Hazar Havzası ve Güney Kafkasya’nın Enerji Kaynakları ve
Avrupa’nın Enerji Güvenliğindeki Yeri

Prof. Dr. Ali Hasanov
Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet İdarecilik Akademisi, uluslararası ilişkiler ve dış politika bölümü başkanı

Bazı bağımsız araştırmacıların yaptığı hesaplamalara göre, Hazar havzası ve Orta Asya bölgesinin hidrokarbon rezervleri tüm dış etkenlerden arındırılarak serbest şekilde Avrupa piyasalarına ihraç edilebilirse, üçüncü binyılda kıtanın enerji gereksinimini en az 100 yıl süreyle aralıksız karşılamaya ve Rusya’nın bu alandaki mevcut tekelinden kurtarmaya yetecek miktardadır. Dolayısıyla, havzanın alternatif hidrokarbon ürünlerini ele geçirmek yahut uzun süreli sözleşmelerle daha uygun fiyattan satın almak isteği SSCB’nin çöküşünün ardından dünyanın ABD ve Avrupa Birliği gibi aktörlerini, bölgede lider konumunda olan Rusya gibi devletleri, Çin’i, İran’ı, Türkiye’yi ve benzeri ülkeleri ciddi bölgesel jeoekonomik faaliyetlere iten önemli bir faktör olarak görülebilir.
Söz konusu dönemde bölgenin Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve zengin enerji kaynaklarına sahip olan diğer yeni devletlerinin karşılaştıkları en önemli jeopolitik sorun ileri Batı teknolojilerini kullanarak kendi petrol ve doğalgaz yataklarını işletime sokmak ve üretilen ürünleri serbest bir şekilde uluslararası piyasalara ulaştırmaktı. 1990’lı yılların başlarında, Hazarın derin katmanlarındaki zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarını çıkarmak, serbest şekilde uluslararası piyasalara ulaştırmak için bu ülkelerin büyük tutarlarda finansman yardımına ve teknik desteğe ihtiyacı vardı. O dönemde söz konusu olanaklara ne bu devletleri kendileri, ne de bu kaynaklara rekabet yaşamadan sahip olmak isteyen Rusya, İran ve Türkiye gibi bölge ülkeleri sahipti. Bu çaptaki finansman ve teknik olanaklara sadece zengin ABD ve Batı ülkeleri, Japonya, Çin gibi devletler ve onların etkisi altındaki uluslararası mali kuruluşlar sahipti. Bu devletler ve kuruluşlar ise ellerindeki finansman ve teknik olanakları, genel olarak, gelecekte sağlayacakları ekonomik menfaatlerini açıkça görebildikleri ve bu menfaatler konusunda uluslararası garantiler sunan alanlara yönlendiriyorlar. Bu tür bir garantiyi ise, sadece, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip ülkelerin jeopolitik ve jeoekonomik bağımsızlığa ulaşmaları, bağımsız ihracat güzergâhlarına, istikrarlı toplumsal düzene, liberal ekonomiye sahip olmaları ve Avrupa kurumlarına entegrasyonlarının sağlanması sonucu elde etmek mümkündü. O dönemde Batılı uzmanlar, bu ülkelerin Rusya’nın jeopolitik etkisinden tam kurtulmadıkları ve Batı’nın jeopolitik çekim alanına entegre olmadıkları sürece onların garantili bir geleceğe sahip olma olasılıklarının az olduğunu belirtiyorlardı.
