3. Dünya Savaşı, küresel krizin narkoz etkisi altında uygulamaya konulan yeni dünya düzeni operasyonlarının Kıbrıs'ı da kapsama alanı içine almasıyla Akdeniz'e yayılmaya başladı. Hedef, Kıbrıs’ın güneyindeki doğalgaz rezervine el koymak, Akdeniz’de, Girit başta olmak üzere, vergi cenneti ada devletçikleri oluşturmak, Yunanistan’ı parçalamak, Türkiye’nin güneyinde bir “Büyük Kürdistan” paravanası oluşturarak Rusya’yı ve Türkiye’yi enerji dağıtım hatları konusunda devre dışı bırakarak İsrail’i bölgenin en güvenilir enerji terminali yapmak ve Akdeniz’i bir “Batı Gölü”ne dönüştürmek..

Salı günü Kıbrıs tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini yaşayacak. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Rusya'dan beklediği bulamayınca, AB'nin dayattığı koşulları ana hatlarıyla kabul etti, ve ilk adım olarak da, Merkez Bankası kontrolündeki Kıbrıs'ın ikinci en büyük bankası olan Laiki Bank’ın ikiye bölünmesini, 100 bin Euro üzerindeki mevduattan yüzde 25 vergi kesilmesini kabul eden yasa tasarısını Meclis'ten geçirerek acı ilacı yutmaya çalışacak. Aksi halde, devletin iflasını ilan etmek durumunda kalacak.
Güney Kıbrıs'ın iflas noktasına sürüklenmesiyle Ortadoğu merkezli yaşanmakta olan 3. Dünya Savaşı biraz daha su yüzüne çıkarak yeni bir boyut kazanmış oldu. Küresel savaş Kıbrıs üzerinden Akdeniz'e yayılırken, Euro üzerinden AB'nin geleceği daha ciddi olarak tartışılmaya başlandı.
Güney Kıbrıs'ta yaşananlar, AB yönetimi ile bir üye devlet arasında yaşanan bir sorun değil artık; Kıbrıs üzerinden Akdeniz egemenliği konusunda ABD/İsrail'in, AB'nin, Rusya'nın, İran’ın, Çin'in taraf oldukları küresel bir kapışma yaşanıyor. 3. Dünya Savaşı, küresel krizin narkoz etkisi altında uygulamaya konulan yeni dünya düzeni operasyonlarının Kıbrıs'ı da kapsama alanı içine almasıyla Akdeniz'e yayılmaya başladı. Hedef, Kıbrıs’ın güneyindeki doğalgaz rezervine el koymak, Akdeniz’de, Girit başta olmak üzere, vergi cenneti ada devletçikleri oluşturmak, Yunanistan’ı parçalamak, Türkiye’nin güneyinde bir “Büyük Kürdistan” paravanası oluşturarak Rusya’yı ve Türkiye’yi enerji dağıtım hatları konusunda devre dışı bırakarak İsrail’i bölgenin en güvenilir enerji terminali yapmak ve Akdeniz’i bir “Batı Gölü”ne dönüştürmek..

RICE, “22 ÜLKENİN HARİTASI DEĞİŞECEK” DEMİŞTİ.
ABD/İsrail ikilisinin 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler şoku ile başlattıkları yeni dünya düzeninin hayata geçirme operasyonları, Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan Genişletilmiş BOP coğrafyasında başlatılmıştı. O dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rice, "Ortadoğu'da 22 ülkenin sınırları değişecek" demişti, açık açık.. Hedef belliydi, dünyanın enerji kaynaklarının üçte ikisini barındıran Ortadoğu'nun kontrol altına alınacaktı. Böylece, ABD/İsrail ikilisi, İngiltere ve bazı Arap ülkelerinin de desteği ile, küresel krizin olumsuz etkilerini geride bırakmak için çabalayan dünya ülkelerinin en çok muhtaç oldukları enerji kaynaklarının gizli-açık sahibi olarak dünyanın orkestra şefi olacaktı. Plan bu; gelişmeler fotoğrafın bütünün bu olduğunu gösteriyor. Gerçekleşip gerçekleşmemesi bölge ülkelerinin tutumlarına bağlı olacak.  
