Yüce Allah (cc), tarafından Hz. Muhammed’e (sav) Arapça olarak indirilmiş, bize kadar tevatür yoluyla nakledilmiş olan Kur’an, insanlığa yol gösteren en muazzam kaynaktır.  “İçinde asla şüphe olmayan bu kitap, muttakiler için kurtuluş rehberidir” (Bakara Sûresi, 2) âyeti bu gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyar.
Kur’an, insanlar okusun, anlasın ve doğru yolu bulmak için tatbik edilsin diye gönderilmiştir.
“Biz şüphesiz bu kitabı okuyup anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik” (Yusuf, 2)
Bu anlamda Kur’an’ın yüzde doksanı herkesin anlayabileceği seviyededir. Yüzde onu ise uzmanlık alanına girer ki, bütün müfessirler, âlimler, mücedditler, müçtehitler bunu açıklamak için binlerce cilt kitaplar kaleme almışlardır.
Kur’an ismi Allah’ın (cc) son semavî kitabına verilen özel bir isimdir. Anlamı ise, okumak, toplamak, bir araya getirmektir.
“Şüphesiz bu Kur’an, insanları en doğru yola götürür. Salih amel işleyen mü’minlere büyük bir mükâfat olduğunu, âhirete iman etmeyenlere de can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler.” (İsra, 9-10)
Kur’an yirmi üç yılda parça parça indirilmiştir. On üç yıl kadar süren Mekke döneminde inen âyet ve sûreler daha çok İslâm inanç ve ahlâkı ile ilgili konuları kapsar. Allah’ın (cc) birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve âhiret gününe iman gibi. Hz. Âdem’den (as) beri gelen tevhit inancı işlenir. Allah’a (cc) ortak koşma ile mücadele edilir ve geçmiş kavimlerden ibretli kıssalar anlatılır.
Kur’an-ı Kerim bir benzeri yazılamayan, en üstün edebiyat ve üslûp özelliklerine sahiptir. Âyetlerde bu özellik şöyle dile getirilir:
“Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğiniz Kur’an’dan şüphe ediyorsanız siz de bunların benzeri bir sûre getirin. Bu konuda Allah’tan başka şahitlerinizden de yardım isteyin. Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bunu yapın.” (Bakara, 23)
Kur’an-ı Kerim, fert ve toplum yararı için gerekli özlü prensipler getirmiş, fert ve topluma zarar verebilecek şeyleri yasaklamıştır. Kur’an’ın okunması, dinlenmesi, açıklanması, üzerinde düşünülmesi ve içindeki prensiplerin uygulanması birer ibadettir. Sözünü, iş ve mesleğini ona göre düzenlemek manevî huzur ve mutluluk kaynağıdır. Ona tutunan en sağlam kulpa yapışmış, hidâyet yolunu bulmuş olur. Ancak Kur’an’ın iniş amacı, yalnız okunup sevap kazanılması ve saygı ile duvara asılmasından ibaret değildir. Asıl amaç, anlamına eğilmek ve günlük hayatımızda gücümüz yettiği ölçüde onu uygulamaya ve toplum hayatına hâkim kılmaya çalışmaktır.
Kur’an, üzerine indiği günden beri birçok eserler yazılmış, mucizeleri anlatılmış, insanlara vermek istediği mesajların belirtildiği binlerce cilt kitaplar kaleme alınmıştır. Kur’an kıyamete kadar hükmü geçen bir kitap olduğu için hakkında bundan sonrada yine binlerce cilt eserler yazılacaktır.
Kur’an, kendini dinleyen insana, ilmi hakikatleri ve hakikat nuruyla dünyanın mahiyetini bildirir. Dünyaya aşk ve alâkanın manasız olduğunu anlatır. Yani, insana şöyle der:
“Dünya, Allah’ın gönderdiği bir kitap hükmündedir. Harfleri ve kelimeleri kendilerine değil, Allah’ın (cc) zâtına, sıfat ve esmasına işaret ediyorlar. Öyle ise manasını öğren, nakışlarına takılma.”
Kur’an bizlere dünyanın ahiretin tarlası olduğunu bildirmiştir. Dünya tarlasını ekip, biçip mahsulünün gerçek âlemde toplamanın yollarını ve yöntemlerini öğretmektedir.
Evet, Kur’an bu açık hakikatlerle dünyanın iç yüzündeki sırları gösterip dünyadan ayrılığı gayet hafifleştirir, belki uyanık olanlara sevdirir ve rahmetinin her şeyde ve her işinde bir izi bulunduğunu gösterir.
Kur’an-ı Kerim bütün insanlara rahmettir. Çünkü her bir insanın şu hakikî âlemden kendisine mahsus hayalî bir âlemi olduğu gibi, herkes kendi meşrebine göre Kur’an’dan anlayış ve iktibas ettiği (hafızasında) kendisine has bir Kur’an vardır ki, onun ruhunu terbiye, kalbini tedavi eder.
Yine Kur’an-ı Kerim’in bir meziyeti şudur: Bütün âlimler ve meşrep ehli gibi herkes hidayeti için, şifası için çeşitli surelerden ayrı ayrı ayetleri alabilirler. Çünkü bir ayetin diğer Kur’an ayetleriyle pek ince münasebetleri ve bağlılık yönleri vardır.  Bu itibar ile çeşitli surelerden alınan ayetler küçük bir Kur’an hükmündedir.
İnsanlık için hidayet rehberi olarak gönderilen Kur’an’dan millet olarak ne derece istifade edebiliyoruz? Rabbimizin bize hayat rehberi ya da farklı bir ifadeyle kullanım kılavuzumuz olarak gönderdiği Kur’an’dan yeterli biçimde istifade etmediğimiz çok açıktır. Eğer ecdadımız gibi Kur’an’dan hakkıyla istifade edebilseydik, bugünkü milletler arasında yerimiz çok farklı olurdu.
Kur’an, “İnanıyorsanız üstünsünüz.” Buyurur. İnanmak insanın üstün olmasını gerektirir. Bugün dünyada Müslümanlar olarak üstün olmadığımız açıktır. O halde problem yeteri derecede inanmamakta ve Kur’an’ın bize gösterdiği hidayet yolunda gitmememizde yatmaktadır.
Haftaya inşallah Kur’an’dan ne anlıyoruz konusunda anladıklarımı sizlere aktarmaya gayret edeceğim.