ABD, Moskova’yı tahrik ederek başlattığı Ukrayna savaşı sayesinde, Avrupa ülkelerini yeniden NATO şemsiyesi altında toplamayı ve  Çin’in hayata geçirmeye çalıştığı Kuşak ve Yol Projesi’nin en önemli koridorunun önüne, Doğu Avrupa’da, aşılması çok zor olan bir duvar örmeyi başarmıştı.

ABD derin devleti, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak oluşturduğu korku sayesinde Avrupa’da, İsrail’in Gazze katliamına sessiz kalarak Ortadoğu’da elde ettiği kazanımları kaybetmek istemiyordu. Trump ise dünyadaki gelişmelerei bir işadamı olarak değerlendiriyordu. 

 Getiğmiz hafta, “Ukrayna savaşını bitireceğim” diyen Trump’ın, 15 Nisan 2019’da yanan Notre Dame Katedrali’nin yeniden ibadete açılışı dolayısıyla  Paris’te, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky ile biraraya gelmesi, ABD derin devletini olduğu kadar, ABD’nin hem rakibi hem de gizli müttefiki olan İngiltere’yi de rahatsız etmişti.  İngiltere, Trump’ın izlemeye hazırlandığı dış politika nedeniyle Rusya, Fransa, İran ve Çin’in yanı sıra kaybedenler listesine girmek istemiyordu.

Trump-Macron buluşmasının, ABD’de peşpeşe yaşanan saldırılarla ne derece bağantılı olduğunu, 20 Ocak sonrasında başkanlık koltuğuna yeniden oturacak olan  Trump’ın Suriye’ye ve Ukrayna’ya ilişkin vereceği kararları izleyerek göreceğiz.  M. KEMAL SALLI

Yeni yılın ilk günü ABD’nin New Orleans eyaletinde yaşanan kamyonlu saldırıda 10 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi de yaralanmıştı. Ortalık sakinleşince ve saldırganın kimliği, kullandığı kamyonet ve kamyonetteki DEAŞ bayrağı ortaya çıkınca, uzmanlar bu saldırının Trump’ı hedef alıp almadığını sorgulamaya başladılar.

Bilindiği gibi, 2011’den bu yana, estirdiği Arap Baharı rüzgarıyla kaosa ve içsavaşa sürüklediği, milyonlarca masum insanın ölmesine, evini yurdunu terketmesine neden olan ABD, kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’dan çekilmeye davet edildiğinde, hep aynı bahanenin arkasına sığınmıştır: “DEAŞ’la mücadele ediyorum”..

ABD Türkiye’nin, “Birlikte operasyon yapalım, DEAŞ’ı da, diğer terör örgütlerini de birlikte bitirelim” teklifini, çeşitli bahaneler öne sürerek, hep yanıtsız bırakmıştır. Çünkü ABD’nin, El Kaide’nin bir uzantısı olduğunu iddia ederek terör örgütü listesine aldığı DEAŞ’ı, kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’da vekalet savaşçısı olarak kullandığı, artık herkesin bildiği bir sırdır. Baba Bush’un ortağı Usame bin Ladin eliyle El Kaide’yi ve onun Ortadoğu uzantısı olan DEAŞ’ı kimin kurguladığını,   YPG/SDG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğitenin kim olduğunu bilmeyen mi var? 

ABD’NİN ORTADOĞU’DA BULUNMA NEDENLERİ BELLİDİR

“SURİYE BEKLENTİLERİ” başlıklı yazımızda ayrıntılarını anlattığımız gibi, ABD’nin Ortadoğu’ya yerleşme nedenleri bellidir. İngiliz siyasî coğrafyacısı ve jeopolitikçisi olan Halford John Mackinder (1861-1947), geliştirdiği teorisinde Ortadoğu için, “yeryüzünün kalbi” diyordu; küresel aktör olmak isteyen bir devletin bu coğrafyayı kontrolü altında tutması gerektiğini söylüyordu. 

“Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elindedir” diyen, dün tehditler savurduğu Türkiye’ye ve Türk ordusuna övgüler düzen Trump’ın Amerikası’nın hedefi “küresel lider” sıfatını korumaktır; bunun için de Mackinder’ın öğütlerini tutmak, yani Ortadoğu coğrafyasını kontrolü altına almaktır.

ABD’NİN HEDEFLERİ ve TÜRKİYE

II. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’den devraldığı “Küresel Lider” sıfatını korumak isteyen ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin hedefleri bellidir:

ABD, kontrolündeki NATO dışında bir askeri ve ekonomik güç oluşturma hevesinde olan Avrupa Birliği’ni (AB) parçalamaktır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak bu hedefine büyük ölçüde ulaşmıştır.

ABD, Avrupa’nın Çin’i küresel ekonominin lideri yapacak Kuşak ve Yol Projesi yerine, Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nu (IMEC) hayata geçirmeyi hedeflemektedir. ABD’nin Türkiye’yi dışlayan IMEC için tasarladığı güzergah hem yüksek maliyetli hem de zaman alıcı bir projedir. Bu nedenle ABD, Trump gibi bir politika değişikliği yaparak, Türkiye’nin kapısını çalmak durumundadır.

ABD, Yahudi lobisi ve Evanjeliklerin yönlendirmesiyle İsrail’i Ortadoğu’nun enerji terminali yaparak küresel ekonomiyi kontrolü altına almayı, Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtardığı Avrupa’nın enerji ihtiyacını Katar üzerinden karşılamayı hedeflemektedir. ABD, bu konuda da, Asya ve Ortadoğu ile Avrupa arasında bir köprü konumunda olan Türkiye ile işbirliği yapmak zorundadır.

ABD, Suriye’deki ilerleyişini kesintiye uğratan Astana Süreci ortaklarının işbirliğini sonlandırmayı hedeflemekteydi. Esad’ın ülkesini terketmesi sonrasında Rusya’dan ve İran’dan yapılan ve bu gelişmeden Türkiye’yi de sorumlu tutan açıklamalar, ABD’nin bu konuda da hedefine ulaştığını göstermektedir.

ABD, I. Körfez Savaşı, Irak ve Suriye’nin işgali sonrasında paramparça ettiği Ortadoğu coğrafyasındaki varlığını sürdürebilmek için, bütün gizli-açık operasyonlarına rağmen birliğini bozamadığı Türkiye’yi yanına alabilme çabasındadır.

NEW ORLEANS’TAKİ “DEAŞ SALDIRISI” TRUMP’I MI HEDEF ALIYORDU?

Trump’ın Türkiye’ye yönelik söylem değişikliğini de, yılın ilk günüde New Orleans’taki “DEAŞ saldırısı”nı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Trump’ın, bir işadamı olarak, “NATO’yu daha fazla fonlayamayız, ortaklar da katkılarını arttırmalı” ve “Suriye’den çekileceğim, Ukrayna savaşını sonlandıracağım” şeklindeki söylemleri ABD’nin derin devlet kulislerinde büyük rahatsızlıklara neden oluyordu.

Pensilvanya’daki mitingte kulağına küpe deliği açan kurşunlu mesaj yeterli görülmemiş ki, şimdi de New Orleans’ın Bourbon Caddesi’nde gerçekleştirilen bir “DEAŞ saldırısıyla” Trump’ın kulakları bir kez daha çekiliyordu. Kamuoyuna da,  “DEAŞ’ın başını Suriye’de ezemezsek, evimize kadar gelirler” mesajı veriliyordu. 

Saldırıyı DEAŞ’ın yaptığına inandırmak için ayrıntılar özenle seçilmişti. Saldırıyı gerçekleştiren ve olay yerinde polis tarafından öldürülen 42 yaşındaki saldırganın adı Şemsettin Cabbar. Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) verdiği bilgilere göre uluslar arası bir muhasebe firmasında çalışan Cabbar, yıllar önce Amerikan ordusunda da görev yapmış ve ordudan “şerefli terhis” alarak ayrılmış. .

