26 Şubat gecesi gerçekleştirilen Hocalı soykırımı, bir at başı gibi Akdeniz’e uzanan Anadolu ile, onu yüzyıllar boyunca besleyen ana kaynak olan Türkistan coğrafyasının bağlantısını kesmeyi amaçlayan insanlık tarihinin en vahşi soykırımlarından biridir. Kırım Savaşı (1853-56) sonrasında iki kardeş ülke arasına bir hançer gibi sokulan Ermenistan, 26 Şubat 1992 gecesi, Rusların askeri desteği ile, yüzyıllardır Azerbaycan toprağı olan Yukarı Karabağ’ı işgal ederek, BM’in soykırım tanımına uyan bir katliam gerçekleştirmiştir.

Hocalı soykırımını unutmayalım, unutturmayalım. Çünkü, Hocalı soykırımı Hocalı’yla sınırlı bir olay değildir. Hocalı soykırımı, tarihi boyutu çok eskilere dayanan ve doğrudan Türk varlığını hedef alan bir soykırımdır.

Hocalı soykırımını unutmayalım, unutturmayalım. Çünkü, Hocalı soykırımı Hocalı’yla sınırlı bir olay değildir. Hocalı soykırımı, tarihi boyutu çok eskilere dayanan ve doğrudan Türk varlığını hedef alan bir soykırımdır.

26 Şubat gecesi gerçekleştirilen Hocalı soykırımı, bir at başı gibi Akdeniz’e uzanan Anadolu ile, onu yüzyıllar boyunca besleyen ana kaynak olan Türkistan coğrafyasının bağlantısını kesmeyi amaçlayan insanlık tarihinin en vahşi soykırımlarından biridir. Kırım Savaşı (1853-56) sonrasında iki kardeş ülke arasına bir hançer gibi sokulan Ermenistan, 26 Şubat 1992 gecesi, Rusların askeri desteği ile, yüzyıllardır Azerbaycan toprağı olan Yukarı Karabağ’ı işgal ederek, BM’in soykırım tanımına uyan bir katliam gerçekleştirmiştir.

Kırım Savaşı sonrasında Osmanlı’yı Balkanlar’dan, Kuzey Afrika’dan, Ortadoğu’dan söküp atılmayı ve mirasını paylaşmayı hedefleyen büyük operasyon, Saraybosna, Srebrenitza, Yukarı Karabağ, Altınköprü, Kerkük, Telafer, Halep, Bayır-Bucak soykırımlarıyla sürdürülmektedir. Hedef doğrudan Türk varlığıdır. O nedenle Hocalı soykırımını unutmayalım ve unutturmayalım.

1990-95 yılları arasında Avrupa’nın orta yerinde, Saraybosna’da, Srebrenitsa’da yüzbinlerce insan, yalnızca Türk ve Müslüman oldukları için, insani değerleri baş tacı ettiklerini savunan Batılıların gözleri önünde katledildiler. Bu katliamların hepsi Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımına uyan birer soykırımdı. Bu soykırım, bugün, bütün acımasızlığı ile Ortadoğu coğrafyasında, Irak’ta ve Suriye’de yaşayan Türklere karşı sürdürülmektedir.

Hocalı, Türk varlığını hedef alan soykırımların bir semboldür. Hocalı soykırımı bugün Ortadoğu’da yaşamaktayız.

Her yıl olduğu gibi, bu yıl da Azerbaycan’da, Türkiye’de ve Türk’ün yaşadığı her ülkede Hocalı soykırımı anlatan toplantılar düzenlenmektedir. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir toplantıda, HASEN tarafından yayınlanan Hocalı Soykırımı raporunun ayrıntıları basına açıklandı; Hocalı’da yaşanan insanlık suçunu resmi verilerle gözler önüne serildi.

HASEN (Hazar Strateji Enstitüsü) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ve E. Büyükelçi Halil Akıncı moderatörlüğünde, Azerbaycan Milletvekili Sayın Ganira Paşayeva, Eski Milletvekili, Tarihçi Prof. Dr. Havva Memmedova ve HASEN Dış Politika ve Güvenlik Uzmanı Seda Birol’un katılımları ile HASEN’de “Hocalı Soykırımı” raporundan bulgular soykırımın yıl dönümünde basın ile paylaşıldı. 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan tarafından Azerbaycanlılara karşı Hocalı’da gerçekleştirilenler bugün dünyada Meksika, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi nice ülkenin yanında Amerika’da 20 eyalet tarafından soykırım olarak kabul ediliyor.

Soykırımın Neden Olduğu Maddi Kaybın Büyüklüğü 300 Milyar Dolar
HASEN tarafından yayınlanan Hocalı Soykırımı raporuna göre Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 rayon bugün halen Ermenistan işgali altındadır. Resmi rakamlara göre savaş sırasında 20 bin Azerbaycanlı şehit olmuş, 100 bin kişi yaralanmış, 50 bin kişi sakat kalmıştır. Mülteci ve göçmen sayısı ise 1 milyonu aşmıştır. Maddi kaybın değeri yaklaşık 300 milyar dolar civarındadır. AGİT Minsk Grubu’nun 24 yıldan beri süren çalışmaları, çatışmanın çözümüne ilişkin herhangi bir sonuç doğuramamıştır. Mülteciler ve zorunlu göçe tabi olanlar halen kendi ana yurtlarına geri dönememiştir.

