Suriye’de 2011’den beri devam eden iç savaş, bugünlerde Hatay’ın doğusu ve güneyinde İdlib’e sıkışmış gibi. Malumları 1,5 yıl önce Kazakistan’ın başkenti Astana’da Türkiye-Rusya ve İran; Halep’in batısında İdlib’te, Humus’un kuzeyinde, Şam’ın Kuneytra bölgesinde çatışmasız bölgeler kurulması kararı almışlar, bilahare bölgenin sınırları tespit edilerek çatışmaların durdurulması için görev ve sorumluluklar belirlenmişti. İdlib’de çatışmasız bölge tesisi için önce, Türkiye’nin desteğinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), daha sonra da TSK İdlib’e girmişti. 

Türkiye’nin amacı; bölgede ateşkesi kalıcı hale getirerek hem Esat kuvvetlerinin ve PKK/PYD’nin saldırılarına, hem de bu saldırıların ardından Türkiye’ye vaki göç dalgalarına karşı önlem almak ve sınırlarının güvenliğini sağlamaktı. 

Nitekim ABD’de bu operasyon için “NATO müttefikimiz Türkiye’nin sınırlarını koruması, terörle mücadelesi ve terör örgütlerinin güvenli bölgeler oluşturmalarını engelleme çabalarını destekliyoruz.” açıklamasını yapmıştı. 

Değerli okurlarım, 

Hatay ilimizin 25 km kadar doğusunda, Suriye’nin %5’i kadar bir alanı kaplayan İdlib bölgesinde üç milyona yakın insan yaşıyor. Bu insanların yarısının Suriye’nin başka bölgelerinden göç ettiği ve bugün Suriye’deki bütün silahlı grupların bölgede faaliyet halinde oldukları biliniyor. Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Sedat Ergin bu örgütleri aşağıdaki gibi anlaşılır bir şekilde tasnif etmiş. 

- Heyet Tahrir Şam (HTŞ): El Kaide’nin Suriye Şubesi El Nusra tarafından kurulan bölgenin en etkili gücü konumunda. 

- Huraşiddin: HTŞ’den ayrılmış, El Kaide yanlısı. 

- IŞID: IŞID’in uyuyan ve yeni yeni sahaya çıkardığı grup. 

- Suriye Özgürlük Cephesi: Ahrar’uş Şam ve Nurettin Zengi Hareketi adlı iki örgüt tarafından kurulmuş. Cephe Tahrir Suriye olarak da anılıyor.

- Ulusal Özgürlük Cephesi: Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinin oluşturduğu, Türkiye’nin de desteklediği, Esat rejimine muhalif grup. 

Bu grupta isimleri Feylak’üş Şam, Ceys el Nasr, Ceys İdlib Hür, 1nci Sahil Tümeni, 2nci Sahil Tümeni, Feve el Evvel, Ceys El Sani, Ceys el Nukba, Şüheda el İslam Darayya, Fırka el Hurriye ve 23ncü Fırka olan ve bazıları da Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarına katılan cihatçı örgütler. 

Bu örgütlerden, içlerinde PKK/PYD’nin de olduğu Heyet Tahrir Şam, Huraşiddin ve IŞID terörist, diğer iki cephe mensupları da cihatçı kategorisinde sayılmakta. 

2017 yılı ortalarından beri Suriye’de ateşkesin temini ve devamı için Türkiye, Rusya ve İran garantörlüğünde başlatılan Astana sürecinde; ateşkesin devamı ve çatışmaların sonlandırılması, anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesi, insani yardımların yapılması gibi amaçlar için Suriye’de Gerginliği Azaltma/Çatışmasızlık Bölgeleri belirlendi. İdlib bölgesinde Türkiye, Rusya ve İran tarafından gözlem noktaları tesis edildi ve bu noktalar çalıştırılmaya da başlandı. Bu arada Rusya’da, Türkiye’de ve son olarak da İran’da üç garantör ülke bir araya gelip mutabık kaldıkları angajman kuralları çerçevesinde gözleme noktalarını, bilindiği gibi çalıştırıyorlar. 

İdlib’te ateşkesin sağlanması ile birlikte Afrin’de de Zeytin Dalı operasyonunun başarı ile tamamlanmasını müteakip Suriye, Türkiye’nin derhal ve koşulsuz olarak İdlib’ten çekilmesini talep etti. Ardından da güç kullanarak bölgede bazı köyleri de ele geçirdi. Ve halen bölgeyi, askeri birlikler sevk ederek takviyeye devam ediyor. 

Geçen hafta Tahran görüşmeleri sırasında da Suriye, Rusya ile birlikte bölgeyi bombalamaya devam etti. Sivil halktan ölen ve yaralananlar yanında çoğunluğu kadın ve çocuk olan iki bin Suriyeli kuzeye göç etti. Bu göçmenler Türkiye’nin Suriye topraklarında hazırladığı çadırlara yerleştirildi. 

Değerli Okurlarım, 

Tahran görüşmelerinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ateşkes konusundaki uyarıları Rusya ve İran tarafından pek kabul görmüşe benzemedi. Zira yayınlanan bildiride, bu çok önemli konu yer almadı. 

İdlib bombalanıyor, bölgenin ve halkın geleceği yine kararmaya başladı, çatışmasızlık bozuldu, bozulacak. 

Bakalım aklı selim galip gelecek mi?