Bugün içimdeki muhteşem huzur ile tüm kasvetleri ve toplumsal sorunları bir kenara bırakarak çiçekten, böcekten mis gibi bahardan sizlere CEMRE’den bahsedeceğim. Polyannacılık (Tozpembe bir dünyanın olduğunu, kusursuz bir yaşamın devam ettiğini, kusurları görmezden gelerek iyilik için çalışılması gerektiğini ortaya koyarak kötülüklerle mücadele etmeyi öne sürmek) yapacağım. Bu kış tüm ülkem hava muhalefeti sebebi ile resmen dondu. Ardı ardına yüreğimizi yakan depremler yaşanan ülkemde artık sahiden iyi şeyleri konuşmaya, güzelliklerden bahsetmeye ihtiyacımız var.  

Bahar ismi bile ne kadar anlamlı bakar mısınız? 

1. Kışla yaz arasındaki mevsim. 22 Mart’la Haziran arası, ilkyaz. 2. Güzellik, güzel. 3. Sığır gözü, papatya, sığır papatyası, sarı papatya. 4. Put, çelipa, sanem. 5. Atılmış pamuk. 6. Ölçek. 7. Karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şey. Artık minik adımlarla vaktidir, baharı müjdeleyeceğim size cıvıl cıvıl yaşayacağınız bir gün olmasını dileyerek başlıyorum satırlarıma. 

 Bu havalar en sevdiğimiz değil mi? Baharın sesi uzaktan da yakından da hoş gelir çünkü bahar, insanın içindeki çocuktur der Pablo Neruda, “Tüm çiçekleri kopartabilirler ama yine de baharın gelmesini engelleyemezler,” der. Neyse ufaktan bassın tuşlar. Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte insanlar daha hareketli, canlı, kıpır kıpır oluyor. Soğuk kış mevsiminde kapalı ortamlara kendini kapatan insanlar bahar gelince sokaklara, parklara çıkmaya başladı bile. Aileler piknikler de, çocuklar üşümeden sokaklarda oynamalarına izin verecekler.  Bu nedenle en güzel mevsimlerden biridir İlkbahar. 

Üstadlar ne de güzel bahsetmiş İlkbahardan; 

Bu mevsimde 

Ne iş güç gelir aklıma ne yoksulluğum. 

Derim ki: “Sıkıntılar duradursun!” 

Şairliğimle yetinir 

Avunurum. 

"Orhan Veli Kanık" 

…………….. 

Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden 

Rabbim ne güzel çıldırır. 

Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak; 

Sevincinden titreyerek. 

Yılda bir kere kendini verir toprak 

Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan 

Rabbim ne güzel yarılır. 

Biz de bir kere sevinebilseydik. 

Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya. 

Kim bilir belki bir gün sulh olunca 

Biz de deliler gibi seviniriz, 

Ağaçları ve baharı taklit ederiz 

Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri 

Renkli ampuller asarız pencerelerden 

Kim bilir belki bir gün sulh olunca 

Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden 

Ağaçlar gibi. 

“Bedri Rahmi Eyüpoğlu” Bahar ve biz 

Ben ise bu havalara kendi kendime konuştuğum da daha naif oluyorum mesela hırçınlığı bir kenara bırakıveriyor baharı kucaklıyorum içten gelen o ince meltem edasında. Aşkı da başka, sevgiyi de başka, huzuru da başka yaşıyorum iliklerime kadar. Cahit Zarifoğlu'nun Bahar Şiirinde dediği gibi; "Bahar O sabah Hamile bir kurt gibi yürüyor dağlarda..." Doğanın adeta kabuk değiştirdiği, yenilendiği ve canlandığı bir mevsim... İnsanda da aynı etkileri yaratır bahar mevsimi. Toparlanır, arınır yenilenir insan baharda. Madem Cemre dedik bahar heyecanıyla Cemre’yi unuttuk bahsedelim mi biraz? Arapça kökenli bir kelime olan Cemre’nin sözlük anlamı kor yani ateştir. Halk arasında ise sıcaklığın artması olarak bilinir. Cemrenin ilkbahar başlamadan hemen önce 7 gün arayla havaya, suya ve toprağa sırasıyla düştüğüne inanılır. Bu düşen cemreler sayesinde hava, su ve toprak ısınır. 

Araştırmalarıma göre Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde İmre (İmere veya Emire) adı verilen cinin neden olduğuna inanılır. İlkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. 

Bundan sonra ısınmış topraktan buhar yükselir. Emire baharın gelişini temsil eder. Bulgarlarda Zemire olarak yer alır. Anadolu Türkçesindeki Arapçadan gelme Cemre sözcüğünün aslında bu adın benzetme yoluyla değişmiş hali olduğu söylenebilir. 

Yukarıda da belirttiğim gibi cemre önce toprağa, sonra havaya, sonra da suya düşer. Kalbinizde, o güzel yüreğinizin taaa içinde bir sevgi ışığı çaktığında bilin ki hayatınızın baharı müjdelenmiştir. Bilirsiniz ve eminim duymuşsunuzdur, cemre hiç gürültü çıkarmadan düşer, düştüğü yere. Sevgi de, aşk da öyle değil midir? Bir anlık sessiz, sakin ama büyüleyicidir. Sonra işte tam da baharın ilk işaretleri gelir, doğa canlanır ve çiçeklenir. Henüz hava sıcaklıklarında belirgin artışlar olmasa da doğa uyanmaya, herkesin yüzünde kocaman mutluluklar yaşatmaya başlıyor. Doğada başlayan bu hareketlilikle birlikte ağaçlar yeşilleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor ve baharın o eşsiz renkleri ortaya çıkıyor. Cemre düşer ya hani, Havaya, suya ve toprağa, ısıtır ya her yeri, hayat verir çorağa, çıplağa. İşte öyle düşer cemre yüreklere, gönüllere. Cemre gönüllere düştüğünde dört mevsim bahar olur. Dillerde şiir gözlerde ışıltı hislerde büyük değişimler olur. Aman dikkat! Gönül yaylarını gevşetir de gevşetir. 

Düşünce ve hayal âleminin alabildiğine derinleştiği, ufukların genişlediği, şair olmayanların bile şiirler yazmaya başladığı bir mevsimdir ilkbahar. İlkbahar’ın önümüze ne çıkaracağı belli olmaz tıpkı hayat gibi! Bir soğuktur bir sıcak. Ama bir müjde de vardır çünkü ilkbaharın sonrası yazdır! Bunu da hep ruhumuzda taşımalı zannımca. Yazın habercisidir ondan tadını çıkarmalı son anına kadar son soğukların sonrası uzunca bir süre sıcak olacak, ta ki biz şikâyetçi olana kadar! Velhasıl güzel bir mevsimdir bahara yaklaşıldığı hissettiğin aylar. Güneşle soğuğu tattırır bize, her şey güzel olacak der aslında; İlkbaharla ilgili söylenecek yazılacak çok tanımlar olmasına karşın tek öncelik bu ilkbaharı tadında yaşamaktır. Sevdanın, sevginin ve aşkın yaşanır sürecini iliklerimize kadar hissedebilme dileğimle…