Hazar havzası ve Orta Asya da dâhil olmak üzere, dünyanın çoğu bölgesindeki petrol ve doğalgaz üretim ve tüketim miktarları ile ilgili veriler çoğu zaman açıklanmıyor, bilinçli bir şekilde yanlış gösteriliyor veya değişik sübjektif kaynaklara dayanılarak çelişkili rakamlar ifade ediliyor. Bazen aynı bir ülkenin doğal kaynaklarının rezervleri, günlük petrol ve doğalgaz üretimi, iç gereksinimleri ve ihracatı ile ilgili birkaç farklı rakam sunuluyor. Bu farklı rakamları herhangi bir standart metodolojik yaklaşım ve faktörle açıklamak neredeyse imkansızdır. Burada, her yıl yeni yatakların bulunması ve üretime katılması, dünyadaki doğal kaynakların rezervlerinin belirlenmesi sırasında izlenen farklı metodolojik yaklaşımlar ve benzeri objektif nedenlerin yanı sıra, farklı çıkarlara sahip münferit aktörlerin sübjektif jeopolitik ve jeoekonomik menfaatlerinden kaynaklanan ve bilinçli bir şekilde yapılan tahrifatlar, bilinçli antipropaganda isteği ve benzeri durumlar söz konusu olmaktadır. Örneğin, bütün parametrelere göre Hazar havzasının en büyük ülkesi olarak kabul edilen Rusya’nın bilim adamları daha on yıl öncesine kadar (1997 yılında) kendi doğalgaz rezervlerini yaklaşık 50 (dünya rezervlerinin %34,3’ü), İran’ın rezervlerini 21 (%14), geriye kalan Hazar havzası ve Orta Asya ülkelerinin toplam rezervlerini ise sadece 6–7 trilyon metreküp (%4) olarak açıklıyorlardı. Bunun içinde Türkmenistan’ın rezervlerinin 3,6 (%2), Kazakistan’ın rezervlerinin 1.95 (%1,3), Azerbaycan’ın rezervlerinin ise 0,9 trilyon metreküp (%0,7) olduğu belirtiliyordu. Hâlbuki aynı dönemde Batılı bilirkişilerin raporlarında bu rakamlardan enaz 2–3 kat fazla, yaklaşık 20–28 trilyon metreküp (dünya rezervlerinin %12-16’sı) olarak gösteriliyordu.
  Bölgenin petrol rezervleri için de aynı durum söz konusu. Bazı Rus jeologların tahminlerine göre, Hazar havzasındaki toplam petrol rezervleri 7 milyar tondur (yaklaşık 50 milyar varil). Diğer Rus kaynaklarında bu miktarın 13 milyar ton ve daha fazla olduğu belirtiliyor. Batılı bilirkişilere gelince, daha SSCB döneminde İngiliz ve Amerikalı uzmanlar Hazar bölgesinin petrol rezervelrinin Sovyet jeologlarının tahminlerinin çok üzerinde olduğunu ifade ediyorlardı. Örneğin, ABD resmi çevrelerinin Hazar havzası ülkelerden Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın enerji kaynakları rezervleri ile ilgili açıkladıkları rakamlar, Rusya uzmanlarının açıkladığı rakamlardan 2 ila 7 kat fazla. Bu ülkenin Dışişleri Bakanlığının ve Ulusal Güvenlik Konseyinin raporunda Hazar havzasının su anki petrol rezervleri yaklaşık 200 milyar varil (yaklaşık 27,5 milyar ton) olarak gösteriliyor.   
Ancak gerek yabancı, gerek Rus uzmanların, gerekse de yerli kaynakların açıkladığı rakamlar sık sık değişiyor ve mevcut rezervlerin miktarına ilişkin genel kabul görmüş bir metodolojik yaklaşıma dayanmıyor. Bazı Rus uzmanlar bölgenin hidrokarbon rezervleri konusunda ABD ve Rusya’nın yaklaşımlarındaki aşırı farklılığa dikkat çekerek şunları kaydediyorlar: “Hazar’ın petrol rezervleri konusunda bu iki kesimin ortaya koyduğu veriler çok farklı. Amerikalı uzmanların tahminleri çok iyimser, Rus bilirkişilerin tahminleri ise aşırı kötümser.”
Görüldüğü üzere, dünyanın ve Hazar havzasının doğal kaynaklarının rezervleri konusunda uluslararası, bölgesel ve ulusal kaynakların açıkladığı rakamlar büyük farklılık arz ediyor. Uzmanlara göre, bu farklılıklar, aynı zamanda, belirli jeopolitik ve jeoekonomik faktörlerin etkisi ile ortaya çıkıyor. Fakat söz konusu subjektif etkenler bilgi ve veri kaynaklarının metodolojilerinde belirli farklılıklara neden olmakla birlikte, ciddi jeolojik etütlerin sonuçlarını kuşku altına alamazlar.