Bir AB üyesi olan Yunanistan'ın iflasa sürüklenmesinden sonra, Güney Kıbrıs'ın kaçınılmaz olarak iflas edeceğini bizden başka herkes biliyordu ve güneyinde bir doğalgaz serveti barındıran Akdeniz uçak gemisini ele geçirmek için hazırlık yapıyordu.
Dikkat etmişsinizdir, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 10 milyar Euroluk yardımın koşullarını dayatan yalnızca AB yönetimi ve AB Merkez Bankası değil, işin içinde dünyanın ekonomik jandarması IMF de var. O nedenle, Güney Kıbrıs'ın iflası, yalnızca bölünmüş bir ada devletçiğinin geleceği ile sınırlı bir konu değil, yeni dünya düzeni bağlamında, Akdeniz'in İsrail önderliğinde bir "Batı Gölü"ne dönüştürülmesi operasyonudur. Büyük Kürdistan paravanasıyla Türkiye'nin ve Rusya'nın devre dışı bırakılarak, İsrail'in Ortadoğu'nun en güvenli enerji terminaline dönüştürülmesi operasyonunun önemli bir aşamasıdır. Kıbrıs gibi Girit'in de bir ada devletine dönüştürülmesi ve Yunanistan'ın üçe bölünmesi planının önemli bir adımıdır. Doğu Akdeniz'in Avrupa ve dünyanın enerji ihtiyacını karşılayan en önemli merkezlerden birine dönüşmesi sonucunda, bölgede hızlanacak olan kara paraların ak paraya dönüştürülmesi için de, Ege adalarının, Cayman Adaları'nın yerini alacak vergi cennetleri olan küçük ada devletçiklerine dönüştürülmesi de kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.

SERVET VERGİSİ NEDEN DAYATILIYOR?
Bu anlattıklarımıza "kabus senaryoları" da diyebilirsiniz, ama dünyanın gidiş yönünü görebilmek için bir yere not etmekte yarar vardır. Çünkü hem Kıbrıs, hem de oluşturulmak istenen "Büyük Kürdistan" paravanası bizi ve geleceğimizi yakından ilgilendirmektedir. Yunanistan'ın iflası da, onun kaçınılmaz sonucu olarak Güney Kıbıs'ın iflası da Avrupa Birliği'nin (AB), Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) ve de Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) hatalarının ya da bilinçli hatalarının sonuçlarıdır. Euro krizinin patlaması sonrasında Yunanistan'ın borçlarının yapılandırılmasında çok geç kalınmış, "Güney Kıbrıs ekonomisinin yeniden düzelebilmesi için önerilen servet vergisi, daha önce iflasın eşiğine gelen ülkelere dayatılmamış, serveti vergilendirmek yerine, servetin piyasa mekanizmaları kullanılarak eritilmesi yolu tercih edilmişti." Servet vergisi dayatması, Güney Kıbrıs ekonomisinin çökmesi demektir.
Euro bölgesinde küresel kriz nedeniyle iflasa sürüklenen ülkeler AB'nin yardımıyla kurtarıldılar, uygulanması istenen ekonomik önlemler servet vergisi ile doğrudan ilgili değildi, ama Yunanistan ve toplam milli geliri 18 milyar Euro olan Güney Kıbrıs için aynı şey sözlenemez. AB, ECB ve deIMF'nin Güney Kıbrıs'a yapacağı 10 milyar Euroluk yardım karşılığında, bankalardaki mevduata yüklü oranda servet vergisi dayatması, iyi yönetilemezse, hem Euronun hem de Avrupa Birliği'nin sonu olabilir.
Euro bölgesinde en kolay kurtarılacak bir ada devletçiği için servet vergisi dayatması, 'hastanın iyi olmasını pek istemeyen bir doktor davranışı' olarak da değerlendirilebilir. Güney Kıbrıs'ın toplam milli geliri 18 milyar Euro, buna karşılık bankalarında, önemli bir bölümünün kara para olduğu bilinen 90 milyar Euro kadar bir servet var. Güney Kıbrıs, AB üyesi olmanın sağladığı avantajlar, turizm gelirlerinin (6-7 milyar Eoro) yanı sıra bu servetin nemalarından yararlanarak gemisini yürütüyordu.