Bir Gecede 106 Kadın, 63 Çocuk Katledildi
Raporun yazarlarından Seda Birol raporun metodolojisini anlatırken, “Bu raporda 19. yüzyıldan itibaren Ermenilerin Türklere karşı uyguladıkları soykırım siyasetinin en acı ve dehşet verici olanı, Hocalı Soykırımı ele alındı. Hocalı Soykırımı, Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan Dağlık Karabağ Savaşı sırasında gerçekleşti. Yakın geçmişimizde tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen Hocalı Soykırımı’nda resmi rakamlara göre bir gecede 63 çocuk, 106 kadın, 70’ten fazla yaşlı olmak üzere, 613 kişi katledildi. 1.275 kişi rehin alındı. Hocalı’nın Ermeniler tarafından işgali sırasında tüm anıtlar ve tarihi eserler yok edildi, yani kültür hafızası silindi” dedi.

Raporun diğer yazarı ve soykırıma bizzat tanıklık etmiş olan Prof. Dr. Havva Memmedova ise yaşananların sadece Azerbaycan’a değil tüm insanlığa karşı işlenmiş bir soykırım olduğunu dile getirirken anlattığı yaşanmış hikayeler iç burktu. Gözlerinde sigara söndürülerek kör edilen 6 yaşındaki çocuktan, eşi ve çocukları öldürülüp, kamplarda işkence gören Azerbaycanlı kadına, anlattığı birçok hikâye ile aslında Hocalı’da yaşanan dramın rakamlardan öte bir insanlık suçu olduğunu gözler önüne serdi. Memmedova, “Hocalı bizim en yakın tarihimizdir. Bugün Hocalı’dan sağ kalanlar hala o günlerin izlerini taşıyor. Anne karnında yaşadığı stresten dolayı bugün hasta olanlar var” dedi. Hocalı’da sağ kalan insanların hayatlarını konu alan kitaplar yazılması ve filmler çekilmesinin önemine değinen Havva Memmedova, konunun Avrupa’nın gündemine taşınması gerektiğini söyledi.

Kafkasya’da Yaşanan En Son Soykırım Hocalı 
Toplantının moderatörlüğünü yapan Halil Akıncı, “Kafkasya bölgesinde yapılan en son soykırım Hocalı Soykırımı’dır. Ancak dünya kamuoyunun, özellikle de Batı kamuoyunun bunu fazla önemsememesi, sanki orada öldürülenler insan değilmiş gibi bir yaklaşım içine girmesi esef vericidir” dedi. Öte yandan Türk diasporasının da konuyu gündeme taşımada üzerine düşen görevler olduğunun altını çizen Halil Akıncı, “Türk diasporası dünyada en kalabalık diasporalardan birisi. Ancak sayıca bizden çok daha az olan diasporalar bizden daha çok etkinler. Biz belki Amerika hariç her yerde Ermenilerden daha fazlayız ancak her zaman Ermenilerin sesi bizimkinden daha gür çıkıyor. Diasporayı organize etmemizin şart olduğunu Hocalı Soykırımı’nın yıl dönümü vasıtasıyla tekrar hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Kitaplarımıza da Soykırım Yapıyorlar 
Öte yandan bu konuda aşılması gereken engeller söz konusu. Yaşanan bunca vahşete rağmen dünya bu soykırıma göz yumuyor. Ermenistan lobisi de Hocalı’da yaşananları manipüle ederek kendilerine soykırım yapılmış gibi gösteriyor. Havva Memmedova, “Avrupa’nın birçok ünlü gazetecisi Hocalı’da yaşananların fotoğraflarını çekip, bunları dünyaya Türkler tarafından Ermenilere karşı yapılmış gibi sundular. Hatta Ermenistan lobisi bu fotoğrafların bir kısmını Osmanlı tarafından Ermenilere bir soykırım yapılmış gibi dünyaya gösteriyor.” dedi. Bu konuda yazdığı kitaplarının da Ermeni lobisi tarafından değiştirilip Ermeni tezleri ile kendisi yazmış gibi lanse edildiğini söyleyenMemmedova, “Ermeni diasporası kitaplarımıza da soykırım yapıyor. Bu konuyu yazan tarihçiler de tehdit ediliyor” dedi. Ayrıca Memmedova, Ermenistan diasporasının Türkiye-Azerbaycan düşmanlığı yaratmaya çalıştığını söyledi.

Ermenistan PKK Vasıtasıyla Türkiye’yi Güçsüzleştirmek İstiyor
Toplantının sonunda konuşan Ganira Paşayeva, Hocalı Soykırımı’nı gerçekleştiren Ermenistan’ın şimdi de Türkiye’ye karşı PKK’yı desteklediğini söyledi: “Yeryüzünden Hocalı adında bir kenti silerek soykırım yapanlar hala adalet karşısında cevap vermiş değiller. Şimdi de Türkiye’ye karşı savaşmak için Ermenistan’dan PKK terör örgütüne asker gönderiyorlar. Ölenleri de PKK ve Ermenistan bayraklarına sarıyorlar. Türkiye, Türk Müslüman dünyasının kalesi. Bu kale ne kadar güçlü olursa biz de o kadar güçlü oluruz. Yeniden diriltilen bu terörün amacı Türkiye’yi zayıflatmak” dedi. Öte yandan bu konuda dünyanın çifte standart uyguladığının altını çizen Ganira Paşayeva, “Birleşmiş Milletler 5 daimi üyenin haklarını koruyan bir örgüte dönüştü. Uluslararası örgütler buhran dönemleri yaşıyorlar. Libya’da karar almak için bir ay bile beklenmezken, konu Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları olunca 24 yıldır tepkisiz kalıyorlar” dedi.