Dünyanın enerji kaynakları ve rezervleri, enerji gereksinimleri, üretimi ve tüketimi ile ilgili durum kısaca şöyle nitelenebilir: uzmanlar bu kaynakların yerleşim haritasını ve miktarını net bir biçimde belirleyemiyor, politikacılar ise, oluşan koşullara bağlı olarak, bu yerleşim haritasını ve açıklanan rakamları manipüle ediyorlar.
Dünyanın çoğu bölgesi gibi, Hazar havzasının toplam ve münferit ülkeler bazındaki mevcut enerji rezervleri konusunda güvenilir rakamları, öncelikle, jeologlar veriyor. Büyük Britanya’nın ünlü British Petroleum (BP) şirketinin yaptığı hesaplara göre, dünyadaki toplam petrol rezervleri, 2010 yılındaki son jeolojik bulgularla birlikte eklenen 700 milyon varil de dâhil olmak üzere, toplamda 1383,2 milyar varile çıkmıştır. Dünyadaki mevcut doğalgaz rezervlerinin ise 187,1 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. Bu 2009’da telaffuz edilen rakamdan 2,21 trilyon metreküp daha fazladır. Dünyada günlük yaklaşık 82 milyar varil petrol ve 3192 milyar metreküp doğalgaz üretiliyor ve tüketiliyor.
Şu an itibariyle dünyadaki ve Hazar havzası ülkelerindeki onaylanmış ve tahmin edilen petrol ve doğalgaz rezervleri Tablo 1 ve Tablo 2’de gösterilmiştir (petrol, milyar varil; doğalgaz, trilyon metreküp cinsinden)
Hazar bölgesi ülkelerinin mevcut enerji rezervlerine, petrol ve doğalgaz üretimi, hazır ürünlerin tüketimi ve satışı ile ilgili çeşitli kaynaklardan derlediğimiz rakamların münferit ülkeler bazında inceleyecek olursak, durumun aşağıda özetlenen şekilde olduğunu görürüz:
AZERBAYCAN: Azerbaycan’ın mevcut hidrokarbon rezervleri konusu uzun süre bölgenin ve dünyanın çıkar çevrelerinin üzerine en çok tartıştıkları bir konu haline gelmiş, hatta bazı güçler bu konuyu jeopolitik manipülasyon amacıyla kullanmışlardır. 1991’de bağımsızlığın elde edilmesinden başlayarak Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinin gerçekleştiği ve Azerbaycan petrolünün bu güzergâh üzerinde Akdeniz’e ulaştığı güne kadar geçen zaman kesitinde yabancı ülkelerin çoğunda Azerbaycan’ın petrol rezervleri konusunda kötümser, kafa karıştırıcı ve yanıltıcı tahminler ortaya atılıyor, ülkenin yayınladığı resmi verilere kuşkuyla yaklaşılıyor ve açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığı iddia ediliyordu.
TABLO 1. Resmi Verilere Göre

Onaylanmış
Tahmin Edilen

Petrol
milyar varil
Doğalgaz
trilyon m3
Petrol
milyar varil
Doğalgaz
trilyon m3
Dünya toplamı     
1383,2
187.1
     --
     --
Rusya
160,0
47,0
200,0
50,0
İran
150,3
33,1
150,3
33,1
Azerbaycan
11,0
2,55
22,0
5-7
Kazakistan
5,5
3,00
5,5
5,0
Türkmenistan
8,4
20,0
    --
     --







TABLO 2. BP Verilerine Göre

Onaylanmış
Tahmin Edilen

Petrol
milyar varil
Doğalgaz
trilyon m3
Petrol
milyar varil
Doğalgaz
trilyon m3
Dünya toplamı     
1383,2
187.1
--
--
Rusya
77,4
44,8
--
--
İran
137,0
29,6
--
--
Azerbaycan
7,0
1,3
--
--
Kazakistan
39,8
1,8
--
--
Türkmenistan
0,6
8,0
--
    --

HARİTA 2. Hazar Denizi’ne Kıyıdaş Ülkeler



Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 28 Ekim 2010 tarihinde Ukrayna’ya yaptığı ziyareti öncesinde bu ülkenin basın ve yayın kuruluşlarına verdiği mülakatta ifade ettiği üzere: “Bir zamanlar bazı basın-yayın kuruluşları Azerbaycan’da petrol olmadığı, BTC projesinin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği ve benzeri yönde sübjektif kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlardı. Fakat zaman tüm bu iddiaların asılsız olduğunu kanıtladı. BTC boru hattı yapıldığı dönemde Azerbaycan yıllık 15–16 milyon ton petrol üretiyor idiyse, şu an bu rakam 50 milyon tonun üzerindedir. Aynı şeyi doğalgaz rezervleri konusunda da söyleyebiliriz: bazı yabancı kaynakların bu rezervlerin çok az olması yönündeki iddialarına rağmen, bugün Azerbaycan yıllık 30 milyar metreküp civarında doğalgaz üretiyor ve bölgenin en önemli doğalgaz ihraç eden ülkelerinden biri konumuna gelmiştir.”
