Ah azizim, dışarıda İzmir’e has bir yağmur var yine. Sonra derinden Sezen Aksudan' dan bir şarkı çalıyor radyoda ve ben sesini kısmıyorum. Ne kadar tepkisizleşmişim yoğunluktan. Sonra duru bir yazı yazdım okunduğunda her şeyin algılanabilmesi için hiç uğraşmadım ama her okuyan okuyucum tanıdı beni. Bir kısmı saldırdı bir kısmı sarıldı. Kişiselleştirme yapmıyorum hepiniz bulabilirsiniz kendinizi bu cümleler içerisinde. Tamam, içimden geçenlerdi bunlar yapmış yine Aslı yapacağını demişsinizdir mutlaka satırlarımda. Söylemeden geçemeyeceğim bir de geçmişe küfrettim, her bir harfini tuşlara vururken hayatımdan gelip geçen fanilerle hesaplaşmak istedim en çok. "Hiç mi özlemez insan?" özlenmiyormuş yaşarken ölenleri. 

Hayat her yerde, her adım başında zorluklar sunar bize. Bu zorluklara selam verip geçmek her yiğidin harcı değildir. “Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.”Der Francis. Edep gibi hayâ gibi, dürüstlük gibi mesela. Ben Çok küçüktüm kendimle ilgili kararlar vermeye başladığımda. Kimseyi hayatım konusunda söz sahibi yapmamaya mücadele etme hususunda.  Biliyorum her kendine güvenen de yapamaz bunu. Kadınsın orada kaybettin zaten. Mücadele etmek, zorluklara karşı direnmek demektir. Hayatı güzelleştirmek, yaşamaktan daha da zordur. Bilen bilir ya, hayat en yalın haliyle bakıldığında acılarla dolu bir hüzün topluluğudur. Acınız dahi olsa her zaman daha büyük acıları düşünün. Bu şekilde daha uzun süre ayakta durabilirsiniz ve bu şekilde hayatı daha güzel yaşamaya çalışmış olursunuz. Belki güzel yaşayamazsınız sadece yaşamaya çalışırsınız. Zaten bazen de sadece çabalamak yeterli olur. Bir sonuç elde etmeyi düşünmeden çabalamak anlam katar hayatımıza.

Evet! Biliyorum yaşadığımız hayat çok yorucu bir maratondan ibaret. Her yeni günün başlamasıyla beraber sorunlar, olaylar teker teker gelip kapımızı çalıyor. Bazıları ise teker teker gelmeyip birlikte gelmeyi tercih ediyorlar. Sanki hiç derdimiz, sıkıntımız yokmuşçasına. Bir sıkıntıya diğeri ekleniyor. Yoruyor bu sıkıntılar bizi. Ağır geliyor küçük yüreğimize. Tüketiyor bizi, bitiriyor. Ama “sabır” diyoruz. Her kışın bir baharı olduğu gibi sıkıntının da geçeceği bir gün elbette vardır. Derdi verenin elbette dermanı da vardır. Belki bugüne belki yarına kalmış dermanımız. Bize de sabretmekten, umut etmekten başka çare kalmıyor. Bekliyoruz. Umut ve sabır kendini pekiştiriyor adeta. Sabır taşmıyor, umut çiçek açmıyor derken, bir bakıyoruz ki sabrın sonu selamet olmuş. Yağmurlu hava misali kendini güneşe bırakıvermiş sıkıntılarımız. Sıkıntılar bitiyor, istediğimiz oluyor. Her şey geride kalıyor. Umudumuzu yitirmezsek kazanırız hayatı. Sabırla bekleyerek ulaşırız hedefe.

Peki, sizler hayatın neresindesiniz? Arkasında mı önünde mi? Bazı zamanlar öyle güçlüsündür ki hayatın önüne geçtiğini sanırsın. Ama bu kadar basit olmadığını gördüğünde çok olur. "Şimdiye kadar hep kendi istediğim gibi yaşadım" diyen hiç kimseye inanmam ben. İstediğin yerdesindir, kariyerini elde etmişsindir ama istediğin kişilerle değilsindir. İstediğin insanlasındır ama istemediğin bir yerdesindir. Yani hayat bedelini ödetir. Galiba güçlü karakterli olmakla hayatı istediğim gibi şekillendiririmi birbirine karıştırmamak gerek. Hayatın ne önünde, nede arkasında olduğumu düşürüm. Hayatla yan yana gitmek sanırım en iyisidir. Zaten sen istemesen de o iyisiyle, kötüsüyle senin yanındadır.

