Günseli Başar 20 Nisan günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Çoğumuz onu "1952 Avrupa Güzeli"miz olarak tanır, ama o, ömrünün büyük bir bölümünde Türk tarihinin ve Türk kültürünün karanlıkta bırakılmış sayfalarını aydınlatmak için uğraşmıştı. Dünya medyasında bu konudaki yayınları yakından izler, yazarlarıyla yazışır, Türkiye'ye davet eder, konferanslar verdirirdi.
Tarihte en çok soykırıma uğramış olmasına rağmen haksız yere soykırım yapmakla suçlanmayı hiçbir zaman içine sindirememişti. Sorumluluk duygusu güçlü olan iş bitirici bir Türk aydınıydı Günseli Başar. Kesinlikle ırkçı değil, çağdaş değerleri benimsemiş akılcı bir Cumhuriyet kadınıydı. Ermeni iddialarının belli bir amaca yönelik sahtekarlık olduğunu yabancı kaynaklara dayanarak ortaya koyan Şükrü Server Aya, Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ve Cumhuriyet gazetesinden Deniz Kavukçuoğlu’nun katıldıkları bir toplantıda Ermeni yalanları ortaya dökülmüş, sonradan bu anlatılanlar, Günseli Başar’ın çabalarıyla kitaplaştırılmıştı.
Fırsat buldukça, Ön Türk tarihi konusundaki birikimlerini paylaşabilmek için konferanslar verirdi. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Süleymaniye Kürsüsü'nde verdiği konferans da ilgi ile izlenmiş ve Vakfın Kurucu Başkanı Cennetmekan Turan Yazgan Hocamdan tam not almıştı. Turan Hocamı ve “Gönüllerin Kraliçesi” Günseli Başar'ı rahmet ve minnetle anıyorum; mekanları Cennet olsun.
TARİHİMİZİN KARANLIK SAYFALARINI AYDINLATMAK İÇİN ÇALIŞTI
Günseli Başar’ın Süleymaniye Kürsüsü’ndeki “Biz Türkler” konulu konferansını bir gazete sayfasında özetlemek rahmetliye haksızlık olur; o konferansı bir dizi yazı şeklinde vermek gerekir. Biz bugün, Günseli Başar’ın, “Hepiniz Türksünüz “ kitabının yayınlanmasında, yazarının Türkiye’ye davet edilmesinde, İstanbul ve Bodrum’da konuk edilmesinde, Bodrum Marmara Koleji’nde konferans vermesinde oynadığı rolleri özetle anlatmaya çalışacağız.
Dünya medyasını yakından izleyen Günseli Başar, Türk tarihinin onbinlerce yıl öncesine uzanan ve bilinçli olarak karanlıkta bırakıldığına inandığı Ön Türkler bölümü ile yakından ilgilidir. Çünkü bu muhteşem geçmiş, yalnızca Türkler açısından değil, insanlık tarihi açısından da önemlidir. Bu karanlık dönemin aydınlatılmasıyla insanlık tarihinin yeniden yazılması gerekecektir.
Bu inanç ve heyecanla yıllar yılı gazete, kitap ve televizyon yayınlarını incelerken, Gene R. Matlock’un “What Starange Mystery Unites The Turkish Nations, India, Catholicism and Mexico” adlı kitabına rastlar ve hemen yazarı ile yazışmaya başlar. Çünkü kitap, yıllardır Günseli Başar’ın savunduğu konularda ilginç deliller ortaya koymakta ve insanlığa, “Hepiniz Türksünüz” diye seslenmekteydi.
Amerikalı akademisyen ve araştırmacı yazarı Gene D. Matlock’un kitabı tercüme edildi ve “Hepiniz Türksünüz” adıyla yayınlandı. Kitabın İstanbul medyasına tanıtımı, yine Günseli Başar’ın maddi ve manevi katkılarıyla ve Muazzez İlmiye Çığ, Haluk Tarcan, Lale Gürman gibi Günseli Başar’ı seven ve onun çalışmalarına saygı duyan dostlarının da desteği ile gerçekleştirildi. Kitap tanıtımı etkili olmuş, yeterli olmasa da, İstanbul medyasında ses getiren haberlere konu olmuştu.