Azerbaycan’ın karadaki ve denizdeki onaylanmış ve tahmin edilen doğalgaz rezervlerini Avrupalı uzmanlar (2011 yılındaki son bulgular öncesi) yaklaşık olarak 1.3 (onaylanmış) ve 3 (tahmin edilen), ülke yetkilileri (2010-2011yıllarında yeni bulunan “Ümit” ve “Abşeron” yataklarının rezervleri dahil – A.H.) sırasıyla 2.55 ve 5–7, Rusya kaynakları sırasıyla 0.9 ve 1.2 trilyon metreküp olarak gösteriyorlar. Görüldüğü üzere, Rusya kaynakları, Azerbaycan’ın bölgenin doğalgaz güvenliği alanındaki rolünü küçümsemek amacıyla, onun sahip olduğu doğalgaz rezervlerini düşük gösteriyorlar. Şu an itibariyle ülkede çıkarılan 30 milyar m3 doğalgazın yaklaşık 8 ila 10 milyarı iç gereksinimler için kullanılıyor. Arta kalan kısım Gürcistan’a, Türkiye’ye, Yunanistan’a, Rusya’ya ve İran’a satılıyor. Bölgenin doğalgaz ihraç eden ülkelerinden (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, İran) farklı olarak Azerbaycan, doğalgazın ihracı konusunda şu an itibariyle herhangi bir ciddi sorun yaşamamaktadır. Doğalgazın Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı üzerinden Gürcistan ve Türkiye’ye, Bakü-Astara-İran ve Bakü-Groznı boru hatları üzerinden ise sırasıyla İran’a ve Rusya’ya ihraç olanakları mevcuttur. Şu an itibariyle Avrupa Birliği, Türkiye üzerinden Avrupa piyasalarına çıkmayı hedefleyen NABUCCO uluslar ötesi doğalgaz boru hattı için Azerbaycan’dan yıllık 15–20 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğalgaz istiyor. Bunun dışında, Avrupa’nın Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve benzeri ülkeleri de Bakü-Gürcistan-Romanya güzergâhı üzerinden ihracatı konusunda mutabakata varılan ve yakın gelecekte yapımına başlanacak boru kemeri ile yıllık yaklaşık 7–10 milyar metreküp Azerbaycan doğalgazını almayı planlıyorlar.  
Uzmanlara göre, birkaç yıl sonra Azerbaycan yıllık doğalgaz üretimini 40 ila 50 milyar metreküp düzeyine çıkarabilir. Ama bunun için Şahdeniz-2 doğalgaz yataklarının devreye alınarak işletimine başlanması, ihracatın yapılacağı piyasaların bulunması, satış sözleşmelerinin imzalanması ve diğer organizasyon işlerinin yapılması gerekir.
