SÜLEYMANİYE MEDRESE’LERİ
- İstanbul, Fatih, Süleymaniye’de, Cihan Pâdişahı, Kanûnî Sultan Süleyman Han’ın, (1520-1566) 1550-1557 yılları arasında yaptırmış olduğu, cami, türbeler, hamam, imaret, Dâru’l-Kurrâ, Daru’ş-Şifâ, Tabhâne, sıbyan mektebi, arastalar, yanında, Külliye’nin, cami’den sonra en önemli mekân’ları medrese’ler, Cihan Mi’marı, Koca Sinan’a yaptırdığı, 16. asır muhteşem ilim müessese’leri... 
Süleymaniye Medrese’leri, Evvel (birinci), Sani (ikinci), Sâlis (üçüncü), Râbi (dördüncü), Dâru’l-Hadîs ve Tıp Medrese’lerinden meydana gelmektedir. 
Kanûnî, Osmanlı Ordusu’nun mühendis ve hekim ihtiyaçlarının yanısıra, eğitim ve bilim için de bu medrese’lere çok önem vermiştir. 
Medrese’de eğitim faaliyet’leri başladığında, Dâru’l-Hadîs müderrisliği’ne, daha önce Bağdat Kadılığı da yapmış olan, Meşhûr Âlim Molla Yahya bin Nureddin getirilmişti. Onun yanı sıra yine devrin meşhûr ulemasından Kadızâde Şemseddin Ahmed, Mi’marzâde Muslihiddin Mustafa, Karahisârî Şeyh Ahmed Efendi gibi zevât Süleymaniye Medrese’lerinde müderrislik yapan zât’lardır. 
- Süleymaniye Medrese’leri açılıncaya kadar, Devlet-i Aliyye’miz’de, dînî, dünyevî, fizikî ve metafizikî bütün ilimler en yüksek seviye’de, Fatih Medreselerinde okutulmaktaydı. Süleymaniye Medrese’leri tedrisata başladıklarında, ilim ve kültür yuvası Fatih Medrese’leri ikinci plâna düşmüştü. 17. asırda Süleymaniye Medrese’lerinde eğitim dereceleri 12 dereceye kadar yükseltilmiş ve Süleymaniye Medrese’lerindeki bu durum, 03 Mart 1924 tarihinde, Medreseler kapatılıncaya kadar devam etmiştir. Günümüzde Yüksek Eğitim’de başarılı olan ba’zı üniversite’lerimiz gibi, Süleymaniye Medrese’lerinde eğitim, ibtidâî’den (ilkokul) başlayarak, eğitimin en yüksek derecesi, Dâru’l-Hadîs’te, Tefsir ve Hadis Şube’lerinde nihâyete ererdi. 
Her ikisi de yüksek dereceli birer mason olan, İttihad ve Terakkî dönemi şeyhulislâm’larından, Şeyhulislâm, Muza Kazım ve Şeyhulislâm, Hayrullah Efendi zamanında, diğer medreselerle birlikte, Süleymaniye Medrese’si de “Islâh-ı Medâris” (medrese’leri ıslah (düzeltme) komisyonu) tarafından ıslaha tâbi tutulmuş, Süleymaniye Medrese’si’de “Medrese-i Dâru’l-Hilâfe” adını almış, ders programları önemli ölçüde değiştirilmiş, Medresetü’l-Kudat (kadılar ve hukukçular yetiştirmek üzere), Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutabâ (imamlar ve hatipler yetiştirmek üzere), (1913), Medresetü’l-Vâizîn (va’az edecek âlimler yetiştirmek üzere, (1913), Medresetü’l-Mütehassisîn (İslâmî ilimler uzman’ları yetiştirmek üzere), (1914), Medresetü’l-Hattâtîn (1914), (Güzel yazı yazmayı meslek edinmiş hat sa’natları uzmanları yetiştirmek üzere), Medresetü’l-İrşâd, Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutaba ile Medresetü’l-Vâizîn’in birleştirilmesiyle (1919) yılında kurulmuştu. 
