Türkiye dört bir yandan “kaynar kazanlarla” çevreleniyor. Türkiye, Astana Süreci ortağı olduğu İran’daki gelişmelere başka ülkelerin baktığı açıdan bakarak değerlendiremez. Tek tek ele aldığımızda Yunanistan’ın bitip tükenmeyen Türk düşmanlığı, güneyde ABD’nin sınırlarımız boyunca uzanacak “Kürt devleti” görünümlü bir terör kuşağı oluşturma çabası, Suriye’deki kazanımlarını elde tutma kararlılığında olan Rusya’nın manevraları olarak görünen bu gelişmelerin ortak paydası, dün Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), bugün de, tarihi İpekyolu’nun güncel versiyonu olan Kuşak ve Yol Projesi bağlamında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesidir.

2003 yılında, dönemin ABD Dışişleri Bakanı G. Rise, ABD’li ideologların kurguladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni anlatırken, “Bölgede 22 ülkenin sınırları değişecek” demişti. Rice’ın sözünü ettiği sınırları değişecek İslam ülkeleri arasında İran ve Türkiye de vardı. G. Rise’ın 2003’teki açıklamasından bu yana yaşananları krolonolojik bir sırayla izlediğimizde, İran’da yaşananların bizi ilgilendirmediğini söyleyebilir miyiz?

Dini Lider Ali Hamaney’in İran’da “Anneler Günü” olarak kutlanan Hz. Fatma’nın doğum gününde yaptığı açıklamada, “Başörtüsünü tam kullanmayan kadınların din karşıtı ya da rejim karşıtı olarak suçlanamayacaklarını” söylemesinin, olayları ne yönde etkileyeceği merak ediliyor.

Türkiye dört bir yandan “kaynar kazanlarla” çevreleniyor. Türkiye, Astana Süreci ortağı olduğu İran’daki gelişmelere başka ülkelerin baktığı açıdan bakarak değerlendiremez. Tek tek ele aldığımızda Yunanistan’ın bitip tükenmeyen Türk düşmanlığı, güneyde ABD’nin sınırlarımız boyunca uzanacak “Kürt devleti” görünümlü bir terör kuşağı oluşturma çabası, Suriye’deki kazanımlarını elde tutma kararlılığında olan Rusya’nın manevraları olarak görünen bu gelişmelerin ortak paydası, dün Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), bugün de, tarihi İpekyolu’nun güncel versiyonu olan Kuşak ve Yol Projesi bağlamında yaşanmakta olan küresel liderlik mücadelesidir.

Bütün bu nedenlerden dolayı,“ABD-Çin rekabetinin ‘Kuşak ve Yol’ girişimi üzerinden zirve yaptığı bir dönemde, İran ve Ukrayna’da yaşananların güney sınırlarımız boyunca yaşanmakta olan olaylarla, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Balkanlarda ve “Kuşak ve Yol” güzergahında yaşanan gelişmelerle bileşik kaplar ilişkisi içinde olduklarını bilmek ve adımlarımızı bu gerçekler çerçevesinde atmak durumundayız.”

 Çin’in Avrupa Birliği (AB) ile elele vererek gerçekleştirmeye çalıştığı “Kuşak ve Yol” projesi hayata geçirildiğinde, küresel ekonominin lideri Çin olacağından, bu proje ABD’nin beka sorununa dönüşmüş durumda. ABD’nin böyle bir sonuca razı olması mümkün olmadığından, “Kuşak ve Yol” projesinin güzergahında yeni bir dünya savaşına davetiye çıkaran çatışmalar yaşanmaya başlandı.

ABD’li ideologların kurguladıkları ve 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) de, Çin’in AB ile birlikte kurguladıkları 3 kıtayı ve 65 ülkeyi kara ve deniz yollarıyla birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesinin de uygulama alanı Avrasya coğrafyasıydı. 1991’de, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında 1. Körfez Savaşı’yla Irak merkezli başlayan ve giderek genişlemekte olan bir küresel liderlik mücadelesi yaşamaktayız.