Saldırıda kullandığı kamyonette Hz. Muhammed’in mührünü taşıyan siyah DEAŞ bayrağı varmış. Lousiana Eyalet Valisi Jeff Landry, Ne Orleans Belediye Başkanı La Toya Cantrall ve Lousiana Eyalet Polisi Başkomseri Robert P. Hodges’in de katıldıkları ortak basın toplantısında soruları yanıtlayan FBI Özel Ajan Yardımcısı Alethea Duncan, soruşturmanın bir “terör saldırısı” olarak değerlendirildiğini,  saldırının amacını aydınlatabilmek için halktan yardım beklediklerini söylemişti, ama DEAŞ’ın üstlenmediği bu “DEAŞ saldırısıyla”, kimlerin kime ya da kimlere ne mesaj vermek istediği gayet açık değil mi?

KATLİAMIN ARKA PLANINDAKİ GERÇEKLER

New Orleans saldırısını değerlendiren uzmanlar, ABD derin devletinin, 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturacak olan Trump’ın, bir işadamı mantığıyla değerlendirerek, küresel barışa jandarmalık yapabilmek için NATO’ya daha fazla para akıtmayacağını, Suriye’deki askerlerini geri çekeceğini ve Ukrayna savaşını bitireceğini söylemesini,  Amerika’nın bunca yıllık dış politikasıyla bağdaştıramamasından dolayı, ikinci kez kulağını çektiğini söylüyorlar.

15 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırının, New Orleans’ın Fransız mahallesinde gerçekleştirilmiş olmasından yola çıkanlar, bu saldırıyla verilmek istenen mesajı, Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmadan Paris’i ziyaret etmesiyle ilişkilendiriyorlar. Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un davetini kabul ederek, 15 Nisan 2019 günü yanan Notre Dame Katedrali’nin yeniden ibadete açılış töreni için Paris’e gitmiş, bu buluşmadan televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına çok samimi görüntüler yansımıştı.

Trump, yakın zamana kadar, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyerek, Avrupa Birliği’nin ABD’den bağımsız bir ordu kurması gerektiğini savunduğu için kara listeye aldığı Macron’u neden affetmişti?

Paris’teki törende, “Deliren bir dünyada yaşıyoruz. Macron ile bunu konuşacağız” diyen Trump, kimlere ne gibi bir mesaj veriyordu? Daha da önemlisi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky’nin, Notre Dame Katedrali’nin yeniden ibadete açılışı nedeniyle biraraya gelecek olan Trump-Macron buluşmasına çağrılmasının amacı neydi? Macron’un Ukrayna’daki çatışmaları bitirmek için Kremlin’e gizlice mesajlar gönderdiği bilindiğinden, bu buluşma, Trump’ın “Ukrayna savaşını bitireceğim” söylemiyle ilişkili olabilir miydi?

Siz ne düşünürsünüz, bilemeyiz, ama bu buluşmanın ABD derin devletinin hedefleriyle çeliştiğini, ABD-İngiliz ilişkilerine zarar verebileceğini düşünenler vardı. Trump, dünyanın en zengin adamı Elan Musk’ın desteğini arkasına almıştı, ama ABD’nin dış politikasının şekillenmesinde etkili olan çok daha güçlü odaklar da vardı.

Gelinen aşamada Suriye’’de yaşananlardan en olumsuz etkilenen ülkeler Rusya, İran, Çin  ve Fransa’ydı. Trump, “Ukrayna savaşını bitireceğim, Suriye’den çekileceğiz” söyleminde ısrarcı olursa, dengeler altüst olabilir ve ABD ile İsrail küresel çapta ve Suriye sahasında elde ettikleri kazanımları kaybedebilirler, gizli müttefik İngiltere de bu dalgalanmadan zarar görebilirdi.

 Trump’ın birinci başkanlık döneminde de, ABD-İngiltere ilişkilerinde derin bir buzlanma yaşanmıştı. Birinci başkanlık döneminde İngiltere’yi ziyaret eden Trump’ın, Buchingam Sarayı’nda, Kraliçe II. Elizabeth’i uzun süre ayakta beklettiğini hatırlatan uzmanlar, 20 Ocak öncesinde ABD’de peşpeşe yaşanan suikast ve saldırıların arka planında İngiltere’nin Trump-Macron yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlık olabileceğini değerlendiriyorlar. Hatırlanacağı gibi, İngiltere ile Fransa, gizlice imzaladıkları1916 tarihli Sykees-Picot Anlaşması’yla Osmanlı’nın Bağdat-Basra ve Şam vilayetlerini aralarında paylaşmışlardı.

