Hoş gördüm kıymetli Önce Vatan Gazetesi ailesi ve değerli okuyucular.

Bismillah deyip başlıyorum yazmaya “Evvel refîk bade’l-tarîk.” (Önce yoldaş, sonra yol.) sözünü pusula kabul ederek. Refik: Çıkarsız, safi niyetli dost kardeş demek bana göre.

Her insanı bir yıldıza benzetirim. Işığıyla gözlerinize bağdaş kurup sizi o hayallere götüren. Yıldızın yoldaşlığıdır; ister keder deyin, ister ılık ılık düş deyin.

Yoldaş bazen bir şarkı, bir şiir, bazen de bir kitaptır. Yıllanmış alaturka şarkılardır. Bazen Neşet Ertaş türküsüdür ılık ılık yürür duyularımızda.  Eşlik eder, içinde çırpındığımız anlardan bir nebze olsun kurtarır bizi.  Mutluluğunda, mutsuzluğunda bir şarkısı vardır; siz hangisini isterseniz o size yoldaş olur.

Zaman, kendimle yoldaşlığımda dinginliği öğretti bana. Huzurla sorgulamayı, iç sesimle münakaşa ederken gözlerimi kapatıp bir kitabı gelişigüzel açıp payıma düşen cümleleri okuyup şükrederek yüreğime ve gözlerime giydirdim. Amenna.

Yol yolcuyla,  yolcu da yolla yürür göğün maviliğini. İnsan insanın aynasıdır. Adalet ve hakkaniyet bağlamında hayatımızda başka hayatların oluşması bizi daha da güçlü kılar. Budur işte,  bizi insanlık adına buluşturacak olan da.

Yoldaş diyorum ısrarla. Zira attığım her adımda önce kendimle hasbihalimin yoldaşlığına sırtımı yasladım. Gölgeme kuşlar konsun, ağaç olurum diye dua ettiğimde yarenim yoldaşım oldu kuşlar. Açıkçası insan önce kendiyle çıkar yola. Daha sonra kalbi kalbine denk gelen insanlarla birleşir o yol. Yol hikâyeleri çoğaldıkça sabrın sükûta vuslatı da yakındır. Fakat yolu güzel kılan yoldaşın safi niyetidir elbette.

Uzun zamandır kelam sarfiyatı yapıyordum şiir dilince. İnsandan beslenerek… Dokunduğum her yüzden ya ıslak bir tebessüm alıyordum kanayarak ya da bilgeliğinden beslenerek doyuruyordum gönlümü ve zihnimi. Ne kadar dosdoğru olursam Allah karşıma o kadar temiz yürekli insanları çıkaracak ümidiyle yol aldım özüme. Öylede oldu çok şükür. (Arada çürük elmalar oldu elbette. Onların oluşu daha da kamçıladı insana ve iyiliğe olan inancımı.)

Kadife yürekli yoldaşlarımın varlığı yolumu aydınlattı. Amentü dedim, kalemi kallavi gazeteci Aslı Sarı ile yolumuz kadın kardeşliği bağlamında kesişince. Bir insanla kan bağınız olmaksızın aynı şeyleri düşünüp aynı kervanda korkmadan doğru bildiğimizi yapmanın o inanılmaz hazzıyla bütünleştik. Benim refikam oldu kendileri. Yoldaşlığımız bizi kuyulara götürdü. O kuyularda sessiz çığlıklarını duyduğumuz kadınlara, çocuklara ses verdik. Yalnız değilsiniz, yaraysa kanayalım beraber dedik. Başka hayatların,  başka adımların, başka acıların yönüne evrildik. Yoksa ölü bir suret kalırdı ardımızda. “PASİF KATİL DEĞİLİZ!” dedik ısrarla ve de içtenlikle, diyeceğiz de. 

Bir pencereye bakınca perdeyi görür bazılarımız,  camın ardındaki sırrı görmeliyiz hâlbuki.  Bize yoldaşlık eden de camın ardında gördüğümüzdür, hayat penceremiz yani.

Emin olun doğru baktığımızda meleklerin yoldaşlık ettiğini de göreceksiniz. Çünkü hiç kimse amaçsız gelmemiştir bu dünyaya. Mutlak bir gaye ile yaratmıştır yaradan. Katre-zerya’yız esasında. (Okyanusta bir damla)

Hâsılı kelam değerli okuyucular, dilsizlerin dili, sessizlerin sesi olmak adına buradayım. İnsanlık için hizmet etmek bir ibadettir kanımca. Biz Allah’ın yeryüzündeki elleriyiz, iyiliğe güzelliğe uzanan vesselam.

Hazal Karadağ Yurdagül