Kadıköyü Belediye Binası’nın alnında, “KADIKÖYÜ’NDE YAŞAMAK AYRICALIKTIR” diye bir slogan var! Eskiden, “İmtiyaz” denilirdi. İmtiyazlı’lar, İmtiyazlı Sınıf... Biz’ler de, 1974 yılından beridir, İstanbul’un Kadıköyü’nde oturduğumuza göre Kadıköyü Belediyesi’nin İmtiyazlı’lar, İmtiyazlı Sınıf olarak tavsif ettiği şanslılar arasında biz de varız demektir. Acaba öyle mi? İstanbul büyükşehir, kaza’larda yavru belediyeler olduğu 1984’den beridir, -ki, daha önceleri İstanbul’un bir tek belediye reisi olurdu, İstanbul taşra ilçe’ler, Çatalca, Silivri, Şile ve Yalova ilçe’leri hariç (şimdilerde il olan Yalova, bir zamanlar İstanbul’un taşra-denizaşırı ilçesiydi.) şehiriçi ilçeleri’ne, İstanbul Belediye Başkanlığı’nca “Belediye Şube Müdürleri ta’yin edilirdi. “Kadıköyü, Belediye Şube Müdürlüğü” gibi...- 1984-1989 dönemi hariç, hep CHP’li Belediye reislerince idare olunan, Kadıköyü Belediyesi Belediye hizmetleri bakımından İstanbul’un en geri kalmış ilçesidir. Bugün Kadıköyü’nde ne varsa, ya eski dönemlerden kalmadır, ya İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmıştır, ya da ilk dönem Belediye Reisi, Anap’lı, Osman Hızlan tarafından yapılmıştır. Dört dönemdir CHP’li Belediye reisleri tarafından idâre olunan Kadıköyü’ne yapabildikleri; nikah salonu, bir-kaç kültür merkezi ve bolca heykel-büst. Zâten memleket çapında CHP’li Belediye reis’lerinin yaptıkları tek şey heykellerdir. Yıllarca İstanbul, Beşiktaşı’nda Mahallî İdâre bunların elindedir. Görünürde tek bir eser vardır, Beşiktaş meydanındaki kaba, her türlü estetik kaygılardan uzak anıttır. Filhakîka, Kadıköyü’nde imtiyazlı-ayrıcalıklı oturanlar vardır; Asırlık ağaçların gölgesinde, etrafı yüksek ihata duvarı ve yeşilliklerle çevrili, tarihî köşklerde oturanlar, ana giriş kapısından girdikten sonra çevre ile alakaları kesik, yıldızları, ay’ı, güneşi temâşa edenler vardır. Fenerbahçe Koyu’nda, derya ile vuslatta tarihî köşk ve mekân’larda zevk-u sefa içerisinde olanlar da vardır. Kadıköyü’nün yüksek ve güzel mahallelerinden birisinde oturuyoruz. Ankara Yolu’na, E-5’e yakın, Müminderesi, Kireçhâne’ler ve Halk Sokak’larının üçgeninde, yaklaşık üç yıl önce bir inşaat başladı. Pek tabiî’dir ki, bir yerde herhangi bir inşâî faaliyeti varsa, civarda bulunanların etkilenmeleri zarûrîdir. Onun içindir ki, duyarlı firmalar inşaat sahalarına, “Geçici olarak verdiğimiz rahatsızlık dolaysiyle özür dileriz,” gibi levhalar asarlar. Hafriyattan-ince işçiliğine kadar inşâî faaliyetlerin idare edilmesi için inşaat mahalline-yakınlarına şantiye kurulur. Günümüz modern inşaat teknolojisinde, şantiye binaları, son derece modern, etrafı çimlendirilmiş, çiçeklendirilmiş bir vaziyette, “albenisi” olan, inşaat tamamlandığında, yıkılmasına kıyılamayan güzel bina’lar. Komşu inşaatçılar, 50 sene öncesinin şartlarında, kalıplardan sökülmüş, çimento ve kireç’e bulanmış kerestelerle şantiye odacıkları yaptılar, çirkin mi çirkin! Kaba mı kaba! Bu salaş barakaların yanına da çalışanlar ihtiyaçlarını gidersinler diye yüz sene öncesinde, Anadolu’nun, Toros’ların dağ köylerindekine benzer kanala bağlantısı olmayan, foseptik çukuru bulunmayan, helâ, hâşâ minhuzur, “Tuvalet denilemez” tuvalet yaptılar. Günümüz modern inşaat tekniği ile, en başta kayar kalıp ve hazır beton icad edildiğinden beridir, çok büyük projeler bile kısa müddette bitirilebilmektedir. Ne var ki, bizim inşaat uzadıkça uzadı, görünürlerde yakın bir gelecekte bitirileceğine dair de bir emâre yok. Sizin anlayacağınız, bizim işkencemiz, rahatsızlığımız geçici olmaktan çıktı, süreklilik arzediyor. Hafriyattan arta kalan toprak belediyeye terk edilen yere yığılmış, burada küçük bir tepe oluşmuştur. Zaman zaman inşaat alanına başka yerlerden getirilen inşaat