Gelişmeler nedeniyle rafa kaldırılmış olsa da, İngiltere ile Fransa, bu anlaşmaya dayanarak, Ortadoğu’yu eski arka bahçeleri sayıyorlardı. Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’nin öldürülme nedeni de (2005), Ortadoğu’nun Parisi olarak anılan Beyrut Limanı’nın binlerce tonluk patlayıcıyla havaya uçurulma nedeni de (2020), Fransa’nın eski bahçesi saydığı Lübnan’ı kontrolü altına alma girişimleriydi.

ABD, Moskova’yı tahrik ederek başlattığıUkrayna savaşı sayesinde Avrupa ülkelerini  yeniden NATO şemsiyesi altında toplamayı ve  Çin’in hayata geçirmeye çalıştığı Kuşak ve Yol Projesi’nin en önemli koridorunun önüne, Doğu Avrupa’da, aşılması çok zor olan bir duvar örmeyi başarmıştı. ABD derin devleti, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak oluşturduğu korku sayesinde Avrupa’da, İsrail’in Gazze katliamına sessiz kalarak Ortadoğu coğrafyasında elde ettiği kazanımları kaybetmek istemiyordu. Trump ise dünyadaki gelişmelerei bir işadamı olarak değerlendiriyordu. 

Ukrayna savaşı nedeniyle parçalanma sürecine giren Avrupa Birliği’ni ayakta tutabilmek amacıyla ABD’den bağımsız bir askeri güç kurma peşinde koşan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, önce Pekin’in sonra da Moskova’nın kapısını çalmış, bir sonuç alamayınca da “Ukrayna savaşını bitireceğim” diyen Trump’a sarılmak zorunda kalmıştı. Trump’ın, geçtiğimiz hafta  Paris’te, 15 Nisan 2019’da yanan Notre Dame Katedrali’nin yeniden ibadete açılışı dolayısıyla Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky ile biraraya gelmesi, ABD derin devletini olduğu kadar, ABD’nin hem rakibi hem de gizli müttefiki olan İngiltere’yi de rahatsız etmişti.

İNGİLTERE KAYBEDENLER LİSTESİNDE OLMAK İSTEMİYOR

ABD, Ukrayna savaşı sayesinde, yalnızca Çin’i değil, doğalgazının en büyük pazarı olan Avrupa ile bağlantısını kopardığı Rusya’yı da küresel denklemin dışına savurmuştu. Çin ve Rusya gibi iki küresel aktör, hem Doğu Avrupa’da hem de Ortadoğu’da kaybedenler listesindeydi. Fakat, ABD’nin gizli-açık müttefiki olan  İngiltere, Trump’ın izlemeye hazırlandığı dış politika nedeniyle Rusya, Fransa, İran ve Çin’in yanı sıra kaybedenler listesine girmek istemiyor.

Ve.. Yeni yılın ilk gününde, New Orleans’ın Fransız mahalesinde, eski bir asker olan ABD vatandaş Şemsettin Cabbar, DEAŞ flamalı kamyonetini Bourbon Caddesinde yürüyen  insanların üzerlerine sürüyor, 15 kişinin ölmesine onlarca kişinin yaralanmasına neden oluyor ve polisle girdiği çatışmada öldürülüyordu. Trump’ın Lasvegas’taki otelinin önünde Tesla marka bir araba kundaklanıyor, bir gece klübüne yapılan saldırıda onlarca kişi yaralanıyordu..

Trump-Macron buluşmasının, ABD’de peşpeşe yaşanan saldırılarla ne derece bağantılı olduğunu, 20 Ocak sonrasında başkanlık koltuğuna yeniden oturacak olan  Trump’ın Suriye’ye ve Ukrayna’ya ilişkin vereceği kararları izleyerek göreceğiz.