Doğumunun 120. Yılında Kazakların Altın Efsanesi 

Osman Batur İslamoğlu

BUKET KEMİKSİZ

Zeytinburnu Kazlıçeşme Kültür Merkezi’nde 24 Nisan 2019 Çarşamba günü, ‘Doğumunun 120. Yılında Hatıralarda Osman Batur Uluslararası Paneli’ yurtiçi ve yurtdışından gelen birçok değerli diplomat, bilim adamı ve yazarların katılımı ile gerçekleştirildi. Bu anlamlı ve tarihi etkinliği KATEAD, Er Janibek Vakfı, Kazak Türkleri Vakfı ve Hoca Ahmet Yesevi İlim ve İrfan Vakfı ile Zeytinburnu Belediyesi birlikte düzenledi.

Konuşmacılar Osman Batur hakkında önemli çalışmalara imza atmış isimlerdi. Kazakistan’ın Almatı şehrindeki Çokan Velihanov Tarih ve Etnoloji Enstütüsü Müdürü Prof. Dr. Ziyabek Kabduldinov, Kazakistan Eski Ankara Büyükelçisi Baltaş Tursınbayev, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nden Doç. Dr. Ömer Kul, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’nden Dr. Tekin Tuncer ve Türkiye Kazaklarının göç liderlerinden Elishan Batur hakkında Hazin Göç isimli ünlü romanın yazarı Jadiy Şakenulı Osman Batur hakkında önemli bilgiler ve değerli yorumlar sundular.

Panelde aynı zamanda bu sene Altay yayınevinden çıkmış olan Osman Batur silah arkadaşlarından ve din konularındaki danışmanı Türkiye Kazaklarının önderlerinden Delilhan Canaltay’ın Göç Hatıraları Çetin Zaman Zor Günler isimli kitabının da tanıtımı yapıldı.  Program takdimi esnasında, Kazakistan Büyükelçisi Abzal Saparbekuly’nın panele gönderdiği dilek ve temennilerini içeren kutlama telgrafı okundu.

Panele geçilmeden önce Kazak milli marşı ve ardından Türk milli marşı için saygı duruşu yapıldı. Açılış ve protokol konuşmaları bölümünde KATEAD Başkan Yrd. Ertolkun Gayretullah, Er Janibek Vakfı Başkanı Jenis Türkiya, Türkiye Kazaklarının aksakallarından Mansur Teyci ve Hoca Ahmet Yesevi İlim ve İrfan Vakfı Mütevelli Başkanı Av. İbrahim Mutlu Osman Batur’un tarihi şahsiyetinin önemine vurgu yaptıktan sonra panele emeğe geçenlere teşekkür ettiler. 

Daha sonra Kazakistan usulü kitap tanıtım törenine geçildi. Bunun için Delilhan Canaltay'ın beşerli olarak kurdela ile bağlanmış altı adet kitap yumakları masaya kondu. Bu kurdelaları kesmek üzere salonda bulunan STK temsilcileri, aksakallar ve ilim adamları davet edildi. Böylece kitapların açılış merasimi Kazak geleneklerine göre kurdele kesilmek suretiyle yapılmış oldu. Merasimi yöneten Prof. Dr. Abdulvahap Kara, ‘Kalem kılıçtan keskindir geriye kalacak olan bu kitaptır.’ diyerek toplum hayatındaki kitabın önemine vurgu yaptı ve kitap tanıtım toplantılarının daha sık yapılmasının gelenek haline gelmesi temennisinde bulundu.

Daha sonra bu kitaplar salonda oturanlara hediye edildi. Bu merasimin sonunda Delilhan Canaltay'ın Çetin Zaman Zor Günler kitabını Türkçeye kazandıran Dr. Tekin Tuncer'e aile adına Alihan Canaltay teşekkür ederek hediyesini takdim etti.

Bu merasimden sonra ilim adamları ve yazarlar Altayların altın efsanesi Osman Batur İslamoğlu’nu, çeşitli yönleriyle anlatmak üzere panele geçtiler. 

Panelde ilk konuşmayı Kazakistan'ın Ankara Büyükelçiliği’ni yapmış değerli bir diplomat olan Baltaş Tursınbayev yaptı ve “Biz buraya Osman Batur’un 120 doğum yılı vesilesiyle gelmiş bulunuyoruz. Osman Batur çok büyük bir tarihtir ve biz onu tamimiyle baştan sona incelememiz gerekir.” diyerek konunun önemine dikkat çekti.

