KARDEŞLİK BÖYLE GÜNLERDE BELLİ OLUR

Sovyetler Birliği’nin dağılması/dağıtılması operasyonu, tarihte yeni bir sayfanın açılmakta olduğunun habercisiydi. ABD’nin, Sovyetler Birliği’nin dağılması hemen sonrasında I. Körfez Savaşı’yla (1991) başlattığı, 2001’deki İkiz Kuleler şoku sonrasında Afganistan ve Irak’ın işgaliyle hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi üzerinden tek kutuplu yeni bir dünya düzeni kurma operasyonları, 2010 sonrasında başlatılan Arap Baharı süreciyle  iç savaşa sürüklenen Suriye’de, Türkiye-Rusya-İran engeline takılmıştı. Fakat, ABD’nin “Kürt Koridoru” önüne set çeken Astana Süreci ortakları arasında da çıkar çatışmaları yaşanmaktaydı. 

Obama’nın başkanlık sürecinde ABD Suriye’de ayak sürümeye başlayınca Rusya Kırım’ı ilhak etmiş, Kuzey Akım üzerinden Avrupa’yı doğalgaz konusunda kendisine bağımlı kılmıştı. 

Ortadoğu’da ve Karadeniz’in kuzeyinde bu gelişmeler yaşanırken Çin, Yeni İpekyolu’nun hatlarını örümcek ağı gibi örmüş, kıtaları denizlerden ve karadan birbirine bağlamıştı. ABD’nin, küresel liderliğini, dolayısıyla doların saltanatını sürdürebilmesi için, Çin’in yükselişini, küresel ekonominin lideri olmasını önslemesi,  bunun için de, Yeni İpekyolu’nun önünü kesmesi, enerji kaynaklarına ulaşmasını engelleyerek Çin’i ortaklığa razı etmesi gerekiyordu. 

YENİ İPEKYOLU’NUN GELECEĞİ VE TÜRK DÜNYASI 

KARDEŞİZ BİZ

ABD’nin, Yeni İpekyolu’nun önünü kesebilmesi ya da kontrolü altına alabilmesi için, odaklanması gereken iki önemli hedefi vardı. Biri, Yeni İpekyolu’nu Malaka Boğazı’nı dolaşmaktan kurtaran 2700 kilometrelik Kaşgar-Gvadar demiryolu hattı, diğeri de,  Pekin ile Londra arasında uzanan İpek Demiryolu’nun en önemli geçidi olan Bakü-Tiflis-Kars bağlantısıydı. 

ABD’nin düşlediği yeni dünya düzenini de, dijital dolara bağlı yeni ekonomi sistemini de hayata geçirebilmesi için, öncelikle Kaşgar-Gvadar hattını ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu geçidini kontrol altına alması gerekiyordu. 

Yeni İpekyolu’nun bu çok önemli iki bölümü de Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan gibi ortak tarihe ve ortak kültüre sahip ülkelerin kontrolündeydi. 

ABD’nin de, Çin’in de, Türkiye, Azerbaycan’ı ve Pakistan’ı yanında görmek istemelerinin nedeni buydu. Karabağ’da yaşanmakta olan Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının arka planındaki dinamikleri görmeye çalışırken fotoğrafın bütününü gözden kaçırmamalıyız. Karabağ’da oluşan Türkiye-Azerbaycan-Pakistan dayanışması spontane oluşan bir güç birliği değildir; kökü tarihin derinliklerine, Babür İmparatorluğu’nun da öncelerine uzanan bir kardeşlik dayanışmasıdır. Hunların Asya içlerinden kalkıp Roma kapılarında göründüğü akınlarda izledikleri rota, yıllar içinde tarihi İpekyolu’na dönüşmüştü. Bugünkü Yeni İpekyolu da aynı rotayı izlemekteydi.

XV. YÜZYI DÜNYA HARİTASI NE DİYOR?

Tarihi ipekyolu’nun aynı zamanda Türk’ün gen haritasını olduğunu unutmayalım. XV. Yüzyıl dünya siyasi haritasına bir bakın; yeryüzünün büyük bir bölümünün Türk yönetiminde yaşadığına tanık olursunuz: Güneyde Babür İmparatorluğu, hemen kuzeyinde Kazak Hanlığı ve batıda Osmanlı İmparatorluğu. Uygarlık ışığının Doğu’dan yükseldiği dönemdir, o dönem. Batı’da Rönesans’ı ve Reform’u hazırlayan güneşin yükseldiği yüzyıllardır. Bugün, emperyalistlerin yeniden oluşmasından korktukları haritadır, XV. Yüzyıl dünya haritası. Karabağ’da oluşuveren Türkiye-Azerbaycan- Pakistan dayanışması tablosu, o haritanın günümüze yansımasıdır. Hiçkimsenin yönlendirmesi olmadan, Türkiye-Azerbaycan ve Pakistan bayraklarının, ilahi bir kurultay çağrısına icabet eder gibi, Karabağ’da toplanıvermesi, engin bir coğrafyanın derinliklerinde hala bir kardeşlik mayasının canlılığını koruduğunun somut göstergesidir. 

