOP’un en önemli hedeflerinden biri de, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan bir “Terör Koridoru/Kürt Koridoru görünümlü bir ABD-İsrail Koridoru” oluşturmaktı. 

“Terör Koridoru” Suriye’nin kuzey bölgesinde oluşturulan kantonlarla Akdeniz’e doğru yürütülürken, güney sınırlarımız boyunca kuşatılmayı asla kabul edemeyeceğimizi haykırarak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zeytin Dalı’nın hedeflerini açılarken, “Hedefimiz yalnızca Afrin değildir; sırada Menbiç var, Fırat’ın doğusu var” diyordu. 

Haklıydı, 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi ziyaret eden dönemin Başkan Yardımcısı J. Biden, “YPG Fırat’ın doğusuna çekilecek. Nokta!” demişti, ama en yetkili ağızdan verilen bu sözler tutulmamıştı. Aksine, YPG’yi “Ortadoğu’daki en önemli ortağı” ilan ABD, binlerce TIR dolusu silah yardımıyla donatıp eğitmiş ve ordulaştırmıştı. 

Gelinen noktada, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Menbiç konusunda vardıkları mutabakatı konuşmaktayız. Hürriyet’in Washington Temsilcisi Cansu Çambel’in bildirdiğine göre, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, Pompeo ile üzerinde mutabık kaldıkları yol haritasının ana hatlarını şöyle özetlemiş: 

“İlk aşamada PYD/YPG’nin Menbiç’ten çıkartılması için uygulanacak müşterek planın parametreleri belirlenecek. İkinci aşamada PYD/YPG’nin yerel yapılardan çıkartılmasına yönelik planlama tamamlanacak. Üçüncü aşamada Türk ABD müşterek askeri devriyeleri güvenliği ve istikrarı sağlayacaklar.

Bu yol haritası uygulandığı takdirde ABD ile ilişkilerimizi bozan unsurlardan bir tanesinden kurtulmaya başlayacağız. Şu anda bir güven bunalımı var, bunun da sorumlusu Türkiye olarak biz değiliz. Bunun sebebi ABD’nin sözünü tutmaması ve terör örgütüne ciddi destek vermesiydi.

(30-45-60 gün takvimi) O bilgiler doğru değil. Tabii ki bir takvime bağlı. Tabii ki bu uzun bir sürece bırakılacak bir yol haritası değil. Net bir gün var, ama bu biraz sahadaki arkadaşlarımızın birlikte atacağı adımlara bağlı. Net bir takvim var. Bir kaç aydan bahsediyoruz. Öyle altı ay değil. Altı aydan az olması gerekiyor.

Rex Tillerson ile başlayan sürecin uygulama safhasını Mike Pompeo ile yapacağız. Bu konuda hiçbir endişem yok. Mike Pompeo da Türkiye’nin önemini biliyor.”

“…OBAMA’NIN SÖZÜ

Yol haritasının amacı, Münbiç’in tüm terör oluşumlarından temizlenip güvenlik ve istikrarın kalıcı şekilde sağlanmasıdır. Yol haritasının amacı, Amerika’nın bize 2016 yılında Başkan Obama tarafından verdiği sözün tutulacak olması anlamına geliyor.

İlk aşamada PYD/YPG’nin Münbiç’ten çıkartılması için uygulanacak müşterek planın parametreleri belirlenecek. Yani bir ön hazırlık çalışması yapılacak. Bilahare PYD/YPG’nin yerel yapılardan çıkartılmasına yönelik planlama tamamlanacaktır. Bu bağlamda Türkiye ve ABD Münbiç’te yerel güvenlik yapılarının oluşturulmasında işbirliği yapacaktır. Tabii üçüncü aşamada Türk-ABD müşterek askeri devriyeleri güvenliği ve istikrarı sağlayacaklardır. Bütün YPG/PYD oluşumlarının Münbiç’ten çıkartılması çalışmaları da tamamlanacaktır.” (05.06.2018 Hürriyet) 

MUTABAKATIN UYGULANMA ŞANSI VAR MI?

Söylemler güzel de, koltuğunun altında BOP haritasıyla 1991’den bu yana gerçekleştirdiği çeşitli operasyonlarla bölgemizi Cehennem’e çeviren, “Ortadoğu’daki en güvenilir ortağım YPG’dir” diyen ABD’nin sözlerine ne kadar güveneceğiz?

Menbiç mutabakatı konusunda ilk açıklamanın yapıldığı gün ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, “Türkiye ile ABD arasında anlaşmaya varılan yol haritasının “koşullara bağlı bir anlaşma” olduğunu söylüyordu. Nauert, “Koşullara bağlı demek, sahadaki koşullar değiştikçe bazı şeyler de değişebilir demek. ABD ile Türkiye Menbiç bölgesine istikrar ve özyönetim getirecek bir anlaşmaya vardı. Biz bunun, Menbiç halkı dahil, tüm tarafların kabul edeceği bir çerçeve olduğuna inanıyoruz” diyordu. 

Sözcü Nauert, “Menbiç halkı dahil, tüm taraflar” derken kimlerden söz ediyordu? Her fırsatta Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyoruz ve ABD ile birlikte istikrar ve özyönetim getirmekten söz ettiğimiz Menbiç bir Suriye toprağı. Yarın Esat, Suriye krizinin başından beri destek aldığı Rusya ve İran’a yaslanarak, “Burası benim torağım, lütfen terkedin” dediğinde Türkiye’nin ve ABD’nin yanıtı ne olacaktır? Yani Türkiye’nin, ABD’den önce, Astana Süreci ortakları olan Suriye, Rusya ve İran’la anlaşma yapması gerekmiyor mu?

İlişkilerimizin normalleşmesinden sonra, hava sahasını açarak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını gerçekleştirmemize imkan sağlayan Rusya, en azından, “Ne oluyor, kimden yanasın?” demeyecek midir? 

Bu konuda oluşacak bir güvensizlik Astana Süreci’ni dinamitlemeyecek midir? 

Çok duyarlı bir denge politikası izlememiz gereken bir süreçte, Rusya ve İran ile olan ilişkilerimizde yeniden bir güven bunalımı yaşanmayacak mıdır? 

Büyük Ortadoğu Projesi’nin en önemli hedeflerinden biri de, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak olan Terör Koridoru’dur. 

Türkiye, Terör Koridoru’nun Akdeniz’e ulaşmasına şiddetle karşıdır. 

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını bu Terör Koridoru’nun önünü kesebilmek amacıyla gerçekleştirmiştir.  

Menbiç, Terör Koridoru’nun Akdeniz’den önceki son durağıdır. 

“Küresel Lider” sıfatını Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinden sürdürmek kararlılığında olan ABD açısından, Terör Koridoru’nu Akdeniz’e ulaştıracak Menbiç’in kontrol altına alınması hayati önemdedir. 

Bütün bu nedenler dikkate alındığında, Menbiç’te son yıllarda yaşananları ayrıntılarıyla bilmemiz ve Menbiç konusunda çok dikkatli olmamız gerekmektedir. 

YARIN:MENBİÇ TUZAKLARI