2003 yılında, dönemin ABD Dışişleri Bakanı G. Rise, ABD’li ideologların kurguladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni anlatırken, “Bölgede 22 ülkenin sınırları değişecek” demişti. Rice’ın sözünü ettiği sınırları değişecek İslam ülkeleri arasında İran ve Türkiye de vardı. G. Rise’ın 2003’teki açıklamasından bu yana yaşananları krolonolojik bir sırayla izlediğimizde, İran’da yaşananların bizi ilgilendirmediğini söyleyebilir miyiz?

ABD ŞİMDİ DE KÜRT KARTINI KULLANIYOR

2021’de İran’da Namazi Tarikati üzerinden bir kalkışma planlayan ABD, İngiltere’nin bu hazırlığı deşifre etmesi nedeniyle, başarısız kalmıştı. Güney Azerbaycan olarak anılan İran’ın güney bölgelerindeki Türkleri oyuna alet edemeyen ABD, bu defa, Irak ve Suriye’de olduğu gibi Kürt kartını kullanarak, İran’da bir yönetim değişikliği yapmaya çalışıyor. Masha Amini’nin katledilmesi, özellikle kadınların sokaklara dökülmelerine neden oldu. Olaylar giderek büyüdü ve dört ay geçmesine rağmen kontrol altına alınamadı. Rejimin sert tedbirlerine ve idam cezalarına rağmen, İran’da sular durulmuyor. Anlaşılan o ki ABD, Irak ve Suriye’de yaptığı gibi, İran’daki Kürtlere de yeni bir Mahabad Cumhuriyeti vaad etmiş.

ABD, bu girişimi sonucunda kendine bağlı bir yönetimi iktidara taşıyabilirse, İran’ı NATO üyesi yaparak, tarhi İpekyolu’nun güncel versiyonu olan “Kuşak ve Yol” güzergahının en önemli coğrafyalarından birini kontrolü altına almış olacak. 

BOLTON NELER DİYOR?

Buradan, Eski ABD Başkanı Trump yönetiminin şahinlerinden olan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın İngiliz The Telegraph gazetesinde yayınlanan “Batı’nın zayıflığı Putin’in, yenilginin pençesinden zaferi kapmasına neden olabilir” başlıklı makalesine odaklanalım. Rusya ile ilişkilerinden dolayıTürkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanması gerektiğini söyleyen Bolton, “Ekonomik yaptırımlar Rusya’nın ekonomisine zarar verdi, ancak Ukrayna’nın ekonomisi daha kötü durumda.Asıl mesele, Batı’nın birliği ve kararlılığı.. Rusya’nın savaşı sürdürmesinin Batı içindeki gerilimi arttırabilir. Finlandiya ve İsveç NATO üyeliği için başvurdu, ancak Rusya’nın ticari ve askeri ortakları, ne yazık ki Türkiye de dahil olmak üzere, ihtiyaç anında Rusya’yı terk etmedi” diyor.

Radikal söylemlerinden dolayı 2019’da görevine son verilen Bolton, yazısında, “Türkiye’nin NATO üyeliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden seçilirse gündeme gelmeli” diyor.

Eski ABD Başkanı Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton sıradan bir ABD’li değil; derin devletle ilişkileri olan biridir. O nedenle, söylediklerini dikkate almak veİran’daki gelişmeler, İran’ın NATO üyesi yapılması bağlamında değerlendirmek gerekir.

TIME DERGİSİNİN “İRAN 2025” KONULU KAPAĞI 2015’TE YAYINLANMIŞTI

İran'da 'kıyafet kurallarına' uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Kürt kökenli Masha Amani’nin devrim muhafızlarından gördüğü şiddet nedeniyle hayatını kaybetmesi üzerine, İran’da, Kürt nüfusun yoğun olduğu kuzey bölgelerinde başlayan protesto hareketleri dört aydır devam ediyor.

