Tek kutuplu bir dünya düzeni kurma peşinde olan ABD ile, Çin’in Yeni İpekyolu Projesi’ne güçlü destek veren ve bir Avrupa Ordusu kurma hedefinden asla vazgeçmeyen Fransa arasındaki çıkar çatışmaları, bugün de giderek genişleyen bir yelpazede sürmektedir.

Lübnan’ın Beyrut Limanı, ABD’nin beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nun Akdeniz’e açılan çok önemli bir kapısıdır. Diğer taraftan ABD, yağmaladığı ve PKK/YPG’ye peşkeş çektiği Irak ve Suriye petrollerini, Lübnan Limanı üzerinden Akdeniz’e ulaştırmayı planlamaktadır.

Beyrut Limanı, Yeni İpekyolu üzerinden küresel ekonominin lideri olmak isteyen Çin açısından, Pakistan’ın Gvadar Limanı gibi, hayati önemde bir lojistik merkez konumundadır. O nedenle ABD, Beyrut Limanı’nın Çin’in ya da baştan beri Çin’in Yeni İpekyolu Projesi’ne destek veren küresel finans baronlarıyla birlikte hareket eden Fransa’nın ve kontrolüne geçmesine asla izin vermek istemiyor.

2005’te, Başbakan Refik Hariri’nin katledilmesiyle başlayan, oğlu Saad Hariri’nin başbakan olarak ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da rehin alınmasıyla gelişen ve Beyrut Limanı patlamasıyla zirve yapan Beyrut kördüğümü, Gordion örneğinde olduğu gibi, ancak bir kılıç darbesiyle çözülecektir. Kimin, nasıl çözeceğini zaman gösterecektir.


 

Beyrut Limanı’nda yüzlerce kişinin ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına neden olan 2.750 tonluk amonyumnitrat bombasının patlamasının görüntüleri televizyon  ekranlarına düştüğünde, ilk aklımıza gelen, 2005’te Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin 22 yakını ile birlikte katledilmesiydi.

​​​​​​​

Lübnan bölgemizin önemli bir ülkesidir. O nedenle, 2005’te, Başbakan Refik Hariri'nin bombalı bir suikaste uğramasının doğuracağı sonuçlar, hem Türkiye hem de bölgemiz açısından önemliydi. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, I.Körfez Savaşı’yla uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi’nin ilk hedef ülkelerinden biri de Lübnan’dı. 2017 yılbaşı gecesi İstanbul’daki Reina adlı gece klübünde katledilen işadamlarının çoğu da, Lübnanlı işadamlarıydı.

BEYRUT PATLAMASI HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ DEĞİLDİ

Yukarıda okuduğunuz satırlar, 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin bombalı bir suikast sonunda öldürülmesi üzerine yazdığımız değerlendirmeler. Bugün bu gelişmelerin devamını yaşamaktayız. 2005’te yaşanan bu gelişmelere ekleyeceğimiz tek konu Çin’in Yeni İpekyolu Projesi’nin küresel finans baronları, İngiltere, Fransa ve bazı ülkelerin desteği ile hayata geçirilmiş olması.

Yüzlerce  kişinin hayatını kaybetmesine binlerce kişinin yaralanmasına Lübnan’ın kaosa sürüklenmesine neden olan Beyrut limanındaki korkunç patlamayı ABD ile Fransa ve destekçileri arasında yaşanmakta olan Yeni İpekyolu merkezli savaştan bağımsız düşünemeyiz.

​​​​​​​

5.7 km’lik kıyısı bulunan Beyrut limanı, Doğu Akdeniz’in en önemli limanlarından biridir. 1milyon 200 metrekare alana sahip olan Beyrut Limanı, Yeni İpekyolu’nun Akdeniz’e açılan en önemli kapılarından biri konumundadır. Beyrut Limanı, Avrupa ve Akdeniz ülkelerine taşınacak Çin malları için çok önemli bir lojistik merkez olduğu kadar, Doğu Akdeniz’de çıkarılacak petrol ve doğalgazı Çin’e ulaştıracak en önemli depolama alanlarından biri olabilir.

Bütün bu özelliklerinden dolayı Beyrut Limanı’nın, dolayısıyla Lübnan’ın Fransa ya da Çin’in kontrolüne girmesi, bütün gücüyle Yeni İpekyolu’nun önünü kesmeye çalışan ABD açısından kesinlikle istenmeyen bir gelişmedir.

