Karabağ sorununa çözüm bulmak amacıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİK çatısı altında ABD, Rusya ve Fransa eşbaşkanlığında kurulan MINSK Grubu, Birleşmiş Milletler’in Ermenistan’ı işgalci ilan eden 4 önemli kararına rağmen, 28 yıldır konuya herhangi bir çözüm bulabilmiş değiller. 

Rus doğalgaz şirketi Gazprom Export, “TANAP bize rakip değildir” demesine rağmen, Avrupa’ya doğalgaz pompalayacak olan bu boru hattı Rusya’yı da, ABD’yi de rahatsız etmektedir. 

Hatırlayacaksınız, bugünlerde Yunanistan’ı ziyaret etmekte olan ABD Dışişleri Bakanı Pomoeo, bir süre önce, “TürkAkım’a hizmet veren bütün Türk şirketlerine yaptırım uygulayacaklarını” söylemişti. 

Bu tehdidin devamında Almanya’nın KuzeyAkım-2 ve TürkAkım projelerini engelleme çabaları var. Pompeo, bu projelerin hayata geçirilmesi halinde, projelere destek veren ülkelerin CAATSA yaptırımları kapsamına alınacağını duyurdu. KuzeyAkım ve TürkAkım’dan rahatsızlık duyan Pompeo’nun, Avrupa’ya doğalgaz pompalayacak olan TANAP’tan rahatsızlık duymaması mümkün değildir. Fakat, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanmakta olan çatışma, yalnızca Rusya'nın ve ABD'nin TANAP'ın devreye girecek olmasından duyduklar rahatsızlıkla sınırlı  değildir.

Kafkasya’da yaşanmakta olan bu hareketlenmeyi arka planındaki küresel dinamiklerle, ABD ile Çin ve destekçileri arasında Yeni İpekyolu bağlamında yaşanmakta olan mücadele çerçevesinde değerlendirmek gerekir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. 

1 Ocak 1992’de Ermenistan Azerbaycan toprağı olan Karabağ’a saldırdı. 5 gün süren çatışma sonrasında, 6 Ocak 1992 günü Ermeniler Karabağ’da bağımsızlık ilan ettiler. 1992’nin Mart ayında yeniden alevlenen çatışmalar sürecinde, Rusya’nın desteklediği Ermeniler, Karabağ’ın yanı sıra çevresindeki 5 ili de ele geçirdiler. 5 Mayıs 1994’te ateşkes ilan edildi. Bugün Laçin, Kubatlı, Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Cebrail ve Zengilan Ermeni işgali altında, 1.5 Azerbaycan Türkü öz topraklarından uzakta kaçkın olarak yaşamaktalar. 

Karabağ sorununa çözüm bulmak amacıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİK çatısı altında ABD, Rusya ve Fransa eşbaşkanlığında kurulan MINSK Grubu, Birleşmiş Milletler’in Ermenistan’ı işgalci ilan eden 4 önemli kararına rağmen, 28 yıldır konuya herhangi bir çözüm bulabilmiş değiller. 

28 yıl önce Karabağ'ı işgal eden Ermenistan, bu yıl da 12 Temmuz'da Tuvoz'a, 27 Eylül'de Terter'e saldırdı. 

Pek de sürpriz olmayan bu hareketlenmelerin nedenlerini sorguladığımızda karşımıza Yeni İpekyolu çıkıyor, Demir İpekyolu çıkıyor, enerji taşıma hatları çıkıyor ve Ekim ayında hayata geçirilecek ve Avrupa’ya doğalgaz pompalayacak olan 1850 kilometrelik TANAP boru hattı çıkıyor. 

MINSK eşbaşkanları olan ABD, Rusya ve Fransa devreye girerek, Azerbaycan-Ermenistan gerginliğini sona erdirecek ateşkes çağrıları yapıyorlar. Fakat, hedefleri çok başka olan ve kaos ortamının sürmesini çıkarları açısından daha yararlı bulan aktörlerin yaptıkları ateşkes çağrıları soruna çözüm olmayacaktır. 

TANAP’ın devreye girmesinin hemen öncesinde Karabağ’da yaşanan gelişmeler, Karabağ sorununa çözüm bulmak üzere oluşturulan MINSK Grubu üyelerinin soruna ne kadar farklı açılardan yaklaştıklarını açıkça göstermektedir.

Gelinen noktada, kördüğüm olan Karabağ sorunu hem bölgesel hem de küresel barışı tehdit eden bir soruna dönüşmüştür. Kafkasya’nın bu çok stratejik bölgesinde atılacak bir yanlış adım, “Cehennem’in kapılarını aralamak” olarak değerlendiriliyor. 

Ege’de, Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Afrika’da yaşanan gerginliklerin, MINSK Grubu üyelerinin birbirleriyle çelişen beklentileri nedeniyle, bir anda Karadeniz’e, Yeni İpekyolu’nun en önemli geçitlerinden biri olan Karabağ’a, Güney Kafkasya’ya sıçraması beklenen gelişmelerdi. Nitekim öyle oldu. 

