Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar uzanan süreç içerisinde kadınları konu alan onlarca kitap ve makale yazılmıştır. Bu yazılanlar kadınları aşağılayan eğitimsiz kesimini ne kadar etkilemiştir, Bilmek oldukça zor… Öldürülen, yaralanan, dövülen kadınların basında yer alan haberler arasında önceliğini koruması üzüntü verici…  

Önceki yazılarımdan birinde,  “Kadın olmak kolay değil” diye yazmıştım. Gazetemiz yazarlarından  Aslı Mercan Sarı da “Cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesi” yazısıyla konunun üzerine eğilmişti.

Ne kadar acıdır ki; kadını aşağılamak için ellerlinden ne gelirse yapanlarla birlikte yaşamak zorundayız. Kadını aşağılayan deyimlerin yanı sıra bazı türkülerde aynı temanın işlendiğini görüyoruz. Dilerim; gün gelir yazdıklarından, söylediklerinden ve o türküleri dinlediklerinden pişmanlık duyarlar. Bilim, siyaset ve güzel sanatların çeşitli dallarında üstün yetenekli kadınların olmaları da gurur vericidir. Yakın tarihlerde de kadın sporcularımızın başarılarını gururla izlemiştik. Tokyo Olimpiyatlarında ve Avrupa Voleybol şampiyonasında filenin sultanlarını seyrederken Türk kadınıyla gurur duymuştuk. Kadın futbol müsabakalarında da kadınların sporun bu dalında da erkeklerden aşağı kalmadığını görüyoruz. Futboldan başka haberlere önem vermeyen spor basınında uluslararası müsabakalarda başarılar kazanan kadınlara çok az yer verilmesine söyleyecek söz bulamıyorum.

Bizim memleketimizde spor denilince; akla öncelikle futbol geliyor. En ciddi gazetelerin spor sayfalarına bakın; baştan aşağı futbol, futbolcu haberleri ve büyük kulüplerin seçimleri öne çıkarılıyor. Falan yabancı futbolcu geliyor, filancayla görüşmeler yapılıyor haberleri ve ardından boy boy resimler….

İstanbul’da birkaç gün öncesi düzenlenen Dünya Kadınlar Boks Şampiyonasından ne kadarımızın haberi oldu veya televizyonda izledi?

Atatürk’ün kızları olan boksörlerimiz beş altın iki gümüş madalya ile Türkiye takım olarak zirvede yer aldı. Olimpiyat Şampiyonu Busenaz Sürmeneli başta olmak üzere Hatice Akbaş, Buse Naz Çakıroğlu,  Ayşe Çağırır ve Şennur Demir altın madalyayı alarak Milli Marşımızı beş kez dinletirken ay yıldızlı bayrağı da göndere çektirdi. Sema Çalışkan ile Elif Güneri de az farkla altını kaçırıp gümüşte kaldılar.

48 kiloda Ayşe Çağırır Kazak rakibini; 54 kiloda 21 yaşında Hatice Akbaş Romen rakibini 3-2 yenerek katıldığı ilk büyükler turnuvasında Dünya Şampiyonu oldu. Gerçekten gurur verici bir tabloydu.

60 kiloda ringe çıkan Buse Naz Çakıroğlu Kolombiyalı rakibini 5-0 yenerken Olimpiyatlarda aldığı gümüşün yanına altını koymayı 66 Kiloda büyük yetenek Busenaz Sürmeneli Kanadalı rakibi karşısında adeta bir  boks dersi vardı. Tribünleri tek kelime ile coşturdu ve izleyenleri kendine hayran bırakırken ikinci dünya şampiyonluğuna ulaştı. Günün son final maçında Şennur Demir Faslı rakibini yenerek beşinci altın madalyayı Türkiye’ye kazandırdı..

Boksörlerimiz sözcüğün tam anlamıyla bir numaraydılar.  

Bazı kendini bilmezlerin “Müslüman kadın başkalarına burnunu ucunu göstermez”,  “Baldır bacak ortaya çıkıyorlar. Hiç olmazsa başlarını örtselerdi”, “Kadın gülmez “ sözlerine ve daha nice çirkinliğe tokat gibi yanıt verdiler. 

Merek ediyorum kadını aşağılayan bazı akılsızlar hadi bilim ve siyaset kadınının kültür ve eğitim düzeyine erişemedikleri gerçek… Belki de o yüzden kadını aşağılamaya çalışıyorlar.  O zaman voleyboldan sonra bokstaki kadının başarısına ne diyecekler?

Bilimde, uzmanlık dallarında onlarla yarışamayacakları kesinde; kadın boksörlerimizin karşısına ola ki çıkmış olsalar; merak ediyorum acaba ringde kaç dakika dayanabilirler?

Kadınları aşağılamayı bırakıp önce bunu bir düşünmüş olsalar…   

Türk kadının gücünü boksörlerimiz bir kez daha gösterdiler, onlarla gurur duyuyoruz..

İyi ki varsınız…