Sahibi zaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medâr Mürşid, Müceddid, Süleyman Hilmi Silistrevî Efendi Hazret’leri, Süleymaniye Medrese’lerinin, Âlî Kısmı, Dâru’l-Hadîs’in Tefsir ve Hadis Şubesi’ni en iyi derece ile bitirmiş olup, Ruus imtihanlarını da (Öğretim Üyeliği imtihanı diyebiliriz), başarıyla verdiği için, Devlet-i Aliyye’nin, en yüksek derecede eğitim veren, ismi değiştirilerek Medrese-i Hilâfet-i Aliyye olarak değiştirilen, Süleymaniye Medrese’sinin en yüksek dereceli şubesinde, Tefsir ve Hadis Müdderrisi iken, 03 Mart 1924 yılında, diğer bütün Medreselerle birlikte bu medrese de kapatılmıştı. Süleymaniye Efendi Hazret’leri diğer ba’zı arkadaşlarıyla birlikte yan dal olarak Medrese-i Kudat’ı da bitirmişlerdi. 
Süleymaniye Külliyesi, meyilli bir arâziye oturtulduğu için arazinin meyline uygun olarak medreseler en üst kota oturtulmuştur. Medrese hücrelerinin önünde kademeli revaklar yerleştirilmiş, revak dışındaki yerlere de iki yandan merdivenlerle inilmiştir. Avluya doğru bir cumba ile uzanan dershânelerin altında birer çeşme yerleştirilmiştir. Medreselerde, 21 birer hücre (oda) birer nişli medrese odası ve helâlar bulunmaktadır. Medrese hücreleri, kare plânlı olup üzerleri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür. İçlerinde ocak nişleri dolap yerleri eklenmiştir. Ayrıca bunlar önlerindeki revaklara ve dışarıya dikdörtgen söveli birer pencere ile açılmıştır. 
Süleymaniye Medrese’leri, kesme taştan, bir avlu etrafına sıralanmış medrese hücreleri dershâneden meydana gelmiştir. Simetrik düzende bir iç avlu ile birbirinden ayrılan Sâlis ve Râbi medreseleri Osmanlı’nın yapmış olduğu medreseler arasında mekan i’tibariyle en zengin ve geniş olanlarıdır. Cami’i’n girişinin batısında Sâlis, güneyinde de Râbi Medreseleri yer almaktadır. Bu medreselerin altında dükkanlar ve Tiryakî Çarşısı bulunmaktadır. Bu medreseler kare plânlı bir avlunun çevresinde kare plânlı olarak yapılmıştır. 20 medrese hücresi üzerindeki kubbeli verakların arkasına simetrik olarak sıralanmıştır. Râbi ve Salis Medrese’leri birbirlerine simetrik düzende yerleştirilmiştir. 
Dâru’l-Hadis Medresesi, Külliye’nin cami mihrabının karşısına yapılmıştır. Kesme taştan yüksek kubbesi ile dikkati çeken bu bölümde, Hadis ve Usul-ü Hadis ilimleriyle alakalı eğitim verilmekteydi. Cami’i’n girişinin doğusunda Evvel, kuzeyinde de Sâni Medresesi bulunmaktadır. Dar bir yolun iki tarafına simetrik olarak yerleştirilen bu medreselerin altında talebe hücreleri bulunmaktadır. Bu yapılarda 23 hücre bir dershâne, helâlar ve müderris’ler için bir ev bulunmaktadır. 
Külliye’deki Tıp Medresesi, Külliye’ye 1552’de eklenmiş olup, Dâru’l-Hadis ve Salis medreselerinin arasında’dır. Tıp Medresesi de dükkanlar üzerine oturtulmuştur. Tiryâki Çarşısı’nın doğusunu oluşturan bu medresenin arkasında, 1940’lı yılların başlarında bir doğumevi yapıldığı için özgün durumunu kaybetmiştir. Günümüzde Tıp Medresesi’nden yalnızca Tiryâki Çarşısı üzerindeki bir sıra hücreler kalmıştır... 
