Lavrov’un Ankara’dan verdiği mesajları değerlendirirken, özellikle Ukrayna’daki gelişmeleri, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin davranışlarını ve ABD ile İngiltere’nin peşpeşe Ukrayna’ya füze sistemleri gönderme kararı almalarını gözden kaçırmamak gerekir. Çünkü Ukrayna’da yaşananları, yalnızca, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi” olarak değerlendiremeyiz; Ukrayna sahasında bir küresel paylaşım kavgası yaşanmaktadır.

2015 yılında, Suriye’de ABD ile Rusya arasında yaşanmakta olan mücadele, bir anda Karadeniz’in kuzeyine, Ukrayna’ya sıçramış ve Putin’in Kırım’ı ilhak etmesiyle sonuçlanmıştı. Bugün Ukrayna’da yaşananlar, o mücadelenin bir devamıdır. O nedenle, Ukrayna merkezli olarak yaşananları, “Yeni bir Yalta Anlaşması mı?” şeklinde sorgulamaktayız.

M. KEMAL SALLI

6 Haziran Pazartesi günü, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un uçağı, Bulgaristan, Kuzey Makedonya ve Karadağ’ın hava sahalarını kapatmalarını nedeniyle, Sırbistan’ın Başkenti Belgrad’a gidemedi. Sırbistan’ın komşuları, hava sahalarının kullanılmasına izin vermeyince, Lavrov’un Sırbistan ziyareti iptal edilmişti.

Aynı Lavrov, geçen gün, bir NATO üyesi olan Türkiye’nin açtığı hava koridorundan Ankara’ya geldi ve hem bölgesel hem de küresel sorunlar konusunda yapılan kapsamlı görüşmeler sonrasında düzenlenen basın toplantısında bütün dünyaya mesajlar verdi.

Lavrov’un Ankara’dan verdiği mesajları değerlendirirken, özellikle Ukrayna’daki gelişmeleri, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin davranışlarını ve ABD ile İngiltere’nin peşpeşe Ukrayna’ya füze sistemleri gönderme kararı almalarını gözden kaçırmamak gerekir. Çünkü Ukrayna’da yaşananları, yalnızca, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi” olarak değerlendiremeyiz; Ukrayna sahasında bir küresel paylaşım kavgası yaşanmaktadır.

2015 yılında, Suriye’de ABD ile Rusya arasında yaşanmakta olan mücadele, bir anda Karadeniz’in kuzeyine, Ukrayna’ya sıçramış ve Putin’in Kırım’ı ilhak etmesiyle sonuçlanmıştı. Bugün Ukrayna’da yaşananlar, o mücadelenin bir devamıdır. Ukrayna’daki çatışmanın yeniden güneyimize taşınma olasılığı oldukça yüksektir.  O nedenle, Ukrayna merkezli olarak yaşananları, “Yeni bir Yalta Anlaşması mı?” şeklinde sorgulamaktayız.

ABD VE RUSYA UKRAYNA’YA FÜZE SİSTEMLERİ VERİYORLAR

Ukrayna’da savaş bütün acımasızlığı ile devam ederken, ABD, Rusya topraklarına saldırı düzenlememesi koşuluyla Ukrayna’ya füze sistemleri vereceğini duyurdu. Bu duyurunun hemen arkasından, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallance da, Ukrayna’ya uzun menzilli füze sistemi vereceklerini açıkladı. İngiltere’nin vereceği füze sistemleri dakikada 12 adet 80 km menzilli füze atabiliyor.

ABD ve İngiltere’nin bu açıklamalarını duyunca, kaçınılmaz olarak, “Bu füze sistemleri 24 Şubat öncesinde Ukrayna’ya verilmiş olsaydı, Rusya Ukrayna’yı işgale yeltenebilir miydi?” sorusunu gündeme geliyor.

LAVROV’UN MESAJLARI

Lavrov’un Ankara’dan verdiği mesajları değerlendirirken Ukrayna’daki son durumu, NATO’nun, ABD’nin ve Rusya’nın hedeflerini, yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğunu gözden kaçırmamamız gerekir.  

