Yine istismar, yine baharı yaşamadan kışa hapsolmuş masum bir çocuk. Kalemim, yüreğim, vicdanım elvermiyor bu utanç dolu satırları kaleme almaya. Son zamanlarda gerçekleşen ve bitmek bilmeyen çocuk istismarı olaylarını tüm detayları ile içim sızlaya sızlaya sizlere, köşeme aktarmak sahiden güç… Katiyen şahıs isim ve şehir ismi vermeyeceğim. Bir bakalım bakalım geçenlere cinsel istismar suçundan Antalya’da tahliye ile kalınmayıp beraat verilen sanık’a yasalar ne diyor. Ailenin mağduriyeti nedir? Okuyup daha bilinçli şekilde sosyal medya platformlarında bağırsanız daha iyi olacak sanki. İzliyorum, adamın biri feryat figan her yerde. Konunun özüne insem sorsam ne olduğunu kendisi de bilmiyor. Tamamen sosyal medyada o an o paylaşımlar çok tık alıyorsa paylaş düğmesine basıp vicdanen kendisini rahatlatıp, normal hayatına güle oynaya devam ediyor. Cinsel şiddet, dünyada her yıl milyonlarca insanı etkileyen, toplumun her kesimini ilgilendiren, yaygınlığı, birey ve toplum üzerine olumsuz etkileri nedeniyle birden çok alanda mücadele edilmesi gereken önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çocuklara yönelik cinsel istismar, çocuklara büyük ve kalıcı hasarlar veren ve ülke genelinde çok sık gerçekleşen bir suçtur.

Bu satırları okuduğumda bırakın idam falan gelmesini a yükselmiş mi önce daha mı azmış cezalar diye sevinesim geldi ne acı değil mi? Çocukların cinsel dokunulmazlığına karşı suçlarda Kanun’un yürürlüğe girdiği 2005 yılından itibaren Kanun metninde olumlu değişimler gerçekleştirilmiş. Cezalar da artırılmış. Diğer iki suç tipinde de benzer bir durum söz konusu olmakla beraber çocukların cinsel istismarı suçuna ilişkin bir değerlendirmede bulunmak gerekirse Kanun’un yürürlüğe girdiği 2005 yılında mevcut olan düzenlemede bu suçun basit şekli 3 aydan 8 yıla kadar hapis cezasıydı. 2014 yılında gerçekleştirilen değişiklikle bu yaptırım 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına yükseltildi. Haksızlık içeriği nispeten düşük olan fiillere de bu cezanın uygulanması hakkaniyete aykırı olacağı için bu tarihte Kanun’a “sarkıntılık” fiili de eklenerek cezası 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası olarak belirlendi. Nitelikli cinsel istismar fiili bakımından ise ilk düzenlemede 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası söz konusuydu. 2014 yılında suçun 16 yıldan az olmamak üzere hapis cezasıyla cezalandırılması öngörüldü. (Üst sınır Kanun’da süreli hapis cezaları için öngörülen üst sınır olan 20 yıldır.) 2014 yılında ayrıca son derece tartışmalı bir hüküm olan “suçun mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasına yol açmasını cezayı artıran nitelikli hal olarak düzenleyen fıkra ise maddeden çıkarılmış. Yeterli mi elbette hayır!

Gelelim Antalya davasına; Kız çocuğuna cinsel istismar davasında Bakanlık devreye girdi! Bakanımızın isteğine istinaden isim v.s belirtmeksizin DHA’nın desteğiyle olay şöyle; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Antalya'da 10 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanan apartman görevlisi A.Ö.'nün beraat ettiği davaya en başından müdahil olduklarını, kararla ilgili istinafa başvuracaklarını açıkladı. İstinaf mahkemesi nedir acaba diye soranlarda vardır eminim. Okumayı, araştırmayı sevmeyen bir milletiz ya hani! İstinaf mahkemesi; Bölge adliye mahkemeleri (istinaf mahkemeleri), istinaf başvurusu ile önüne gelen hukuki uyuşmazlığı hem maddi vakıa hem de hukukilik açısından inceleyerek karar verir. İstinaf, hukuki uyuşmazlığın yeniden ele alınmasını sağlayan ilk derece mahkemesi ile temyiz kanun yolu arasında yeni bir kanun yoludur.

