Yakın bir zamana kadar Halep’i, Arap coğrafyasının bir kenti olarak algıladık. 2011 Suriye krizi öncesinde, Halep’e gidenlerin, tercümana ihtiyaç duymadan alış-veriş yapabildikleri anlatıldığında hayret edenlerimiz oldu. Halep’in yüzlerce yıllık bir Türk yerleşim birimi olduğundan, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde bulunduğundan habersizdik. Halep denilen kent, düne kadar, Diyarbakır gibi, Antep gibi, Musul gibi Osmanlı vilayetlerinden biriydi.

Uyanalım artık; bölgede estirilen “Arap Baharı” rüzgarları bize bir şeyler anlatıyor olmalı.. Altın Köprü, Telafer, Erbil, Emirli, Yengice, Karatepe, Kerkük, Musul, Tuzhurmatu, Tazehurmatu derken Halep katliamı.. Ortadoğu’da yeni bir Balkan faciası yaşamakta olduğumuzun farkında mıyız?

Tarihi Türk kenti Halep yok artık; haritadan silindi. Halep katliamı, Ortadoğu’daki Türk varlığını bölgeden silip süpürmeye yönelik en büyük, en kapsamlı saldırıdır.

Stratejik konumunun önemi nedeniyle Halep yeniden ayağa kaldırılacaktır, ama bu Halep, çarşılarında Türkçe alışveriş yapabildiğimiz bir kent olmayacaktır.

Bilgi eksikliğinin toplumsal duyarlığı dumura uğrattığı ilginç bir dönem yaşamaktayız. Bölgemizde milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, evini yurdunu terk etmesine neden olan bir büyük paylaşım savaşını, ‘Ortadoğu Askeri Olimpiyatları’ olarak algılamaktayız.

Bölgeden uzak coğrafyalarda yaşayan insanların, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” duyarsızlığının bir açıklaması vardır, ama ülkemiz insanlarının sınırımızın hemen ötesinde yaşanan gelişmeler karşısındaki “soğukkanlılığı”, çok ciddi bir araştırma konusudur. Bu saptamamızın en çarpıcı örneklerinden biri Halep’tir. Tarihi bir Türk kenti olan Halep’te Türk varlığına yönelik katliam, nedense insanlarımızı, Survivor’da elenen bir yarışmacı kadar ilgilendirmiyor.

BOP’UN İKİ ODAK NOKTASI: MUSUL VE HALEP

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bağlamında Ortadoğu coğrafyasının yeniden şekillendirilmesi operasyonlarının iki odak noktası vardır; biri Musul/Kerkük, diğeri Halep. BOP’u hayata geçirme uygulamalarının başlangıç ve bitiş noktalarıdır bu merkezler.

Ortadoğu’da I. Körfez Savaşı’dan (1991) bu yana, BOP’u hayata geçirme bağlamında sürdürülmekte olan operasyonların asıl hedefi, Musul/Kerkük ve Halep’tir. Bu iki merkezi ele geçiren güç, dünyanın en önemli enerji kaynaklarını barındıran Ortadoğu’ya egemen olacak ve bu zenginlik üzerinden dünya ekonomisine yön verme hakkı kazanmış olacaktır.

ABD Musul’u, ülkenin kuzey parselini oluşturacak Barzanistan’a bağlayarak, üç parçaya böldüğü Irak’tan koparmayı planlamaktadır. Ekonomik kriz içinde olan Irak Kürt Bölgesi Yönetimi’ni (IKBY) de bağımsızlık operasyonu ile kontrol altına almayı planlamaktadır. ABD Başkan yardımcısı Biden, Bağdat’tı ziyaretinde, Irak’ın yapay bir devlet olduğunu açıklarken, NewYork Times, Bağdat’taki BM görevlilerinin Irak’ın bölünmesinin uluslararası toplum tarafından nasıl karşılanacağına ilişkin çalışmalar yaptığını açıkladı. Fakat iş, Irak’ın bölünmesi ve Musul’un Irak Kürt Bölgesi Yönetimi’ne (IKBY) bağlanmasıyla da bitmiyor. Bu zenginliğin Akdeniz’e ulaştırılıp pazarlanması, bunun için de, oluşturulacak “Kürt Koridoru” görünümlü ABD/İsrail Koridoru’nun Halep üzerinden Lazkiye’ye uzatılması gerekiyor.