Daha sonra söz alan Kazakistan’dan gelen Çokan Velihanov Tarih ve Etnoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ziyabek Kabduldinov sadece Türk değil, dünya tarihine de Osman Batur’un altın harflerle geçeceğine dikkati çektikten sonra Osman Batur araştırmaları konusunda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Biz araştırmalarda hangi meselelere öncelik vermeliyiz bunları tespit etmeliyiz. Osman Batur hakkında çok daha fazla tez ve araştırma yapılması gereklidir. Bu araştırmalar da Osman Batur’un böyle bir mücadeleye girişmesinin sebepleri tespit edilmelidir. Bu mücadele kısa zamanda nasıl başarı kazandı, nasıl çok sayıdaki Çin kuvvetlerine karşı zaferler eldi etti, bunu da araştırmalı ve bulmalıyız. Peki, o zaman hangi taktikleri kullandı? Bunlar belki de eski atalarından bildiği askeri taktikler idi. Bunları tespit etmek durumundayız. Osman Batur sadece askeri bir komutan değil, aynı zamanda büyük bir diplomattır da. O yeri geldiğinde Moğolistan, Çin ve Sovyetler Birliği ile bir diplomat olarak anlaşmalar yaptı. İşte Osman Batur’un bu diplomasi yönünü de araştırtmalıyız. Daha sonra SSCB Kazakları böldü, parçaladı ve birbirine düşürdü. İşte burada Stalin hangi fitne fesat taktiklerini kullandı, bunları da bilmeliyiz. Kazakların hangi saikler ile Hindistan’a, Pakistan’a ve Türkiye’ye göç etmesine sebep oldu. Bunları nasıl yaptı bilmeliyiz. Stalin’in Osman Batur’un mücadelesinin sonlanmasında da parmağı vardır. Stalin’in Doğu Türkistan politikalarını ortaya koymalıyız. Tüm bunlar bizim gelecekte araştırma konularımız olmalıdır.”

Kabduldinov’un sözlerinin ardından panelde konuşma sırası Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara’ya geçti. Kara, Osman Batur’un yakın silah arkadaşı Nurgocay Batur’un hatıratlarında Osman Batur’u anlattı: “Nurgocay Batur, 1940 senesinde Osman Batur ile birlikte silahlı mücadeleye çıktığında ilk yanında olanlardan birisiydi. 1951’de Osman Batur’un en son yanında olan da Nurgocay Batur’du. En güvenilir kumandanıdır. Ben, Nurgocay Batur’un geride bıraktığı hatıratında söyledikleri ile tüm dünyadaki Osman Batur ile ilgili kaynakları mukayese ettim. Kaynaklar ile hatıratta yazanların hepsi birebir aynı çıktı. Bundan günlük tutmayan Nurgocay Batur’un müthiş bir hafızaya sahip olduğunu anladım. Oğlu da bunu tasdik etti. 

Ayrıca iyi bir asker ve müthiş nişancı imiş. Cephane yetersiz olduğundan, düşmana ateş ederken bir mermi ile üç kişiyi vurmak için tetiği çektiklerini, asla bir düşmana, bir mermi harcamamaya dikkat ettiklerini yazıyor hatıratta. Yaralandığında 15 gün dinlenip iyileşince tekrar cepheye koşuyordu. Hatta oğlunun dediğine göre sırtında 9 tane kurşun yarası varmış. Nurgocay Batur’da gördüğüm diğer bir özellik ise; normalde asker insanlar ketum olurlar, çok konuşmazlar. Mesela bugün burada kitabının tanıtımını yaptığımız Delilhan Canaltay albay rütbesine kadar yükselmiş bir askerdir ve ağzından lafı kerpetenle zor alırsınız. Ama Nurgocay Batur hem asker, hem diplomat, hem de hatiptir. Müthiş bir hitabeti varmış. Bu da hatıratına yansımış. Allah nadiren bu üç özelliği bir insana verir.” 

