Enes (İbn-i Mâlik) radiya’llâhu anh’ten, Resûlullah salla’llahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: 
- Medine (sahası)’nın şuradan şuraya kadar (olan mahalli-yeri) harem’dir, muhterem’dir. Bu hudûdun (bu sınırlar içinde) ağaç’lar kesilmez; bu sahada, bid’at ihdas edilmez. Kim ki, Harem-i Medine’de (Kitap ve sünnete muhâlif) bir bid’at ihdas ederse, Allah’ın azâbı, meleklerin ilenci, bütün insanların nefreti o kimse üzerine olsun.” 
Medine-i Münevvere’nin kadîm (en eski ismi) ismi (Yesrib)’dir. Kur’ân-ı Kerim’de, “Onlardan bir grup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler) artık sizin için durmanın zamanı değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise gerçekten evimiz emniyette değil, diyerek Peygamber’den izin istiyordu; Oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.” (Ahzâb 33/13)
Kavl-i Şerif’inde de, bu ism-i Kadîm ile vârid olmuştur. 
Hişâm İbn-i Kalbî’nin beyanına göre: 
Cenab-ı Hakk Âd Kavmini helâk ettikten sonra bütün kabîle’ler etrafa dağılmışlardı. Bir kısmı Mekke’ye, bir kısmı Tâif’e, İbn-i Hüzeyl de Yesrib’e gelerek Hüzeylî’ler Medine’nin mahalline inmişler, mekân tutmuşlar. Kuyular kazıp, hurma ağaçları diktiler. Yesrib’i imar ettiler ve uzun zaman burada ikâmet etmişlerdi. Bilâhare, bunların da ahlâkı bozulmuş, Allah tarafından helâk edilmişler, kuyular kurumuş hurmalıklar tamâmen harap olmuştur. 
- Yesrib’de, (Medine’de) Huzeylî’lerin halefi Tübba’olmuş, Yesrib’i yeniden imar etmiştir. 
Tarihciler’den ba’zıları, Tübba’ın Yemen’den, ba’zıları Şam’dan, ba’zıları da Irak’tan geldiğini söylerler. Sahîh olan kavle göre “Yesrib’i” ihyâ ve imar eden, Yemen beldelerinden gelen Tübbâ-i Ekberdir. Nitekim, Kur’ân-ı Kerim’de “Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba’kavmi ile onlar’dan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.” (Duhân 44/37) 
Tübba’Yemen’den gelen bir kavmin hükümdarı, kavminin ısyanına rağmen, kendisi Tevhîd akidesine sâhip, Haz.İbrahim’in hanîf dini üzereydi. 
Sa’lebî’nin Sehl İbn-i Sa’d radiya’llâhu anh’e ulaşan bir sened’le rivayetine göre, Resûlullah salla’llahu aleyhi ve sellem: Tübb’a sövmeyiniz! 
Çünkü Tübba’, müslüman olmuştur” buyurmuştur. Beyt-i Şerif’e ilk kisve geçiren (Ka’be’nin ilk örtüsünü örten) Tübba’ olduğunu bildirmiştir ki, bu da Tübba’nın, tevhîd eshası üzerine müesses olan din-i İbrahim’e inandığını te’yid eder. 
Tübbâ-i Ekber, yaklaşık bin yıl önce Sevgili Peygamber’imiz, salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimizin teşrifini, Yesrib’e (Medine’ye) hicret buyuracağını haber vermiş, kuru bir çölden ibâret bulunan Yesrib’i, Hicret-i Muhammediyye şerefine te’sis etmiş, imar etmiş, kuyular kazdırmış, hurmalıklar ihdas etmiştir. İbn-i İshak’ın beyanına göre, Tübba’Medine’ye geldiğinde Kanât vâdisine inmiş, orada bugün “Bi’r-i Melek” namıyla anılan kuyuyu kazdırmıştır. Ve orada Hicret-i Nebeviyye sırasında Resûl-i Ekrem’in devesinin çöktüğü ve kendilerinin indiği evi bina etmiştir. 