Rusya’dan başlayarak beklentileri irdeleyelim..

PUTİN’İN PAŞİNYAN’A TOKATI

Uzmanlar Rusya’nın, Azerbaycan’a saldıran Ermenistan’ın bu saldırıdan çok zararlı çıkacaklarını görebildiğini değerlendiriyorlar. 

Rusya’nın bu yolla, Batı’ya göz kırpan Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı cezalandırdığı görüşündeler. . Hatırlanacağı gibi Paşinyan, 2008 başkanlık seçimlerinde, gazetecilik döneminde, Batı sempatizanı olan eski Cumhurbaşkanı LevaonTer-Petrosyan’ın en ateşli destekleyicilerinden biriydi. 

Azerbaycan bugün hem ekipman hem de eleman açısından bölgenin önemli askeri güçlerinden biri olmayı başarmıştır. Azerbaycan, Ermenistan saldırılarına anında verdiği karşılıklarla, bölgede ne derece belirleyici bir askeri ve siyasi güç olduğunu ispat etmiştir. Azerbaycan, hem ekonomik hem de askeri güç açısından 1992’deki Azerbaycan değildir. 

PROF. DR. TURAN YAZGAN HOCAMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ

Bağımsızlık öncesinde, Sovyetler Birliği’nin kaçınılmaz olarak dağılma sürecine girdiğini gören Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Prof Dr. Turan Yazgan’ın Bakü’de kurduğu işletme fakültelerinde verdiği eğitim ve yetiştirdiği öğrenciler sayesinde Azerbaycan, bağımsızlık sonrasında, kısa sürede piyasa ekonomisine adapte olabilmeyi kolaylıkla başarmıştı. Turan Yazgan Hocamızı rahmet ve saygıyla anıyoruz. 

Azerbaycan ekonomisini kısa zamanda toparlarken, askeri alanda da önemli atılımlar yapmış, ülkesini her bakımdan savunabilecek bir ordu kurmuştu. Rusya, Azerbaycan’ın petrolden elde ettiği kazançlarla, siyasi ve ekonomik alanlardaki başarılarla ve özellikle Türkiye ile yaptığı çeşitli işbirlikleri ve anlaşmalarla askeri gücünü çok geliştirdiğini, bundan böyle yalnızca savunmada kalmayacağını görebilen Putin, Paşinyan’ın Karabağ’a saldırmasına engel olmamıştı. 

Ermenistan’ın Azerbaycan’ın İHA ve SİHA’ları kullanarak yaptığı karşı atakta kullandığı füzelere karşı, Rus yapımı Pantsir-SM sistemini ve S-300 ve S-200 hava savunma sistemlerini neden aktive edemediği de şimdilik yanıtlanamayan sorulardır. 

 Paşinyan’ın Macron’dan yardım çağrıları, Putin’in, “Paşinyan’ı cezalandırma” hedefine ulaşmış olduğunu gösteriyor.

GERİLİM KAFKASLARA TAŞINDI

Ermenistan’ın Karabağ’a saldırmasıyla Ege’de, Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Afrika’da yaşanmakta olan enerji odaklı gerilim, bir anda Karadeniz’e ve Kafkaslara taşınmış oldu. 

TANAP’ın hayata geçirilmesi öncesinde, ABD’nin B-52 uçakları sürekli olarak Karadeniz üzerinde uçmaya başladılar. Petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği kazancı azaltarak Rusya’nın gücünü azaltmayı hedefleyen ABD, Libya’da da, Doğu Akdeniz’de de Suriye’de de önemli ataklar yapıyor. ABD’nin öncelikli hedefi,.Rusya’nın Güney Kıbrıs’taki gücünü erozyona uğratmak, Avrupa’yı Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmaktır. 

ABD’nin, yeni bir dünya düzeninin kurlmakta olduğu bir süreçte Türkiye’ye de mesajları vardır. O nedenle, TANAP’ı hizmete açmaya hazırlandığımız şu günlerde Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Libya’da olan bitenin yanı sıra, kuzeyimizdeki Karadeniz’in karanlıklarında ve Kafkasya’da meydan gelen gelişmeleri de doğru okumamız gerekiyor. 

TANAP NELERİ DEĞİŞTİRECEK?

TANAP’ın hayata geçmesi neleri değiştirecek, hangi ilişkilerin gelişmesine ya da dinamitlenmesine neden olacaktır?

 Ardahan’dan sınırlarımıza girecek olan TANAP, 20 ilimizden geçerek Edine’nin İpsala sınırında, Avrupa ülkelerine doğalgaz pompalayacak olan TAP Doğalgaz boru hattına bağlanacaktır. TANAP, 19 kilometresi Marmara deniz geçişi olmak üzere 1850 kilometredir. Bu 1850 kilometrelik boru hattının çeşitli noktalarında kompresörler ve ölçüm istasyonları olacaktır. 