Gene D. Matlock, İstanbul tanıtımında, kitabını neden ve nasıl yazdığını, bir Batılı yazar olarak bu konuya neden bu kadar ilgi gösterdiğini, üstü kapalı da olsa, uğradığı kilise baskısını anlatmıştı. Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da, engin bilgisiyle, Matlock’un anlatımlarını açıklayıcı katkılarda bulunmuştu. Biz Önce VATAN olarak “Hepiniz Türksünüz” kitabının İstanbul tanıtımını izlemiş ve değerlendirmemizi okuyucularımızla paylaşmıştık.
MATLOCK’UN BODRUM KONFERANSI
Rahmetli Başar’ın ısrarlı daveti üzerine Bodrum’a da gitmiş ve Gene Matlock’un 15 Eylül 2009 günü Marmara Koleji Halikarnas Kültür Merkezi’nde verdiği sorulu-cevaplı konferansı da izlemiştim.
“Hepiniz Türksünüz” kitabının yazarı Gene D. Matlock’un bu kitabı yazmaya karar vermesi, 65 yıldır yaşadığı Meksika’da, Meksikalılarla Türklerin ortak özelliklerini keşfetmesiyle başlar. Matlock daha önceleri, Ortadoğu, Hindistan coğrafyasında yaşayan insanlarla Amerikan Kızılderililerinin dini inançları ve kökenleri konusunda araştırmalar yapmış, kitaplar yazmıştı. Türkiye’de “Hepiniz Türksünüz” adıyla yayınlanan kitabında Madlock, Türk asıllı Rus yazarı Murat Adji’nin “Kıpçaklar” adlı eserinin etkisinde kalmıştır. Kitabında Murat Adji’nin anlattıklarıyla kendi birikimlerini yoğuran Madlock, bugün Batı dünyasında kutsal değerler olarak benimsenip uygulanan pekçok ritüelin, inancın aslında Orta Asya kökenli olduğunu ortaya koymaktadır. Madlock’un yazdıkları, 1930’lu yıllarda Kazım Mirşan, Reha Oğuz Türkkan, Muazzez İlmiye Çığ, Halık Tanju gibi yazarların heyecanla savundukları tezlere, yıllar sonra Atlas Okyanusu’nun öte kıyısından destek veriyordu. Hele Hıristiyanlığın simgesi olan haçın, Milattan binlerce yıl öncelerde bile Türkistan coğrafyasında biliniyor ve kullanılıyor olduğunu söylemesi, Madlock’un kilise tarafından “uyarılmasına” neden olmuştu. Fakat Madlock, yazdıklarında samimiydi ve şöyle diyordu: “İnsanların yanlış varsayımlar üzerine oturttukları ve derin inançla bağlandıkları önyargılarını yıkıp yerlerine doğru ve anlamlı fikirler yerleştirmekten başka hiçbir şey beni daha fazla tatmin etmiyor.”
Gene D. Madlock’un az bilinen yazmaları ve kutsal metinleri inceleyerek yazdıkları, yalnızca Batılılar için değil, Türkler için de heyecan verici bilgiler içeriyordu. Madlock kitabında dil, din, tarih ve kültürel değerler konusunda çok çarpıcı ve inandırıcı kanıtlar ortaya koyuyordu.
Tarihin karanlık çağlarında yaşayan Türklerin tüm insanların ataları olduğunu, Maya ve Azteklerden Kızılderililere, Ruslardan Hintlilere, Araplardan İngiliz, İtalyan ve Kuzey Avrupalılara hepsinin kökenlerinin Türk olduğu söylüyordu. Daha da ilginci, “Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet ve Buda da Türk müydü? Tüm dinler Kadim Türklerin Gök Tengri dininden mi türedi?” sorularına, “evet” diyordu.
MATLOCK BODRUM KONFERANSINDA NELER ANLATTI?
Gene D. Matlock’un Bodrum konferansında birkaç soruya verdiği yanıtlar, onu ve düşüncelerini tanımanıza yardımcı olacaktır:
- İnsanlık tarihinin Türklerle başladığını savunuyorsunuz, peki sizi bu konuda bir araştırma yapmaya yönelten şey neydi?