Gerçekten de, Tübba’ın vefat tarihiyle Resûl-i Ekrem’in irtihal tarihi arasında bin sene geçtiği, yine İbn-i İshak’ın rivâyet cümlesinden olduğuna göre, Tübba’ın bin sene önce bina ettiği evin yerinde, Ebû Eyyûb-i Ensârî Hazretleri’nin evi vardır ve hicret sırasında Resûl-i Ekrem’in devesi bu evin önünde durmuştur. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mescid-i Nebevî ve Hücurât-ı Saâdetler yapılıncaya kadar yedi ay kadar bu evde ikâmet buyurmuşlardır. 
- “Yesrib”e “Medine” unvanı Peygamber’imiz tarafından verilmiştir. Bundan başka Resûl-i Ekrem’in hicret evi olan bu Mübârek beldeye “Taybe, Tâbe” diye de anılırdı. (Azrâ, Câbire, Mecbûre, Mahabbe, Mahbûbe ve Kâsıma” da Medine-i Münevvere’ye verilen adlardır. 
Yesrib, câhiliye devrinde hürmete-saygıya mazhar olduğu gibi İslâm’ın zuhuru üzerine de, Cenab-ı Hakk Resûl-i Ekrem’in hicretiyle Azîz kılmıştır.
Haram ile Harem, aynen zeman ile zaman gibidir her iki kelime de aynı ma’naya delâlet eder ki, her türlü saldırıdan yasaklanmış ve korunmuştur, demektir. Daha önce, Mekke-Bekke ile Kudüs-i Şerif’in hürmeti hakkındaki âyet-i Kerime’leri meâlen vermiştik. Medine’nin Haram-Harem olması, Cenab-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in hicretine izin verilmesi ve Mekke’nin Fethi’ne kadar, Mekke’deki Müslüman’ların Medine’ye hicret’lerinin farz olmasıdır. 
Kısaca, Medine’yi Haram-Harem kılan Resûl-i Ekrem Efendimizdir. 
Ebû Hüreyre radiya’llâhu anh’ten Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Medine’nin (Şarkî ve garbî-Doğusu ve batısı şu) iki kara taşlığı arasındaki saha’ya hürmet etmek benim lisânımla (Allah tarafından) vâcip kılınmıştır. Yeni Ebû Hüreyre demiştir ki; Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem’e Benî Harise gelmişti. Resûl-i Ekrem bunlara: Ey Beni Hârise! Zannedersem siz de harem sahasından hârice çıktınız! demişti. Sonra (bunların harem dahilinde bulunduklarını hatırlayarak) hayır siz harem dahilinde mukimsiniz, diyerek iltifat buyurdu. 
Beni Harise, Kadîm Yesrip ahâlisinden olup Evs Kabilesinin bir şu’besiydiler. Bunların yurtları Medine’nin garp tarafında Meşhed-i Hamza radiya’llâhu anh’de idi. Resûl-i Ekrem Efendimizin ibtidâ bunların meskenleri harem-i Medine hududu haricinde kaldı zannetmişti. Ve bunlar da Resûl-i Ekrem’im bu zannından müteessir olmuşlardı. Sonra Meşhed-i Hamza yanında olduğunu hatırlayarak tashih ve Hârise oğullarını taltîf buyurdular. 
- MEDİNE HAREMİ: 
Hadis’te (şu yerden şu yere kadar) diye kinâye tarikıyla vârid olan ve Harem-i Medine’yi sınırlayan iki mahalden birisinin Medine civarındaki “Âir Dağı” olduğu bir başka hadis’te, Haz.Ali’nin rivayet ettiği hadis’te tasrih edilmiştir. 
Öyleyse Medine Haremi, Medine civarındaki Âir Dağı ile Uhud veyâhut, Uhud’un eteklerindeki Sevr Dağı arasındaki arâzidir. 