Küresel güçlerin gerçek hedefleri, Ukrayna’da yaşananlar ve “tahıl koridoru”yla perdelenmek isteniyor. İnsanlık bir açlık kriziyle korkutuluyor. Evet, küresel çapta insanların gıda maddelerine eşit koşullarda ulaşabildikleri söylenemez. Fakat, uzmanların da belirttikleri gibi, bütün olumsuz koşullara rağmen, yılda 700-750 milyon ton tahıl üretilebilen bir dünyada, insanca bir paylaşım düzenlendiği takdirde, bir beslenme krizinden söz edilebilir mi?

Nostradamus’un çağdaş yayın organı The Economist’in kapağındaki kurukafalarla örülmüş başak görüntüsünü, insanlığın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallayanların gerçek amaçları nedir? Koronavirüsten sonra, başaklar da, bir silah olarak mı kullanılmak isteniyor?

Basın toplantısında sorulan sorulara verdiği yanıtlardan da anlaşıldığı gibi Lavrov, gündemi “tahıl koridoru”na kilitlemeye, Ukrayna’nın işgali, Suriye’nin geleceği ve Türkiye’nin haklı olarak dile getirdiği Suriye’deki terör yuvalarına yönelik askeri operasyon konularını uygun bir zamana ötelemeye çalışıyor.

“TÜRKİYE’NİN KAYGILARINA HAK VERİYORUZ”

PKK terör örgütüne verdikleri destek nedeniyle, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye yapılmalarına karşı çıkmasını haklı bulduğunu söyleyen Lavrov, Rusya’nın, aynı örgüte ve türevlerine neden arka çıktığına değinmekten kaçınıyor.

Türkiye’nin Suriye’deki terör yuvalarını hedef alan askeri operasyon konusunda haklı olduğunu, Suriye’nin geleceğine ilişkin konuların, İran’ın da katılacağı Astana zirvesinde konuşulması gereğinden söz eden Lavrov, “Türk dostlarımızın, dış güçler tarafından Suriye sınırlarında oluşturulan tehditlerle ilgili endişe ve hassasiyetlerini dikkate alıyoruz. Türkiye’nin sınır güvenliği hassasiyetini önemsiyoruz” diyor, fakat “Suriye’nin bu duruma gelmesinin müsebbibi ABD’dir” diyerek, Suriye sahasında 2015 sonrasında yaşanan bazı gerçekleri görmezden gelmemizi istiyor.

ÇAVUŞOĞLU: “FİNLANDİYE VE İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİNE NEDEN KARŞI ÇIKTIĞIMIZ BİLİNİYOR”

Lavrov ile görüşmede yalnız “tahıl koridoru”nun değil, bölgesel ve küresel sorunların da ele alındığını belirten Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri operasyon konusunda haklı ve kararlı olduğunu belirtirken şöyle diyordu:

“Suriyeli Kürtler ile PKK/YPG’yi bir tutmamak gerekir. Bu terör örgütleri ABD ve bazı ülkeler tarafından destekleniyor. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkmamamızın sebebi bu. Suriye’nin kuzeyinde bize yönelik PKK/YPG’nin artan tehdidi var. Bu tehdide karşı tedbir almamız gerekiyor. Teröristlerin bu bölgeden temizlenmesi konusunda hem ABD, hem Rusya’nın taahhütleri var. Bu taahhütlerin yerine gelmesini beklemek bizim en doğal hakkımızdır. Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini bir kere daha vurguladık.”

Bu konularda Lavrov’un, “Türkiye’nin kaygılarını haklı buluyoruz” açıklamasıyla yetinebilir miyiz?