Rus doğalgaz şirketi Gazprom Export, “TANAP bize rakip değildir” demesine rağmen, Avrupa’ya doğalgaz pompalayacak olan bu boru hattı Rusya’yı da, ABD’yi de rahatsız etmektedirHatırlayacaksınız, bugünlerde Yunanistan’ı ziyaret etmekte olan ABD Dışişleri Bakanı Pomoeo, bir süre önce, “TürkAkım’a hizmet veren bütün Türk şirketlerine yaptırım uygulayacaklarını” söylemişti. 

Bu tehdidin devamında Almanya’nın KuzeyAkım-2 ve TürkAkım projelerini engelleme çabaları var. Pompeo, bu projelerin hayata geçirilmesi halinde, projelere destek veren ülkelerin CAATSA yaptırımları kapsamına alınacağını duyurdu. 

KuzeyAkım ve TürkAkım’dan rahatsızlık duyan Pompeo’nun, Avrupa’ya doğalgaz pompalayacak olan TANAP’tan rahatsızlık duymaması mümkün değildir. Fakat, Doğu Akdeniz’deki gerilimin biranda Kafkasya’ya sıçramasına neden olan Azerbaycan-Ermenistan çatışması, yalnızca Rusya’nın ve ABD’nin TANAP’tan duyulan rahatsızlıkla sınırlı değildir.

ABD, Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağılı olmaktan kurtarabilmek amacıyla, kaya gazı desteği yanı sıra, Doğu Akdeniz’in derinliklerinden çıkarılacak doğalgazı da en kısa zamanda, en ekonomik yoldan Avrupa’ya pompalamayı planlıyor. Fakat, ABD’nin ve İsrail’in ayrı ayrı sahiplenmeye çalıştıkları bu plan, hem zaman gerektiriyor, hem de çok pahalı. 

Bugün Türkiye’yi tehdit eden Pompeo, yarın çok ilginç tekliflerle kapımızı çalabilir.. Fakat, Yeni İpekyolu’nun en önemli geçitleri olan Türkiye ile Azerbaycan’ı bu küresel projeye destek vermekten vazgeçirmek mümkün olmayacağını tahmin eden Pompeo, geleceğe ilişkin planlarını Yunanistan Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden kurmaktadır. Çünkü, 2019’da enerji bakanlığı koltuğuna taşıdıkları Kostis Hatzidakis sayesinde Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’deki haklarını büyük ölçüde ele geçirmişlerdir. 

RUSYA NEYİN PEŞİNDE? 

Rusya da, ABD ile yaşadığı gerginlikten yararlanarak, Türkiye’yi biraz daha NATO dışına çekecek manevralar yaparken, Karadeniz’i “dalgalandırmakta”, Türkiye’nin keşfettiği alanlardan gaz çıkarmasını engellemeye çalışmaktadır. 

Rusya’nın, yüzde 30 oranında ortak olduğu TANAP’tan rahatsız olmadığını söylemesine rağmen, yine de Avrupa pazarını kimseyle paylaşmak istemediği biliniyor.  

Müttefikimiz, NATO ortağımız ABD ile komşumuz ve Astana Süreci ortağımız olan Rusya’nın Türkiye’ye ilişkin hedeflerini çok net olarak görmek ve bu saptamalar çerçevesinde politikalar geliştirmek durumundayız. Yeni bir dünya düzeninin kurulmaya çalışıldığı bir süreçte her ülke, herşeyden önce, kendi geleceğini düşünmektedir. 

Bu açıdan bakıldığında, Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanmakta olan çatışma, yalnızca, Rusya’nın TANAP’ın hayata geçimesinden duyduğu rahatsızlık ya da Putin’in Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ı cezalandırma operasyonu değildir. Kafkasya’da yaşanmakta olan bu hareketlenmeyi arka planınındaki küresel dinamiklerle, ABD ile Çin ve destekçileri arasında Yeni İpekyolu bağlamında yaşanmakta olan mücadele çerçevesinde değerlendirmek gerekir. 

KARDEŞİZ BİZ..

Bu küresel gerçekleri dikkate alarak, Türkistan coğrafyasını yeniden tarih sahnesine çıkaran Yeni İpekyolu’nun hayata geçirilmekte olduğu bir süreçte, Türkiye’yi Türk Dünyası’na bağlayan en önemli geçit konumundaki kardeş Azerbaycan ile ilişkilerimizi her zamankinden daha güçlü duruma getirmeliyiz. Ermenistan’ın iki saldırısı bağlamında yaşadığımız gelişmeler, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin değerini bir kez daha ortaya koymuştur. 

“Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, üzüntüsü bizim üzüntümüzdür” diyen 

M. Kemal Atatürk’ün de, “Biz iki devlet bir milletiz” diyen Haydar Aliyev’in de mesajları yolumuzu aydınlatan meşaleler olmalıdır.