Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi, geniş bir katılımla, 5 ve 6 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.

Kongrede konuşan Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, teorik tartışmaların son bulmasını gerektiğini vurgulayarak Türkiye’nin hedefini şöyle anlattı: "Güçlü bir iktidar, güçlü bir hükümet, güçlü bir parlamento yapısıyla biz, madem ki ilk günkü aşkla 'Haydi bismillah' diyoruz, medeniyet inşasına da 'Haydi bismillah' diyerek belki başlamamız gerekecek.”

Başbakan Başmüşaviri ve BM Medeniyetler İttifakı Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, bilim teknolojinin kendi başına medeniyet olmadığını vurgulayarak, dünyanın büyük bir bunalımdan geçtiğini ve bunalımın temelinin ekonomik, siyasi konular olmasının ötesinde entelektüel, kültürel, medeni konular olduğunu söyledi.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi, geniş bir katılımla, 5 ve 6 Kasım tarihlerinde İstanbul’da Dosa Dossi Hotel’de gerçekleştirildi. 2 gün süren, yurtiçinden ve yurtdışından pek çok akademisyenin katıldığı kongrenin açılış konuşmalarını TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Başbakan Başmüşaviri ve BM Medeniyetler İttifakı Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa yaptı.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan TASAM Başkanı Süleyman Şensoy;

"Medeniyet İnşası - Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi”nin amacını özetle şöyle anlattı:

"Medeniyet İnşası - Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi, Anadolu merkezli medeniyet birikiminin tarihsel temellerini ve öz niteliklerini ortaya koyarak Türkiye ile dünyanın geleceğine dair yeni bir medeniyet perspektifi geliştirmek üzere akademik tartışma ortamı oluşturmayı amaçlamaktadır.

Değerler İnşası olmadan gelen refah ve gücün yozlaşma getireceği ön kabulünden hareketle, Ülke’nin medeniyet değerlerinin güncel yorumları ve Ülke’nin bu yorumları kurumsal temsil yeteneği temel odak noktası olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda atılacak adımlar Türkiye’nin 21. yüzyılda insani gelişmişlikte ön sıralara çıkabilmesi, bölgesel ve küresel etkinliği ve saygınlığı üzerinde önemli bir rol oynayacaktır. 

Son tahlilde; güçlü eleştirel düşünce dinamiklerinin ürettiği kesintisiz inovasyonla kamu yönetimi, şirketleri, şehirleri, sosyal ve kültürel dokusu güç ve adalet temelinde markalaşmış bir ülke olarak tüm dünyada insanların “Ben Türkiye’de Yaşam ak İstiyorum” diyebilecekleri bir hayat alanı inşasına stratejik katkıda bulunmak, yürütülecek çalışmaların temel referansıdır.” 

BAŞBAKAN E. YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ: “MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMELİYİZ. MEDENİYETİN TEMEL ÖĞELERİ OLAN DİN, TARİH VE DİL ANLAYIŞINI GÜÇLENDİRMELİYİZ”

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, seçim sonuçlarının Türkiye için hayırlı sonuçlar vermesini diledi ve eğitim politikasının her 2 senede bir değiştirilmesinin çocuklar, öğretmenler ve gelecek için yanlış olacağını ifade ederek, "Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum, yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi" dedi.

Arınç, teorik tartışmaların son bulmasını gerektiğini vurgulayarak Türkiye’nin hedefini şöyle anlattı: "Güçlü bir iktidar, güçlü bir hükümet, güçlü bir parlamento yapısıyla biz, madem ki ilk günkü aşkla 'Haydi bismillah' diyoruz, medeniyet inşasına da 'Haydi bismillah' diyerek belki başlamamız gerekecek. Bunun için teorik tartışmaların son bulmasını diliyorum, artık billurlaşmış, somutlaşmış bir programın ortaya çıkmasını arzu ediyorum.”

Eğitimin Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir konu olduğunu belirten Bülent Arınç, 13 yıllık iktidarları döneminde en fazla bakan değişiminin Milli Eğitim Bakanlığı'nda yaşandığına değinerek, özeleştiride bulundu:

"Eğitim politikası her 2 senede bir değiştirilir, değiştirilmek zorunda kalırsa bu çocuklarımız için de öğretmenlerimiz için de geleceğimiz için de bence yanlıştır. Yüksek eğitim politikamızın, üniversitelerle ilgili konuların çok önceden çözülmesi ve yeni bir kapsama kavuşturulması gerekirdi.

Çocuklarımızın daha okul öncesi programlarından üniversite sonuna 20 milyonu aşkın genç kitleden bahsediyoruz. Önceleri 8 yıllık kesintisiz zorunlu, daha sonra biraz farklılaşma ve en sonunda 4+4+4 ortaya çıkan durum yeni sorunları beraberinde getirdi ve henüz eğitim politikamız netleşmedi.

