İstanbul’da, uzun bir süre ihmal edildiğinden artık tahammül edilemez boyutlara gelen kent içi ulaşım sorunlarına çözüm konusunda son yıllarda İstanbul Belediyesi’nin büyük atılımlar yaptığını memnuniyetle izliyoruz. Nüfusu hızla 20 milyona giden, şairlerin bir taşını bile Acem mülkü ile kıyasladığı dünyanan en eski ve en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un, hem kent içi ulaşımının hem de dünya ile bağlantısının bir devlet politikası çerçevesinde ele alınması gerektiğinden, AKP iktidarı da konuyu sahiplenmiştir.
Ulaşımda yol, köprü, kavşak ve tünel yapımları yanında metro, metrobüs ve hızlı tren hatlarının belli etapları (Marmaray da dahil) birer birer devreye girmekte. Deniz ulaşımı kapasitesinin de alınacak yeni vapurlarla artırılacağı açıklandı.
Cumhuriyetin 100’üncü yılının hedef alındığı bir çok dev projenin etap etap devreye girdiği bir geçiş dönemi içinde İstanbul’un sıkıntılarının, bu geçiş dönemi nedeni ile daha da grift hale geldiği de açıkça ortadadır. Ben bu konuda faydalı olacağı düşüncesi ile seçim arefesinde Anadolu yakası ile ilgili bir kaç hususa değinmek istiyorum.
Örneğin Anadolu yakasında Kadıköy-Kartal metro hattı ile Marmaray’ın devreye girmesi, banliyö tren seferlerinin kaldırılmasının ortaya çıkardığı sorunları tabii çözemezdi. Bu bir geçiş dönemi sorunu idi.
Bu dönemde belediyenin hem bugünkü sorunları kısmen ortadan kaldırmak, hem de ana plana hazırlık yapmak açısından ulaşım planında bazı yeni kararlar alması ve uygulamaya başlaması gerekmekte idi.
Mesela Kadıköy-Kartal metro hattı devreye girince, acaba E-5’ten Kadıköy’e ulaşan otobüs ve dolmuşlar için yeni bir düzenleme gerekmez mi idi?
Bana göre E-5’te seyreden otobüs ve dolmuş seferlerinin, yolcuları metro duraklarına kadar getirecek, metrodan inen yolcuları da menzillerine götürecek şekilde düzenlenmeliydi. Böylece hem E-5, hem de Kadıköy trafiğine rahatlık, ulaşıma da hız kazandırılmış olmaz mıydı?
Yine bu hatta ulaşımda sürat ve kolaylık sağlanması için, metro duraklarından kuzeye ve güneye planlanacak otobüs ve dolmuş seferlerine ihtiyaç olduğu ortadadır.
Bunların yanında yine, en azından banliyö trenleri devreye sokuluncaya kadar, hiç değilse mesai saatleri başlangıç ve sonlarında Kadıköy’e, hatta Karaköy ve ; Eminönü’ne vapur seferleri ihdas edilmesi uygun olmaz mı?
Bütün bunlara rağmen, ilave edilecek metro ve banliyö hatları ile yaratılacak yeni kapasitelerle, nüfusu hızla artan İstanbul’un ulaşım sorunlarının hemen çözülemeyeceği de açıkça ortadadır. Bu nedenle halen asgari düzeyde kullanılan deniz ulaşım kapasitesinin hızla artırılmasının faydalı olacağı ve bu kapsamda özellikle Boğaz’da, Sarıyer-Beykoz gibi karşılıklı yerleşim yerleri arasında, hem personel hem de araç naklinin ön plana çıkarılmasının yeni köprü ihtiyaçları için, ucuz ve estetik bir çözüm olabileceği değerlendirilmektedir.