Olaya tekrar dönelim; Müzisyenlik yapan, bu nedenle sık sık seyahat eden F.Y., 2017 yılının Mayıs ayında 10 yaşındaki kızını annesine bırakıp, turneye çıktı. Geri döndüğünde kızının mutsuz olduğunu ve daha önce birlikte ders çalıştığı sitenin apartman görevlisi A.Ö.’nün kızı olan arkadaşının yanına gitmediğini fark etti. Neden gitmediğini sorunca da “Bir daha o eve gitmem” cevabını aldı. Anne F.Y.’nin soruları üzerine küçük kız, A.Ö.’nün kendisine cinsel istismarda bulunduğunu anlattı. F.Y.’nin şikayeti üzerine 2 çocuk babası A.Ö. gözaltına alınarak tutuklandı. A.Ö. hakkında, ‘çocuğun zincirleme nitelikli cinsel istismarı’, ‘cinsel amaçlı çocuğu zorla hürriyetten yoksun kılma’ ile ‘tehdit ve kasten yaralama’ suçlarından 90 yıl hapis cezası istemiyle Antalya 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Mahkeme heyeti, sitenin güvenlik kamerası kayıtlarında aynı zamanda bir otelde çalışan A.Ö.’nün belirtilen tarihlerde, oturduğu apartmana giriş- çıkışının olmadığını tespit etti. Bunun üzerine 5 ay 3 gün tutuklu kalan A.Ö., adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Karara tepki gösteren anne ile davaya müdahil olan sivil toplum örgütleri, reddi hâkim talebinde bulundu. Nisan ayında görülen duruşmada mahkeme başkanı, davadan çekildiğini açıkladı.

Sizlerde izlemişsinizdir ulusal basındaki haberleri Anne sinir krizi geçirdi... Heyet değişikliğinin ardından görülmeye başlanan davanın karar duruşması geçen perşembe günü yapıldı. Cumhuriyet Savcısı Mustafa Şeran, daha önce verdiği mütalaasını tekrarlayarak, sanığın ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan cezalandırılmasını ve tutuklanmasını, diğer suçlardan ise beraatını talep etti. Mahkeme heyeti, sanığı tüm suçlamalardan beraat ettirdi. Kararı duyan anne mahkeme koridorlarında sinir krizi geçirdi. Polislerin kolunda adliye dışına çıkarılan anne, dışarıda da fenalaşınca sağlık ekiplerine haber verildi. Sağlık görevlilerinin müdahale ettiği anne F.Y., ambulansa alınırken, “Allah rızası için ben şimdi ne diyeyim çocuğuma. Her şey var. Adli tıp raporu var. Kamera kayıtları var. Nasıl beraat ettirdiniz. Nasıl? Benim bir çocuğum var. Dışarıda bir sürü çocuk var. Gidip hâkime mi yalvarayım” diye tepki gösterdi. Yavrumuza yönelik istismar davasına dair verilen karar hakkında bir üst mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvuracağız. Ayrıca hepimizi derinden sarsan istismar ve şiddet olaylarından sonra mağdur ve ailelerine ait görüntülerin sosyal medyada paylaşımı hususunda sorumlu bir yaklaşım izlenmediğine üzülerek şahit oluyoruz. Adli yargı süreci devam eden her olayda, tüm duyarlı vatandaşlarımızdan mağdurun rehabilite sürecini sekteye uğratmamak, ikincil örselenmesini engellemek ve kişilik haklarını korumak adına daha fazla hassasiyet göstermesini bekliyoruz.” Sevgili bakanımıza saygı duyuyorum. Bundan sebep makalemin başında belirttiğim üzere isim v.s belirtmedim.

Adlı tıp uzmanlarının verilerine göre TCK’da 28.06.2014 tarihinde yapılan değişiklikle beden ve ruh sağlığında bozulma kavramının ağırlaştırıcı unsur olmaktan çıkarılmasından sonra cinsel suçlara maruz kalanların değerlendirildiği merkezlerde ruhsal değerlendirmelerin hiç yapılmamasına neden olmuştur. Kişilerin savcılıklar ve mahkemeler tarafından sadece fiziksel muayenesine ait isteklerde bulunulması veya fiziksel olarak zarar görmeyen kişilerin muayeneye dahi gönderilmemesi nedeni ile cinsel şiddet olgularına tanı koydurucu rapor düzenlenememekte ve değerlendirme sadece adli soruşturma ile yapılmak durumunda kalınmaktadır. Bu nedenle gerek erişkinlerin gerekse çocukların cinsel şiddete uğradıkları durumlarda mutlaka ruhsal değerlendirmesinin yapılmasını zorunlu hale getirecek düzenlemeler yapılmalıdır. Ruhsal değerlendirme yapılmaması cinsel şiddete uğrayan kişilerin ruhsal sorunlarına tıbbi destek almasını da önemli derecede azaltan bir durum olup ciddi bir halk sağlığı sorununa neden olabilmektedir.

Cinsel suçlarla ilgili yasal düzenlemelerin politik malzeme yapılmadan, tüm siyasi partiler tarafından ortak bir anlayışla düzenlenmesi, cinsel suçlara maruz kalan kişilere yönelik suçlayıcı yaklaşımlara engel olunması, cinsel suçların tamamen cinsel şiddet uygulayan kişiden kaynaklandığının topluma anlatılabilmesi gerekir.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında Kanun’da yer alan faillerin çocuklarla ilgili işlerde çalışamayacağı yönündeki tedbirler korunmuş olsa da buna ilişkin bir izlem sisteminin oluşturulması ivedilikle sağlanmalıdır.

Sonuç olarak;

Çocuk kavramı ve çocuklara yönelik cinsel istismar, uluslararası sözleşmeler ışığında tanımlanmalı,

Cinsel istismar 18 yaşından küçüklere yönelik her tür cinsel davranışı kapsayacak biçimde düzenlenmeli,

Ensest ayrı bir suç olarak düzenlenmeli,

Erken yaşta “evlendirilme” cinsel istismar suçu kapsamında düzenlenmeli, Medeni Kanundaki evlilik yaşı “18 yaşını doldurmuş olmak” şeklinde düzenlenmeli

Rızaya dayalı cinsel ilişki sadece akranlar arasında kabul edilmeli,

Riskli cinsel davranışlara karşı gençleri aydınlatacak, cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında danışmanlık verecek bir destek sistemi olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde her ilde “Gençlik Danışma Merkezleri” kurulmalı,

Cinsel şiddete maruz bırakılanın esenlikle yaşamını sürdürmesini sağlayacak gerekli tedavi ve rehabilitasyon desteği sağlamalı,

Cinsel şiddet olgularının büyük bir kısmında fiziksel bulgu oluşmaması veya bulguların iyileşmesi nedeni ile delil niteliğindeki raporlarda “tanı koyma” açısından ruhsal değerlendirme büyük bir önem taşımaktadır. Yasal düzenlemelere ruhsal değerlendirmenin yapılması gerektiğine dair vurgu yapılmalı veya Yönetmeliklerle bu duruma çözüm bulunmalı,

Sağlık çalışanları ceza infazcısı konumunda bırakılmamalı,

Kanunlar ve yönetmelikler düzenlenirken konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarından destek alınmalıdır.

Uzmanlar böyle söylüyor. Bende diyorum ki hassasiyetlerimizi sahiden ön planda tutalım. Lakin tutarken de resmi araştırmalardan faydalanalım. Adlı tıp uzmanlarının da görüşü üzerine ve görüldüğü üzere anayasada ki o maddeler sahiden toparlanmazsa olayın sonucu hiç de güzel yerlere gitmiyor. Hadi goy goy edenin %60’ı tamamen sosyal medya furyacılığı diyelim ama geriye kalan %40 için ben gerçekten sızlayan, hassasiyet gösteren halk diyorum bu kesime hiç de azımsanamaz, bugün sana yarın bana diye bağıran insanların sesine biraz kulak verilmeli.