Ebû Hüreyre radiya’llahu anh’ten Resûlullah salla’llahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: (Rabbim tarafından) ben, bir karye’ye hicretle emrolundum ki, o karye, kurrâ-i Âlem’e galebe eder (yeryüzündeki bütün karyelere galip gelir). Münâfıklar, o karye’ye “Yesrib”, derler. (Hayır) o Medine’dir, Medine-i Kâmile’dir. Medine-i Tâhire eşhâs-ı Habîse’yi giderir. (dışına atar) demirci körüğünün demirin kirini giderdiği gibi... 
- M’îkat: Hac yolunda Hac ve Umre için niyet eden’lerin ihram giydikleri ihram’a büründükleri yer’lerdir. 
Rivâyet edildiğine göre, Hazreti Âdem ve Havva Annemiz cennet’den yeryüzüne indirildikten sonra, tevbelerinin kabul edilmesi üzerine, kendileri için yeryüzünde, ibâdet kasdiyle inşa ettirilen ilk Beyt, Ka’be-i Muazzama’da ibâdet etmeye, Allah’ı zikretmeye başladılar, fakat, cennete olan iştiyak ve hasretleri de her geçen gün artıyordu. 
Cennete olan iştiyak ve hasret’lerinin giderilmesi için, Allah’ın emriyle melekler tarafından cennet’den çıkarılmış, Ka’be-i Muazzama’nın duvarına konulmuş bir taş ki, ilk çıkarıldığında, etrafına ışıklar-nurlar saçtığı için ilk ismi, Hacerü’l-Es’ad (etrafına ışık saçan taş demektir), daha sonraki yıllar’da insanların günahları sebebiyle kararan, şimdilerde ismi, Hacerü’l-Esved (simsiyah taş demek) olan, taş’ın ışığının ulaştığı mevkilere M’îkat denilmektedir ki, Hac ve Umre için Mekke’ye gitmekte olanların bu mevki’lerde ihram’a girmeleri gerekiyor. 
Arazîdeki avarız ve kasisler dolaysiyle bu Mübârek taş’ın ışığı-nuru, dört bir taraf’ta aynı mesâfeye ulaşmamıştır. Bu sebeple de, M’îkat mesâfeleri her yönden aynı değildir, değişiklik göstermektedir. 
Mekke ve civarında, mutlâk “Haram-Harem” bölgesi, Harem’le M’îkat bölgeleri arasında kalan bölge, “Hil” Bölgesi, Harem ve Hil Bölgelerinin dışında kalanlara Afâkî’ler denilmektedir. Hacc ve Umre için niyet edenler, Harem ve Hil bölgesinden olanlar bulundukları bölgelerde, Afâkî’ler ise Mekke’ye hangi bölgeden girecekseler o bölgenin M’îkatında İhram’a bürünürler. 
Afâkî’lerin Mekke giriş yönüne göre M’îkat mevkileri şunlardır: 
Buhârî, Müslim ve Ebû Davud’un Hac ve Menâsik bablarında rivayet ettikleri Hadis-i Şerif’lerde Sevgili Peygamber’imiz Afâkî’lerin Hac ve Umre niyetiyle veya herhangi bir maksatla, Mekke’ye gireceklerin İhrem giyecekleri yerleri beş nokta halinde sarahaten belirtmiştir. 
- 1) Zülhuleyfe, günümüzde “âbâr-ı Âli” Ebyâr-i âlî” diye bilinen bu yerin Medine-i Münevvere’deki Mescid-i Nebeviyye’den uzaklığı yaklaşık, 11 km. olup Medine’nin Güneybatı sınırı buraya kadar ulaşmıştır. Medine yönünden gelenler’in ihram giyeceği Zülhuleyfe aynı zamanda Mekke’ye en uzak M’îkattır. Resûl-i Ekrem Veda Haccı için burada ihram girmiştir. 
