Kardeşiz biz can Azerbaycan. Dün olduğu gibi bugün de eleleyiz. Altaylardan Akdeniz’e, Atlantik Okyanusu’na, Amerika kıtasına uzanan coğrafyada izleri olan geniş bir aileyiz. Geçmişleri birkaç yüz yıl gerilere uzanmayan Batılı tarihçilerin barbarları değil, insanlığa yazı yazmayı öğretmiş bir kültürün mirasçılarıyız. Töremiz adalet temeli üzerine inşa edilmiştir; yeri geldiğinde töremizi ezberletmesini de biliriz. “Savaşın da, barışın da ustalarıyız” biz. Tarih tanıyor bizi, tanıması gerekenlere de tanıtırız kendimizi.

Son dönemde Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı hedef alan saldırıların ortak paydasına dikkat ettiniz mi? Bu saldırılar ABD ile Çin ve destekçileri arasında, koronavirüs salgını eşliğinde yaşanmakta olan küresel egemenlik savaşından bağımsız düşünmek mümkün mü?

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyamızda bu düzeni sürdürmek isteyen küresel aktörler arasındaki mücadeleyi izlemekteyiz. Bu mücadelenin ana hedefi, enerji kaynakları ve dağıtım yollarının kontrolüydü. O nedenle küresel aktörler arasındaki savaş, Ortadoğu’ya odaklanmış ve Ortadoğu’da yoğunlaşmıştı.

Astana Süreci, bölge ülkelerinin Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de daha etkin olmalarını, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi önünde aşılması güç bir set oluşturmalarına neden olmuştu. Bu nedenle Ortadoğu’daki çatışma Ukrayna/Kırım’ ve Kafkasya’ya taşındı. Burada mücadele küresel çapta taşlar yerine oturuncaya kadar devam edecektir.

TOVUZ NEDEN HEDEFTİ?

11 şehit verdiğimiz Karabağ’ı hedef alan saldırının odak noktasına balarsak, Ermenilerin, daha doğrusu arkasındaki dinamiklerin hedeflerini çok daha kolay okuyabiliriz. Saldırı, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının yanı başındaki Tovuz ilini hedef alıyordu. Yani saldırı, Bakü-Tiflis-Ceyhan üzerinden, Azerbaycan’a olduğu kadar, Türkiye’ye de bir mesaj vermeyi amaçlıyordu. 

Ermenistan’ın arkasındaki güç neden rahatsız olmuştu?

Bu güç, Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı anlaşmayla Akdeniz ve Karadeniz’de bir “Mavi Vatan” oluşturmasından rahatsızdı. 

Bu güç, Türkiye ile Azerbaycan’ın Asya ülkelerinin doğalgazını Trans Kafkasya, TANAP üzerinden AB ülkelerine taşıyacak olmasından rahatsızdı. 

O güç, Libya’da Türkiye’ye istihbarat desteği veren ABD’nin Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, Rus doğalgazını AB ülkelerine taşıyacak olan TürkAkım ve Kuzey Akım-2 projelerinde çalışan Türk şirketlerine “İşi bırakın, yoksa…” mesajı vermesinden rahatsızdı. Çünkü Pompeo, Türk şirketlerini, 2017’de kabul edilen ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası’nı (CAATSA) uygulamakla tehdit ediyordu. 

Rus doğalgazını Karadeniz-Türkiye üzerinden Avrupa’ya pompalayacak TürkAkım boru hattı, Ocak ayında düzenlenen bir törenle açılmıştı. Rusya, Türkiye’nin Pompeo’nun tehdidini ciddiye alma olasılığından rahatsızdı.

Bütün bunların bir bileşkesi olarak, Tovuz merkezli bir saldırıyla hem Azerbaycan’a hem de Türkiye’ye bir mesaj verilmek istendi. En önemli gelir kaynağı hidrokarbon satışı olan Rusya’nın, düşen petrol gelirlerinin ardından doğalgaz konusunda Avrupa pazarını kaybetmesi yakın bir gelecekte büyük bir ekonomik kriz yaşamasına neden olabilir. Ortadoğu’daki, Doğu Akdeniz’deki, Libya’daki çıkar çatışmaları Kafkasya’ya taşınmıştır. 