Bazı yabancı uzmanlara göre, Azerbaycan’ı adı geçen sonuncu güzergâhı tercih etmeye ve doğalgaz ihracatında yeni alternatifler arayışına iten neden, bu ülkenin doğalgazının NABUCCO projesi çerçevesinde transiti ve Türkiye’ye satış fiyatı konusunda son dönemlerde Türkiye’nin önerdiği elverişsiz teklif olmuştur. Uzmanlara göre, Avrupa ile Hazar bölgesi arasındaki enerji ilişkilerinde Türkiye’nin daha çok Rusya’nın çıkarlarını gözeten tutum sergilemesi, dış politikadaki öncelikli tercihlerine rağmen, Azerbaycan’ı yeni alternatifler arayışına itmiştir.
Azerbaycan yetkilileri ve jeologları ülkelerinin karadaki ve denizdeki onaylanmış petrol rezervlerinin 1–1,5 milyar ton (yaklaşık 7–10 milyar varil), tahmin edilen rezervlerin ise 2–3 milyar ton (14–21 milyar varil) ve üzerinde olduğunu ifade ediyorlar.
BP’nin “Dünya Enerji Sektörü 2010” istatistik yıllığında ve ABD kaynaklarında Azerbaycan’ın onaylanmış petrol rezervlerinin 7 milyar varil (1 milyar tonun üzerinde), doğalgaz rezervlerinin ise 1,3 trilyon metreküp olduğu gösteriliyor. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) de bu rakamları teyit ediyor. Bununla birlikte, şirket yetkilileri bu rakamların bir az eskimiş olduğunu düşünüyorlar. Şöyle ki, SOCAR’ın jeoloji, jeofizik ve yatakların tetkik ve aranması çalışmalarından sorumlu Başkan Yardımcısı Hoşbaht Yusufzade, Azerbaycan’ın onaylanmış petrol rezervlerinin 1,5 miyar ton (yaklaşık 11 milyar varil) olduğunu ve gelecekte bu rakamın 3 milyar tona (yaklaşık 22 milyar varil – A.H.) ulaşmasının beklendiğini ifade etmişti.
RUSYA: Rusya dünyanın petrol ve doğalgaz rezervleri ile en zengin 5 ülkesinden biri olarak kabul edilir. Bu ülkenin gerek onaylanmış, gerekse tahmin edilen petrol ve doğalgaz rezervleri konusunda da farklılık arz eden rakamlar söz konusudur. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, Rusların kendisi ülkelerinin sahip olduğu onaylanmış petrol rezervlerinin yaklaşık 160 milyar varil (yaklaşık 23–24 milyar ton), doğalgaz rezervlerinin ise 47–50 trilyon metreküp olduğunu ifade ediyorlar. Bu rakamlar, ülkenin Enerji Bakanlığının ve Gazprom şirketinin resmi internet sayfalarında yer almaktadır. Bununla birlikte, bu ülkenin Enerji Bakanı S. Şmatko konuşmalarının birinde, uluslararası sınıflandırmaya göre Rusya’nın hidrokarbon rezervlerinin bu rakamların yarısı kadar olduğunu itiraf etmişti. Bunun nedeni olarak Rus bakan, uluslararası standartlardan farklı olarak, Rusya’da yapılan değerlendirmelerde üretimin ekonomik fizibilitesi faktörünün hesaba katılmadığını göstermişti. Şmatko’nun sözlerine göre, hammadde ve doğal kaynak rezervlerinin hesaplanması alanında Rusya’nın uluslararası standartlara geçmesi durumunda ülkenin hidrokarbon rezervlerine ilişkin rakamlar şu anki rakamlardan 2 kat az olacak.
Rusya eski Başbakanı (şu anki Devlet Başkanı – A.H.) Vladimir Putin de Ekim 2010’da Samara kentinde yapılan toplantıdaki konuşmasında Rusya şirketlerine hammade rezervlerinin değerlemesi konusunda uluslararası standartlar geçmeleri tavsiyesinde bulunarak şunları söylemişti: “Rus üreticilerin de enerji kaynakları rezervlerinin değerlemesi konusunda tüm dünyada kabul gören kıstasları kullanmaları gerekir.”