- 2) Cuhfe, Kızıldeniz sahiline 9 km. mesâfede Mekke’ye 187 km. mesâfede bir köydür. Eski devirlerde Şam bölgesinden gelenlerin M’îkatı olan bu yer günümüzde harap bir durumda olup uğrak yeri değildir ve yerini Râbiğ şehri almıştır. Mekke’ye 186 km. mesâfedeki Râbiğ Türkiye, Lübnan, Suriye, Ürdün, Filistin, Afrika ülkeleri ve Batı ülkeleriyle Suûdî Arabistan’ın ba’zı kuzey bölgelerinden doğrudan Mekke’ye gelen hacı’ların M’îkatı durumundadır... 
- 3) Zâtüırk. Karnülmenâzil hizasında bulunan bu mevki Irak yönünden gelenlerin M’îkatı olup günümüzdeki adı, Darîbe’dir. Buharî ve Müslim’deki M’îkata ait hadislerde yer almayan bu M’îkat’ın, Haz.Ömer’in takdiriyle mi yoksa bir başka hadisle mi belirlendiği mevzu’unda değişik görüşler bulunmaktadır. 
İmam-ı Şâfi’î ve Şâfiî fakih’leri ve İmam-ı Mâlik bu nokta’nın M’îkat olarak tesbiti nas’la değil, icmâ’yoluyladır, demişlerdir. Bu konuda Abdullah İbn-i Ömer’den nakledilen şu rivayeti delil göstermişlerdir. Haz.Ömer zamanında Basra ve Kûfe şehirleri kurulunca ahâlisi Halife’ye gelerek, Resûlullah’ın Necid’liler için ta’yin ettiği Karnülmenâzil’in kendilerine sapa düştüğünü, oraya kadar gitmenin çok meşakkatli olduğunu söyleyince Haz.Ömer, “Öyleyse, siz Mekke’ye giden yolunuzun üzerinde Karnülmenâzil hizasında bir nokta bulup orayı M’îkat edinin”, buyurmuş ve ardından Iraklı’lar için Zâtürırk mevkiini M’îkat tayin etmiştir. 
Hanefî ve Hanbelî fakihleriyle Şâfî’î fakih’lerinin çoğunluğu bu konudaki hadisin sahih olduğunu, (Ebû Davud, Menâsik, Neseî Menâsik) dolaysiyle buranın M’îkat olarak belirlenmesinin nas’la sübut bulduğunu söylemişlerdir. 
- 4) Karnülmenâzil. Mekke’ye 94 km. mesâfedeki bu yer günümüzde Seyhükebir adıyla tanınan büyük bir köydür. Necid bölgesi başta olmak üzere, Körfez ülkeleri, Irak, İran ve diğer Doğu ülkelerinden gelen hacı’ları burada İhram’a girerler. Üst tarafında ise Vâdimuhrim, diye bilinen büyük ve ma’mir bir köy bulunmaktadır. Eskiden pek az sayıda hacı’nın uğradığı ve Karnülmenâzil hizasında kabul ederek ihram’a girdiği Vâdimuhrim daha sonra, Tâif-Mekke yolunun yapımı ile çok sayıda hacı’nın ihram için tercih ettiği bir nokta haline gelmiştir. 
- 5) Yelemlem. Mekke’ye 54 km. mesâfede bulunan bu noktada Yemen’den ve Suûdî Arabistan’ın güneyinden gelen hacılar ihram’a girer. Ayrıca Uzakdoğu ülkeleri, Malezya, Endonezya, Çin ve Hindistan’ın deniz yoluyla gelen hacılar için de bu noktanın hizası M’îkat kabul edilmiştir. 
M’îkat mevkilerinin Mekke’ye olan mesâfeleri mevzu’unda farklı rakamların verilmesi son zamanlarda yeni yolların yapımından kaynaklanmaktadır. Bölgenin dağlık arazisi uygun olan eski güzergahlar, açılan yeni güzergahlarla yer değiştirmiş, ba’zen iki güzergah arasında büyük mesâfe farkı ortaya çıkmıştır. Bu yerlerin M’îkat olarak belirlenmesi mutlak o noktada ihram’a girileceği anlamına gelmez; Sözkonusu mevkilerin hizasında veya buralara çok daha uzak mevkilerde de ihram’a girmek mümkündür...