KARDEŞLİK DAYANIŞMASINDAN BAŞKA BİR AÇIKLAMASI OLMAYAN OLAYLAR..

 Tarihin derinliklerine de gitmeye gerek yok. Osmanlı’nın, I. Dünya Savaşı’nın en kritik günlerinde Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’yla Bakü’ye koşarak katliamı önlemesinin, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinde, dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Neriman Nerimanov’un, kendinden ödenmek üzere maddi yardım isteyen Mustafa Kemal Paşa’ya, “Kardeş kardeşe borç vermez, yardım eder” demesinin, ünlü Kazak şairi Mağcan Cumabayev’in onbinlerce kilometre uzaklardan, “Uzaktaki Kardeşime” diye seslenerek Kurtuluş Savaşı’mıza destek vermesinin, Hindistan’ın bugün Pakistan olarak andığımız bölgesinde yaşayan kadınların kollarıdaki bilezikleri, kulaklarındaki küpelerini çıkarıp Ankara’ya göndermelerinin, dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın (Kocaoğlu) Timur Han’ın hazinesinden 100 milyon altın ruble karşılığında altın külçe göndermesinin “kardeşlik dayanışması”ndan başka bir açıklaması var mıdır? 

Kardeşiz biz, hem kan kardeşi, hem de can kardeşiyiz. 

Kardeşlik böyle günlerde belli olduğundan, Karabağ’da yanyanayız, cancanayayız.  

UNUTAMAYIZ

Nerimanov’un dediği gibi, “Kardeş kardeşe borç vermez, yardım eder.” Gün olur mal vererek, gün olur silah vererek, gün olur can vererek yardım eder. Çanakkale’deki şehitlikte, Rumeli’den gelmiş kardeşleriyle birlikte yatmakta olan Azerbaycanlı kardeşlerimizi de, binlerce kilometre ötelerden “Uzaktaki Kardeşime” diye seslenen Mağcan atamızı da, Timur Han’ın hazinesini Anadolu’daki kardeşlerinin kurtuluş mücadelesine açan Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’mızı da (Kocaoğlu), Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin çok kritik bir döneminde yaptığı arabulucu girişimlerle Astana Süreci’ni başlatan, sınırötesindeki terör yuvalarını dağıtmamızı sağlayan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının önünü açan Kazakistan Cumurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’i asla unutamayız. Hepsini saygıyla ve minnetle anıyoruz.

 KÜRESEL DENGELER VE TÜRK DÜNYASI

Sözün özü, ABD’nin, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu geçidini kontrol altına alabilmesi için Türkiye ve Azerbaycan’ı, Kaşgar-Gvadar demiryolu’nun Basra Körfezi’ne ulaştığı Gvadar’ı kontrol altına alabilmesi için de Pakistan’ın desteğini yanına alması gerekiyor. 

Aynı şekilde Rusya’nın da küresel bir aktör olarak varlığını sürdürebilmesi ve  ‘Avrupa’nın en önemli doğalgaz tedarikçisi’ sıfatını koruyabilmesi için, tarihin her döneminde İpekyolu coğrafyasına egemen olmuş Türk Dünyası ile dostane ilişkiler içinde olması gerekiyor. 

Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Azerbaycan-Ermenistan krizinin çözümünde Türkiye’nin de, Minks Grubu’na üye diğer ülkelerle birlikte yer alması gerektiğini belirtmesi önemli bir gelişmedir. Putin’in, “Rusya’nın bu krizden nasıl çıkılması gerektiği görüşüne gelince, biz önceden de, Azerbaycan toprağı sayılan 7 reyonun Azerbaycan’a geri verilmesinden yanayız” açıklaması, Avrasya’da yeni dengelerin kurumakta olduğunun habercisidir.  

‘Yeni dünya düzeni denilince, tarihin her döneminde söz sahibi olmuş Türkleri de denkleme dahil etmek zorundasınız’ söylemi, bir hamaset destanı değil, tarihin önümüze koyduğu bir gerçektir. Karabağ’ın işgalden kurtarılmasıyla, Türk Dünyası’nın, küresel bir denge unsuru hayata geçirilmesi konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır.