aygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, 2019 yılı Mayıs ayının 6 sı Pazartesi gününden itibaren, sağlıklı olanlarımız bu mübarek vecibeyi yerine getirmek için 5 Mayıs Pazar akşamından itibaren sahura kalktık ve oruçlarımızı tutmaya başladık bile.

Biliyoruz ki, oruçtutmanın sevabının yanında temel yararlarından biri de kısa süre olsa bile sindirim sisteminin dinlendirilerek insan sağlığının korunmasına katkıda bulunmaktır. Bu nedenle iftar ve sahurda dengesiz ve çok aşırı yemek yiyerek vücudumuzu çok daha fazla yorabilir olmamızdır. Ancak biliyoruz ki oruç tutmak için vücudumuzun sağlıklı olması da gerekmektedir. Bazı hastalıklar ise oruç tutmamayı gerektirebilir. Bu hastalıkların belli başlıları ise; kanser, sürekli ilaç kullanımı gerektiren hastalıklar, kalp, damar ve şeker hastalıkları, verem, ateşli hastalıklar, özellikle de sindirim sistemi hastalıkları ve Mide ve oniki parmak bağırsağı ülseri olanlar olarak sıralanabilmektedir. Ancak bütün bunlar göz önünde bulundurularak sağlığı uygun olmayan kişiler doktor kontrolünde sağlığına zarar vermeyecek şekilde oruç tutma yoluna da gidebilmektedir.


Biliyoruz ki; ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç tutan kişilerin, 11 aylık beslenme şekli ve öğün sayısı birdenbire değişivermektedir. Üç öğün olan günlük beslenmemiz iki öğüne düşerken, özellikle kırmızı et, ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, tatlı, börek tüketimimiz artmaktadır. Buna karşılık sebze, meyve ve beyaz et tüketimimiz de azalmaktadır. Unutmamak gerekir ki, günlük almamız gereken enerji, protein, vitamin ve mineral oranlarının değişmesi söz konusu olamaz. Bu nedenle, ramazan ayı süresince yemek planımızı yaparken dikkat etmemiz gereken birkaç önemli noktaya dikkat etmemiz gerekmektedir. Şöyle ki; İftarda boş mideye birden aşırı besin alımı çok sakıncalıdır. Yaklaşık on iki saat dinlenmeye çekilen mideye aniden yüklenmek, iftar sonrasında hazımsızlık çekmemize neden olabilir. Örneğin, iftar yemeğine hafif bir yemek olan çorba ile başlayıp, ızgara tavuk veya balık, zeytinyağlı bir sebze yemeği ve salata ile devam etmek büyük yarar sağlamakta ve her hangi bir sıkıntı oluşturmamaktadır. Ramazan ayı boyunca en çok düşülen hatalardan biri de, bu dönemde meyve tüketimini azaltmaktır. Günde en az 1-2 porsiyon meyve yemeyi ihmal etmemek gerekir.


Ramazan ayı süresince her gün aynı saatte yemek, metabolizma hızını (vücudun bir günde harcadığı enerjiyi) düşürür ve dolayısıyla kilo almamızı kolaylaştırır. Bu nedenle, özellikle kalorisi yüksek yiyeceklerden bu dönemlerde uzak durmak önemlidir. Ramazan ayı süresince, kolesterolden zengin kırmızı et ve tereyağı tüketimini sınırlamanız, haftada en az bir-iki kez balık ve kuru baklagiller tüketmeniz çok önemlidir. Diğer önemli bir konu, ramazan ayı süresince vücut uzun süre susuz kaldığı için, iftar ile sahur arasında özellikle bol su içmeye özen göstermeliyiz. Ramazan ayında sindirim sisteminde oluşan sorunların çoğu yanlış beslenmeden kaynaklanmaktadır. Yanlış beslenme ise, ülser, mide kanaması ve diğer hastalıklara neden olmaktadır.


İftar ve sahurda yanlış beslenmede en çok yapılan hatalar, çok yemek, çabuk yemek, çok çeşitli yemek, yemek sırasındaçok su içmek, sahura kalkmamak ya da sahurda fazla yemek ve sigara içenlerin iftarda aç karnına sigara içmeleri olarak sıralanabilir. Ayrıca, ramazan ayının en bilinen özelliklerinden birisi iftar sofralarının çeşitliliği ve bolluğudur. Bütün gün aç kalındığı için, iftarda vücudun ihtiyacından çok daha fazla yemek kaçınılmazdır.  Araştırmalara göre ülkemizde iftar sofralarımızda bir insana yetecek yemeklerin bir kaç katı fazla yemek yer almaktadır. Boş olan mideye bu kadar çok yemek yiyerek yüklenildiğinde sindirim zorlaşacak, bu da midede, ekşime, yanma, bulantı, ağılık ve sıkça uyuklama gibi sorunlara yol açmaktadır. Bağırsaklarda ise, kabızlık, şişkinlik  ve gaz gibi problemler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, sahurda, özellikle de iftarda sadece yiyebileceğimiz kadar yemek bulunursa, vücudumuza boş yere yükleme yapmamış ve sağlığımızı da korumuş oluruz.  İftar ve sahur sofralarında en çok yapılan yanlışlardan birisi de çok çabuk ve yeterince çiğnemeden yemek yememizdir. Sindirim bilindiği gibi, ağızda çiğneme ile başlamaktadır. Beynimizin hipotalamus denilen bölgesinde yer alan, açlık ve tokluk merkezleri harekete geçerek, impulsları ile yaklaşık, 20 dakika içersinde doyma sinyallerini vermektedir. Ancak hızlı bir şekilde yemek yediğimizde doyma emrini henüz alamadığımız için kendimizi hala aç hissetmekte ve yemeğe devam edebilmekteyiz Bu nedenledir ki böylelikle gereğinden daha fazla yemek yemiş oluruz. Ayrıca, ağızda yeterince çiğnenmeyen besinler, sindirim sistemini zorladığı için zamanla bir çok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Ramazan olmasa bile, normal öğünlerde de besinlerimizi mümkün olduğu kadar yavaş yemeli ve çok iyi çiğnemeliyiz. İftar menüsünü hazırlarken aynı guruptan 2 yemeğin olmamasına, karın doyurucu ve görünümünün dikkat çekici olmasına özellikle dikkat edilmelidir. Ramazanda birçok kişi özellikle de çalışan kişiler, iftarda fazla yemek yiyerek, sahura kalkmamakta, diğer bir grup ise, sahur da fazla yemek yeme yoluna gitmektedirler. Her iki uygulama da sakıncalıdır. Şöyle ki; bütün gece ve bütün gün boyunca, boş kalan mide de asit salgısı artmakta, PH oranı düşmekte, bu da mide de çeşitli rahatsızlıklara yol açmaktadır. Ayrıca, uyku sırasında sindirim faaliyetleri yavaşlayacağından, aşırı yemek yeme sindirim sistemini zorlayabilmektedir. Son bir şey söylemek gerekirse; Bazı sigara tiryakilerinin, ramazan da iftar yemeğine başlamadan sigara içmeleridir. Biliyoruz ki aç karnına içilen sigaranın zararları çok daha fazladır. Bazı tiryakiler ise; günün sigara açığını kapatırcasına, iftarda fazla sayıda sigara içmektedirler. Yaklaşık 40 yıldır bu konularla ilgili bir kişi olarak, sigarayı bırakmak düşüncesinde olan kişiler için ramazan ayı önemli bir fırsattır.

Tüm İslam Alemine hayırlı, sağlıklı ramazanlar diliyor, saygılar sunuyorum.