Kimi zaman dominant karakterlere hayat verdi, kimi zaman ailenin anaç annesi oldu. 30 yıllık bir tecrübe, girmediği rol, yaşatmadığı karakter yok. En son Elimi Bırakma dizisinde ‘Gönül Abla’ olarak hayatımıza girdi. Süeda Çil, başarılı, tecrübeli, aynı zamanda iyi bir eğitimci. Süeda Çil Studio’da buluşup önce kahvelerimizi içtik. Sonra yetiştirdiği öğrencilerini, mesleki kariyerini anlattı bana. Her şeyin yüzeysel olduğu bu sektörde derinleri gören nasir insanlardan. Süeda Çil üçüncü konservatuar sınavında okula girmiş ve tiyatroya başladığı ilk yıllardan itibaren sahne disiplinini hiçbir zaman terk etmemiş. Yorucu bir temponun içinde kaldığı zamanlarda bile yorulmadığını söylüyor, çünkü sevdiği işi yaparken nasıl yorulsun. Şimdi aynı zamanda bütün bu deneyimlerini paylaşmak için genç yeteneklere eğitim veriyor. Dolu dolu bir hayat: Süeda Çil

Merhaba Süeda Hanım, yıllarca sizi sahnelerde, ekranlarda izleme şansımız oldu. Oynadığınız karakterleri her zaman beğenerek izledim. Oyunculuk için bu yola ne zaman çıktınız?

Galiba konservatuar girişinde başladığını söylemek doğru olur. Ne kadar hevesiniz olsa da eğitimle taçlandırmadığınızda bu hobi olarak kalıyor. Konservatuar sınavına ben 3 kere girdim. Üçüncü de kazandım. Emre Kınay’da benimle aynı kaderi paylaşıyor.

Üç sene mi beklediniz?

Beklemedim. O sırada üç kere girdim sınava, ama kazanamadım (gülerek). Konservatuara girdikten sonra oyunculukla ilgili sevgim ve saygım çok daha akademik bir yere taşındı. Hala da öyle olmasına gayret ediyorum.

Tecrübeli bir oyuncusunuz. Bu yolculuk yorucu mu geçti?

Çok, ama yorgunluğu aklınıza getirmezseniz yorulduğunuzu hissetmiyorsunuz.

Hayatınızda önceliğiniz mesleğiniz midir? Eve gitmek yerine sahnede prova yapmak, yemek yapmak yerine dışarıdan bir şeyler atıştırmak bu yolculukta küçük fedakarlıklar mı?

Elbette, çünkü ikisinin bir arada olduğunu hiç görmedim. Yaşam şeklinizi başkalarından farklı kılmanız gerekiyor. Çok sevdiğim bir ailem var; annem, babam, kardeşlerim, onlarla zaman geçirmek çok önemli benim için, ama artık onlar bile anladılar, işimin olduğunu kabul edip bazen benden bağımsız toplantılar yapıyorlar. Ben genellikle sıralamada ailemi 1. Sıraya koyarım, işimi 2. Sıraya koyarım. Oyunculuğun hayatımda bambaşka bir yeri var.

Oyunculuk böyle bir kavram m? Yani bu her meslek için böyle midir yoksa sadece oyunculuk içinde böyle midir?

Eğer ben gazeteci olsaydım da benim için işim yine yerimde bambaşka bir yeri olurdu. Eğitim gördüğüm, konusuna uzmanca yaklaşabildiğim her işi önemserim. Bu benim için tiyatro oldu, ama Siyaset Bilimleri okusaydım belki iyi bir siyasetçi olurdum. Bu meslek için sizin yaşlarınızdayken çok çabaladığımdan şimdi mesleğime kıyamıyorum.

En son Elimi Bırakma dizisinde ‘Gönül Abla’ olarak sizi izledik. Bu erken veda senaryo gereği miydi?