“Yıllar önce İsraillilerin Filistinlilere yaptıkları kötü uygulamalar nedeniyle çok üzülmüştüm ve bu insanların bir türlü paylaşamadığı kutsal toprakların tarihi ve buradaki dinlerin kökenleri üzerine araştırmalar yapmaya başladım. Bu araştırmalarımı bir yandan da yazıyordum. Araştırmalarım ilerledikçe, her şey beni önce Hindistan'a, daha da derinleştiğinde ise Hindistan'ın kuzeyine götürdü. Elimi nereye atsam, her şeyin kaynağı olarak karşıma Türkler ve coğrafya olarak da Anadolu ve Orta Asya çıkıyordu. Zira dikkatle incelediğimde, Eski Ahit (Kitab-ı Mukaddes'in ilk bölümünü oluşturan, Tevrat ve Zebur'u da kapsayan 39 kitap) ve İncil'de İsrail'den bahsedilmediğini gördüm. Kutsal kitaplarda bahsedilenler aslında Türkiye ile bağdaşıyordu. Nuh'un Gemisi efsanesi, Büyük Tufan... hepsinin kökeni Türkiye ve Türklere dayanıyordu. Bu da bana şunu gösteriyordu: İnsanlığın başladığı yer Türkiye idi. Biz insanlar tüm uygarlığın atası olarak Yunanistan, Mısır ve Çin'i görmeye yanlış bir şekilde şartlanmışız.”
- Peki, nasıl oluyor da Türkler tüm insanlığın atası oluyor?
“Birkaç bin yıl önce Kuzey Kutup bölgesinde bir cennette, bolluk içinde yaşayan ileri derecede uygarlaşmış bir halk vardı... Dünyadaki bütün dinler insanlığın beş kökensel ırkı olduğunu söyler. Bu beş ırka Kurus, Krishti ya da Krishtaya deniliyordu. Yaşadıkları yere ise Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Aden denir. Hindular buraya Uttura Kuru adını verir. Eski Yunan tarihçileri ve mitolojisi ise buraya Hiperborea olarak göndermede bulunur. Tibetli Budistler ise Khedar Hand (Tanrı Şiva'nın ülkesi) ve Şambala der. Aynı zamanda buraya Tanrı Şiva'nın toprakları anlamında Sivariya ve Sibirya da denmektedir. Yani, ilk insanların yaşadığı cennet bahçesi Sibirya coğrafyasıdır. Buradaki ilk insan olan Adem, Türk dilinde 'insanoğlu' anlamında kullanılır. Nitekim buradaki yüksek zeka ve uygarlığa sahip ari ırk (aryan) Türk'tür. Türkler'in kendilerinden Kıpçaklar, Kurular ya da Aryanlar diye bahsetmesi de bunun kanıtıdır. Ancak, pek çok farklı din ve mitolojide söz edildiği gibi, bu insanlar lanetlendiklerinden dolayı bir doğal felaketle cezalandırılmışlar, dünya ekseninde meydana gelen ani bir sapma sonucunda iklimler değişmiş, büyük sel felaketleri yaşanmıştı.
Şimdi adına Türkler dediğimiz Kurular güneye, Orta Asya'ya kaçmak zorunda kalmıştır. Bu anlatılan Büyük Tufan'dı. Nuh ve insanlığın soyunu devam ettiren oğulları da işte bu kökenden geldi; yani Türk'tü. Nuh'un gemisinin karaya oturduğu Ararat Dağı'nın Türkiye'deki Ağrı Dağı olduğu inancı da bunu kanıtlıyor. Böylece Türk soyundan gelen insanlık Anadolu’ya, Mezopotamya ve Hindistan'a dağıldı. Dolayısıyla Sümerler, Hititler, Iraklılar, Kürtler, Hintliler, Mısırlılar hepsi aslında Türk'tü. Kuzey Kutbu'ndan aşağı inerek Kuzey Avrupa'ya İsveç, Finlandiya, İngiltere'ye ve tüm dünyaya yayıldılar. Bugün herkes kendi neslinin izlerini Türklere dek sürebilir.”
- Bu çarpıcı iddianıza kanıt olarak neleri gösterebiliyorsunuz?