TAHIL KORİDORU KONUSUNDA İSTANBUL’DA DÖRTLÜ MEKANİZMA

Küresel çapta bir gıda krizinin yaşanma olasılığının giderek güçlendiği bir dönemde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlıklarında Türk ve Rus heyetleri arasında gerçekleştirilen toplantının sonuçları, bütün dünyada merakla bekleniyordu. Ukrayna ve Rusya’dan dünyaya tahıl ihracatının önündeki engelleri kaldırabilmek için Lavrov ile görüştüklerini belirten Çavuşoğlu, Ukrayna tahılının uluslararası piyasaya ihraç edilebilmeyi sağlamak amacıyla çeşitli fikirlerin ortaya çıktığını ve BM’nin de bu konuda bir planı olduğunu belirterek şöyle diyordu:

 “Gemilerin denetlenmesi dahil BM-Türkiye-Rusya-Ukrayna arasında oluşturulabilecek bir plan ve işbirliğinden bahsediyoruz. Türkiye olarak bu planı makul buluyor ve uygulanabilir görüyoruz. Ukrayna ve Rusya’nın da bu planı kabul etmesi gerekiyor. Gemilerin Ukrayna’ya silah taşımayacağından emin olunması isteniyor. Sizin de (Rusya) içinde olacağınız mekanizma ile hem engeller kalkar, hem de iki ülkenin güvenlik endişeleri kaldırılır. Bunun detaylarını görüşmek için BM’nin teklifi üzerine İstanbul’da bir toplantıya ev sahipliği yapabileceğimizi söyledik. Ukrayna tahıl ürünlerinin, ayçiçek ve ayçiçek yağının uluslararası piyasalara ulaştırılması karşılığında Rusya’nın,  ihracatının önündeki engellerin kaldırılması talebini haklı ve meşru buluyoruz. ”

LAVROV: “GIDA KRİZİ OLUŞTURACAK BİR DURUM YOK”

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın dünyada gıda krizine yol açmadığını savunan Lavrov ise,  “Ukrayna’nın tahıl ürünlerinin piyasadaki payı sadece yüzde 1. Batı dünyasının iddiasının aksine gıda krizi oluşturacak bir durum yok. Türk tarafına askeri harekâtımıza ilişkin bilgi verdim. Sivillere en az şekilde zarar vermeye çalışıyoruz.

Ukraynalılar tahılı ve insanları rehin tutuyor. Gemi çıkışlarına biz problem oluşturmuyoruz. Ukrayna limanlarından çıkan gemilerin güvenliğini sağlamaya hazırız. Bunu Türk mevkidaşlarımızla elele yapmaya hazırız. Ukrayna ürünleri için üzerimize düşeni yaparız. Zelenski’nin açıklamalarına bakın, mayın temizleme çalışmalarına karşıydı. Problem onlarda, bizde değil. İstanbul’da yapılacak toplantı ile BM’nin inisiyatifi önemli, ancak sembolik bir adım olur. Bu konuyu çözmek için Ukraynalıların limanlarını mayınlardan temizlemesi gerekiyor. Zelenski toplantı yapmış gözükmek için toplantı istiyor. Sürekli tutum değiştiriyorlar” diyor. The Economist’in kapağına mı, Lavrov’a mı inanalım?

Lavrov, ortak basın toplantısında, tahıl krizi konusunda “Ukrayna limanlarından çıkan gemilerin güvenliğini sağlamaya hazırız. Bunu Türk mevkidaşlarımızla el ele yapmaya hazırız. Ancak Ukraynalıların limanlarını mayınlardan temizlemesi gerekiyor” diyordu. Peki, limanları mayınlardan temizlendikten sonra, Ukrayna’nın  denizden bir saldırıya uğramayacağını, Karadeniz’e kıyısı olamayan bir ülkeye dönüşmeyeceğini kim garanti edecek?

ATEŞKES UMUDU VAR MI?