Evet, bu çok olabilecek bir şey. Her dizide olduğu gibi bizim dizide de senaryo gereği bir ayrılık yaşadım.

Diziyi hala takip ediyor musunuz?

Diziye zaman zaman göz değdiriyorum, ama ben bütün dizileri seyretmek arzusunda olduğum için zaman izin vermiyor.

Oyuncuların, yapımcıların, seyircilerin reyting denilen mekanik düzeyde öğütülmesini, her şeyin böyle bir sistem içerisinde erimesini nasıl karşılıyorsunuz?

Dünyada böyle., başka türlü nasıl olur ki? Bir şey üretirsiniz, alıcı onu alır, tüketir ve biter.

Bazen alıcı alamadan, daha sunulamadan, birkaç hafta içerisinde biten emekler, diziler var.

Sunulamadan birkaç hafta içerisinde bitenler gibi çıktığı anda bir numara olanlarda var. Ben bardağın dolu tarafına bakıyorum. Bu sistem bitmez. Bu macera böyle bir macera. Başka farklılıklar olacaktır. İnternette yayınlanmaya başlayan diziler gibi, ama o kitlenin nasıl olduğunu bilmiyoruz.

Bir oyuncu koçu olarak tiyatro, sinema, televizyon üçgeni arasında oyuncunuzu nasıl hazırlarsınız?

Tiyatroya bir oyuncu hazırladığım zaman uzun çalışmak gerekir. Tiyatro er meydanıdır. Ses, nefes, diksiyon, artikülasyon, fonetik, beden dili, dramaturjik çalışmalar… Çok uzun çalışmalar var. Zaten ben kendi okulumda bu yüzden tiyatro eğitimi vermiyorum. Ben kamera önü oyunculuğu ve sinema oyunculuğu eğitimi vermekte eğilimliyim. Tiyatro oyuncusu olmak isteyen oyunculara mutlaka daha kapsamlı eğitim kurumlarına yönlendiriyorum. İkisi birbirinden çok farklıdır.

Televizyondaki oyunculuklar dikkatinizi çekiyor mu?

Ben hepsini çok beğeniyorum. Gençler olması gerektiği şekliyle ellerinden geleni yapıyorlar, çünkü gerçekten zor bir şey yapıyorlar. Bugün oyunculuğa heves eden herhangi bir öğrenciye ben onların yaşantılarını örnek gösteriyorum. ‘Siz yapamazsınız’ diyorum kimilerine. Haftanın her günü sabah 7’de sete gidip, dönüşünüzün kaç olduğunu bilmediğiniz bir yaşam biçiminden bahsediyorum. Oyuncu olayım diye heveslenmek çok güzel, ama bu zorluklarını bilmediklerinde inandırıcı gelmiyor o istek.

Sanat ve Kültür bireyin içerisinde nerede başlar? Bir kitap okurken, bir sanat literatürünün içinde bulunurken insanın içinde bir şeylerin uyanma hissi vardır ya…

Bence çok küçük yaşlardan itibaren annesini, babasını gözlemlediği sırada çocuğun, annede, babada gördüğü şeyle başlar. Anne baba kitap okuyorsa, kitaba yakınlığı kaçınılmaz olarak kurulur, puzzle yapıyorlarsa resme ilgisi çoğalabilir veya anne-baba kavga ediyorsa kavgacı bir çocuk olur. Ne görüyorsa onu yansıtır. Bu insanın kendini bildikten sonra şekillendireceği bir olgu değil, bu büyürken gördükleriyle kendini oluşturabileceği bir olgu. Benim babamda, annemde okurdu. Annem Patalogdu, babam askerdi, ama ikisi de okurlardı.

Şu an sahnelenen oyununuz ‘Şahane Züğürtler’ severek izledim. Konusunda hem komediyi hem trajediyi barındıran bu oyunun sizi içine çeken konusu ne oldu?