BP’nin “Dünya Enerji Sektörü 2010” İstatistik Yıllığı (“Statistical Review of World Energy”)’na göre, Rusya’nın onaylanmış toplam petrol rezervleri 77.4 milyar varil (yaklaşık 10–11 milyar ton), doğalgaz rezervleri ise 44.8 trilyon metreküp düzeyindedir. Rusya’nın petrol ve doğalgaz rezervlerine ilişkin Rusya Federasyonu ve uluslararası sınıflandırmadaki farkı anlayabilmek için bu ülkenin lider şirketlerinin sunduğu rakamları incelemek yeterli olacaktır. Şöyle ki, Rosneft, Rusneft ve TNK-BP şirketlerinin yaptığı hesapların sonuçları ile uluslararası standartlara göre yapılan hesapların sonuçları arasındaki fark çok büyük. Örneğin, TNK-BP şirketinin petrol rezervleri, Rusya sınıflandırmasına göre 4.06 milyar ton olarak gösterildiği halde, uluslararası sınıflandırmaya göre bu rezervler yaklaşık 1.16 milyar tondur. Dolayısıyla, Rusya sınıflandırmasına göre hesaplanan rezervler, uluslar arası standartlara göre hesaplanan rezervlerin 3,5 katıdır. Aynı durum diğer şirketlerin rezervleri için de geçerlidir. Rosneft ve Rusneft şirketlerinin rezervlerine ilişkin yerli bilirkişilerin açıkladığı rakamlar, yabancı uzmanları hesapladığından yaklaşık 3 kat fazladır.
Belirtmek gerekir ki, petrol rezervleri konusunda Rusya ve Batı kaynaklarındaki farkın bilinçli olarak oluşturulduğu da ifade ediliyor. Örneğin, Rusya’nın petrol rezervlerinin yapay bir şekilde fazla gösteren şirketlerin kendi hisselerinin fiyatını arttırmayı amaçladıkları görüşü de mevcut.
Rusya Enerji Bakanlığının 2009 raporunda söz konusu yılda ülkede 494 milyon ton petrol ve 663 milyar m3 doğalgaz üretildiği belirtiliyor. Raporda, 2008’e oranla Rusya’nın petrol üretiminin %1,5 artmasına karşın, Suudi Arabistan’ın üretiminin %10,6 azaldığı ifade ediliyor. Dolayısıyla, 2009 yılında dünya toplam petrol üretiminde Rusya’nın payı %12,9, Suudi Arabistan’ın payı ise %12 olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü üzere, Rusya doğalgazda olduğu gibi, yıllık petrol üretimine göre de daha önce dünya sıralamasında ilk sırayı alan Suudi Arabistan’ı geride bırakarak liderliğe yerleşmiştir.
Geçenlerde V. Putin Rusya’nın 2010 yılındaki petrol üretiminin 500 milyon tona ulaştığını açıkladı. Enerji Bakanlığının raporuna göre, Rusya bu üretim düzeyini en azından 40 yıl süreyle sürdürebilecek olanaklara sahiptir. Fakat Putin’in açıklamalarına göre, önümüzdeki 10 yıl süresince petrol üretimini aynı düzeyde tutabilmek için Rusya’nın 8.6 trilyon ruble (yaklaşık 280 milyar dolar) yatırım yapması gerekiyor.
Yapılan son hesaplara göre, Rusya’nın yıllık doğalgaz üretimi ve uzun vadeli sözleşmeler çerçevesinde Hazar havzası ülkelerinden satın aldığı doğalgaz miktarı son iki yılda toplamda %12,1 oranında (yaklaşık 74,2 milyar m3) düşüş göstererek 2010 yılında 588,9 milyar m3e gerilemiştir. Uzmanlar bu durumu, öncelikle, son dönemde yaşanan ciddi finans krizi dolayısıyla Rusya’nın kendisinde, yakın ülkelerde (Ukrayna, Belarus ve s.) ve bazı Avrupa ülkelerinde doğalgaza olan talebin ve tüketimin azalmasına, diğer taraftan, Avrupa ülkelerinin daha ucuza mal olan sıvılaştırılmış doğalgazı tercih etmesine bağlıyorlar.
Rusya’da çıkarılan petrolün ve sıvı halindeki gazın ortalama %60’ı ülkenin iç gereksinimlerinin, özellikle sanayinin ve enerji sektörünün gereksinimlerinin karşılanması için kullanılıyor.