Bölgede 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hayata geçirilmesi sürecinde, Rusya ile ABD arasında sürmekte olan paylaşım kavgasının özü, özeti budur.

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyada, küresel liderliğini Ortadoğu’nun enerji varlığı üzerinden sürdürme kararlılığında olan ABD, Kuzey Irak’ı Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e bağlayacak bir koridor oluşturma operasyonlarını YPG ile elele vererek sürdürüyor. Çarlık Rusya’nın en büyük rüyasını hayata geçirerek Akdeniz kıyısında iki önemli üs kazanmış olan Rusya da, kendini Ortadoğu denklemi dışına savuracak bu koridor oluşumunu engellemeye çalışıyor; bütün gücüyle Esad’ı destekliyor.

MUSUL OPERASYONU BEKLEMEYE ALINDI, ÖNCE HALEP DÜĞÜMÜ ÇÖZÜLÜYOR

Ortadoğu’nun paylaşılması kavgasının iki odak noktasından biri olan Musul’un, emanetçi IŞİD/DEAŞ’tan alınarak Irak Kürt Bölgesi’ne bağlanması operasyonu beklemeye alındı. Çünkü Rusya, ABD’nin Irak petrollerini ve doğalgazını Akdeniz’e akıtacak koridorun önüne set çekmek amacıyla, Suriye ordusuyla birlikte Halep’i vuruyor. ABD’nin planladığı koridorun Akdeniz’e ulaştırılmasının en kısa yolu Halep’ten geçiyor. ABD, Rusya’yı ve Türkiye’yi enerji tedariki ve dağıtımı konularında devre dışı bırakabilmek için, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerinden Akdeniz’e uzanacak koridora çok önem veriyor. (İsrail’in, 2020’de, Anadolu üzerinden Avrupa’ya uzatmayı planladığı boru hattının BOP coğrafyasındaki gelişmelerle ilgisi ayrı bir yazının konusudur.)

BOP’un en önemli hedeflerinden biri olan ABD/İsrail koridorunun Akdeniz’e ulaşabilmesi için mutlaka Halep’ten geçmesi gerekiyor. O nedenle, Ortadoğu savaşından pay kapmak isteyen bölgesel ve küresel güçler hep Halep’i hedef aldılar.

Bölgesel ve küresel güçlerin kuşatması altında olan Halep’in bir bölümü, Rus savaş uçaklarının desteği sayesinde Esad rejiminin kontrolü altında. Halep’in doğusu muhaliflerin elinde. IŞİD/DEAŞ, Ahrar’üş Şam, El Kaide uzantısı El Nursa, Tevhid Tugayı, Fetih Tugayı ev El Asala Wataniya Halep çevresinde çevrelenmiş taşeron örgütler.. Halkın Koruyucuları Birliği PYD/YPG Halep’in kuzeyindeki Eşrefiye ve Şeyh Maksut semtlerinde etkili..

ATEŞKES VE “SESSİZLİK REJİMİ”

Suriye’de taraflar, 27 Şubatta taraflar anlaşarak ateşkes ilan etmişlerdi. Karşılıklı bombalamalar nedeniyle ateşkes anlaşması sona ermiş durumda. Cuma günü (29 Nisan) ABD ve Rusya arasında varılan anlaşmayla Şam’ın Doğu Guta ve Lazkiye’nin kuzey bölgelerinde “Sessizlik Rejimi” anlaşmasına imzanmış, Halep bu anlaşmanın dışında tutulmuştu.

Bu anlaşma, Halep’in gücü yetenin elinde kalması demekti. Nitekim öyle oldu. Amansız, acımasız hava saldırıları sonrasında, Ortadoğu’nun en güzel tarihi kentlerinden biri olan Halep tam bir harabeye döndü. Sağ kalanlar canlarını kurtarabilmek için yollara düştüler. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad El Hüseyin, “Canavarca bir umursamazlık” diyerek, Suriye’de, tarihin benzerini görmediği insanlık bir insanlık dramı yaşanmasına neden olan tarafları ağır bir dille suçladı. Hüseyin, Halep katliamının sona ermediğini de haykırarak şöyle dedi: “Katliamın tırmanma hazırlığına ilişkin askeri yığınaklarla ilgili son derece rahatsız edici raporlar var!” Halep, insanlık tarihinin en acımasız saldırılarıyla haritadan siliniyor.