'Çocuklar hangi imtihana girecekler, hangisinden muaf olacaklar, hangisinden çıkıp hangisine yetişecekler veya müfredat programları ne olacak?' Hükümetin sorumluluk taşıyan bir bakanı olarak bu konulara kafamı verdiğimde çok olumlu neticeler almadığımı ifade etmeliyim."

TARİHİN BİLİNİR VE ANLAŞILIR OLMASI GEREKİR”

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün son dönem çalışmalarına değinen Arınç, vakıfların, yeni medeniyet inşasında ayrı başlık altında kullanılması kültür coğrafyamızın her yerinde hizmet vermesi gerektiğini söyledi. Yalnızca mimari varlıklarımızla değil, insani varlığımızla yakından ilgilenmemiz gerektiğini ve bu konuda yapılan çalışmaları anlattı. Kültür coğrafyamızın herhangi bir noktasında, yaşlı ya da yoksul bir kimsenin, çaresizliğini belgelediğinde Türkiye’de tedavi ettirilmekte olduğunu söyledi.

Arınç, ortak kültür değerleri içerisinde dine, dile ve tarihe çok daha fazla önem verdiğini ifade ederek, "Tarihin yeniden bilinir, anlaşılabilir olması lazım ki, bugünkü sorunlarımıza ve gelecek perspektifimize katkısı olabilirsin" dedi.

Dilin de zenginleştirilmesi gerektiğine dikkati çeken Arınç, bu konunun eğitimle, kültürle ilişkili olduğunu belirterek şöyle dedi:

"Bugün maalesef 3-5 yaşındaki çocuklarımızın elinde bile ‘Iphone’larla, tabletlerle sadece oyun oynadıklarını, onlarla meşgul renkli bir dünyaya daldıklarını görüyoruz. İçeriye babası mı girmiş, dedesi mi girmiş, bir şey mi söylemiş, 'Bana bir su getir' mi demiş, hiçbirisi farkında değil. Herkes sohbeti, birbirini dinlemeyi, birbirinin gözünün içine bakmayı, sevgiyi, dostluğu bırakmış elindeki tabletle saatlerce...

Artık SMS diliyle insanlar birbirleriyle koşmaya başlamışlar. 'Nbr?', 'Ne haber?' diyor. 'Slm', 'Selam' diyor. 'Hadi şu konuda bir konuşma yap' dediğinde 25-30 kelimenin dışında çıkaramayan bir gençlikle karşı karşıyaysak, bence bu, bir büyük tehlikeyi haber veriyor.”

BUNLAR NE İSLAMDIR, NE DE İNSANDIR”

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son yıllarda İslam’a yönelik bilinçli saldırılara değinerek, bunların İslam’a büyük zarar verdiklerini söyledi:

"Son yıllarda İslam dünyasında, Ortadoğu'da veya başka ülkelerde İslam adına yapılan terör eylemleri ve adı ne olursa olsun IŞİD'inden, El Kaide'sine veya bir başkasına kadar 'Müslüman’ım' diyerek kan dökenler, kafa kesenler, insanlara acı ve eza verenler, insana yönelik suç işleyenler, şüphesiz ne İslam'dır ne de insandır. Ama en büyük zararı da İslam'a veriyorlar.

Bu nasıl bir Müslümanlık anlayışıdır, nasıl bir mümin anlayışıdır ki insanlar terörü kendileri için yol olarak görüyorlar, cenneti arzuladıklarını ifade ediyorlar, cennete gitmek için de kendisini bir patlayıcı bomba haline getiriyorlar."

MEDENİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA ETMELİYİZ. MEDENİYETİN TEMEL ÖĞELERİ OLAN DİN, TARİH VE DİL ANLAYIŞINI GÜÇLENDİRMELİYİZ”

Medeniyetin temel öğelerinden din, tarih ve dil anlayışının nasıl güçlenebileceği konusunda somut öneriler getirmek gerektiğine işaret eden Arınç, şu görüşleri dile getirdi:

"Bizi bugünkü halimizle bile ayakta tutan medeniyetimizin yeniden inşasına büyük ihtiyacımız var. Önemli odak insan olmalı. İnsanın düşünceleri, duyguları, gittiği ve geleceği yer, medeniyet inşasındaki rolü, iyi bir aile yapısı, çekirdek ailenin güçlü olması ve bizi içinde güzel bir havayla yaşamamızı temin edecek yeni bir medeniyet anlayışına ihtiyacımız var. Yoksa böyle birtakım övücü sözlerle veya kendimizi avutmak için konuşabileceğimiz birçok cümlelerle yola devam edemeyecek duruma geldik.