Komedi olması ve içinde Haldun Dormen’in olması oldu diyebiliriz. Bu oyunda kayboldum mu yoksa içinde yeniden var oldum mu bilmiyorum, ama oyunumuz üç senedir kapalı gişe gidiyor ve bu bizi çok mutlu ediyor. Bu kadar emeğin boşa gitmemiş olduğunu gördüğümüz iyi bir ölçü.

Komediyi seviyorsunuz?

Evet, komedi oynamayı seviyorum. Komedi oynamak çok zordur. Ben de o zorluğu hallettiğimi görünce çok mutlu oluyorum.

Güldürerek sahnede var oluyorsunuz.

Bu oyun için öyle oldu, her zaman öyle olmuyor.

Hem zenginlik hem züğürtlük. Oyun ikisini aynı anda yaşamayı anlatıyor değil mi?

Oyun bir klasik. Bir yanlış anlamanın meydana getirdiği küçük, komik olaylarla örülü, aslında o dönemin kozmopolitik devrini ortaya koyan bir oyun.

Peki, ekselans çiftimizin bankada bir serveti olmasına rağmen o paraya dokunmak istememesinin, ülkesine bağlılığına mı göstermeye çalışıyorsunuz?

Evet, oyunun bir parçası da bu. Nereden bakarsanız onu görürsünüz oyunu seyrederken. Bir parçası bunu görüyor, bir parçası bizim görgüsüzlüğümüz olarak görüyor, bir parçası çocuklarımızın görgüsüzlüğü olarak görüyor. Bir oyunu bir tek yerden seyredemeyiz. Bu işin dekorunu, Canan’ın dekorunu da konuşabilirler.

Bu oyunda dikkat ettiğim şeylerden biri de oyuncular beden dilini çok sık kullanıyor. Konuşmalardaki mizah, oyunun beden dili ile destekli hatta beden dili ağır basıyor.

-Tiyatro bunu ister. Televizyonda da bunu çok kullanırım, çünkü beden dili bir öğretidir. Kinezik derler bu bilimin adına. Bunu tiyatroda uzun mesafeden seni seyretmeye çalışan oyuncuya sunmak her oyuncunun bilmesi gereken bir bilgi kümesi. Biliyorlar mı, bence kimi biliyor, kimi bilmiyor.

30 Yılın birikimini, tecrübesini Süeda Çil Studio’da öğrencilerinizle paylaşıyorsunuz. Burada neler yapıyorsunuz?

- Bütün bu konuştuklarımızın devamında bildiklerimizi mesleğin yeni gelecek çocuklarına aktarıyoruz. Onların yönlendirmeye ihtiyaçları oluyor. Biz şanslıydık, konservatuar eğitimi aldık, ama o çocukları lise 2’de keşfedip ‘Hadi sahneye’ diyorlar. Onların şanslarını ellerinden alıyorlar. Biz de destek atıp ‘Bak biz bunları öğrendik evladım, gel sana da öğretelim’ diye onları şekillendirmeye gayret ediyoruz.

- İlerleyen zamanlarda Studio’yu genişletmeyi düşünüyor musunuz?

- Konuşma koçluğu yapıyoruz, beden dili koçluğu yapıyoruz, ama ileride bana tiyatro eğitimi verecek misin diye soruyorsan, onu sanmıyorum.

Eğitmenliğinizdeki amaçlar, hedefler nedir?

- Daha fazla çocuğa, daha fazla, daha büyük bir eğitmen takımıyla ulaşmayı arzu ederim. Şimdiki eğitimim takımımı büyütmeyi arzu ederim ve tabi ki bunların devamında biz şu an Sonsuzoda.com diye bir platform kurduk. Bu platformda tüm dünyaya açılıyoruz. Eğitimlerimizi çektik, bizim eğitimlerimizi almak isteyen çocuk ister Almanya’da olsun ister Güney Amerika’da bu videolara ulaşıp izleyecek, hatta kendi filmini çekip yollayabilecek.