Sanayi Devrimi'ni yakalayamamış olan Müslüman coğrafyasının kullanamadığı ve işletemediği zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ele geçirmek üzere başlatılan çağdaş Haçlı Seferleri'nin gerekçesi, terör-islam bağlantısı...  

Terör, yaşamını saf dini inançlarına dayandırmış Müslümanların işi olamaz.  

Bilimsel tanımlara dayanarak söylediğimizde, "Terör, din kurallarını doğma olarak benimseyen, bu doğmayı düşman saydığı hedeflere şiddet uygulayarak cezalandırma amacını gerçekleştirmek isteyen kişilerin yöntemidir."  

Bu yoruma dayandırıldığında, yalnız Müslümanlar değil, bütün dinler şiddetin, terörün kaynağı sayılmaz mı? Ortaçağdaki Hıristiyanlık uygulamaları, Katolik kilisesinin engizisyon yaratan yorumlamaları insanlara işkence edip diri diri yakmamış mıdır?  

Her dinin esaslarını, çıkarlarınıza uygun yorumlayarak, terör nedeni saymak mümkün değil midir?  

İslam dünyası, sanayi alanında olduğu gibi fikir üretme alanında da kısırlaşmıştır. İslam'ın terörle birlikte anılmasını önleyecek makaleler, kitaplar yazan dünya çapında saygınlık kazanmış aydınlar yetiştiremiyoruz.  

İslam da, Müslümanlar da boş yere terör yaratmakla suçlanıyorlar; hakediyor muyuz bu aşağılanmayı?  

Kesinlikle hayır!  

Çeşitli çıkar odaklarının kullandıkları "İslami (!) terör"ün işleyiş mekanizmasını bile çözebilmiş değiliz (Bush-Ladin ailelerinin ilişkilerini hatırlayınız). İslam coğrafyasının düşünce sistemine uymayan komplike terör organizasyonları bile, göz göre göre Müslümanların üstüne yıkılmakta, çağdaş Haçlı Seferleri'nin bahanesi yapılmaktadır.  

SAVAŞ-TERÖR VE DİN İLİŞKİLERİ  

Emre Kongar, "Ben savaş ile terörü ayırmam" diyor, "Her ikisini de bir egemenlik ilişkisinin şiddet yoluyla sorgulanması olarak tanımlarım."  

Haksız mı Kongar Hoca?  

Haksız olmadığını, Kongar'ın "din, siyaset ve terör ilişkileri" konusunda  söylediklerini özet olarak incelediğimizde açıkça görebiliyorsunuz...  

Bir söz aldım mı?..  

"Tarım Devrimi ile Sanayi Devrimi zamanlarında yapılan savaşlar arasındaki en belirgin fark savaş nedenleridir. Tarım Devrimi'nin yaşandığı Ortaçağ'da insanlar birbirlerini din ve mezhep uğruna boğazlarlarken, Sanayi Devrimi sırasında yapılan savaşların ideolojik ve sosyolojik nedenleri arasına milliyetçilik de eklenmiştir.  

Milliyetçilik, birer siyasi parti işlevi gören dinleri ve aynı din içindeki egemenlik çatışmalarını temsil eden mezhepleri yok edememiş, onların üstüne ikinci bir kimlik olarak eklenmiştir. Sanayi Devrimi sonrasında yapılan savaşların ideolojik ve siyasal nedenlerinden biri de milliyetçilikle ilgiliydi.  

Bu karmaşık, içiçe geçmiş savaş nedenlerinden dolayı, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki savaşlar ile aynı dinin çeşitli mezhepleri arasındaki çatışmalarda yaşanan vahşet, birbirinden pek farklı değildir."  

İSLAMİ TERÖR NE DEMEK?  

Osmanlı'nın Sanayi Devrimi'ni ıskalaması yüzünden, Müslüman dünyanın, Amerika'nın keşfiyle birlikte, bu devrimi başlatan Hıristiyanlar'ın gerisinde kaldıkları yazılır, söylenir.  

Fakta, gelişmeleri derinlemesine incelediğimizde, Sanayi Devrimi'ni başlatan etkenin Hıristiyanlık olmadığı gibi, Osmanlı'nın bu devrimin dışında kalmasının nedeninin de Müslümanlık olmadığını kolayca görebiliriz.  

Sanayi Devrimi'ni yaratan gerçek etken, değişen toplum dinamikleriydi. Müslüman toplumlar, düşünce yapılanması bakımından, Batı'yı izleyemediler; gelişmelerin dışında kaldılar, koptular. Bu kopuşta, iddia edildiği gibi, İslam'ın bir rolü yoktur; yorum yanlıştı.  

Hıristiyan toplumlar, din ve siyaset ayrışmasını gerçekleştirebildiklerinden, Müslümanlardan farklı bir düşünce sistemi ve ona bağlı bir kültür geliştirdiler.  

Bu kültür sayesinde Sanayi Devrimi'ni yaratabilecek bilim ve teknolojiyi geliştirebildiler.  

Din ve siyaseti ayrıştıramayan, Emevi uygulamaları etkisindeki Müslüman toplumlar, haksız olarak, terörle birlikte anılır oldular. Din ile siyasetin toplum ve devlet içinde ayrıştırılmamış olmasından dolayı, "aynen savaş gibi, siyasetin bir başka biçimde devamı olan terör de İslam adına gelişip serpiliyor."  

Dinimizin terörle birlikte anılması, her Müslüman gibi bizide rahatsız ediyor. Dinimize haksızlık ediliyor.  

Yakın siyasi tarihimizi biraz deştiğimizde "İslami teröre" kimlerin zemin hazırladığının ipuçlarını görebiliyoruz.  

1962 yılında, hükümete "Kürt sorunuyla mücadele etmenin en etkin yolunun dinci nitelikli bir parti kurmak olduğunu" telkin eden Amerika'dır.  

Necmettin Erbakan'ın 1969'da kurduğu Milli Nizam Partisi 1980'de 12 Eylül darbesiyle kapatıldıysa da sonradan yine Erbakan'ın önderliğinde Milli Selamet Partisi adıyla yeniden kuruldu.  

Terörün İslam'la birlikte anılmasını önlemek için, AKP'nin tarihi görevi, laiklik konusundaki tavrını bir an önce netleştirmesidir.

 

KÜPE: Karşılaştığınız problemleri onu yaratan düşünce tarzıyla çözemezsiniz.

A.Einstein