Derin ABD de, küresel finans baronlarının sahnedeki yansıması olan İsrail de, Rusya da doğalgaz konusunda Avrupa pazarını kimseler kaptırmak istemiyorlar. Avrupa, küresel aktörler açısından, hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak çok önemli bir coğrafya; küresel çapta hesabı olanlar Avrupa coğrafyasını elden kaçırmak istemiyorlar. 

ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ

ABD, gelinen noktada bir Türkiye-Rusya çatışması tetikleyerek, hem Türkiye’yi hem Azerbaycan’ı hem de Rusya’yı Ortadoğu ve Doğu Akdeniz denklemi dışına savurmayı planlıyor. 

Rusya, başta Astana Süreci olmak üzere, çeşitli konulardaki işbirliklerimizi hatırlatırken, Ermenistan’ın Karabağ odaklı saldırıları sürüyor. Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu bir süreçte her ülke kendi çıkarını önde tutan politikalar izlemeye çalışıyor. 

Jeopolitik konumu, son dönemde hem Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarıyla hem de Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmayla Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan bir “Mavi Vatan” ilan eden Türkiye, yalnız Ortadoğu’ya ilişkin değil, küresel çaplı yeni dünya düzeni hesaplarında da dikkate alınan bir ülke konumundadır. O nedenle, buz pistinde dans ederken çok dikkatli olmamız gerekiyor. 

KARDEŞİZ BİZ..

Osmanlı I. Dünya Savaşı’nın en zor günlerinde Enver Paşa’nın kardeşi, Kafkas Orduları Komtanı Nuri paşa’yı (Killigil) Azerbaycanlı kardeşlerimizin imdadına koşması için görevlendirmişti. 

Kurtuluş Savaşı’nda maddi yönden dara düştüğümüzde derdimizi söyleyebileceğimiz en yakın dostumuz Azerbaycan Cumhuriyeti olmuştu. Mustafa Kemal’in borç isteğine Cumhurbaşkanı Neriman Nerimanov’un, “Kardeş kardeşe borç vermez, yardım eder” yanıtı tarihteki kardeşlik ilişkilerinin en anlamlı, en duygusal bir örneğidir.

Mustafa Kemal de, Kurtuluş Savaşı sonrasında yaptığı bir konuşmasında, kardeşlik ilişkilerimizin derinliğini ifade ederken, “Azerbaycan’ın kederi kederimiz, sevinci sevincimizdir” demişti. 

Bugün de Anadolu Türkü, Azerbaycan’ı kendi yurdu, Azerbaycan’da yaşayanları da öz kardeşi olarak bildiğini, Savunma Bakanı Hulusi Akar aracılığı ile dile getirmiştir: “Türk savunma sanayii Azerbaycanlı kardeşlerimizin emrindedir.”  

Kardeşiz biz can Azerbaycan. Dün olduğu gibi bugün de eleleyiz. Altaylardan Akdeniz’e, Atlantik Okyanusu’na, Amerika kıtasına uzanan coğrafyada izleri olan geniş bir aileyiz. Geçmişleri birkaç yüz yıl gerilere uzanmayan Batılı tarihçilerin barbarları değil, insanlığa yazı yazmayı öğretmiş bir kültürün mirasçılarıyız. Töremiz adalet temeli üzerine inşa edilmiştir; yeri geldiğinde töremizi ezberletmesini de biliriz. “Savaşın da, barışın da ustalarıyız” biz. Tarih tanıyor bizi, tanıması gerekenlere de tanıtırız kendimizi.

Dün olduğu gibi, bugün de, tarihi ve kültürel coğrafyamızla elele olduğumuz oranda güçlü olacağımız bilincindeyiz. Bu nedenle TBMM Genel Kurulu’nda Ak Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti TBMM grupları ortak bildiri yayınlayarak Ermenistan’ın Azerbaycan’a olan saldırılarını kınadılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan’ın işgalci olduğunu vurgulayarak, “Minsk üçlüsü 25 yıldır, 30 yıldır bu işi masada bırakmıştır. Azerbaycan topraklarını savunmak için adımlar atmıştır. Kardeş Azerbaycan’ı bu süreçte katiyen yalnız bırakmayız. Kardeş Azerbaycan’a sonuna kadar desteğimizi vereceğiz. Azerbaycanlı kardeşlerimizin, Kafkas mücadelesinde olduğu gibi, bugün de yanındayız ve yanında olacağız” diyor. 

Kardeşiz biz can Azerbaycan. Dün olduğu gibi bugün de elele, gönül gönüleyiz.