artıkları, molozlar veya çöpler, inşaat alanına boşaltılıyor, kepçe vasıtasıyla toprak tepeceği kazılarak, molozlar, çöpler bu küçük dağın altına gömülüyor, daha sonra buna ne yapılacak bilmiyoruz. Üç senedir, kışın ve yağmurlu havalarda çamurdan, yazın ve kuru havalarda tozdan bütün bir mahalle olarak bîzar olduk. Yazın en sıcak günlerinde bunalmamıza rağmen, pencereleri açamıyoruz. Diğer taraftan inşaat alanındaki dâimî su birikintileri ve açığa bırakılan kanal suları, pislik artıkları sebebiyle yıllar önce unuttuğumuz sivrisinek alaylarının istilasına maruzuz. Bu sinekler nasıl bir sinek ise, bugüne kadar keşfedilmiş, bütün sinekle mücadele metodları iflas etmiş vaziyette... Eskiden göstermelik de olsa, ara-sıra akşamları “Sivrisinekle Mücadele” babında belediyeye ait küçük araçlar geçer, etrafa duman savururdular. Gerçekten haşeratı öldürmeseler bile, insanlara moral veriyordu. “Bakınız, belediyemiz bizimle o kadar yakından alakâdar oluyor ki, sivrisinek ile mücadelede bile bizim yanımızdadır,” diyorduk. Artık, belediyemizin böyle bir derdi yok. Herhalde Belediye Başkanı ve diğer yetkililer, sivrisineğin neslinin kesildiğini zannediyor olmalılar!... Temmuz ayı içerisinde mahallemizdeki diğer sokaklarla birlikte, Müminderesi, Kireçhaneler ve Halk Sokak’larında, bu inşaata ilâve olarak, Ayedaş, Elektrik, İgdaş, Hava Gazı kazıları yaptılar, kazdıkları gibi bırakıp gittiler. Şuanda mahallemiz, İsrail’in misket bombalarıyla bombalayıp tamâmen harap bir hale getirdiği Gazze mahalle ve sokaklarından farksızdır. İnşaat, ruhsat gereği, Müminderesi ile Halk Sokak arasında bir geçiş koridoru bıraktı. Burası belediyeye ait, umûma açık bir geçit ve sokaktır. Belediye burasıyla alakadar olmadığı için, inşaat sahipleri de “biz nasıl olsa burasını belediyeye terkettik,” diyerek bu geçitle alakadar olmuyorlar. Buradan her gün özellikle de Müminderesi ve Batman Sokaklarıyla ba’zı ara sokaklara pazarın kurulduğu Cumartesi günleri binlerce insan gelip-geçiyor. Bırakınız, “Çağdaş bir Belediye’nin idare ettiği çağdaş bir kent olan Kadıköyü’nü, artık bu kabil geçitlerin, Ağrı’da, Şırnak’ta ve yurdumuzun herhangi bir yerinde bulunacağını sanmıyorum. Burası üç yıldır, mahallenin çöplüğü olarak kullanılıyor, inşaat artığı molozlar, eski mobilya, eski beyaz eşya, fâre ve kedi ölüsü, insan dışkısı, aklınıza gelen herşeyin atıldığı bir yer. Belediye sahiplenmediği için, normal herhangi bir sokak gibi asfalt veya kilit taş döşemediği için temizlik işçileri de burasıyla alakadar olmuyorlar. Pislik, burunların direklerini kıracak kadar çok pis ve kötü koku... “Çağdaş Belediyecilerin idare ettiği çağdaş bir kent olan Kadıköyü’nde böyle manzaralar var, Allah’ın günü zabıta ekip araçları buradan gelir-geçer, fakat buraları ya görmezler, ya da görmemezlikten gelirler. Bilindiği gibi, geçen mahallî seçimler öncesi, 2009, Kadıköy’ün önemli mahalleleri, İçerenköy, Bakkalköyü, Barbaros ve Yenisahra, Kadıköyü’nden ayrılarak yeni kurulan bir başka ilçe’ye bağlandılar. Kadıköyü Belediyesi kendisinin, Bağdat Caddesi altındaki mahallerin Caddebostan, Fenerbahçe ve Moda’nın Belediyesi zannediyor. Bu ihmal ve alakasızlık devam ederse, bundan sonraki ilk mahallî seçimlerde Hasanpaşa, İbrahimağa, Fikirtepesi, Üst Göztepe, Merdivenköyü, Sahray-i Cedid, 19 Mayıs, Kozyatağı, Erenköyü ve Bostancı mahalleleri Kadıköyü’nden ayrılıp, yeni bir oluşum ile yollarına devam edeceklerdir. Çağdaş belediye, çağdaş kent’in mutlu azınlığına bugün olduğu hizmetlerine devam eder(!) Bu yazıya muttalî olurlar ve çağdaş Kadıköyü Belediyesi’nde hâlâ akıllı bir-kaç kişi kalmışsa ve halkın sesine kulak verecekse, lütfen ikiyüz metrelik bu geçidi ya asfaltlatsınlar ya da kilit taşıyla kaplasınlar. Lütfen, lütfen!...