İRAN: Enerji kaynakları rezervlerine göre İran dünyanın en zengin üç ülkesinden biri. Şu an itibariyle İran, petrol üretiminde Rusya ve Suudi Arabistan’ın ardından 3., doğalgaz üretiminde ise 5. sıradadır. Sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervlerine ilişkin ülkenin resmi rakamlarında sık sık revizyonlar yapıldığı görülüyor. Son dönemlere kadar İran hükümeti ülkenin toplam petrol rezervlerini 138 milyar varil (yaklaşık 20 milyar ton), doğalgaz rezervlerinin ise 28 milyar m3 olarak gösteriyordu. İran Petrol Bakanı Mesut Mir Kazımi Ekim 2010’da yaptığı açıklamada ülkenin petrol ve doğalgaz rezervlerinin %9 oranında arttığını ve 150,31 milyar varil petrol, 33,1 milyar m3 doğalgaz olarak belirlendiğini ifade etmişti. Aynı zamanda Bakan Mir Kazımi bunun nihai rakam olmadığını ve yılsonuna kadar nihai rakamların açıklanacağını, dolayısıyla, bu rakamların bir az daha arta bileceğini kaydetmişti.
İran’ın petrol ve doğalgaz rezervlerindeki artışla ilgili bilgiler daha sonra açıklandı ve İran’ın tetkik ve arama ekiplerinin 85 milyar dolar değerinde rezerve sahip yeni petrol ve doğalgaz yatakları buldukları belli oldu. Açıklamada, İran’ın yeni bulunan Sumar petrol yatağının rezervlerinin yaklaşık 70 milyon varil, Halgan doğalgaz yatağının rezervlerinin ise 50 milyar m3 olduğu ifade edildi. Tabii ki, bunlar İran’ın açıkladığı rakamlar. Ama ilginçtir ki, yabancı kaynakların açıkladığı rakamlar ile resmi Tahran’ın verdiği rakamlar arasında önemli bir farlılık söz konusu değil. Örneğin, BP’nin 2010 yılı verilerine göre, İran’ın onaylanmış petrol rezervleri 137 milyar varil, doğalgaz rezervleri ise 29,6 trilyon m3 civarındadır. İran’ın doğalgaz rezervleri dünya rezervlerinin %14’ünü oluşturuyor. Bu rezervlerin önemli bölümü karada, yaklaşık %20’si Hazar Denizi’ndedir.
Hâlihazırda İran’da, Türkmenistan’dan ve diğer ülkelerden alınan doğalgaz da dâhil, yılda yaklaşık 138 milyar m3 doğalgaz üretiliyor. Bunun önemli bölümü iç piyasanın sürekli artan gereksinimlerinin karşılanması için kullanılıyor ve çok az bir bölümü Türkiye’ye ihraç ediliyor.
Son yıllarda İran’da petrol üretimi giderek düşmektedir. İslam Devrimi (1979) öncesinde bu ülkede günlük çıkarılan petrol miktarı 6 milyon varil düzeyindeydi. Günümüzde bu rakam 4,3 milyon varilin altında ve bunun 2,7 milyon varili yurtdışına ihraç ediliyor. Uzmanlar petrol üretimindeki düşüşün temel nedenleri olarak, petrol ve doğalgaz altyapısının yenilenmemesini, yatırım açığı olmasını, çıkarılan doğalgaz miktarının petrol bulunan katmanlarda basıncın belirli düzeyde tutulması için yeterli olmamasını gösteriyorlar.
KAZAKİSTAN: Yabancı yatırımcıların 1997–2006 döneminde Kazakistan’ın güney bölgelerinde ve Hazar’ın bu ülkeye ait sektöründe yürüttüğü jeolojik tetkik ve arama çalışmaları sonucunda zengin Tengiz petrol yatakları tespit edildi ve bu sayede Kazakistan’ın onaylanmış petrol rezervleri, resmi verilere göre, yaklaşık 1,6 defa, doğalgaz rezervleri ise 1,5 defa artarak sırasıyla 5,6 milyar ton petrol (yaklaşık 40–42 milyar varil) ve 3,2 trilyon m3 doğalgaz olarak açıklandı.