AB, ECB ve IMF'nin dayatması ile Güney Kıbrıs Yönetimi bankalarındaki kendisinin olmayan bu büyük servete yüklü bir vergi uyguladığında, vergi cenneti, kara para aklama merkezi Cayman Adaları'nın Akdeniz şubesi gibi çalışan Güney Kıbrıs ekonomisinin ayakta kalması mümkün olamayacaktır. O zaman da ister istemez adanın güneyindeki Afrodit parselinde varlığı saptanan zengin doğalgaz serveti gündeme gelecektir. Küresel elitler bu serveti Kıbrıslılara yedirmeme konusunda oldukça kararlı görünüyorlar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Maliye Bakanı Michails Sarris, AB, ECB ve IMF üçlüsüne 17 milyar Euroluk yardım karşılığında dayatılan servet vergisine "evet" demeden önce, Afrodit parselindeki doğalgaz tahvillerini satmak üzere Moskova'ya uçtu, ama beklediği desteği bulamamış olacak ki troykanın koşullarını kabul etmek durumunda kaldı.

PEKİ BİZ NE YAPIYORUZ?
Adadaki gelişmeler AB'nin ve Euronun geleceği konusunda beliryeyici olacak. Kıbrıs'ın güneyindeki Afrodit parselindeki doğalgaz seveti yalnız Rumların değil ki; orada -henüz tanınmamış olsa da- ayrı bir devlet düzeni kurmuş olan, ayrı bir bayrakları olan Türkler de yaşıyorlar. O doğalgaz servetinde Türklerin de hakları var.  Diyarbakır'daki bir tek Türk bayrağı olmayan kutlamaları "İşte Barış!" heyecanıyla, İsrail'in Obama'nın bastırması ile özür dilemesini "Büyüksün Türkiye!" başlıklarıyla duyuran gazetelerimiz ve televizyonlarımız başlarını kaldırıp da biraz da fotoğfrafın bütününü, "Büyük Oyun"u görmeye çalışsalar, daha doğru olmaz mı?
Euro krizinin ardından Yunanistan'ın kurtarılmakta gecikilmesi, dolayısıyla Güney Kıbrıs'ın iflasa sürüklenmesi, doğrudan ünlü Amerikan ideologlarının ana hatlarını çizdikleri yeni dünya düzeni ile ilgili gelişmelerdir. Güney Kıbrıs'ın iflasa sürüklenmesi AB'nin ve Euronun sonu olacağından, AB ve ECB ekonominin küresel jandarması konumundaki IMF'nin dayatmalarına hayır diyemeyecektir. Bu nedenle, Kıbrıs'ın güneyindeki doğalgaz servetinin ABD'li Noble şirketi üzerinden İsrail tarafından çıkarılmasına ve pazarlanmasına karşı çıkamayacaktır.
Yeni dünya düzenine konu olan topraklar düne kadar Osmanlı yönetiminde olan topraklardı. O bölgelerde yapılan bütün oprerasyonlar bir yönüyle bizi de ilgilendirmektedir. Çok önemli bir süreçten geçtiğimizin farkında olmalıyız. Kıbrıs, Afrodit parselindeki servet nedeniyle yakın bir gelecekte gündeme gelecektir. Bu servette Kıbrıs Türklerinin haklarının olduğunu unutmamalıyız. Hepsinden önemlisi, Türkiye'nin güvenliği açısından Kıbrıs'ın önemini hiç akıldan çıkarmamalıyız. Rusya, Rumların Afrodit parseliyle bağlantılı tahvil satışına şimdilik “hayır” dedi, ama Medvedev gelişmeleri yakından izleyeceklerini söyledi.
Ülkemiz konusunda "Büyük Oyun"ların planlandığı bir gerçektir ve bu vatanda yaşayan herkes, fotoğrafın bütününü görmek zorundadır. AB üyesi Yunanistan'ın ve Güney Kıbrıs Rumlarının içine düştükleri durum bize, hepimize ders olmalıdır. Ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda, kimse kimsenin gözyaşına bakmıyor. Elimizdeki serveti küresel elitlere kaptırıp onların lutfedecekleri bahşişin peşinde koşmak yerine, birlik olup servetimizi kendimiz değerlendirmeliyiz.