“Dünyanın her köşesinde kullanılan dilden inançlara ve tanrı isimlerine kadar her şeyin dil olarak aynı kökenden geldiğini görebilirsiniz. Bu, tüm dinlerin, dillerin de tek bir kaynaktan çıktığını gösteriyor: Türklerden! İngiltere'den, Finlandiya'ya insan isimlerinden yer isimlerine Türkçe kökenli kelimelere rastlayabilirsiniz. Finlandiya'da Kırkpınar diye bir yer var! Urdu dilinde binlerce Türkçe kelime var. Hintlilerin Kutsal Kitabı Mahabharata aslında Türklerin tarihlerini anlatıyor. Yunanlıların büyük tanrısı Zeus'un ismi de Türkçe. Kudüs, İsa gibi kelimelerin kökeni de aslında Türkçe ve dahası, bu bahsedilen yerler de aslında İsrail'de değil Türkiye'de; İsa da bu topraklarda yaşadı. Öte yandan yakın tarihte Keltlerin (İrlandalılar, Galiler, İskoçyalılar) DNA'sı incelendi ve Altay'dan geldikleri kanıtlandı. Vikingler, Finikeliler ve İtalya'nın Roma İmparatorluğu'ndan yıllar önce burada yaşayan ve Roma'nın kurucuları sayılan yerli halkı Etrüskler de Türk'tür. Estrüskler'in DNA'larının Türklerinkiyle yüzde 97 aynı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.”
- Amerika'daki Kızılderililerin de Türk olduğu sıkça dile getirilen bir iddiadır....
“Evet, Kızılderililer Türk'tür, bunu kendileri de söyler. Kültür ve geleneklerindeki benzerlik aşikar. Özellikle Amerika'da Türk soyundan geldiğini söyleyen Meluncanlar'dan olan Cherokee'ler Türkiye ile bugün çok yakın ilişkiler içindedir.”
- Bu iddialarınızı dünyanın pek çok yerinde dile getiriyorsunuz. Peki, nasıl tepkiler alıyorsunuz?
“Önceleri herkes bana gülmüştü ama şimdi durum değişiyor. Amerikanın yerli halkları, Kızılderililer, Meksikalılar bu teze çok pozitif tepki veriyor. Çoğu kabul de ediyor. Ancak ABD'deki Amerikalıların veya İngilizlerin pek hoşuna gitmiyor.”
- Dünya bunu kabul etse ne olur sizce?
“Hepimizin kardeş olduğuna inanmak insanlığın sahip olduğu tüm sorunlar ve huzursuzluk çözüme ulaşır. Dünya daha iyi bir yer olur.”
Amerika'yı İspanyollar değil, Türkler keşfetti diyorsunuz?
“Amerİka kıtasındaki pek çok yer ismi aslında Türkçe kökenli. Meksika'daki Teotihuacan kalıntıları aslında Türkçe olan Tea (tanrı)+ Tiwa (Bir Türk boyu olan Tuvaların bugün bir cumhuriyeti de vardır) + Han (krallık anlamına gelen Türkçe kelime) kelimelerinden türemiştir. Peru'daki Karal kalıntılarındaki piramitler Mısır'dakilerden daha eskidir ve Türkçe'de 'hükümdar' anlamına gelen kral kelimesinden türemiştir.
Meksika'da bugün de Türkçe kökenli birçok kelime kullanılıyor. Örneğin dağ/tepelere Meksika'da tepek deniliyor; Atatepek, Çapultepek isminde şehirler bulunuyor. Havasu diye bir yer bile var. İspanyollar Meksika'ya ilk geldiklerinde Aztek'lere hangi tanrıya inandıklarını sorduğunda onlar 'İnana' cevabını vermişti. Bu Antik Sümer'de de bir tanrıçanın adı. Yani Sümerler ile Aztekler aradaki onca mesafeye, okyanusa rağmen aynı adlı tanrıya inanıyor. Dahası Meksikalılar da Hintliler de Türkleri aynı kelimeyle 'Karaskus' diye adlandırıyordu. Demek ki Amerika'yı İspanyollar değil, önce Türkler keşfetmişti. Sonuçta bunlar gibi sayısız örnek şunu gösteriyor: Dünyanın her köşesindeki bütün uygarlıklar Orta Asya'dan geçmiş ve her yerde ortak olarak karşımıza çıkan din, dil, kültür ve inanışları buradan tüm dünyaya taşımıştır.”
…………………………….
Gene D. Madlock, “What Starange Mystery Unites The Turkish Nations, India, Catholicism and Mexico” adlı kitabınbda Türklerle ilgili çok ilginç şeyler söylüyordu. Rahmetli Avrupa Güzelimiz Günseli Başaran’ı heyecanlandıran, Matlock’u Türkiye’ye getirip konferanslar verdirmesine neden olan bu sözler, araştırılması, incelenmesi gereken konular değiller mi?