22 yaşındaki Masha Amini'nin, Vozara Gözaltı Merkezi'nde, devrim muhafızları tarafından öldürüldüğü gerekçesiyle milyonlarca kişinin sokaklara inerek hükümeti ve mollaları protesto ettikleri günlerde ortaya çıkanTime Dergisi’nin, 2015 yılında yayınlanan“Iran 2025” konulu kapağı kafaların karışmasına neden oldu. Derginin kapağındaki başı açık İranlı kadın, bugünkü İran’ı anlatıyordu.

Kadınlar Masha Amini gibi örtünme taleplerini iletmeye çalışırken, kadınlı erkekli sokaklara dökülen protestocular mollaların istifa ederek ülkeyi terketmelerini istiyorlar. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, "Düşmanlar kaos çıkarmak istiyor. Hiçbir koşulda halkın güvenlik ve huzurunun tehlikeye atılmasına izin vermeyeceğiz" diyor.

Dini Lider Ali Hamaney’in İran’da “Anneler Günü” olarak kutlanan Hz. Fatma’nın doğum gününde yaptığı açıklamada, “Başörtüsünü tam kullanmayan kadınların din karşıtı ya da rejim karşıtı olarak suçlanamayacaklarını” söylemesinin, olayları ne yönde etkileyeceği merak ediliyor.

İRAN’DAKİ GELİŞMELERİN TÜRKİYE’YE YANSIMALARI

ABD’nin “düşman” ilan ettiği ülkelerle kapalı kapılar arkasında ortak operasyonlar yapabildiğine dikkat çeken uzmanlar da, Amerika’nın güçlü yayın organlarından olan The Weeks dergisinin 25 Mart 2015 tarihli kapağına dikkat çekiyorlar. İran ile ABD arasındaki girift ilişkileri, “ABD'nin İran ile birlikte Irak'ta DEAŞ güçlerine karşı yürüttüğü operasyonu”konu alan kapak kompozisyonunda İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun etkili isimlerinden Kasım Süleymani, ABD’nin simgesi “Sam Amca” ile aynı yorgan altında resmedilmişlerdi. Kapaktaki yazıda,"Yabancı yatak arkadaşları; İranlı General Süleymani ile birlikte IŞİD'e karşı karşı savaşıyor" deniyordu. The Week dergisinin kapağında kullandığı illustrasyon, Irak'ın ikinci kez işgalinden bu yana, İran ve ABD arasında süregelen girift ortaklığa ilginç bir göndermede bulunuyordu.

Yakın bir geçmişte ABD-İran ilişkilerinde yaşanan girift ilişkileri iki dergi kapağı ve Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayan The Telegraph gazetesindeki yazısı üzerinden anlatmaya çalıştık. Bu yaşanmışlıklar ışığında İran’da yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’ye yansımalarını nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?

Uluslararası ilişkiler uzmanları, küresel çapta etkili olan yayın organları üzerinden verilen sınır aşan mesajların hayata geçirilebilmesi için 7/10 yıllık bir hazırlık dönemi öngörüyorlar. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah” öğüdünü hiç unutmamamız gereken bir süreçteyiz.

ABD, BİR DEĞİL BİRKAÇ KUŞ BİRDEN VURMAYI HEDEFLİYOR

İran’daki kalkışma sonrasında yönetimin değişmesi ve İran İslam Cumhuriyeti yerine Batı yanlısı İran Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulması planlanıyor. Bu arada İran’ın, rejim değişikliğinin hemen sonrasında NATO şemsiyesi altında korumaya alınacağı konuşuluyor.

ABD, İran’ı NATO şemsiyesi altına almakla bir değil, birkaçkuşu birden vurmayı hedefliyor. ABD, NATO’nun doğu kanadını İran’a kadar uzatmakla, hem “Kuşak ve Yol”un en önemli geçitlerinden biri olan Kafkasya coğrafyasını, hem Gvadar limanın karşı kıyısını kontrolü altına alınmış olacak, hem de Çin’in Hindistan’a yönelik olası bir saldırı planına karşı caydırıcı birgüç odağı oluşturmuş olacak.. 