SEYYİD HASAN PAŞA MEDRESE’Sİ
İstanbul Fatih, Vezneci’lerde, Kimyâger Derviş Sokağı üzerinde bulunan bu Medrese, Sultan I. Mahmud (1730-1754) dönemi Sadra’zamlarından, Seyyid Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Külliye, Medrese’nin yanı sıra Sıbyan Mektebi, Sebil, Çeşme ve dükkan’lardan meydana gelmiştir. Mi’marbaşı Çelebi Mustafa Ağa tarafından yapılmıştır. 
Medrese, Fevkânî olarak köfeki taşı ve tuğladan inşa edilmiştir. Zemin kat’ın ortasında giriş kapısı bulunan iki yanında beşik tonozlu ikişer dükkana yer verilmiştir. Sol taraftaki dükkan’ların yanında Sıbyan Mektebi’nin kapısı ile çeşme ve sebil bulunmaktadır. Giriş kapısı kesme köfeki taşından yuvarlak kemerlidir. Üzerine Şâir Ni’met’in 18 mısra’lık talik yazılı kitabesi yerleştirilmiştir. Giriş kapısından merdivenle çıkılan üst katta medrese ve sıbyan mektebi bulunmaktadır. 
Dershâne kısmı konsolların yardımıyla zemin katın üzerine oturtulmuştur. Buradaki medrese hücreleri sekiz adet olup, revaklı avlu L şeklinde kuşatmaktadır. Medrese’nin beş hücresi sol yan cephede olup, burası onsekiz pencere ile dışarıya açılmaktadır. Bunlar dikdörtgen mermer söveli olup, demir parmaklıdır. 
Ayrıca sağ yan cephede bulunan Dershâne-mescid ile pencereler de dışarıya açılmaktadır. Yapının tümü iki sıra halinde kirpi saçaklıdır. Medrese içerisindeki Dershâne bölümü tromlu bir kubbe ile örtülüdür. Buradaki kalem işleri barok üslupta olup, binanın tümünde başkaca bir bezemeye de rastlanmamaktadır. 
CEDİD ABDÜRRAHİM EFENDİ MEDRESE’Sİ
İstanbul Fatih, Dârü’ş-Şafaka Caddesiyle Yeşil Sarık Sokağı’nın kesiştiği noktada, bulunan bu medrese’yi Rumeli Kazaskeri Cedid Abdürrahîm Efendi, 1747 yılında yaptırmıştır. Osmanlı Medrese’leri arasında, herhangi bir külliye’ye bağlı olmayan tek medrese olan bu bina barok dönemde yapılmış olmasına rağmen, klasik dönem husûsiyet’lerini taşımaktadır. Çarşamba Caddesi’nin genişletilmesi sırasında maalesef, bu medrese de kısmen zarar görmüştür. 
Dikdörtgen plânlı, köfeki taşından yapılmış olan medrese avlusuna Darûşşafaka Caddesindeki mermer söveli basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Girişin güneydoğusunda üç dükkan sonraki yıllar’da cephe örülerek oda’ya dönüştürülmüştür. Medrese’nin avlusu kare plânlı olup, üç cihette revak arkasındaki odalarla U düzeninde bir plân şeklindedir. Buradaki hücreler ve bir de dershâne’den meydana gelmiştir. Avlu’nun güneydoğu yönündeki hücrelerin arasında bulunan dershâne’ye mermer söveli barok kemerli bir kapıdan girilmektedir. Dershâne’nin yan duvarlarında birer pencere, birer dolap bulunmaktadır. Hazire’ye bakan güneydoğu cephesi, üç pencere ile dışarıya açılmıştır. Üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Medrese hücreleri kare plânlı, üzerleri kubbe ile örtülü, her biri dışarıya iki pencere ile açılmış olup, içlerinde birer ocak ile dolap nişine yer verilmiştir. Medrese, 1976 yılında ta’mir edilmiş, bu ta’mirat sırasında pekçok husûsiyetlerini kaybetmiştir. 
1757 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan Medrese’nin bânisi, Cedid Abdürrahîm Efendi, Medrese’nin haziresine defnedilmiştir. Medrese, günümüzde, nisbeten, vâkıf’ın şartına ve gâyesine uygun olarak, Kur’ân Kursu olarak kullanılmaktadır...