Kazakistan Enerji ve Mineral Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, şu an itibariyle ülkenin onaylanmış petrol rezervleri 5,5 milyar ton, doğalgaz rezervleri ise 3 trilyon m3 düzeyindedir. Belirtmek gerekir ki, bu rakamlar BP’nin 2010 yılı için açıkladığı rakamlarla (petrol rezervleri 5,6 milyar ton, doğalgaz rezervleri 1.82 trilyon m3) karşılaştırıldığında, petrol rakamlarında bir örtüşme olmasına karşın, doğalgaz rakamlarında önemli sapmanın olduğu görülüyor. Kazakistan yılda yaklaşık 33,6 milyar m3 doğalgaz ve 80 milyon ton (560 milyon varil)  petrol üretiyor.
TÜRKMENİSTAN: Hazar havzasının ve dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerinden biri de Türkmenistan’dır. Bu ülke doğalgaz rezervlerine göre Rusya, İran ve Katar’ın ardından dünyada 4. sıradadır. Türkmenistan hükümetinin resmi istatistiklerinde ülkenin doğalgaz rezervleri 20 trilyon m3, petrol rezervleri ise 1,2 milyar ton (yaklaşık 8 milyar varil) olarak ifade ediliyor.
“Türkmengeologiya” Devlet Şirketinin uzmanları son dönemlerde Güney Eloten-Osman yataklarından yürüttükleri maden tetkik ve arama çalışmalarının ardından bu yataklarda 21 trilyon m3ün üzerinde doğalgaz rezervi bulunduğunu açıkladılar. Ama yabancı kaynaklar resmi Aşkabat’ın açıkladığı istatistiklere pek inanmıyor. Bazı Rus ve Batılı uzmanların tahminlerine göre, Türkmenistan’ın onaylanmış, işletilen ve tahmin edilen toplam doğalgaz rezervleri 15,5 trilyon m3ü, petrol rezervleri ise 0,6 milyar varili geçmiyor. Rusya’nın “Vremya novostey” (“Haber Saati”) gazetesinin 13 Ekim 2009 tarihli nüshasında Türkmenistan’ın Güney Eloten-Osman yatağındaki rezervlerle ilgili rakamlarda tahrifat yaptığı iddia ediliyor. Aşkabat’taki yerli kaynaklara dayandırılan habere göre, Türkmenistan’ın telaffuz ettiği rakamlar reel rakamların en az 2–3 katı. Yazıda, Türkmenistan Cumhurbaşkanı’nın kendisine yanlış bilgiler veren kişileri cezalandırdığı, petrol ve doğalgaz sektörünün tüm üst düzey yöneticilerini görevden aldığı vurgulanıyor.
BP’nin yıllığında Türkmenistan’ın mevcut petrol ve doğalgaz rezervleri bu ülkenin resmi istatistiklerinde belirtilenden birkaç defa az: doğalgaz rezervleri 2010 yılı için 8 trilyon m3, petrol rezervleri ise 0,6 milyar varil olarak gösterilmiştir.
Dolayısıyla, görüldüğü üzere, Türkmenistan’ın petrol ve doğalgaz rezervleri ile ilgili istatistikler bir hayli çelişkilidir.
Üretime gelince, belirtmek gerekir ki, 2009 finans krizi öncesinde Türkmenistan’ın ortalama yıllık doğalgaz üretimi 70–80 milyar m3 düzeyindeydi. Bu miktarın yaklaşık 14,4 milyar m3ü iç piyasada tüketilmekteydi. 2010 yılında üretim miktarı %30 oranında düşerek toplamda 42,4 milyar m3e gerilemiştir. 2009 öncesinde ülkede bir günde üretilen petrol miktarı 170 bin varildi. Bunun önemli bölümü iç talebi karşılamak için kullanılırken, yaklaşık 40 bin varil ihraç ediliyordu. 2010 yılında petrol üretiminde artış kaydedilerek günlük üretim miktarı 216 bin varile (yıllık yaklaşık 10 milyon ton) çıkmıştır.
Türkmenistan milli gelirinin %50’sinden fazlasını doğalgaz satışından sağlıyor.