Beyrut Limanı’nda patlatılan 2.750 tonluk amonyumnitrat bombasının arka planındaki aktörleri ve hedeflerini seçebiliyor musunuz?

Bölgemizde, Akdeniz’de ve küresel çapta yaşanan gelişmeler, kaynağı bir türlü açıklanmayan koronavirüs salgını, Beyrut Limanı patlaması… matruşka bebekler gibi birbiri içine geçmiş, Yeni İpekyolu merkezli yaşanan olaylardır. Tek kutuplu yeni bir dünya düzeni peşinde olan ABD ile Çin ve Çin’i küresel ekonominin kaptanı yapmakta kararlı olanlar arasındaki mücadele sona ermeden insanlığın rahat yüzü görmesi mümkün değildir. 

​​​​​​​

LÜBNAN KÖRDÜĞÜMÜNÜ KİMLER NASIL ÇÖZECEK?

 Lübnan’ın Beyrut Limanı, ABD’nin beka sorununa dönüşen Yeni İpekyolu’nun Akdeniz’e açılan çok önemli bir kapısıdır.

Beyrut Limanı, Yeni İpekyolu üzerinden küresel ekonominin lideri olmak isteyen Çin açısından, Pakistan’ın Gvadar Limanı gibi, hayati önemde bir lojistik merkez konumundadır. O nedenle ABD, Beyrut Limanı’nın Çin’in ya da baştan beri Çin’in Yeni İpekyolu Projesi’ne destek veren küresel finans baronlarıyla birlikte hareket eden Fransa’nın ve kontrolüne geçmesine asla izin vermek istemiyor.

​​​​​​​

Diğer taraftan ABD, yağmaladığı ve PKK/YPG’ye peşkeş çektiği Irak ve Suriye petrollerini, Lübnan Limanı üzerinden Akdeniz’e ulaştırmayı planlamaktadır.

Lübnan’ın Beyrut Limanı’ndaki o korkunç patlama, küresel güçler arasında III. Dünya Savaşı boyutlarında yaşanmakta olan yeni nesil savaşın bir sahnesiydi. Küresel güçler arasındaki bu mücadelenin barış yoluyla çözülme şansı giderek azalmaktadır.

2005’te, Başbakan Refik Hariri’nin katledilmesiyle başlayan, oğlu Saad Hariri’nin başbakan olarak ziyaret ettiği Suudi Arabistan’da rehin alınmasıyla gelişen ve Beyrut Limanı patlamasıyla zirve yapan Beyrut kördüğümü, Gordion örneğinde olduğu gibi, ancak bir kılıç darbesiyle çözülecektir. Kimin, nasıl çözeceğini zaman gösterecektir.

​​​​​​​

“ORTADOĞU’NUN İSVİÇRESİ”YDİ…

Farklı etnik, kültürel ve dini inançlara sahip insanları uzun yıllar sorunsuz bir şekilde birlikte yaşayabileceklerini savunanları örnek olarak gösterdikleri Lübnan, Beyrut Limanı’ndaki o korkunç patlamadan çok önceleri de, çeşitli dönemlerde kaosa sürüklenmiş, iç çatışmalar yaşamıştı. Farklı etnik, kültür ve dini inanca sahip insanların ne ölçüde milletleşebileceklerine ilişkin ilginç bir örnek olan ve “Ortadoğu’nun İsviçresi” olarak anılan Lübnan’ı bu yönden incelemek için, 2005’ten bu yana Lübnan’da yaşananları hatırlamak gerekir. O konu yarına kaldı..

​​​​​​​

Not: İsrail'deki sağcı Zehut Partisi Başkanı Moshe Feiglin’in Beyrut Limanı patlamasını “muhteşem bir havai fişek gösterisi” olarak değerlendirmesine,  “Sevgililer günü onuruna bu harika kutlamayı düzenleyen gerçek kahramanlara da teşekkür ederim” derken yaşadığı heyecana aldanmayın. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, babasını öldürülmesinin hemen ardından geldiği Tel Aviv’de, Mossad korumasındaki Çin Büyükelçisi’nin nasıl hayata veda ettiğini anımsamış olacak.  (İbrani takvimine göre; "Sevgililer Günü” 4-5 Ağustos’ta kutlanıyor.)