Çin’i küresel ekonominin lideri konumuna yükseltecek olan “Kuşak ve Yol” projesinin en önemli hatlarından biri de İran üzerinden geçiyor. Ayrıca Çin’i, ürettiği malları Avrupa pazarlarına deniz yoluyla ulaştırabilmek için Büyük Okyanus’u aşmaktan ve ABD kontrolündeki Malakka Boğazı’ndan geçmekten kurtaran 2700 kilometrelik Kaşgar-Gvadar koridoru da İran Körfezi’ne açılıyor. “Kuşak ve Yol”un hayata geçirilememesi nedeniyle beklediği geliri sağlayamayan Pakistan, Çin’den aldığı kredileri ödeyemediğinden dolayı, İran Körfezi’ndeki Gvadar limanını 45 yıllığına Çin’e kiralamak zorunda kalmıştı.

BELUCİSTAN’A GEREK KALMADI MI?

İran’da Batı yanlısı bir yönetim kurulması halinde, ABD’nin, İran ve Pakistan’dan koparılacak topraklar üzerinde bir Belucistan devleti kurma çalışmalarına gerek kalmayacak.

ABD, Avrupa ülkelerine korku salmak amacıyla, Ukrayna’yı işgal etmesine karşı çıkmadığı Rusya’nın Dombas’ın dışına çıkmasına ve özellikle Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını kesmesine kesinlikle razı olmuyor. Çünkü ABD, Karadeniz’in giderek bir Rus denizine dönüşmekte olmasından rahatsız.

Rusya korkusuyla Finlandiya ve İsveç’i de NATO üyesi yapmayı planlayan ABD, “Kuşak ve Yol”un önüne, Girit, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’dan İskandinav Yarımadası’na uzanan bir “Çin Seddi” çekmiş oluyor. Bununla da yetinmeyen ABD, Basra Körfezi’nden Kafkasya’ya uzanan bir başka set oluşturmak amacıyla, NATO’nun doğu sınırını İran’a ulaştırabilmek çabasında. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran’daki bakanlar kurulu toplantısında yaşananları değerlendirirken, "Düşman, güçlü ve bağımsız İran'a karşı hibrit savaş başlattı” diyordu.

“TÜRKİYE’NİN NATO ÜYELİĞİ SORGULANMALI”

NATO’nun İran’ı da içine alacak şekilde genişlemesi, ABD’nin Çin’i, dolayısıyla “Kuşak ve Yol”u,çok daha yakın bir coğrafyadan kontrolü altına alması ve Rusya’yı da güneyden çevrelemesidemektir. Böyle bir gelişme, Rusya ile yakın ilişkiler içinde olan NATO üyesi Türkiye’yi, “Tarafını seç; ya bizimlesin ya da düşmanımsın” tehdidiyle karşı karşıya bırakabilir. Trump yönetiminin Ulusal Güvenlik Danışmanı Joh Bolton’un, “Türkiye’nin NATO üyeliği sorgulanmalı” çıkışı, ABD’li şahinlerin görüşünü yansıtması açısından, dikkate alınması gereken bir söylemdir.

Karabağ savaşı sonrasında, Ermenistan’ı ziyaret eden ve soykırım anıtına çelenk koyarken gözyaşlarını tutamayan ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Amerika’nın Ermenistan’ın yanında olduğu mesajını vermişti.Daha önce de,Tayvan’ı ziyaret ederek, ABD-Çin arasında ciddi krize sebep olan Pelosi’nin 17-18 Eylül 2022 tarihlerinde gerçekleştirdiği bu ziyareti, “ABD’nin ‘Kuşak ve Yol’un en önemli geçitlerinden biri olan Kafkasya coğrafyasında Rusya’nın da söz sahibi olmasından duyduğu rahatsızlığın bir ifadesi” olarak değerlendirilmişti.

Hangi açıdan bakarsak bakalım, Türkiye olarak, İran’da yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmamız mümkün değildir.