Hayallerimin de ötesinde bir yerdeyim diyebilir misiniz? Hayatı kendi ellerimle yoğurdum alnımın teriyle diyebilir misiniz? Hayat sizi sürükledi mi ya da amaçsız bir hayatınız mı vardı? Vardı da, sonra bu hayat böyle geçmez kolları sıva dediniz mi kendinize? Uzun bir yolculuktu benim hayatı sürüklemem.  Ağır sağlık sorunları yaşadım. İhtirasların içinde kaldım. İyide oluyor zannımca sapı samanı birbirinden iyice ayırıyorsunuz bu vesileyle. Tecrübelerinize birçok yeni şeyleri de ekliyorsunuz mesela. En güvendiklerinizin bile sıkıştığında dürüstlükten vazgeçebileceğini görebiliyorsunuz. En inandığının bile günü geldiğinde sırtını dönebileceği gerçeği ile karşılaşıyorsunuz. İlk zamanlarda acıyor o canınız, iyileşemiyorsunuz nasıl yani diyorsunuz? Depreme uğramış gibi hissediyorsunuz. Dilinize daha önce hiç değmeyen sözcükler ağzınızdan fırlayıp ok gibi çıkıveriyor. Diken gibi oluyorsunuz kendinize batan. Haksızlık, ihanet, hançer, oyuna geldim ifadelerini sık sık kullansanız da çevrenize bu çokta işe yaramıyor çünkü devir bozuk. Herkes işine nasıl geliyorsa öyle davranıyor, bunu da gördü bu gözler. Bu zamanlarda şak şakçı da bol olur. Ve sen... Artık durduramadığın 10 parmağınla, içine batan kelimeleri yılların verdiği haklı duruşla kâğıda, kaleme, klavyeye kusuyorsun. Geriye dönüp baktığımda Yaklaşık bir yıl önce satırlara döküğüm, köşemde paylaştığım kelamlarımın bir bir çıkıyor olması ve daha da izle ve ne göresin nidaları içimi kıpır kıpır ederek geçiştiriyorum bu makalemi. Şunu çok iyi biliyorum! Kötü niyet üzerinden zafer kazandığını sananlar, yüzleri kızarmadan, utanmadan atını koşturanlar öyle bir düşüyorlar ki. Öyle zamanlar geliyor ki ben yine bilmem kaçıncı makalemde belirtmiştim diyorum şimdiki keyfimle. Sürüklediğim hayatta kendimin bile inanamayacağı şeyler yapabildim dim dik durarak. Çünkü sürekli üretebiliyor olmak bu süreçte başarınızın tesadüf olmadığı mutluluklar sunuyor size. Peki, sizde Şimdi istediğim yerdeyim ve daha da Allah’ın izniyle ilerlemekteyim diyebilir misiniz? Mesela ben farkında olmadan yürüyüp gidiyor her şey galiba son zamanlarda kalbine göre versin sözcüğünü an biran yaşatıyor rabbim. Artık kalbimin ekmeğini yiyor olmanın huzurunu yaşıyorum. İnsanın çok fazla yapacak bir şeyi olmadığında ya da bir şeyleri olduğu halde yapamadığında, en azından yapması gereken şey, düşünmektir. Sosyal platformların çok aktif olduğu bir dönemde nasıl kendinize vakit ayırabilirsiniz bilmem ama? Hayatı anlamlandırmak adına Yeter ki isteyin düşünmek için çok vaktiniz var. Kadere ağlamakla kedere ağlamak aynı şeyler değildir benim gözümde. Yakınmak, acınası durmak "insanım" diyen kimseye yakışmıyor. Güçlü olacaksın bu hayatta. "Kaderimse çekerim" söylemine inat : "kaderin üstünde bir kader" olduğuna inanıyorum...

Kaderlerinize saygıyla..