Toplumda bir tefessüh noktası varsa, toplumda bir sıkıntı kendisini başka yerlere kanalize etme ihtiyacını duyuyorsa, başka kötü ve yanlış arayışlar içerisinde, özellikle gençlerimizden yükselen bazı talepler varsa, bizim en doğrusunu, en meşrusunu, en iyisini yine bu topraklar üzerinde inşa etmemiz gerekecek.

Günlük sorunların çareleri bulunabilir, ama sadece bunlara bakarak bir siyasi seçim sonucunu değerlendirmek, bundan mutlu olmak veya üzülmek bir kenara ama ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, geleceğin nasıl olacağını inşa etmek için sanıyorum çok daha fazla düşündüklerimizi billurlaştırmak ve yola bir an evvel koyulmak zorundayız."

PROF.DR. BEKİR KARLIĞA: “MEDENİYETLER İTTİFAKI’NIN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR”

Başbakan Başmüşaviri ve BM Medeniyetler İttifakı Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, bilim teknolojinin kendi başına medeniyet olmadığını vurgulayarak, dünyanın büyük bir bunalımdan geçtiğini ve bunalımın temelinin ekonomik, siyasi konular olmasının ötesinde entelektüel, kültürel, medeni konular olduğunu söyledi.

Batı’nın "medeniyet"i kendine has kavram olarak geliştirdiğini dile getiren Karlığa, 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan çalışmaların, her toplumun kendine has bir kültürü ve medeniyeti olduğunu gösterdiğini anlattı.

Medeniyetlerin ömürlerinin medeniyetlerin sağlamlığı ile ilişkili olduğunu belirten Prof. Karlığa, kültürün bir gruba, topluluğa, bölgeye has dar bir olgu iken, medeniyetin bütün toplumları, insanlığı içeren daha geniş bir üst yapı olduğunu vurguladı ve yeryüzünde gelip geçen binlerce kültür varken, dünyada var olan medeniyetlerin sayısının 40'ı aşmadığını söyledi.

BATI MEDENİYETİ İNSANLIĞI BUNALIMA SÜRÜKLEDİ”

Batı'nın egemenliğinde ortaya çıkan medeniyet konseptinin dünyayı bunalımlar içine sürüklediğini söyleyen Karlığa, şöyle konuştu:

"Bizde ihalecilik hali de var. Hep kötülükleri, eksiklikleri, yanlışlıkları başkalarına ihale ederek, kendimizi bunun dışında tutmaya çalışıyoruz. Burada en çok tartışılması gereken konu, bizim medeniyetimizin problemleri, sorunları. Çünkü biz ne kadar yüksek şeylerden söz edersek edelim, gördüğümüz o ki bir IŞİD'linin eline bıçağı alıp, bir insanın boğazına tutarak, şey çektirmesi veya bir yerde kendine canlı bomba halinde yüzlerce insanı öldüren anarşist yaklaşım veyahut aşırı bir yaklaşım, sizin medeniyet, kültür, değerler konusunda yapacağınız bütün anlatımların hepsini neredeyse sıfıra indirebiliyor."

Medeniyetlerin Bekir Karlığa, Medeniyettler İttifakı'nı "Türkiye'nin önünü açacak ve Türkiye'yi dünya üzerinde saygın konuma yükseltecek temel girişimlerden birisi" şeklinde tanımlayarak, girişimin, küresel bir insanlık projesi olduğunu anlattı.

Girişimde 127 ülke ve 20 uluslararası kuruluş yer aldığını kaydeden Karlığa, "BM'nin yapısı çok hantal olduğundan, işleyişi çok zor ve biraz da sıkıntılarla dolu olduğundan Medeniyetler İttifakı da bu hantal dişliler arasında kendine yer bulmaya çalışıyor. En büyük sıkıntımız oradan geliyor.

Siyasi arenada Sayın Cumhurbaşkanımızı bir yerde zaafa mahkum edebilmek için Medeniyetler İttifakı Projesi ile Büyük Ortadoğu Projesi ve Dinlerarası Diyalog Projesi'nin iç içe girdiği ve bunların aynı şey olduğu iddiası yaygınlık kazanıyor. Yaygınlık kazanmanın ötesinde bu inanca, şuura, sahip olan kişilerin pek çoğunda kafa karışıklığının var olduğunu görüyoruz. Medeniyetler İttifakı ile Büyük Ortadoğu Projesi'nin hiçbir alakası yok, Dinlerarası Diyalog Projesi ile de hiçbir alakası yok yok" dedi.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen iki günlük Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu Uluslararası Kongresi’nde sunulan bildiriler daha sonra kitaplaştırılarak yayınlanacak..