7 Ocak Pazar günü; KKTC’de Cumhuriyet Meclisini yenilemek üzere erken genel seçimler için soydaşlarımız oy kullanarak tercihlerini belirlediler. Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün buruk da olsa zaferi ile sonuçlanan seçimlerin resmi olmayan sonuçları aşağıdaki gibidir: 

                                                              Kazanılan

                                                              Oy Oranı             Milletvekili Sayısı

Ulusal Birlik Partisi (UBP)                       % 35,5                           21

Cumhuriyet Türk Partisi (CTP)                % 20,9                          12

Halkın Partisi (HP)                                      % 17                           9

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP)          % 8,65                           4

Demokrat Parti (DP)                                 % 7,84                          3

Yeniden Doğuş Partisi (YDP)                        % 7                           2

Diğer partiler ve bağımsızlar                     % 3,11                           -

1976’dan beri KKTC’de bu seçimle birlikte, ortalama üç yılda bir kavgasız gürültüsüz örnek seviyede tam 14 seçim yapılmış. Ve bu seçimlere genellikle soydaşlarımızın pek de ilgi gösterdikleri söylenemez. Nitekim bu seçime de iştirak oranı %62’lerde kalmış. 

UBP’nin tek başına iktidar sloganı ile girdiği seçimden beklediği sonucu alamadığı için kazanılan zaferin buruk olduğu ifade edilse de ufukta yine UBP ağırlıklı bir hükümet teşkili  dışında uygulanabilir başka seçenek de yok gibi. 

Her ne kadar UBP dışındaki partilerle matematiksel olarak, rahmetli Süleyman Demirel’in 70’li yıllarda bitli yorgan olarak ifade ettiği koalisyonlar gibi hükümet teşkilinin, KKTC’nin içinde bulunduğu şartlar muvacehesinde tercih edilmeyeceği, ilk açıklamalardan anlaşılmakta. 

Bir diğer seçenek de yeni bir erken seçim. Ancak seçime pek ilgi göstermeyen soydaşlarımız için bu seçeneğin de cazip olmayacağı değerlendirilmektedir. Zaten UBP yönetiminin de, buruk bile olsa zaferi iktidarla taçlandırma heves ve arzuları açıkça hissedilmektedir. 

Birkaç ay sonra da Güney Kıbrıs’ta Rumların yeni yöneticilerini seçerek müzakerelerin yeniden başlatılması yollarını zorlayacakları apaçık ortada gibidir. 

Nede zorlamasınlar ki? 

Her defa müzakere masasında yeni tavizler bırakılmadı mı? 

***

Türkiye’nin geçen yıl İsviçre’deki çıkışlarından sonra açık açık Türkiye hedef alınmaya başladı. Değerli dostum Prof. Dr. Ata Atun’un bu konudaki makalesinden aşağıdaki alıntı en yeni örneklerden biri: 

“21 Kasım’da Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Mısır arasında, enerji ana konulu beşinci üçlü zirve Lefkoşa’da yapıldı. Zirveden sonra Lefkoşa Beyannamesi yayınlandı. Beyanname içinden üçlü ittifakın İtalya ile genişlemesi kararı çıkarken ana hedefin; Kıbrıslı Rumların, Yunanistan’ı ve Mısır’ı yanlarına alarak Türkiye’ye kafa tutmak istemesi çıktı. Yayınlanan 12 maddelik beyannamede, Türkiye’ye uyarı yapılması, ihtar verilmesi, Kıbrıs’ın egemenliğine saygı duyması ve müzakerelerde olumlu davranması ön sıralarda yer aldı.” 

Bir başka olay da geçen hafta oldu. Yunanistan Başbakanı ile Savunma Bakanının Ege Denizi’ndeki muvazaalı adalardan birini alayişle valayişle ziyaretleri. 

Değerli okurlarım, bu ziyaretler iyi komşuluk münasebetleri ile bağdaştırılabilir mi? 

Hedefleri boylarından çok çok büyük. 

***

Son Kudüs krizinde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük çabaları ile BM Genel Kurulu’nda alınan sonuç, kamuoyunda KKTC konusunda yeni beklentilere neden olmuştur. KKTC örnek demokratik gelenekleri, alt yapısı ile, üst yapısı ile, turistik tesisleri ile, üniversiteleri ve cıvıl cıvıl alışveriş merkezleri ile dünyanın ender bulunan barış ve huzur beldelerinden biridir. KKTC tanındıkça bu özellikler ve güzelliklerin daha da artacağından kimsenin kuşkusu da olmamalıdır. Ve artık KKTC’nin daha çok ülke tarafından tanınmasının sağlanması, kamuoyunda gerçekten beklenmektedir.