Bir NATO ülkesi olmasına rağmen, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un uçağına hava sahasını açan Türkiye’nin bu tutumu, “Türkiye Rusya’ya neden yaptırım uygulamıyor?” sorusuna hedef olmadı. Türkiye, 24 Şubat’tan bu yana, Ukrayna savaşına ilişkin yaptığı bütün açıklamalarda, “Hem Rusya’ya hem de Ukrayna’ya eşit mesafedeyim” mesajını verdi ve bu konuda çok samimi ve dikkatli olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin bu tutumu sayesinde, Sırbistan’a gidemeyen Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Ankara’da düzenlenen ortak basın toplantısından, tüm dünyaya mesajlar iletmesi mümkün olabildi.

Tüm dünyanın yanıtını merak ettiği sorulardan biri de, Ukrayna dramının kısa zamanda sona erip ermeyeceği konusuydu. Bu konudaki sorulara Lavrov’dan çok Çavuşoğlu’nun yanıt vermesinden, ateşkes konusunun da görüşüldüğü anlaşılıyordu. Rusya ile Ukrayna’nın yeniden müzakere masasına dönme konusunda daha olumlu bir atmosferin olduğunu belirten Çavuşoğlu, konuya ilişkin bir soruyu yanıtlarken, “İki taraf yeniden bir araya gelmek isterse biz kolaylaştırıcı adımları atarız. Liderler düzeyindeki bir toplantıya Türkiye’de ev sahipliği yapmak isteriz. Ben bir ateşkesin sağlanabileceği bir çözüme inandığımı söyleyebilirim” diyordu.

SURİYE OPERASYONU ASTANA ZİRVESİNİ Mİ BEKLEYECEK?

Lavrov, Suriye’deki terör örgütlerinden ve terörist yapılanmalardan söz ederken, Türkiye’nin kaygılarına saygı duyduklarından, Suriye’nin toprak bütünlüğünden, Beşar Esat ile görüşülmesi gereğinden söz ederek Temmuz’da yapılacak Astana zirvesine kadar zaman kazanmaya çalıştığı anlaşılıyordu.

Lavrov, Astana Süreci’nin hala geçerli olduğunu kabul ettiği konuşmasıyla, ABD’nin Fırat’ın doğusunda oluşturduğu terör devleti yapılanmasına, Astana Süreci ortakları olarak, Türkiye, İran ve Rusya birlikte karşı çıkalım diyor, fakat Fırat’ın batısındaki Suriye coğrafyasını kontrolü altında tutabilmek için de YPG ile dirsek temasını sürdürmeye devam ediyor.

Lavrov Türkiye’ye, “Sizi rahatsız eden sorunun kaynağı Fırat’ın doğusunda” derken “muhatabınız ABD” mesajı veriyor, ama İran’ın Fırat’ın batısındaki varlığına göz yumarken, Türkiye’nin Fırat’ın batısında bayrak göstermesine, Fırat’ın batısından Halep’e, Akdeniz’e uzanan M-4 Karayolu’nun belli bölgelerini kontrolü altında tutmasına da asla razı olmuyor.

Sözün özü, Türkiye, kendisini güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör yapılanmasına asla razı olamayacağını, bu konuda kararlı olduğunu peşpeşe başarıyla gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarıyla açıkça ortaya koymuştu.

Rusya’nın YPG’yi kontrolü altında tutarak, başta Tartus ve Himeymim üsleri olmak üzere, Suriye’deki kazanımlarını kaybetmemeye çalıştığı anlaşılıyor. ABD, Irak’ın kuzeyinden sonra, Fırat’ın doğusunda da tam teşekküllü bir terör devleti oluşturmaya devam ediyor.

Başkan Obama döneminde, Suriye’de ABD ile Rusya arasında süren paylaşım kavgası bir anda Ukrayna coğrafyasına sıçramış, Putin’in Kırım’ı ilhakıyla sonuçlanmıştı. Ukrayna’daki paylaşım kavgasının durulması sonrasında, iki küresel gücün, “Nerede kalmıştık?” sorusuyla yeniden Suriye’ye dönmeleri sürpriz olmayacaktır, Türkiye hazırlıklarını bu olasılıklar çerçevesinde yapmaya çalışıyor.

Zor günlerden geçiyoruz; Allah yardımcımız olsun.