Prof. Dr. Abdulvahap Kara’dan sonra dünyada Osman Batur hakkındaki ilk doktora tezini hazırlayan akademisyen olan İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nden Doç. Dr. Ömer Kul, İsa Yusuf Alptekin’in hatıratlarında Osman Batur’u anlattı ve bir hususa dikkat çekti. Bu, 1948 yılında Osman Batur’un Urumçi şehrine gelip dönemin Milli Hükümeti’ni ziyaret etmesidir. Bu durum, Ömer Kul’un doktora çalışmasında en çok duygulandığı konulardan biri olmuş. Bunu şöyle açıkladı: “Bugün Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı ve oradaki insanların hak ettiği şekilde yaşamasının yolu 1948 yılında Osman Batur’un Urumçi’ye davet edilmesi ve orada yaşanan kardeşlik, birlik beraberlik duygularının örnek alınmasında yatar. Birlik ve beraber olmadığı takdirde başarının gelmesi kanaatimce biraz zor gibi durmaktadır. Osman Batur doğu Türkistan Altay bölgesinin Kazak Türklerindendir. 1948’deki bu ziyaret çok spesifik ve stratejik bir ziyarettir. Çünkü 1943’te han ve batur ilan edilen Osman Batur 1947’de hain olarak yaftalanmak istenmiştir.” 

Kazakistan’ın Astana şehrinden gelen değerli yazar ve şair Jadiy Şakenulı Doğu Türkistan Kazaklarının yayımlanmış hatırat kitaplarında Osman Batur hakkında önemli ve ilginç bilgiler sundu. Şakenulı Osman Batur’un iyi bir asker ve büyük bir komutan olduğunu Çinli generallerin bile kabul ettiklerini söyledi. Baytik savaşında Doğu Türkistan sınırlarını Moğolistan’a karşı koruduğu sırada kendisiyle görüşen Çinli General Lui Çi Osman Batur’un çok korkusuz olduğunu ve şunları söylediğini belirtir: “Kim benim kuzeyde İrtiş, batıda Kulca (İli) ile Jongar vadisi arasındaki vatanıma kast ederse, kolunu keserim.” İdama mahkum edilirken de soğukkanlılığını ve cesaretini kaybetmediğini söyleyen Şakenulı bu konuda savcı olara görev yapan Taldıbay Kanafin’in “Ben sürecin baştan sona takip ettim. Osman Batur çok cesurdu. Kimseye eğilip bükülmedi. Az ve öz konuştu. Dedi ki, “kim dilime, dinime ve toprağıma saldırmışsa, karşı çıktım. Eğer bunun için beni vuracaksınız, vurun”dedi. Bundan başka bir şey söylemedi. Aksini iddia edenler varsa, yalandır.”şeklinde kendisine söylediğini ifade etti.

Sıradaki konuşmacı Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’nden Dr. Tekin Tuncer ise Türkiye Kazaklarının göç liderlerinden Delilhan Canaltay’ın hatıralarında Osman Batur’u anlattı. Tuncer’in çevirisiyle Ocak 2019’da yayımlanan Delilhan Canaltay’ın Altaylardan İstanbul’a Göç Hatıraları Çetin Zaman Zor Günler kitabı hakkında bilgiler verdi. 14 bölümden oluşan kitabın içeriğinde Osman Batur’un kişisel özellikleri, dış görünüşü, savaşlarda gösterdiği kahramanlıkları, milli mücadeleye olan tutkusu ve direnişiyle ilgili birçok konu anlatılmaktadır. Osman Batur’un milli mücadele uğrunda başlattığı direnişi hakkında Delilhan Canaltay’ın hatıratından örnekler veren Tuncer, herkesin silahı bıraktığı zamanlarda bile Osman Batur’un silahı bırakmadığına, Urumçi hükümetinin sinsi siyasetine güvenmediğine dair anekdotlar verdi. Sözlerine şunları ekledi: ‘’Burada Osman Batur’un direnişiyle ilgili aslında birçok diplomatik girişim yapılıp görüşülmek istendiğini ama bu girişimler için Osman Batur’a ulaşmanın kolay olmadığını söylemek yerinde olacaktır. Çünkü her girişimde mutlaka Osman Batur’a askerler tarafından engeller çıkarıldığını görüyoruz. Bunlar hep siyasi kısımlar.”

Doğu Türkistan için mücadele eden Altay Kazaklarından Osman Batur’un doğumunun 120. yılında bizlere hatıratlar üzerinden çeşitli yönleriyle anlatan yurtiçi ve yurtdışından gelen birçok değerli diplomat, bilim adamı ve yazarlara çok teşekkür ediyoruz. Bu güzel programın düzenlenmesinde emeği geçen herkese şükran borçluyuz. Osman Batur bizim önemli bir değerimizdir. Onun kıymetini bilmeli, hakkında daha pek çok çalışmalar yapılarak sadece Türk dünyasının değil, tüm dünya kamuoyuna hakkıyla tanıtılmasını temenni ediyorum.