HALEP BİZİM İÇİN NE DEMEK?

Kağıt üzerinde oluşturulan Türkiye-Suriye sınırında, birbirlerinin bayramını tel örgüler arkasından kutlamak zorunda kalan akrabaların dramı anlatan haberlerin alıcısı olmadığından, gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında yer almıyordu. Düğün ve ölüm haberlerini tel örgüler arakasından paylaşan akrabalar, birbirlerine aldıkları hediyeleri de, çevresi mayınlı tel örgüler üzerinden savurarak gönderebiliyorlardı.

Bir ülkenin güvenlik sınırlarının siyasi sınırlarının çok ötesinde olduğunu, güneydoğumuzda hendek savaşları yaşamaya başlayınca, Kilis’e sınır ötesinden füzeler düşmeye başlayınca daha net anlamaya başladık..

Esad’ın zulmüne uğrayan Suriyelilere -içine tuzaklanmış unsurlarla birlikte- kucak açtık, ama Halep’teki, Bayır- Bucak’taki Türk varlığını sonuna kadar korumaya kararlı olan canlarımızın katlandıkları sıkıntılara, çektikleri acılara o kadar duyarlı olamadık.. Suriye dediğimiz topraklarda, Halep’te, Bayır- Bucak’ta yaşayanların yapay sınırların bizden ayırdığı canlarımız olduğunu düşünemedik nedense.. “Esad’ın zulmüne uğramış “Suriyeliler” olarak baktık onlara.. Halbuki Halep’te yakıp yıkılan bizim kültürümüzdü, katledilenler bizim canlarımızdı; “Türkmen” dememize alınmayan soydaşlarımızdı..

Yakın bir zamana kadar Halep’i, Arap coğrafyasının bir kenti olarak algıladık. 2011 Suriye krizi öncesinde, Erdoğan’la Esad’ın birbirlerine “Kardeşim” diye hitap ederek, ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptıkları dönemde, Halep’e gidenlerin, tercümana ihtiyaç duymadan alış-veriş yapabildikleri anlatıldığında hayret edenlerimiz oldu. Halep’in yüzlerce yıllık bir Türk yerleşim birimi olduğundan, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde bulunduğundan habersizdik. Halep denilen kent, düne kadar, Diyarbakır gibi, Antep gibi, Musul gibi Osmanlı vilayetlerinden biriydi.

Uyanalım artık; bölgede estirilen “Arap Baharı” rüzgarları bize bir şeyler anlatıyor olmalı.. Altın Köprü, Telafer, Erbil, Kerkük, Yengice, Karatepe, Emirli, Musul, Tuzhurmatu, Tazehurmatu derken Halep katliamı.. Ortadoğu’da yeni bir Balkan faciası yaşamakta olduğumuzun farkında mıyız?

Tarihi Türk kenti Halep yok artık; haritadan silindi. Halep katliamı, Ortadoğu’daki Türk varlığını bölgeden silip süpürmeye yönelik en büyük, en kapsamlı saldırıdır. Stratejik konumunun önemi nedeniyle Halep yeniden ayağa kaldırılacaktır, ama bu Halep, çarşılarında Türkçe alışveriş yapabildiğimiz bir kent olmayacaktır.

GİDİN SURİYE SINIRINA, “GARDAŞ, NA HALDASIN?” DİYE BİR SESLENİN

Gidin Suriye sınırına, yüksekçe bir yere çıkıp, “Gardaş, na haldasın?” diye bir seslenin.. Sesinizin yankısı, büyük bir olasılıkla şöyle olacaktır: “Burası Bayır-Bucak, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nda sözünü ettiği ‘En son ocak..’ ”

Allah, bütün olumsuzluklara rağmen, vatan bildiği topraklara sahip çıkmaya çalışan canlarımıza yardımcı olsun, inşallah..